Omuz Omuza Verilen Kesintisiz Çevre Mücadelesi: Fındıklı
Rize’nin 10 bin nüfuslu Fındıklı ilçesi 2007 yılından bu yana HES projelerine direniyor. Sadece Rize’de 17 HES olmasına rağmen yöre halkının kararlı mücadelesi sayesinde Fındıklı’da bugüne dek tek bir HES’in inşasına bile izin verilmemiş. Fındıklı halkı, gece-gündüz nöbet tutarak, ilçeye gelen herkesi sorgulamışlar. Fındıklılar, yargı sürecine taşıdıkları 130’a yakın dava, bilim insanlarının desteği ile ilan edilmesini sağladıkları SİT kararı ve en önemlisi Derelerin Kardeşliği Platformu’nun örgütlü gücü sayesinde bugün Karadeniz’in talan edilmemiş birkaç yerinden biri. Fındıklılı bir kadının “Yöre halkı tek omuz oldu ve Fındıklı’ya tek bir kazma vurdurulmadı” sözleriyle özetlediği bu başarıda, Fındıklı’da Derelerin Kardeşliği Platformu’nun da örgütlü desteğinin altını çizmek gerekir. DEKAP, Karadeniz’de derelerin satılmasına, pazarlanmasına ve hidroelektrik santrallere (HES) karşı çıkan yerel platformların birleşerek oluşturduğu bir platform ve Karadeniz’deki sel felaketlerinin sorumlusunun doğal yaşam alanlarını katleden projelere izin verenler olduğunu vurguluyor. “Dereler Özgürdür Özgür Akacak” sloganıyla mücadelesini sürdüren DEKAP, Karadeniz’de sel felaketlerine ilişkin olarak bu yılın ağustos ayında Giresun’daki afet sonrası, “HES’ler Kimleri Besler?” başlıklı açıklamada da: “Bizler, SU’dan sebeplerle HES’lere karşıyız! Doğayı yok eden ‘Doğal’ olamaz. İyi HES yoktur… Ayrımsız olarak tüm HES ve rant projelerine karşı anayasal, yasal, hukuki, demokratik ve yaşamsal haklarını sonuna kadar kullanacağız.” sözleriyle Türkiye genelinde sürdürdükleri mücadeleyi yineledi. Bu mücadelenin Fındıklı ayağında, Fındıklı Dereleri Koruma Platformu sözcüsü ve DEKAP’ın yürütmesinde olan Hüseyin Acar da ilçede verilen başarılı çevre mücadelesinin hikayesini, izledikleri yöntemleri, karşılaştıkları sorunları, mücadelenin kendilerine yüklediği maliyeti ve başarılarının sırrını paylaşıyor.“Çevreci-Aktivist Değil Vatandaşım”
Kendinizi tanıtır mısınız? Çevreci misiniz? Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Doğayı savunmak, tarımı, geleceğimizi savunmak eşkıyalıksa, anarşistlikse, biz anarşistliğe de eşkıyalığa da devam ediyoruz, edeceğiz.Derelerin Kardeşliği Platformu hangi bölgelerde aktif? Türkiye’nin her yerinde aktifiz, çalışmalarımızı yürütüyoruz. Fındıklı’da çevre mücadelesi ne zaman ve nasıl başladı? 2000’lerin ortasından itibaren her gün Fındıklı’ya eli çantalı insanlar gelmeye başladı. Önce “ne güzel yatırım için geliyorlar” diye algıladık ama baktık ki bunun ardı arkası kesilmiyor. Biz en doğuda olduğumuz için hizmetlerden pek yararlanamıyoruz. Türkiye’nin en temiz 2 tane çayı, Aruzlu ve Çağlayan Fındıklı’da. Bizim yolu olmayan, elektrik gitmeyen yaylarımız var. Baktık ki buraları talan etmek için geliyorlar. Biz, masa başında oyunlarla toprağımızın talan ettirilmesine izin vermezdik. Topraklarımızı sattırmaya içimiz el vermedi. Bu vatan için atalarımız nice canlar vermişler. Atalarımızın emanet ettiği bu topraklara sahip çıkmak için biz bir araya geldik. Suya toprağa sahip çıkmaya başladık. Su doğaya, insanlara hayvanlara lazım. Su kandır, candır, ilaçtır, şifadır. Her şeydir. Bunları da elimizden almaya çalıştılar. Biz doğamıza geleceğimize sahip çıkmak için mücadeleye başladık. 22 Mart 2007’de, tüm partililer, belediye başkanımızın da olduğu toplantıda, Dünya Su Günü’nde bir yürütme kurulu oluşturduk. Biz doğamıza, geleceğimize suyumuza sahip çıkmak için bir mücadeleye başladık. 2007 yılında ben emekli idim ama görevli öğretmen olan o zaman da şimdi de yürütmede olan arkadaşlar var.
Derelerin Kardeşliği Platformu’nun Gücü
Siz hangi yol ve yöntemleri kullandınız?

Fındıkı’da Yöre Halkı ile Gece- Gündüz Süren Nöbet ve Her An Tetikte Olma Hali
Son yıllarda çevre için gösteri düzenleyenler kolluk güçlerinin sert müdahalesi ile karşılaşıyor. Siz neler yaşadınız? Tabii bazen bizde de kafa-göz yarıldı. Bazen iktidarla, bazen güvenlik güçleriyle sorunlarımız oldu. Buraya özel güvenlikçiler geldi. Mafya saldırmaya çalıştı. Biz güvenlik güçleriyle de bir olmaya çalıştık ama gerektiğinde onlara karşı da koyduk. Kaymakamla, valilerle tartıştık. Ama devletle bu yöre insanını düşman etmeye kimsenin hakkı yok. Gerektiği zaman biz emniyetle çatıştık, gerektiğinde beraber çalıştık. Bazı çevre hareketlerinden olanları tanımıyoruz; herkesin gerçek niyetlerini bilemiyoruz. Türkiye’de birçok kişi “ben çevreciyim” diyor. Evleri yeşile boyamakla, oraya buraya ağaç dikmekle çevreci olunmuyor. Benim hemşerim olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “ben çevreciyim” diyor. Ağaç dikince, çevreci mi olarak görüyorlar kendilerini bilmiyoruz. Böyle hareketleri halkla birlikte götüremeyen kişiler var, bazı eleştirdiğimizi insanlar var. Bizim birlikte hareket etmediğimiz dernek ve sendikalar var. 3 tane HES olmasın bir tane HES olsun diyenler de var. Biz genelde kaba kuvvete başvurmadan yöredeki insanlarla beraber yürüdük. Biz “haydi” deyince en az 500 kişi ile sokağa çıkıyoruz. Biz yöre halkı ile gece gündüz, hep tetikteyiz. En büyük güç halkın gücüdür. Haydi deyince bin kişi sizinle sokağa çıkarsa devlet buna karşı koyamaz. Fındıklı’da halk nasıl siz haydi deyince sokağa çıkabiliyor? Çevre konusunda Fındıklı halkı çok mu bilinçli? Diğer yerler neden Fındıklı’nın başarısını gösteremedi? İnsanları korkutuyorlar. İnsanlar fakir, aç. Üretim yok, tarım yok. Böyle olunca insanlar mecburen bu talanlara karşı gelemiyor. Sonra insanları korkutup, kandırıyorlar. Biz burada bunları yapmadık. Üç kuruşluk para için, toprağımızı satmadık. Atalarımızın tarihine sahip çıkmak için, toprağa, bitkiye, böceğe sahip çıkmak için, gelecek kuşaklara bırakabileceğimiz en büyük servet, taş, toprak, su olduğu için, biz buradan hareket ettiğimiz için başarılı olduk.Biz, bize lazım olanları alıyoruz. Herkesle iletişim kurmuyoruz. Biz kendi geleceğini kendi korumaya çalışan dürüst olarak mücadele eden vatandaşlarız.Medyada yer almak için bir çaba gösterdiniz mi? Medyanın desteğine ihtiyaç duydunuz mu?

Biz hepimiz, bu mücadeleye girdikten sonra kendimizden çok özveride bulunduk. Tehditler alıyoruz. Sürekli aynı güzergâhı kullanmıyoruz. Madden de bittik, tükeniyoruz ama asla taviz vermiyoruz.“Kendi Emeğimiz, Kendi Yüreğimizle, Kendi Yağımızla Kavruluyoruz” Bizim de bazı eksiklerimiz var dediniz? Ne eksiğiniz olabilir? Başarmış gibi görünüyorsunuz. Biz burada ticaret yapmadık, cinsiyet ayrımı, bölge ayrımı yapmadık. Güven sağladık burada. Bu nedenle bazı arkadaşlar, bürokrasiden, STK’lardan, partilerden temsilciler Platform’a katılmak istiyorlar ama bizim ilkelere göre davrananlarla beraber hareket edenleri dahil ediyoruz. Bazen de “gelenleri taşlıyorsunuz, kovuyorsunuz” diyorlar. Bazen “bize niye haber vermiyorsunuz, biz de destek verelim” diyorlar. Ya da medyadan “bize niye bilgi vermiyorsunuz?”, biz de destek verelim diyoruz. Biz, bize lazım olanları alıyoruz. Herkesle iletişim kurmuyoruz. Biz kendi geleceğini kendi korumaya çalışan dürüst olarak mücadele eden vatandaşlarız. Yani eksiklerimiz varsa, haftalık değerlendirme toplantıları yapıyoruz, konuşuyoruz. Biz hepimiz, bu mücadeleye girdikten sonra kendimizden çok özveride bulunduk. Tehditler alıyoruz. Sürekli aynı güzergâhı kullanmıyoruz. Madden de bittik, tükeniyoruz ama asla taviz vermiyoruz. Bedenen de madden de asla bırakmıyoruz. Bu uğurda ölmeye bile gideriz. Eskiden de güvenlik sorunuz var mıydı? Hep böyle miydi? Tehditler eskiden de vardı. Son yıllarda arttı. Artar tabi, benim iktidarım bütün kanunları genelgelerle, projelerle burada talanlara izin veriyor. E böyle olunca da bize tehditler oluyor. Havva Ana’nın dediği gibi “iktidar benim, devlet benim”. İktidarın 2 tane eşkıya ile 2 şirketle hareket etmemesi lazım. Bizi kendi insanlarımızla, kendi evlatlarımızla çatıştırıyorlar. Bunun sonunda da şirketler karlı oluyor. Bu platformun içinde olmak, bugüne kadar 130 davada taraf olmak sizin için ne kadar maliyetli? Her evden 50’şer 100’şer TL verelim diyenler oluyor ama biz evlatlarımızın, alilerimizin gelirini feda ettik. Biz Platform olarak kimseden bir kuruş almıyoruz. Kendi yağımızla kavrulmaya çalışıyoruz. Bazen sağ olsunlar, bazı STK’lar bize pankart şu bu desteği veriyor. Ama asıl olarak kendi emeğimiz, kendi yüreğimizle, kendi yağımızla kavruluyoruz. Buraya gelip 80 yaşında Melahat haladan 7 yaşındaki çocuğa kadar sorun; herkesin aynı şeyleri söyleyeceğinden eminim.
Gerekirse bedenini ortaya koymak gerekiyor. Bunlar halkla birlikte yapılacak şeyler. Bir avuç insanın yapacağı bir şey değil. Kimseyi hiçbir partiyi ayırmadan, herkes buna dahil olmalı. Yani bizim böyle bir mücadelemiz var. “Bunu göze alan gelsin” diyoruz.Başarının Sırrı: Herkesin Kendi Yaşam Alanını Yöre Halkıyla Birlikte Savunması ve Diğer Yerlerle Mücadeleyi Büyütmek Diğer çevre hareketlerine ne öneriyorsunuz?

Bizi Takip Edin