Af Örgütü: ‘Sığınmacıları geri gönderme derhal durdurulmalı’

06 Haziran 2016
Uluslararası Af Örgütü  yayımladığı brifingde, AB’nin Türkiye’nin mülteciler için  ‘güvenli ülke’ olduğu varsayımına dayanarak sığınmacıları geri gönderme planlarını derhal durdurmasını istedi. “Güvenli Olmayan Sığınak: Türkiye’de Sığınmacılar ve Mülteciler Etkili Korumaya Erişemiyor” başlıklı brifing, Türkiye’nin sığınma sistemindeki eksiklikleri ve burada mültecilerin karşılaştıkları zorlukları anlatarak, 18 Mart’ta imzalanan AB-Türkiye Anlaşması kapsamında yapılan geri göndermelerin hukuka aykırı ve […]

Uluslararası Af Örgütü  yayımladığı brifingde, AB’nin Türkiye’nin mülteciler için  ‘güvenli ülke’ olduğu varsayımına dayanarak sığınmacıları geri gönderme planlarını derhal durdurmasını istedi.

“Güvenli Olmayan Sığınak: Türkiye’de Sığınmacılar ve Mülteciler Etkili Korumaya Erişemiyor” başlıklı brifing, Türkiye’nin sığınma sistemindeki eksiklikleri ve burada mültecilerin karşılaştıkları zorlukları anlatarak, 18 Mart’ta imzalanan AB-Türkiye Anlaşması kapsamında yapılan geri göndermelerin hukuka aykırı ve savunulamaz olduğunun altını çiziyor.

Türkiye’deki sığınma sisteminin, üç milyondan fazla sığınmacı ve mülteciye çare bulmakta zorlandığını gösteriyor. Bu sebeple sığınmacılar, yıllarca başvurularının sonuçlanmasını beklemek zorunda kalıyor. Bu süre zarfında, barınmak ve kendileri ile ailelerinin geçimini sağlayabilmek için çok az destek alıyor, ya da hiç almıyorlar. Bazen dokuz yaşında çocuklar bile ailelerine destek olabilmek için çalışıyor.

aff1

Konuyla ilgili açıklama yapan Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen, “AB-Türkiye Anlaşması sorumsuzca ve hukuka aykırıdır. Uluslararası Af Örgütü’nün bulguları Türkiye’nin üç milyondan fazla sığınmacı ile mültecinin haklarına saygı duyarak ihtiyaçlarını karşılayabileceği fikrinin bir kurgu olduğunu gözler önüne sermektedir” dedi.

halihazırda tam olarak işleyen bir sistem varmış gibi hareket edemez

Dalhuisen sözlerine şöyle devam etti: “AB, Avrupa’ya düzensiz varışları acımasızca engellemek için, Türkiye’de gerçekten neler yaşandığını bilerek ve isteyerek yanlış göstermektedir.  Dünyada en fazla mülteci nüfusunu ağırlayan bir ülkenin yeni oluşturulan sığınma sisteminin zorluklarla karşılaşması beklenen bir durumdur. Tam olarak işleyen bir sığınma sisteminin geliştirilmesi için Türkiye’yi destekleyen ve teşvik edici bir tutum sergilenmesi önemli, fakat AB sanki halihazırda tam olarak işleyen bir sistem varmış gibi hareket edemez.”

Türkiye mültecileri korumakta başarısız kalıyor

Türkiye yaklaşık 2,75 milyon Suriyeli mülteci ve diğer ülkelerden (başta Afganistan, Irak ve İran olmak üzere) 400 bin sığınmacı ile mülteciye ev sahipliği yapıyor. Mültecilere genel olarak olumlu yaklaşımlarına rağmen, mevcut büyük mülteci nüfusu Türkiye’nin yeni sığınma sistemi ve insanların temel ihtiyaçlarının karşılanma kapasitesi üzerinde kaçınılmaz olarak baskı yaratmakta.

Rapor, sığınmacıların Türkiye’ye geri gönderilmelerinin uluslararası hukuka göre yasal olabilmesi için Türkiye’deki sığınma sisteminin, gerekli olan üç önemli testte nasıl başarısız olduğunu gösteriyor: statü, kalıcı çözümler, geçim.

multecidosya

1)  Statü

Türkiye’nin sığınma başvurularını işleme alabilme kapasitesi bulunmuyor. Bunun anlamı, yüz binlerce sığınmacı ve mülteci yıllarca yasal bir belirsizlik içinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Türkiye yetkilileri Uluslararası Af Örgütü’ne sığınma istatistiklerini vermeyi reddetmiştir. Ancak, yetkililer Nisan ayında 4 bine yakın başvurunun (yani 2015’te BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından kaydedilmiş 266 bin başvurunun yüzde 1.5’inin) işleme alındığını açıklamıştır..

2)  Kalıcı çözümler

Mülteciler için kalıcı çözümler entegrasyon, güvenli olan durumlarda menşe ülkelere geri dönüş ve üçüncü ülkeye yeniden yerleştirmedir. Fakat, Türkiye Avrupalı olmayanlara mülteci statüsü vermemekte ve bununla beraber entegrasyon süreci sağlamamaktadır. Uluslararası toplumun ise sağladığı yeniden yerleştirme imkanları/yerleri yeterli olmaktan çok uzak. Bu da mültecileri çifte bir açmaza sokuyor; Türkiye’de yeni bir hayat kuramazlarken, gelecekte başka bir ülkede yeniden yerleştirilme olasılığı için -varsa bile- çok az bir umutları var.

Afgan bir kadın olan Faiza (ismi değiştirilmiştir) ve kız kardeşi, İran’dan zorla evlendirilmekten kurtulmak için kaçtılar ve Türkiye’de BMMYK tarafından mülteci olarak tanındılar. Üç yıl boyunca yeniden yerleştirme ülkesi konsolosluğunun kendilerini mülakata çağırmasını beyhude bir şekilde beklediler. En sonunda bir kaçakçı teknesiyle hayatlarını tehlikeye atarak, Yunanistan’a gitmekten başka bir çare bulamadılar.

Faiza, Türkiye’den güvenli ve düzenli bir şekilde ayrılma imkânları olsaydı ve prosedürün tamamlanmasını beklerken bir takım destek mekanizmalarına erişebilselerdi, ablası ile birlikte Türkiye’de beklemeyi tercih edeceklerini söyledi. Faiza, “Eğer yeniden yerleştirilme umudumuz olsaydı, kesinlikle beklerdik. Avrupa yolculuğundan çok korkuyorduk, çünkü tehlikeli olduğunu biliyorduk. Ama işte bu noktaya geldik çünkü umudumuz kalmamıştı. Kendi kendimize ‘Belki öleceğiz, belki de istediğimiz yere ulaşamayacağız ama önemli değil çünkü artık Türkiye’de kalamayız’ dedik” şeklinde konuştu.

3) Geçim

Suriyeli mülteciler ile diğer uyruklardan mültecilerin çok büyük bir bölümü herhangi bir devlet desteği olmaksızın barınacak bir yer bulmak zorundalar. Her ne kadar Türkiye yetkilileri 264,000’den fazla Suriyeli mülteciye güneydeki sınırındaki illerde bulunan kamplarda barınma imkânı sağlıyor olsa da, Suriyeli mültecilerin geri kalan %90’ı (2.48 milyon) için barınma olanağını sağlaması gerçekçi olarak mümkün değil. Diğer ülkelerden gelen 400,000 sığınmacı ve mülteci için yalnız 100 kişilik barınma olanağı mevcut. Tüm bunlar yaklaşık üç milyon sığınmacı ve mültecinin barınma sorunlarını ellerinden geldiğince kendi başlarına çözmek durumunda kalmaları anlamına geliyor.

Brifingin tamamına ulaşmak için tıklayınız

 

Kaynak: STGM, Uluslararası Af Örgütü