İklim Adaletlinden Adaletli Geçişe
Avrupa'da Yeşil Yeni Mutabakat adı altında adil bir geçişten (Just Transition) söz ediliyor. Bu kapsamda sözde sıfır atıktan döngüsel ekonomiye kadar kentler ve yaşam alanları yeniden planlanmaya başlandı. Aslında Avrupa Birliği (AB) 11 Aralık 2019 tarihinde 'Avrupa Yeşil Mutabakatı' ile ekonomisinin dönüşümünü sağlayacak yeni bir büyüme stratejisi üzerinde duruyor. Bunun açık adı yeşil kapitalizm.
2021 yılını geride bırakırken ekonomik olarak oldukça zorlandığımız günler yaşıyoruz. Bu durum ülkenin ekonomik politikasının yanında küresel iklim değişimiyle de ilgili. Parçası olduğumuz yaşam alanlarının yok edilmesi yalnızca karbon emisyonları ve ekonomiyle ilgili değil elbette… Koronayla birlikte tüm dünyada yeşil dönüşüm daha belirgin konuşulur hale geldi. Bu sağlık krizi karbon emisyonları ve doğal yaşam alanlarının yağmasıyla direk olarak ilişkili durumda. Konu samimiyetle ele alınsa dahi küresel iklim değişimi konusu önümüzde bir dizi kuşak boyunca ekolojik ve ekonomik olarak ana eksen olarak duracak.
Kapitalizm Gölgesini Satamadığı Ağacı Yaşatmaz
Bildiğimiz gibi tüketim ve yağma üzerine kurulu kapitalist sistem ‘Ya büyü ya öl’ düsturuyla çalışır. Küçük ve kendine yeter, çevresine zarar vermeyen üretimin kapitalist büyüme ekonomisinde yeri yoktur. Özellikle son 2 yıldır Amerika’da Joe Biden yönetimiyle Yeni Yeşil Düzen (Green New Deal)’e yönelik yatırımlar yapılmaya başlandı. Ancak bu yatırımları yapanlar örneğin, büyük ölçekli yenilenebilir enerji yatırımları ABD’de Chevron, British Petrol vb fosil yakıt baronları tarafından yapılıyor. Daima merkeziyetçilikten ve militarizmden yana olan bu şirketlerin ulusal ve uluslararası ekonomide bu sözde çevreci kurallara göre düzenlenmesi ne kadar gezegenin yararına olabilir? Bir de bazı çevreciler daha adaletli bir kapitalizm arayışında. Oysa biz biliyoruz ki kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı yaşatmaz.
Bu kapsamda Avrupa’da ise Yeşil Yeni Mutabakat adı altında adil bir geçişten (Just Transition) söz ediliyor. Bu kapsamda sözde sıfır atıktan döngüsel ekonomiye kadar kentler ve yaşam alanları yeniden planlanmaya başlandı. Aslında Avrupa Birliği’nin (AB) 11 Aralık 2019 tarihinde “Avrupa Yeşil Mutabakatı” ile ekonomisinin dönüşümünü sağlayacak yeni bir büyüme stratejisi üzerinde duruyor. Bunun açık adı yeşil kapitalizm.
Adaletli Geçiş Ne Demek?
Adaletli geçiş, üretim ve tüketimin atık olmaksızın sağlanması konusuna nasıl ulaşılacağı şeklinde özetlenebilir. Çünkü geleceği onarmak karbon emisyonlarını azaltmak buradan geçiyor. Ancak özellikle toplumda görünmez kılınan engelliler, kadınlar, göçmenler, sığınmacılar, farklı etnik gruplar, farklı cinsel yönelimi olanlar, çocuklar, gençler yaşlılar vb grupların kendi geleceklerine ilişkin doğrudan söz söyleme hakları var mı?
Peki adaletli geçişte bizim gibi ülkeler daha az adalete mi razı olsak? Küresel güneyin iklim krizinden en çok etkilenen ama karbon emisyonu yok denecek kadar az olan Afrikalı ya da Asyalı insanlar ne olacak? Ekim ayında Türkiye Paris Anlaşması’na onay vermesiyle birlikte Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ismi ‘Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ olarak değiştirildi. Uluslararası anlamda ticaret yapmak için de yeni karbon hesaplamaları gündeme geldi. Bu doğrultuda Yeşil Mutabakat Eylem Planı hazırlanıyor. Ancak geçmişte Küresel Kuzeyin bacasız sanayi denilen servis ve turizm endüstrisine geçip küresel güneye de yabancı yatırımları teşvik adı altında dayatılan madencilik gibi faaliyetlerle doğa talanına yol açtığını sanırım özellikle son 20 yıldır ülkemizde de görüyoruz. Elbette her şeyi küreselliğe bağlamak doğru değil. Merkezi ve yerel hükümetlerin de bunda payı fazla. Şimdi bu yağmalanan doğal yaşam alanları Yeşil Mutabakattan nasıl pay alacak? Faaliyetler durdurulup restorasyona gidilecek mi? Daha geçen hafta Aydın’ın Çine ilçesine bağlı Topçam köyünde Maden ocağına direnen Coşkun ailesine yapılan silahlı saldırı hala gündemimizde. Doğa savunucuları ikinci bir Büyüknohutçu felaketi olmasın diye çaba sarf ediyor. Antalya’da taş ocağına direnen bir çift madencilerin kiralık katili tarafından öldürüldüğü öne sürülüyor. Anadolu’da böylesine canı pahasına yaşam alanlarını savunmaya çalışan insanların yaşamında nefes alma yaratılacak mı?
Yoksa madenlerde montaj sanayiyle parsellenmiş, betonlaşma ve inşaat sektörüyle verimli topraklarda besin değeri uygun gıda yetiştirmek yerine beton binaların ‘yetiştiği’ alanlar çoğalacak mı?
Küresel Avrupa kömürden vazgeçmişken bizde hala termik santraller inşa ediliyor. Muğla’da olanlar gibi var olanların ömrü 25 yıl daha uzatılsın diye yatırımlar yapılıyor. Bu demektir ki daha fazla hava kirliliği, daha fazla karbon emisyonu ve daha fazla yaşam alanlarına saldırı.
Kısacası Yeşil Mutabakata uyma yeni bir çifte standart olmaması için uyanık olmalıyız.
Görsel: dane_mark/Getty Images
Bizi Takip Edin