Engelli Kadınlar Artan Oranda Çoklu Ayrımcılığa Maruz Kalıyor
Pandemi sürecinde diğer kriz dönemlerinde olduğu gibi tüm kadınlarla birlikte engelli kadınlar da hak ihlaline uğradı. Yapılan pek çok araştırma, COVID-19 salgının dezavantajlı kesimleri çok daha fazla olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor. Türkiye Körler Federasyonu adına “COVID-19 Pandemisinde Engelli Kadınların Hak İhlalleri” adlı raporu da benzer bulguları engelli kadınlar açısından teyit ediyor. Etkiniz AB programı desteği ile bu raporu Coşkun Gök ile birlikte hazırlayan engelli hakları alanında çalışan psikolog Şule Sepin İçli, raporun “tarihsel olarak yok sayılan engelli kadınların var olduğunu ve engellilik ve kadınlıktan dolayı çoklu ayrımcılığa uğradığını” ortaya koyan ender çalışmalardan biri olduğunu vurguluyor. Hak temelli bakış açısının engellilik alanında çalışan STK’larda daha somut hale gelmesi gerektiğini söyleyen İçli, pandemide engelli kadınlar, engelli yaşlılar, mülteci-göçmen engelliler gibi çoklu ayrımcılığa uğrayan tüm kesimler için mücadele yürütülmesi gerektiğini kaydediyor. Pandemi süreci sizin ve çevrenizdeki kadınlar için nasıl bir deneyimdi? Pandemi süreci, özgürlüklerimizin kısıtlandığı, sosyalleşmeden uzak kaldığımız, ihtiyaçlarımızın karşılanamadığı bir dönem. Sürekli ev ortamında kalmak insanı psikolojik yönden olumsuz yönde etkiliyor. Pandemi öncesinde kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılayabilirken, pandemi sürecinde özellikle sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemlerde başkalarından destek almak zorunda kaldık. Pandemide kadına karşı şiddetin arttığı tartışmalarına, siz engelli kadınlar açısından nasıl bakarsınız? Ben daha önceki deneyimlerime göre, engelli kadınların daha az şiddete maruz kaldığına inanırdım. Fakat son dönemlerde, özellikle ailesi tarafından ihmal edilen, istismar edilen birçok engelli kadınla karşılaştım. Hatta bunların 19-20 yaşında olanların çoğu şu anda bakım evlerinde kalıyor. Düşünün üretken oldukları bir çağda bakım evinde kalmak ne kadar üzücü ve ağır bir tablo. Bu kadınlar aileleri tarafından yok sayıldıkları gibi, toplum tarafından da gereken ilginin gösterilmediği bir ortamda yaşıyorlar. Örneğin bakım evinde kaldıkları için şu anda dışarıya çıkamıyorlar. İhtiyaçlarını kendi başlarına karşılayamıyorlar. Dışarıdan ziyaretçilerin gelip onlarla görüşmesi yasak. Anne-babalar, koruyucu davranışlarla engelli çocuklarının tek başına bağımsız bir şekilde yaşamasını istemiyorlar. Pandemi süreci, bu yanlış bakış açısını ne yazık ki daha da olumsuz etkiledi.Pandemide Engelli Kadın Olmak...
Pandemi sürecinde engelli kadınların hak ihlallerine ilişkin Etkiniz desteği ile bir rapor hazırladınız. Pandemide engelli kadın olmayı bu raporun bulguları ve Engelliler Günü kapsamında nasıl anlatırsınız? Öncelikle bu çalışmanın bir önemi var: tarihsel olarak yok sayılan engelli kadınların var olduğunu ve engellilik ve kadınlıktan dolayı çoklu ayrımcılığa uğradığını ortaya koyan ender çalışmalardan birisi. Bu çalışmanın yapılmasında ve içeriğinin zenginleştirilmesinde Etkiniz AB Programı’ndan Adem Bey ve Ebru Hanımın çok değerli katkıları oldu. Her ikisine engelli kadınlar adına teşekkür etmek isteriz. Yapılan çalışma engelli kadınların diğer engellilere ve kadınlara göre daha fazla hak ihlaline uğradığını gösteriyor. Raporun temel bulgularını şu şekilde özetlemek isterim:- Genel olarak kadınların işsizlik oranı %16 iken engelli kadınlarda bu oran %32’dir, yani iki katı.
- Pandemi öncesinde engelli kadınların %33,4’ü şiddete maruz kalırken, pandemi döneminde bu oran %39,6’ya çıktı.
- Engelli kadınların %70’nin hane halkı aylık geliri 5 bin TL’nin altında.
İçinde bulunduğumuz dönemde de engelli alanında çalışan STK’ların pandeminin engelliler, engelli kadınlar ve kız çocukları, engelli çocukları, engelli yaşlılar, göçmen ve mülteci engelliler, engelli LGBTİ+’ler vb. üzerinden yarattığı çoklu ayrımcılık ve hak ihlallerine karşı mücadele yürütmesi gerekiyor.3 Aralık Dünya Engelliler Günü, her yıl engellilerin sorunlarının tartışıldığı bir gün olmakla beraber yetkililer için konser, söyleyişi, fotoğraf çekilmelerle geçiştirilen bir gün. Her dönemde engellilerin yaşadıkları kimi sorunlar daha fazla ön plana çıkıyor. Engelli örgütlerinin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde veya Engelliler Haftası’nda güncel olan bu sorunları, hak ihlallerini ön plana çıkarması, mücadelelerini buralarda yoğunlaştırması gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemde de engelli alanında çalışan STK’ların pandeminin engelliler, engelli kadınlar ve kız çocukları, engelli çocukları, engelli yaşlılar, göçmen ve mülteci engelliler, engelli LGBTİ+’ler vb. üzerinden yarattığı çoklu ayrımcılık ve hak ihlallerine karşı mücadele yürütülmesi gerekiyor.
"Şiddet Konusunda Yeteri Derecede Bilinç ve Birikime Sahip Değiller"
Bu raporda, sizin kendi deneyim ve gözlemlerinizden farklı olarak engelli kadınların yaşadığı bir sorun var mı? Sizi bu raporda şaşırtan bir bulgu oldu mu? Araştırma sonucunda daha önceki düşüncelerime aykırı sonuçlar ortaya çıktı; kadınların çoğunun internet erişimin olmadığını düşünüyordum fakat araştırmamızda engelli kadınların internete erişimleri %80’in üzerinde. Ancak sosyal medya hesaplarını kullanmayı bilmiyorlar. Ben bu sonucu hiç beklemiyordum. Çünkü internet erişimi olanların her halükârda sosyal medya hesaplarını kullanabildiğini düşünüyordum. Bu da bir iletişim hakkının ihlali anlamına gelir. Beni şaşırtan bir diğer bulgu şu oldu: ayrıntılı soru sormanın çok gerekli olmadığını düşünüyordum fakat bu düşüncemi yanlışlayan bir sonuç ortaya çıktı. Örneğin; “Şiddete maruz kaldınız mı?” sorusuna hemen hemen çoğu engelli kadın “hayır” derken, şiddetin türlerini örneklerle açıkladığımızda, örneğin “Dayak yiyor musunuz?” “Paranız elinizden alınıyor mu?” gibi sorular sorduğumuzda, engelli kadınların %39,6’sı “Evet” cevabı verdi. Bu da bize gösterdi ki, engelli kadınlar, şiddet konusunda da yeteri derecede bilinç ve birikime sahip değiller. Geçmiş yıllara göre engelli kadınların haklarında bir iyileşme olduğu ve bu ilerleyişten pandemide geriye düşüldüğünü söyleyebilir miyiz? Sizin bu konudaki gözlemleriniz neler? Devletin yapmış olduğu bazı uygulamalar, iyileştirme gibi görünse de, ben engelli kadınlar açısından bunu bir gerileme olarak görüyorum. Örneğin evde bakım hizmeti, emek veren insanların alması gereken bir para iken, daha çok yoksul olan insanların hayatlarını iyileştirmeye başladı. Engelli çocuğa daha çok kadınlar baktıkları için onlar evlerinde hapsoldular. Engelli kadınlar da nasıl olsa bakım hizmeti parası veriliyor diye eskisi kadar okumak ya da çalışmak istemiyorlar. Bence burada eğitim ve çalışma hakkı da ihlal edilmiş oldu. Pandemi döneminde bazı haklar da geri alınmaya çalışıldı. Örneğin, trenlere ücretsiz binme hakkımız varken, Pandemi dönemi gerekçe gösterilerek bu hak bir dönem askıya alındı. Sonra engelli örgütlerinin mücadelesiyle bu uygulamadan vazgeçildi. Genel anlamda sınavlar yapılırken, engellilerle ilgili sınavlar yani EKPSS sınavlarının ertelenmesi söz konusuydu. Bu konuda da mücadele verilerek sınav yapılması sağlandı. Bence pandemi dönemi dezavantajlı kesimlerin hakları açısından bir ihlal dönemi oldu.“Cinsiyetsiz” Olarak Değerlendirilen Engelli Kadınlar
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bakışıyla engelli kadın olmayı ve engelli olmayan kadınların yaklaşımını nasıl tasvir edersiniz? Toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından engelli kadınlar cinsiyetsiz olarak değerlendirildiğinden durumları çok daha farklı. Bu da bizim açımızdan çok sıkıntılı bir durum. Engelli kadınları hep çocuk bakımı, ev işleri yapıp yapmaması üzerinden değerlendiriliyor. Bize sorulan sorular da hep o yönde. Yani biz kadın-erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından mücadele verirken, engelli kadınlar daha çok çocuk bakmak ve ev işi yapmak üzerinden değerlendiriliyor. Engelli kadınlar, kadın örgütlerinde kendilerine yer bulabiliyor mu? Kadınlar arasında bu açından bir dayanışma olduğunu söyler misiniz? Büyükşehirde yaşayan bir engelli kadın ile taşrada yaşayan bir engelli kadının maruz kaldığı hak ihlalleri ve sorunlar açısından bir fark var mı? Engelli kadınlar, kadın örgütleri tarafından daha çok kabul görmeye başladı. Daha önce engelli kadınlarla ilgili hiçbir çalışma yapmıyorlardı. Projelerin üretilmesi bence bu anlamda kadınların, kadın örgütlerinin çalışma yapmasını sağladı. Daha önce basın açıklamalarında ve hak ihlali eğitimleri gibi en sık kullanılan yöntemler dahil hiçbir yerde engelli kadın meselesi geçmiyordu. Şimdi bu ifadelere yer verilmeye başlandı. Ancak yine de tam anlamıyla bir kadın dayanışması olduğunu söyleyemeyiz. Biz engelli kadınların kadın örgütleri ile dayanışma içinde olması için mücadele veriyoruz. Hala, bir hak ihlali olduğunda, engelli kadınlar daha çok engelli örgütleri tarafından destekleniyorlar. Kadın örgütlerinden çok yoğun bir destek aldığımız söylenemez. Örneğin bir iş başvurusu olduğunda, engelli kadınların engellilikle ilgili çalışma yaptıklarını düşündüklerinden, kadın alanlarında onlara yeteri kadar yer ayrılmadığını düşünüyorum. Taşrada ya da köylerde yaşayan engelli kadınların durumu hakkında gerçekten çok bilgi sahibi değiliz. Bu konularda da çalışma yapılması gerekiyor. İnternet erişimi olmadığı için ulaşamadığımız birçok kadın olduğunu düşünüyorum.“Engelli Kadın” Olmaya Kıyasla “Engelli Erkek” Olmanın Avantajı
Pandemide engelli kadın olmak ile engelli erkek olmak arasında nasıl bir fark var? “Engelli erkek” ile engeli olmayan bir erkeğin engelli kadınlara ya da genel olarak kadınlara yaklaşımında, toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısından bir fark var mı sizce? Engelli erkekler engelli kadınlara göre, tıpkı toplumun diğer kesimlerinde olduğu gibi, yani kadın erkek ilişkilerinde olduğu gibi, engelli kadınlara göre daha avantajlı durumdalar. Onlar aile baskılarına daha az maruz kalıyorlar. Okuma ve çalışma haklarına daha çok sahip çıkabiliyorlar. Genellikle engellilik alanında çalışan STK’larda da erkekler, eril zihniyetle yetiştikleri için, iç dünyalarında yanlış uygulamalarla yeterince yüzleşemiyorlar. Örneğin Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde, erkekler sürekli konuşup ahkâm kesiyor ancak kadınlara yapılan şiddeti göz ardı ediyorlar. Bu da erkeklerde gerçek bir yüzleşmenin ve içselleştirmenin olmadığını gösterir Ben kadın ve erkek birlikte çalışılan STK’larda da aynı sorunlar yaşandığını düşünüyorum. Engelli örgütlerinde, engelli kadınlar çok fazla çalışma yapıyor: kadınlar daha çok üretiyor, daha çok göz önünde olan çalışmalar yapıyor. Ama ön planda olan daha çok erkekler. Yönetim süreçlerinde de bu şekilde. Kadının emeği burada da yok sayılıyor. Engelli kadınlar da erkekler gibi zaman zaman birbirlerine karşı ayrımcı tutun ve davranışlar içerisine girebiliyorlar. Çünkü onlar da engelli örgütlerinde bir yer edinmek istiyorlar. Ne yazık ki engelli kadınlar, kendilerini engelli kadınlarla karşılaştırıyorlar. Yönetimde birçok erkek var ama onlar üzerinden bir değerlendirme yapmıyorlar. Kadınların bu anlamda birbirleriyle dayanışma içinde olmaması da erkeklerin işine geliyor.Hak temelli bakış açısının bizim örgütlerimizde daha somut hale gelmesi lazım. Kamunun yaptığı uygulama, daha çok korku kültürünü yarattığı için, kimse yetkililerle ilişkilerinin bozulmasını istemiyor. Sorunları tam anlamıyla etkili bir şekilde duyuramadıklarını düşünüyorum.Engellik alanında çalışan ve çeşitli araştırmalar ile öneriler ortaya koyan STK’ların bu önerileri kamu kurumlarına ulaşıyor mu? Ulusal ve yerel düzeyde sorunlara ilişkin çözüm önerilerinizi ilgili kişilere- yetkililere duyurabiliyor musunuz? Bence engelli kadınlarla ilgili ortaya çıkan hak ihlalleri, sorunlara çözüm önerileri kamuya ulaşmıyor. Zaten kamu da bunları basın açıklamalarından duyuyor; özellikle de engeli günü ve haftalarında dinliyorlar. Sonra bu sorunları kulak arkası ediyorlar. Bu anlamda daha farklı çalışmaların yapılması gerekiyor. Daha somut önerilerle ilgili kurumlara gitmek gerekiyor. Bu konuda bizim engelli örgütlerimiz de oldukça zayıf durumda. Sürekli yardım almak, bağış almak üzerinde yoğunlaşıyorlar. Yani hak temelli bakış açısının bizim örgütlerimizde daha somut hale gelmesi lazım. Kamunun yaptığı uygulama, daha çok korku kültürünü yarattığı için, kimse yetkililerle ilişkilerinin bozulmasını istemiyor. Sorunları tam anlamıyla etkili bir şekilde duyuramadıklarını düşünüyorum. Örneğin eleştiri yapmanın da uygun bir yol ve yöntemi var. Bunları da yapmadığımızı düşünüyorum. Sürekli, yapılan uygulamaları takdir etmekle kalıyoruz. Sadece bireysel olarak, örgütler arasında yapılacak işlerle ya da yapılan projelerle engelli kadınlar açısından bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Örneğin ben, engelli kadına yapılan taciz ya da tecavüz durumunda çok az kadın örgütünün bir arada olduğunu düşünüyorum. Engelli kadınlara yapılan cinsel şiddet sadece haber yapılmasıyla kalıyor. Yani diğer kadın cinayetlerinde olduğu gibi güçlü bir ses çıkmıyor.
Bizi Takip Edin