Çocuklar Nasılsınız?

“Ben bu ülke için umudumu yitirmemek için uğraşıyorum.”

Görsel: Ceren Suntekin

Çocuk hakları alanında uzun süredir çalışan biri olarak, çocukların seslerinin duyulması için çaba harcıyorum. Bu nedenle çocuk haklarını çocuklarla değil, yetişkinlerle çalışmayı önceliyorum. Çünkü çocukların, haklarının onlarla çalışılmasından çok, hepimiz gibi hak temelli ilişkiler kurulmasına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.

Uzun süredir yaşadığımız bu sıkışmışlık hâlinde bazen alışma, bazen umursamama, bazen karamsarlık, öfke, çokça isyan ve yorgunluk var. Ama konu kendini temsil etme ve anlatma, yani anlattığını duyurma konusunda (bizim yüzümüzden) kısıtlı imkâna sahip olan çocuklar, hayvanlar ve doğa olunca, bende işler değişiyor. Tüm bu gelip geçici ya da kalıcı olabilecek duygular, bu gruplar söz konusu olduğunda lüks kaçıyor.

Herkes bu sıkışmışlıkla baş etmek için çeşitli stratejiler geliştiriyor. Ben ise çocuklara soruyorum: Nasılsınız?

“Çocuklar Nasılsınız?” buluşması da işte böyle ortaya çıktı. Yapabileceklerim sınırlı: Çocukları dinleyebilirim, birbirlerini duymalarını sağlayabilirim, varsa önerilerine destek olabilirim, onlarla birlikte olabilirim. Ben de öyle yaptım. Daha önce birlikte çalıştığım çocukların olduğu gruplarda, “Nasılsınız? Böyle bir buluşma yapalım ister misiniz?” diye sordum. Çocuklar istekliydi. Sonra Sivil Sayfalar bize destek oldu. Bir başvuru formu hazırladım, 62 başvuru geldi. Başvuruların bir kısmı https://www.sivilsayfalar.org/cocuklardan/ yazarlarıydı. Toplantıya 9-12 yaş arasında 19 kişi katıldı. Sevgili Naci Emre Boran ile bir buçuk saat boyunca çocukları dinledik.

Başlarken kendimizi tanıttık. Ben çocuk hakları alanında çalıştığımdan, Naci de şiddetsizlikten bahsetti. Ülkenin durumu karşısında hissettiklerimizi paylaştık. Onları merak ettiğimizi ve her yorumu dinlemeye hazır olduğumuzu anlattık.

Kısa bir sessizlikten sonra çocuklar söz alarak konuşmaya başladı… Bu sessizlikler beni kaygılandırmaz. Hepimizin böyle bir anda durup, ilk defa duymuş gibi o soruları kendimize sormak ve o an kafamızdan gerçekten neler geçtiğini duymak için zamana ihtiyacımız olur. Bu geçiş hâlini sakince karşılayabilmeyi seviyorum.

“İnsanların aynı fikirde olmaması tatsızlığa sebep olur diyor sosyal bilgiler öğretmeni diyor.”

İlk söz alan çocuk, siyaset yapmanın yasak olup olmaması üzerine bir kafa karışıklığıyla konuşmaya başladı. Aslında bir şeyler söylemek istiyor ama acaba söyledikleri “yasaklı” mı diye kestiremiyordu. Onun gibi düşünmeyenler varsa söylediklerinden rahatsız olma ihtimalinin yüküyle gelmişti toplantıya. Neyse ki herkes konuşmaya başlayınca bu kaygısı hızla azaldı.

Yoğun kaygı, korku, öfke, umutsuzluk, derin üzüntü en çok ifade edilen duygulardı. Haksız yere hapse atılmak, hapisteki “çocuklar”, demokrasi, protesto, hak, haksızlık kavramları uzun uzun konuşuldu.

“Böyle şeylere çok ağlamak istemiyorum çünkü o zaman güvenimi kaybediyorum. Bu ülke bence ileriki yıllarda düzelecek”

Kurumlara çocuk danışma kurulu önermeyi hep önemserim; yine çocuklar, yetişkinlerden çok daha düzeyli ve entelektüel bir tartışma yürütüyorlardı ve çok haklılardı. Böyle zamanlarda çaresizlik ve gurur arasında gidip geliyorum. Hem çocukların gündeminin oyun oynamak yerine bu konular olmasına üzülüyorum hem de akıllarına şükredip umutla coşuyorum.

İktidar, siyaset, devlet, hükümet, muhalefet, demokrasi, bürokrasi gibi kelimeler sıkça telaffuz edilince, Naci’nin de önerisiyle bir an durup kavramların üzerinden yeniden geçmeye karar verdik. Kim devlet, kim hükümet; çocukların kafasında karışmıştı. Nasıl karışmasındı ki? Bu karışıklıkla kavramlar üzerine konuşmanın yine herkes için ne kadar kurtarıcı olduğunu fark ettim. Hakların garantörü, hakları korumak ve güvence altına almakla görevli devlet çatısı altında güvende hissetmemek, hepimizi derinden sarsıyor.

Buluşmanın hedeflerinden biri de çocukların birbirlerinden öğrenmelerine, birbirlerini duymalarına alan açmaktı. Tam bu noktada Amerikalı insan hakları savunucusu Rosa Parks imdadımıza yetişti. Tartışmalar sürerken çocukların bu örneği kendilerinin getirmesi, kim olduğunu bilmeyen çocukların “Neresi?” diye sorması, çocukların kütüphanedeki kitaplarını koşarak alıp getirmesi, Rosa Parks’ın hikâyesini birbirlerine heyecanla anlatmaları ve diğerlerinin pür dikkat dinlemesi karşısında Naci ile heyecanımızı dizginlemeye çalıştık.

1955’te onun bir siyah olarak otobüste beyazlara yer vermeyi reddettiği isyanıyla başlayan ayrımcılık karşıtı eylemleri, çocuklardan biri sanki kendisi de oradaymış gibi, onunla birlikte yaşamışçasına içtenlikle anlattı. Siyah ve beyazların yan yana oturmasını yasaklayan bir yasanın olması, bugün bize ne kadar saçma geliyorsa, çocuklara da şu an ülkede olan birçok olay ve karar vericilerin tutumları o kadar saçma geliyordu. Çok basit ve muhteşem bir mantıkla: “Devlet biziz” demek, her şeyi harika özetliyordu.

“Devlet biziz bence. Yani devlete karşı çıkmamız gerekiyor, çünkü devlet biziz. Devlete karşı çıkarken de ‘devlet biziz’ diye bağırmamız gerekiyor. Bugünlerde depremler, yangınlar oluyor, herkes çok üzgün. Devlet kimsenin hakkını yiyemez.”

 

Ceren Suntekin

Sosyal Hizmet Bilim Uzmanı, Çocuk ve Gençlik Çalışmaları Uzmanı

 


 

Bonus – Velilerden Gözlem Notları 1:

İlk defa bir çocuk etkinliğine, oğlum vesilesiyle katılmış oldum. Aslında oğlumla muhabbetimiz fena değil. Ama böyle zor bir zamanda yeteri kadar onu duyup duyamadığımı merak ediyordum. O yüzden etkinliğin büyük bir çoğunluğunu kenardan dinledim.

Oğlum başta etkinliğe katılma noktasında çok direnmişti: “Anne ama biliyorsun ben öyle çocuk çocuk değilim” diyerek. “Çocuk çocuk”tan kastı ona sevimli bir sesle yaklaşan, doğrudan söylediklerini kaale alıyormuş gibi yapıp aslında almayan, dil bilmeyenlerin turiste yaptıkları gibi neredeyse bağırarak konuşan ve ancak her şeyi basitleştirdiğinde çocukların anlayabileceğini düşünen etkinliklerdeki tecrübesiydi aslında. Bu etkinlikte öyle olmayınca heyecanını gördüm. Kamerasını açmak istememesi dahil tüm tercihlerinin saygıyla karşılandığını görmek ona çok iyi geldi.

Çocukların paylaşımlarını dinlerken başta yanda biraz ağlamış da olabilirim, yalan söylemeyeceğim. Çünkü her ne kadar bilsem de bu kadar kaygı yüklü paylaşım beklemiyormuşum aslında. Bir yandan da bilgi seviyeleri dehşete düşürdü beni. Çok kaygılılar, çok üzgünler, çok öfkeliler. Bir yandan da “çocukları serbest bırakın” paylaşımlarında ağırlıklı olarak kastedilen yetişkin üniversite öğrencilerini gerçekten kendileri gibi çocuk sanarak da ekstra kaygıya düşüyorlar. Bunları görünce her sözümüzün çocukların zihninde nasıl yankılandığını tekrar öğrenmiş oldum.

Uzun lafın kısası, benim için inanılmaz öğretici bir tecrübeydi. Oğlumun aşırı siyasi bilgiyle yüklü hali kaygımı biraz artırsa da eşit muamele gördükleri alanlarda kaygılarını seyreltme ihtimali bana çok iyi geldi. Ceren ve Naci başta olmak üzere tüm katılımcılara ve bu katılımcıların ebeveynlerine sonsuz teşekkürler!


Velilerden Gözlem Notları 2:

Kızıma böyle bir atölye var, katılmak ister misin diye sorduğum zaman, “evet ben de konuşmak isterim; fırsatım olacak mı” diye sordu. ilk kez zoom da bir online toplantıya katıldı ve bunu herkese anlattı. Oldukça heyecanlıydı, “benim toplantım var, akşam bize kimse gelmesin, misafir alamayacağız kusura bakmayın” diye anneanne ve teyzelerine anlattı.

Kızıma senin de kedilerin olduğunu ve çok sevdiğini söylemiştim, o yüzden toplantı esnasında sana kedimizi gösterebilmek için azıcık hırpalayarak sevmiş olabilir 🙂

Toplantı sonrasında, “nasıldı” diye sorduğumda; “sanırım biz çocuklar aynı şeyleri hissediyoruz anne” dedi, eğer bunu söylüyorsa keyif almış demektir. Belli ki içselleştirmiş konuşulanları, “soru sordum ve sormaktan çekinmedim” dedi, “bir daha olsa günüm ve saatim uyarsa katılmak evet isterim tabi” dedi.


Velilerden Gözlem Notları 3: Ruhunuza sağlık, olup bitenleri akranları ile konuşmak kızıma çok iyi gelmiş. Sevgiler.

 

 

 

 

Ceren Suntekin

Üyelik Tarihi: 08 Mayıs 2020
6 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör