Brexit Birleşik Krallığın sivil toplum dünyası için ne ifade ediyor?

28 Haziran 2016
Birleşik Krallıkta yapılan referandum oylaması sonucu Avrupa Birliği’nden ayrılık kararı çıktı. Birleşik Krallığın %52’si (17.4 milyon kişi) ayrılmak istediğini söylerken %48’i (16.1 milyon kişi) kalmak istedi. Önümüzdeki Ekim ayında başbakan David Cameron’ın istifasını vereceği açıklandı. Küresel pazar afallamış durumda ve sterlin 1985 yılından beri en düşük seviyesini yaşıyor. Birleşik Krallıkta belirsizlik hakim. Peki, bu karar […]

Birleşik Krallıkta yapılan referandum oylaması sonucu Avrupa Birliği’nden ayrılık kararı çıktı. Birleşik Krallığın %52’si (17.4 milyon kişi) ayrılmak istediğini söylerken %48’i (16.1 milyon kişi) kalmak istedi. Önümüzdeki Ekim ayında başbakan David Cameron’ın istifasını vereceği açıklandı. Küresel pazar afallamış durumda ve sterlin 1985 yılından beri en düşük seviyesini yaşıyor. Birleşik Krallıkta belirsizlik hakim. Peki, bu karar İngiltere’deki ve Avrupa Birliği’ndeki sivil toplum dünyası için ne anlama geliyor? Kimse henüz bilmiyor fakat yürütülen bazı tahminler, düşünülen bazı senaryolar var. Dünyanın ekonomik ve politik haritaları yeniden çizilmeye başlandı.

climate-change-scientists-Paris-cop21

Paris’te verilen sözler

Birçok kişinin merak ettiği konulardan biri Avrupa Birliği’nden ayrılık kararının Paris’te iklim değişikliği ile ilgili verilen taahhütlerin üzerinde nasıl bir etkisi olacağı. Oylamadan uzun zaman önce, Avrupa Çevre Politikası Enstitüsü (The Institute for European Environmental Policy), Wildlife Trusts, Kuşları Koruma Kraliyet Derneği (Royal Society for the Protection of Birds) ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) ile birlikte 100 sayfalık bir çalışma yayınladı; “İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması durumunun potansiyel politik ve çevresel sonuçları”.

Böyle bir çalışmayı kaleme almak başlı başına tartışmalı bir konu oldu. İngiltere Hayırseverlik Komisyonu sivil toplum kuruluşlarının referandum tartışmalarına ancak “istisnai durumlarda” girebileceğini açıkladı ve taraf tutmanın “politik faaliyet anlamına geleceğini” belirtti. Çıkan bu karar sivil toplum kuruluşlarının hoşuna gitmedi ve bu uyarıyı protesto ettiler. Protestoların ardından Komisyon kararından vazgeçti.

İngiltere, Avrupa Birliği ülkeleri arasında dış yardımda birinci

Avrupa Birliği, Resmi Kalkınma Yardımı’nın (Official Development Aid – ODA) en büyük ve tek bağışçısı. İngiltere ise Avrupa Birliği içerisinde bulunan ve Gayrisafi Milli Gelirinin yüzde 0,7’lik kısmını dış yardıma harcama hedefini tutturan birkaç ülkeden biri ve hatta bu ülkeler arasında en büyüğü. İngiltere aynı zamanda Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (Organization for Economic Cooperation and Development – OECD) ikinci en büyük bağışçı ülkesi.

Avrupa Yapısal Yatırım Fonları (ESIF)

Sivil toplum kuruluşları için İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması riskli bir hamle olarak görülüyor, özellikle Brexit sonrası oluşacak ekonomik sonuçlar açısından. Gönüllü Kuruluşlar Ulusal Konseyi (National Council for Voluntary Organisations – NCVO) 2013/14 yıllarında hayır kurumlarının Avrupa Birliği’nden yaklaşık 308 milyon sterlin direk fon aldığını belirtiyor. Alınan fonlar Avrupa Yapısal Yatırım Fonları (ESIF) aracılığıyla, ekonomik rekabet yaratmak ve bölgedeki istihdam edilebilirliği artırmak amacıyla özel yatırımların nispeten az olduğu coğrafik bölgelere yönlendirildi.

ESIF’in bir parçası olarak, AB yapısal fon bütçesinin %20’si daha büyük sosyal içerme geliştiren projeler için koruma altına alındı ve koruma altına alınan bütçe programın ömrü boyunca (2014-2020) sadece İngiltere için 500 milyon avro olarak hesaplanıyor. Aynı şekilde, AB yapısal fonları dezavantajlı toplulukları destekleme ve iş piyasasını canlandırma alanında çok önemli bir role sahip olan gönüllü sektörü ile İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda için anlamlı bir kapsam oluşturuyor.

voluntary-sector-brexit

Gönüllü kuruluş fonları riskte

ESIF’e ek olarak, Birleşik Krallığın AB üyeliği gönüllü kuruluşları zengin bir programlar havuzundan, kadına ve çocuğa karşı şiddetin önlenmesi, yüksek kalite ve sürdürülebilir istihdamın teşvik edilmesi ve küçük ve orta büyüklükteki kültürel girişimlerin desteklenmesi gibi amaçlara yönelik olan fonlar için teklif verebilme olanağı sağlıyor. 2014-2020 yılları arasında İngiltere’deki gönüllü kuruluşları toplam 13 milyar sterlinlik bir fon havuzundan fon talep etme hakkına sahip.

Şüphesiz ki AB’den ayrılma durumunda, bu fonların gelecek dönem İngiltere hükümetleri için kullanılabilir olmaması ihtimali gönüllü sektörü için oldukça mühim bir husus. Tabi ki bu bütçelerin yeniden tahsis edilmesi söz konusu olabilir ama hayır kurumları acaba önceliği alacak mı? Ulusal Sağlık Servisi’ne (NHS), çiftçilere, balıkçılara vb. verilen sözler arasında hayır kurumları nasıl konumlandırılacak? Eğer para gelmezse, açığı kim kapatacak? Bunlar Brexit’in ardından merak edilen sorular olarak akılları meşgul ediyor.

İngiltere’nin gönüllü sektörü

Yıllar boyunca İngiltere ve gönüllü sektörü Avrupa Birliği ile ayrılmaz bir bütündü. Sadece finansal anlamda değil, aynı zamanda temel hizmetleri sunmak için gerekli olan düzenleyici yaklaşımlar bağlamında da. AB’yi terk etmek sadece geçiş döneminde değil, uzun vadede de yeni zorluklar meydana çıkaracağa benziyor. Özellikle sivil toplum için AB’den çekilmek büyük risk olarak görülüyor. Ülkenin hayır kurumlarının ve gönüllü sektörünün en iyi olması gereken bir zamanda tehlikeye girmiş olması ve kaynak açlığından tükenmiş bir hale gelmesi söz konusu olabilir.

brexit-refugees-2

Bir diğer kaygı: Mülteciler

Finansal fon sıkıntıları, taahhütler, bağışlar ve gönüllü sektörünün alacağı muhtemel darbelerin yanı sıra akılları kurcalayan bir başka konu da mülteciler. Referandumun ardından önde gelen sivil toplum kuruluşları İngiltere’deki göçmenlerin ve mültecilerin gelecekleri için alarm çanlarını çalmaya başladı.

Göçmenlerin Refahı Ortak Konseyi (Joint Council for the Welfare of Immigrants – JCWI) geçtiğimiz Cuma günü yaptığı açıklamada şu sözleri kaydetti; “Şuan öyle bir noktadayız ki, İngiltere’deki göçmenler, özellikle AB’den gelen göçmenler kendi evleri olarak gördüğü bu ülkedeki geleceklerinden korkuyor.”

“Britanya yalnız yaşamayı seviyor.”

Geçen yıl Türkiye’den karısı ve iki oğluyla birlikte İngiltere’ye giren Suriyeli mülteci Hassan Ayo çevrimiçi haber portalı olan Middle East Eye’a referandum sonucunun mültecileri nasıl etkileyeceği sorusuna verdiği cevapta Britanya’nın yalnız yaşamayı sevdiğini ve başkalarının onlarla yaşamasını istemediğini belirtti.

Ayo diyor ki, tüm bu dönen siyasetin ortasında mülteciler soyut varlıklar haline gelecek ve ev sahibi toplumun mensupları mültecilerin kaygılarının aslında kendi kaygılarına büyük ölçüde ayna tuttuğunu unutacak.

“30 yıldır sterlinin değeri hiç bu kadar düşmemişti. Britanya’da bulunan bankalar ülkeyi terk edebilir ve bu da ülkeyi ekonomik bir krize sürükleyebilir. Gün be gün değişen ekonomide fiyatlar yükselecek ve mültecilerin yaşamlarına bir başka zorluk daha eklenecek. Britanya’daki Suriyeli mültecilerin gelecekleri beni korkutuyor.”

Birleşik Krallığın sivil toplum camiası Avrupa Birliği’nden ayrılık kararının ne gibi sonuçlar doğuracağını henüz bilmiyor, büyük bir belirsizlik hakim. Referandumdan çıkan ayrılık kararının ne gibi sonuçlar doğuracağını, kaygıların haklı olup olmadığını ve sivil toplum camiası için nasıl bir yol haritası çizileceğini hep birlikte göreceğiz.

 

Kaynaklar: Huffington Post, Middle East Eye, Non-Profit Quarterly

Şule Serter

Üyelik Tarihi: 18 Şubat 2016
30 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör