“Yeni bir çözüm süreci kendini dayatıyor”
Çözüm sürecinin buzdolabı raflarında yerini aldığı ve çatışmalı sürecin kaldığı yerden şiddetlenerek devam ettiği Newroz arifesinde, yeni bir çözüm süreci ihtimalini ve sivil toplum kuruluşlarının rolünü İstanbul Kürt Enstitüsü kurucularından Şefik Beyaz’la konuştuk. Beyaz, yeni bir çözüm sürecinin kendini dayattığının altını çizerken taraflar arası görüşmelerde sivil toplum kuruluşlarının daha etkin bir şekilde rol alması gerektiğine […]
Çözüm sürecinin buzdolabı raflarında yerini aldığı ve çatışmalı sürecin kaldığı yerden şiddetlenerek devam ettiği Newroz arifesinde, yeni bir çözüm süreci ihtimalini ve sivil toplum kuruluşlarının rolünü İstanbul Kürt Enstitüsü kurucularından Şefik Beyaz’la konuştuk. Beyaz, yeni bir çözüm sürecinin kendini dayattığının altını çizerken taraflar arası görüşmelerde sivil toplum kuruluşlarının daha etkin bir şekilde rol alması gerektiğine işaret ediyor.
Newroz vesilesiyle ‘çözüm sürecini, eksikliklerini ve yeni sürecin imkânlarını’ sivil toplum kuruluşları (STK) ve temsilcileriyle konuştuk. İlk konuğumuz, İstanbul Kürt Enstitüsü kurucularından Şefik Beyaz. Beyaz, geçmiş çözüm sürecinde STK’ların taraf olmama adına sürece mesafeli yaklaştıkları için ‘barışın toplumsallaşamadığına’ ve STK’ların taraflar dışındaki siyasal aktörlerin süreçte yer almaları konusunda daha etkin olabileceklerine dikkat çekti. Beyaz’a göre yeni bir çözüm süreci kendini dayatıyor ve yeni süreç daha ‘şeffaf, katılımcı ve demokratik’ olmalı.
-Newroz vesilesiyle çözüm sürecine dönüş hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Newroz aynı zamanda yeni bir başlangıçtır. Bu vesileyle Kürt meselesinin çözümü yönünde yapılan başarısız denemelerin-girişimlerin yenilenmesi de mümkündür. Zaten bu sorunu çözmek için yeniden denemekten başka bir seçenek de yok. Oslo görüşmeleri ve daha sonraki çözüm denemeleri başarısız süreçler olsa da yeni dersler çıkarılması açısından olumlu süreçlerdi. Oslo görüşmeleri ve Dolmabahçe mutabakatları dikkate alınarak yeni bir başlangıç yapmak mümkündür. Geriye dönüş olmaz artık, yaşananlar geride kaldı, yeni bir çözüm süreci başlatılabilir ancak.
Siyasi erk Kürt halkının taleplerini bastırmak için hiç olmadığı kadar sert yöntemler uyguladı ama bastıramadı, tersine direniş hem içeride hem de dışarıda güç kazandı, etki alanını genişletti. Siyasi erk açısından bunun daha ötesi (geniş kapsamlı bir soykırımı dışarıda tutacak olursak) yok. O açıdan yeni bir çözüm süreci sadece mümkün değil, aynı zamanda kaçınılmazdır. Referandum sonuçları ne olursa olsun iç ve dış gelişmeler yeni bir çözüm sürecinin başlatılmasını zorunlu kılıyor.
-Sivil toplum kuruluşlarının çözüm sürecinde temel eksiklikleri neydi ? Barışın egemen olması için nasıl bir tavır sergilemeleri gerekiyordu ?
Sivil toplum kuruluşlarının önemli bir bölümü Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Kürt siysetiyle bir arada görünmemek için çözüm sürecine ya mesafeli ya da karşı tavır aldılar, bu da barışın toplumsallaşmasını zaafa uğrattı. Hal bu ki toplumsal barışta herkesin faydası var, sanırım bu yeterince anlatılmadı, ya da anlaşılmadı.
-Sivil toplum kuruluşları ne yapsalardı çözüm süreci daha iyi yönetilebilirdi?
Sürece olumlu bakan sivil toplum kuruluşları, süreci etkileme, yön verme imkânlarına sahipken daha çok süreci izleyen konumunda oldular. Ak Parti hükümetiyle, Halkların Demokratik Partisi ile daha etkili bir ilişki içinde olabilirlerdi, Cumhuriyet Halk Partisi’ni sürece dâhil etmek için daha etkili bir çaba harcayabilirlerdi, barışın nimetlerini çeşitli etkinliklerle topluma anlatma çabası içine girebilirlerdi.
-Geçmişteki olumlu ve olumsuz tecrübelerden faydalanılarak sivil toplum kuruluşlarının olası yeni süreçte nasıl ve ne gibi katkıları olabilir ?
Çözümü ve barışın nimetlerini şimdi topluma anlatmak, ikna etmek bakımından çok zor bir durumda olduğumuzun farkındayım, zira siyasi erk toplumu çok zehirledi, savaşın şiddetli bir biçimde sürüyor olması da bunu zorlaştırıyor, ama anlatmaktan başka da yol yok. Sivil toplum kuruluşlarının her biri kendi meşrebince yeni bir çözümü, toplumsal ve siyasal barışın zorunluluğunu topluma anlatmak, taraflara sürekli barış çağrısı yapmak durumundalar, bu onların sorumluluğu, hepimizin sorumluluğu. Yeni bir süreç başladıktan sonra da taraflarla sıkı bir ilişki içine girmekten kaçınmamalılar, daha çok zorlayıcı olmalılar.
-Bölge halkının çözüm sürecine yaklaşımı nasıldı ve şimdi nasıl ? Bölgede çözüm süreci inandırıcılığını koruyor mu ?
Bölge halkı ezici çoğunluğuyla her zaman barış istedi ve bu meselenin çözümü için elinden gelen hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı. Bu yaklaşım her şeye rağmen hala devam ediyor. Eski çözüme ve çözüm yöntemlerine elbette inanmıyor, inanması için de hiçbir sebep yok zaten.
-Çözüm sürecine dönüş mümkün mü ? Önümüzdeki süreç ne gibi imkanlar barındırıyor ?
Yeni bir çözüm süreci toplumsal bir ihtiyaç, bu ihtiyaç kendini dayatıyor. Yaşanan deneyimlerden pozitif dersler çıkarılarak yeni bir süreç her şeye rağmen başlatılabilir. Bu süreç çok daha şeffaf, katılımcı ve demokratik olmalı, sürecin selameti açısından üçüncü bir tarafa, gözlemciye mutlak ihtiyaç var ve bu gözlemci tarafın güvenilir-tarafsız bir devletin olmasında fayda var.
Bizi Takip Edin