YADA Vakfı’ndan ‘Sivil Toplum-Siyaset İlişkisi Araştırması’
Sivil Toplum ve Siyaset Birbirini Yeterince Tanımıyor
YADA Vakfı’nın Sivil Toplum-Siyaset İlişkileri araştırması, siyaset ve sivil toplumun birbirini yeterince tanımadığını vurgularken, siyasetin sivil toplumu yalnızca talep eden taraf olarak görme eğiliminde olduğuna dikkat çekiyor. Araştırmanın bulgularından biri de siyaset alanındaki daralmanın toplumsal etkiyi azalttığı yönünde.
Türkiye sivil toplumunun kararlar ve kanaatler üzerinde daha etkili olabilmesi için bir dizi çalışma yürüten YADA Vakfı, çalışmalarına bir yenisini ekledi. YADA Vakfı tarafından 2021 yılında yürütülen “Sivil Toplumun Siyaset ve Karar Mekanizmalarıyla İlişkilerinin İncelenmesi” araştırması, Türkiye’de sivil toplum ve siyaset arasındaki diyalog, ilişki ve iş birliklerinin mevcut durumunu incelemek, bu alandaki boşlukları ve ihtiyaçları tespit etmek üzere gerçekleştirildi.
Araştırma; masa başı çalışması, derinlemesine görüşmeler ve sivil topluma yönelik uygulanan çevrimiçi anket ile nicel ve nitel yöntemlerin bir arada kullanıldığı bir metodolojiyle yürütüldü. Raporda yer alan bulgular ve tespitler yoğunlukla; sivil toplum temsilcileri, siyasetçiler (milletvekilleri, belediye başkanları, bakanlık temsilcileri), akademi ve medyadan kanaat önderleriyle yapılan derinlemesine görüşmelerin çıktılarını içeriyor. “Türkiye’de sivil toplum ve siyaset ilişkisi nasıl etkin olabilir?” sorusuna yanıt niteliğinde öneriler de içeren araştırmanın çıktıları, orta ve uzun vadede sivil toplumun karar ve kanaatlere olan etkisinin artmasına katkıda bulunmayı hedefliyor.
‘Siyaset ve Sivil Toplum Birbirini Yeterince Tanımıyor’
Araştırmanın en önemli çıktılarından biri; siyaset ve sivil toplumun birbirini yeterince tanımaması tespiti. Siyasi aktörler, sivil toplumu ve işlevini tanımlarken kendilerinin bugüne kadar ilişki kurduğu kurumlar veya görünür olan yapılar üzerinden bir değerlendirme yapıyor. Bununla birlikte, siyaset, sivil toplumu yalnızca talep eden taraf olarak görme eğiliminde. Bu da siyasilerin sivil topluma karşı mesafelenmesine sebep oluyor. Siyasiler genelde sivil toplumla kurdukları diyaloğu ya seçmenle kurdukları bir biçimde ele alıyor ya da belli başlı çatışma alanlarında bir araya gelerek kuruyorlar. Sivil toplum kuruluşları da siyasilerle iletişime geçtiğinde siyasete angaje görünmekten çekiniyor ve tüm partilerle eşit düzeyde diyalog kurmaya çalışıyor.
‘Siyaset de Sivil Alan Gibi Daraldı’
Araştırmada öne çıkan bir diğer önemli bulgu ise görüşme yapılan paydaşların siyasetin de sivil alan gibi daraldığını ifade etmesi. Bir başka deyişle, siyaset alanında da çalışma yapmanın giderek zorlaştığı belirtiliyor. Siyasi partiler de STK’lar gibi ifade ve örgütlenme özgürlüğü açısından sorunlar yaşıyorlar, birçok ilde alanlara çıkamıyor. Bu da siyasetin de toplumsal etkisinin düşmesine sebep oluyor. Kutuplaşmanın da aynı şekilde sadece sivil alanda değil siyaset alanında da yaşandığı görülüyor.
‘Sivil Toplumun Özerkliği Sağlanırsa Siyaset ve Karar Mekanizmalarıyla İlişkisi Daha Sağlıklı Kurulabilir’
Sivil toplumun kaynakları konusunda bağımsız olmasına duyulan ihtiyaç konusunda güçlü bir mutabakat var. STK’ların kamu idaresi tarafından adil ve bağımsız bir şekilde maddi olarak desteklenirse, sivil toplumun daha bağımsız ve tarafsız olabileceği görüşü hâkim. Bununla birlikte, siyasilerin de özerk ve bağımsız bir sivil toplum yapısıyla diyaloğa daha açık hale gelebileceği görülüyor.
Araştırmanın, sivil toplum ve siyaset arasında etkin bir diyalog nasıl mümkün olur sorusuna ürettiği çözüm önerileri arasında; siyasetin, sivil toplumun kararlara katılımı konusunda kanuni bir düzenleme yapmasına duyulan ihtiyaç öne çıkıyor. Bununla birlikte, sivil toplumun daha müzakereci bir dille siyasilerle iletişime geçmesi bekleniyor.
‘Sivil Toplum, Siyasetten Düşünce ve İfade Özgürlüğünün Sağlanmasını Talep Ediyor’
Sivil toplumun siyasetten neleri talep edebileceğine dair önerilere de yer veren araştırmada; düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanması, toplumsal adalet mekanizmalarının, hukuki adalet mekanizmasının işleyişinin demokratikleşmesi, sivil toplum çalışmalarının daha bağımsız bir şekilde denetlenmesinin sağlanması ve terörün finansmanının önlenmesi adı altında kabul edilen 7262 sayılı kanunun, kâr amacı gütmeyen kuruluşların faaliyetlerini engellemesinin önlenmesi gibi başlıklar öne çıkıyor.
Raporun tamamına buradaki linkten ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin