Sahadaki Savunucularla ‘Sivil Toplumun Deprem Deneyimi…’
İHOP, insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve güçlenmesine amacıyla çalışıyor. Türkiye'nin farklı bölgelerinde Roman gruplarıyla faaliyet yürüten Sıfır Ayrımcılık Derneği’nin Gaziantepli, Adana, Hatay, ŞanlıUrfa ve Diyarbakır kentleri de temel çalışma gruplarının olduğu bölgeler. İyilikte Yarışanlar Derneği insani yardım alanında farklı bölge ve coğrafyalarda faaliyetlerini sürdürüyor. 1999 depremleri ile 2023 depremlerinde sivil toplumun mevcut durumuna dair sorumuza Feray Salman koşullar, ortam ve kamu-STK ilişkileri açısından büyük fark olduğunu düşündüğünü söylüyor. Marmara Depremi'nin arkasından sivil toplumdaki hareketlenmenin, bugün kamu idaresinin bazı STK’lara yönelik dışlayıcı tutumu ve diğer sorunlar nedeniyle güç olduğunu belirtiyor. Fatih Taşkıran ise aradaki farkı 1999’da büyük oranda askerin varlığına karşın, sınırlı bir şekilde AKUT ve Kızılay ön plana çıkmasıyla açıklıyor. Kahramanmaraş depremlerinde sivil toplumun çok kritik bir rol aldığını söyleyen Taşkıran, “sivil toplum gönüllülerinin yerden fışkırırcasına bölgeye intikal ettiğini ve anında olaya müdahale ettiğine” dikkat çekiyor.Sivil Toplum Aktörleri Deprem Bölgesinde Ne-ler Yapıyor?
İyilikte Yarışanlar Derneği’nin yöneticisi olarak sahadaki gözlemlerini aktaran Fatih Taşkıran, Türkiye’de STK’ların afet tecrübeleri ve yüksek inisiyatif kabiliyetleri sayesinde bölgeye hızlı ulaşıp, çalıştıklarını düşünüyor. Sivil aktörlerin “ne yapacaklarını bilerek, kapasiteleri ölçüsünde başarılı bir sınav verdiklerini” söyleyen Taşkıran’a göre, deprem, sivil toplumun önemini ve nasıl bir boşluğu doldurduğunu ortaya koydu.'Sahipsizlik' duygusunun kırılması, depremzedelerin psikolojisinin ayakta tutulması açısından bu çok önemliydi.“Deprem bölgelerinde açlık, susuzluk gibi problemler neredeyse hiç yaşanmadı. Bunda STK’ların kısa bir sürede bölgeye paketli su ve yiyecek ulaştırması etkili oldu.” diyen Taşkıran, kurumsal yapılar, birkaç kişilik gönüllü gruplar, örgütlenerek deprem bölgesin gelen ve kendiliğinden oluşan birlikteliklerin de sivil toplum olarak değerlendirdiğini ve bu grupların yerel düzeyde etki yarattığını aktarıyor. “Kimisi aşevi kurdu, kimisi seyyar tuvalet yapmaya başladı, kimisi enkaza müdahaleye destek oldu: “Sahipsizlik” duygusunun kırılması, depremzedelerin psikolojisinin ayakta tutulması açısından bu çok önemliydi.”

Sivil Toplum Neleri Yapamıyor?
Deprem bölgesinde yardım temelli ve dini temelli örgütlerin daha baskın olduğunu hatırlatan Feray Salman, “Dokunduğu insanın yardıma muhtaç değil hak öznesi olduğunu düşünerek hareketinden örgüt sayısı az” diyor ve çoğu yerel STK’nın depremden etkilendiğini belirtiyor. Erken dönem değerlendirmelerinin bazı açılardan yetersiz kalacağını düşünen Salman, bir avuç insanın özellikle kırsal alana yönelik, görünmeyene yönelik çalışmalar yapmaya gayret ettiklerini gördüklerini ve bu örgütlerin güçlenmeleri gerektiğini kaydediyor Fatih Taşkıran, deprem bölgesinde sivil örgütlerin ihtiyaçların tespiti, organizasyonların koordinasyonu gibi konularda eksik kaldıklarını gözlemliyor. İlk günlerde, sahaya gelen yardımlarda belli kalemlerde yığılmaların olmasının STK’ların kendi arasında koordinasyon kuramamasının kaynaklandığını kaydediyor. Depremden etkilenen kişilerin kırsal bölgelere göçmesi ve dağılmasının da yardımların ulaştırılmasını güçleştirdiğini söyleyen Taşkıran, STK’ların hızla bu bölgelere de yardımları aktarmalarına karşın, yardım merkezleri ya da toplanma alanları oluşturulamadığı için, yardımların mağdurlara aktarımını tekrar geciktirdiğini tespit ediyor.Sorunlar: Koordinasyonsuzluk, Ayrımcılık, Ayrışma

Ayrımcılıkla mücadeleyi etkin bir biçimde yapmamış, ön yargıları beslenmiş bir devlette, negatif söylemlerin sonucunu görüyoruz.Salman’ın sorun olarak dikkat çektiği bir diğer nokta mülteci, Roman ve diğer kırılgan gruplara yönelik ayrımcılık. Malatya'da bir AVM'nin çadır alanındaki depremzedelerin Suriyelilerle kalmak istememeleri örneğini veren Salman “Şimdiye kadar ayrımcılıkla mücadeleyi etkin bir biçimde yapmamış, ön yargıları beslenmiş ve kimseyi dışarıda bırakmama politikaları üretmemiş bir devlette, negatif söylemlerin sonucunu görüyoruz.” Feray Salman “dışarıda bıraktığımız ve ayrımcılığa uğramalarına müsaade ettiğiniz insanlar” ifadesiyle sadece mültecileri değil, engelliler dâhil tüm ihmal edilen grupların afetzede olarak içinde bulundukları duruma dikkat çekiyor: “Politikacıların, sivil toplum örgütlerinin, aslında Türkiye'de yaşayan herkesin bu meseleyi düşünmesi gerekiyor. Buradan birilerinin ders çıkarmaları lazım” Salman’ın sorun olarak gözlemlediği konulardan bir diğeri yardım faaliyetleri ve diğer duyurularla ilgili “bilgilenme mekanizmalarının yokluğu”. AFAD'ın bu anlamda sistematik ve düzgün işleyen bir süreci işletemediğini aktarıyor.

Roman topluluklar depremde yardımlara “hiç erişemez” hale geldi.Roman grupların depremden önce de sosyal yardımlara erişmekte güçlük çektiğini hatırlatan Elmas Arus, temel vatandaşlık haklarına erişimde sıkıntı yaşayan bu grupların pandemide ve depremde yardımlara “hiç erişemez” hale geldiklerini dikkat çekiyor. Arus’a göre, Romanlara yardımların ulaşmamasında bir diğer etken, var olan ayrımcılığın depremde vücut bulması. “Bu nedenle Roman grupların mağduriyetleri arttı. Birçok bölgede saldırıya uğradılar, dayak yediler.” Yardımlara erişim konusunda nereye başvuracaklarını bilmemelerinin Romanlar için sorun yarattığını söyleyen Arus, mevcut yardımlardan yararlanan az sayıda Roman grubunun, depremde bunlara erişmekte daha da sıkıntı çektiğini gözlemliyor.

Sivil Toplumda Ayrışma
Sivil toplumda ayrışma tartışmalarının deprem öncesinde de gündemde olduğunu söyleyen Feray Salman, “geldiğimiz yer, aslında neredeydiysek onun açık yüzüdür ve bu sorunlar depreme özgü değildir.” diyor. “İdare ediliş biçimimiz bizatihi ayrımcılığı yeniden üretiyor, kurumsallaştırıyor.” diyen Salman, kamu kurumlarının birlikte çalışmayı tercih ettiği STK’ların çoğunun “kamuya yararlı” olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Biz neden kamuya yararlı olamıyoruz? İnsan hakları örgütleri kamuya yararlı olmanın dışında, başka ne işe yarar ki!” Sivil alandaki ayrışmada hak örgütlerinin pozisyonunu açıklayan Salman, insani yardım yapan STK’ların inanç ya da dini yönelimlerine itirazları olmadığını fakat bu örgütlerin “insana hak öznesi” olarak yaklaşmalarını beklediklerini vurguluyor.
Deneye deneye öğrenerek hak temelli çalışan dernekler de insani yardım öğrenmek zorunda kaldı.Feray Salman gibi hak temelli- insani yardım temelli örgütlerin bir arada çalışması gerektiğine dikkat çeken Elmas Arus, Sıfır Ayrımcılık Derneği’nin hak temelli çalıştığından insani yardım deneyimlerinin zayıflığının kendilerini depremde zorladığını paylaşıyor. Pandemi deneyimine karşın deprem tecrübesine sahip olmadıklarına değinerek, “Yani sürekli bir deneyim kazanmak zorundasın. Deneye deneye öğrenerek hak temelli çalışan dernekler de insani yardım öğrenmek zorunda kaldık. Pandemi bunun ilk aşamasıydı. Deprem ikinci aşaması oldu.” diyor. Elmas Arus, Türkiye gibi riskli bir bölgede hak temelli çalışan STK’ların da insani yardım konularına da odaklanmasını kaçınılmaz buluyor: “Kendi deneyimimiz üzerinden bunu söylüyorum ki Roman grupları da her an afette gibi yaşadığı için, bizlerin daha çok deneyimli olması gerekiyor.”

Sivil Aktörler Ne Yapmalı?
Sivil toplumun deprem bölgesinde sorunlara azami katkı sunması için nasıl bir yol izlemesi gerektiği sorusuna Feray Salman, yeniden yerleşme süreçlerinde çocukların, engellilerin, mültecilerin farklı inanç gruplarının hepsinin gözetilebileceği yavaş ve güvenli geçiş ortamlarının sağlayacak ilişki ağlarının kurulması gerektiğini kaydediyor. Sivil toplumun üstümüze düşen görevin “kolektif çalışma becerileri çoğaltabilmek” olarak özetleyen Salman, büyük koordinasyon yapılarını değil sivil aktörlerin birbirinden öğrenerek, birbirine el vererek çalışmasını öneriyor.Kolektif çalışma becerileri çoğaltarak, sivil aktörler birbirinden öğrenerek, birbirine el vererek çalışmalı…Elmas Arus, Roman toplulukları gibi kırılgan gruplar özelinde kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin, bu gruplara hızla erişebilecek mekanizma kurması gerektiğini düşünüyor: “Pandemide bu insanlar ekonomik olarak ve sosyal olarak çok geriye düştüler. Bir şeyleri toparlamaya başlamışken bu bölgedeki depremle, tüm mekanizmalar alt üst oldu. Ellerindeki her şeyi kaybettiler. Kamunun verdiği hizmetlere erişerek sorunlarını gidermeye çalışırken orada da ayrımcılık bariyerine takıldılar.”

Bizi Takip Edin