Günümüz çocukları oyuna hasret

31 Mayıs 2016
Çocukların fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklarının gelişiminde büyük önem taşıyan oyunların yerini, sınav kaygıları, kısa süren teneffüsler, başarılı olma baskısı kaplıyor. Okulda geçirilen uzun saatler, yalnızca çocuğun gelişimini değil, ailesiyle olan ilişkilerini de etkiliyor. Prof. Dr. Belma Tuğrul günümüz çocuklarının oyun ile ilişkisini Sivil Sayfalar’a anlatıyor. Yeni yüzyılın insanlara sunduğu olanaklar, çocukların oyun dünyasını da […]

Çocukların fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklarının gelişiminde büyük önem taşıyan oyunların yerini, sınav kaygıları, kısa süren teneffüsler, başarılı olma baskısı kaplıyor. Okulda geçirilen uzun saatler, yalnızca çocuğun gelişimini değil, ailesiyle olan ilişkilerini de etkiliyor. Prof. Dr. Belma Tuğrul günümüz çocuklarının oyun ile ilişkisini Sivil Sayfalar’a anlatıyor.

Yeni yüzyılın insanlara sunduğu olanaklar, çocukların oyun dünyasını da etkiliyor. Oyun yaşamındaki değişim sadece nicel boyutta değil, oynanan oyun tipleri de içerikleri de oyun oynanan mekânlar, oyun araçları da büyük bir hızla değişiyor. Özellikle oyun endüstrisindeki gelişmeler ve yenilikler çocukların oyun alanlarını, oyun tercihlerini ve oyun araçlarını da dönüştürüyor. Çocuklar giderek doğal oyun ortamlarından uzaklaşıyor ve daha çok bireysel, kapalı alanlarda ve teknolojik araçlarla oynamaya yöneltiliyor.  Örneğin, çocukların okulda geçirdikleri süre giderek uzuyor ancak buna karşın okulda oyuna sağlanan olanaklar, giderek kısıtlanıyor. Özellikle teneffüs saatlerindeki azalma ve teneffüs saatlerindeki oyun temelli etkinliklerin eksikliği birçok araştırmacının çalışma konusu oluyor.

belmatugrul

OKULDA GEÇEN ZAMAN ÇOK, TENEFFÜSLER BOŞ

Jarrlett, 2013’te teneffüslerin etkili oyun zamanları olarak kullanmasının önemine dikkat çekerek, verimli etkinliklerle geçen teneffüs sonrasının çocukların dersleri anlama, dikkati yoğunlaştırma ve katılım düzeylerinde çok önemli seviyede olumlu etki yaratığını, bunun yanı sıra olumsuz davranışlarında azalmaya neden olduğunu vurgulamıştır. OECD 2012 raporunda Estonya, Finlandiya, Rusya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Kore, İsveç, Hollanda, Almanya, Danimarka,  Yunanistan, Japonya, Avusturya, Macaristan gibi ülkelerde okul saatleri OECD ortalamasının altında iken Türkiye bu raporda çocuklarını “daha uzun süre okulda tutan” ülkeler arasında yer almaktadır. Bu durum okulların çocuk gelişimi ve eğitimi konusundaki sorumluluklarını daha da arttırıyor. Özellikle çocuk dostu etkinliklerle donatılmamış adeta boş geçen teneffüs zamanları çocukları fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak rahatlatamayacağı için çocuklar derse döndüklerinde davranış ve öğrenme sorunları yaşıyor.

“Alliance For Childhood” araştırma raporlarında çocukların anaokulunda herhangi bir yönlendirme olmaksızın serbest oyun olarak tanımlanan oyun türündeki oyunları 30 dakika ve bazen daha az oynadıklarını, bunun yerine okuma, yazma, matematik ve standart testlerle ilgili görevler için günde iki ya da üç saatlerini harcadıkları tespit edilmiştir ( Miller, Almon 2009). 2011 yılında Hong Kong Eğitim Enstitüsünde Wong Siu Man ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmada da okulöncesi ve ilkokul öğretmenlerinin önemli bir bölümünün çocukların entelektüel alanda ilerlemelerini, temel gelişimsel gereksinimlerini, ilgilerini ve yeteneklerini desteklemekten çok daha öncelikli buldukları ortaya çıkmıştır. Anlaşılacağı üzere bu bakış açısıyla “oyun” sadece boş zamanlarda vakit geçirmek için kullanılacak bir uğraştır ve oyun öğrenmenin karşısındaki bir engeldir.  Özetle, “oyunun değeri” açısından çocukların içinde bulunduğu yüzyıl, olanakları kadar sınırlılıkları ile ciddi bir pedagojik, sosyolojik çatışma yaratıyor.

 

13334588_10154678269981490_465135176_o

“HAFTA SONUNA UZATILAN OKUL SAATLERİ, OKUL İDARELERİ TARAFINDAN SOSYAL ETKİNLİKLER ZAMANI OLARAK TANIMLANSA DA BUNUN BÖYLE OLMADIĞINI BİR EBEVEYN OLARAK DA DENEYİMLEDİM.”

Ülkemizde ise benzer bir durum söz konusu. Günümüz okullarında çok yaygın olarak yer verilen özel kurs dersleri ve popüler ilgi alanları (bale,  modern dans, yüzme, seramik, heykel, binicilik, drama, satranç, bilgisayar, yabancı dil, yoga, animasyon vb) eğitim programlarına entegre edilmiş durumda. Çocukların bu kadar çok etkinliği yapmak zorunda olduğu okullarda “oyun” gibi doğal, duygusal ve sosyal olarak doyurucu, geliştirici, öğretici bir gelişim fırsatını kullanmaya vakit bulunması da mümkün görünmüyor. Eğitimciler bu etkinliklerin oyunlaştırılarak yapıldığını belirtseler de çocukların serbest oyun türünde oyun oynama gereksinimi yine risk altında. Ülkemizde son yıllarda artan bir şekilde bazı özel okulların hafta sonları da eğitime devam ettiklerini gözlemliyoruz. Hafta sonuna uzatılan okul saatleri, okul idareleri tarafından sosyal etkinlikler zamanı olarak tanımlansa da bunun böyle olmadığını bir ebeveyn olarak da deneyimliyorum.

UZUN SÜRE OKULDA KALMAK, OKULA KARŞI OLUMSUZ TUTUM GELİŞTİRMEYE SEBEP OLUYOR, OYUNDAN UZAKLAŞTIRIYOR

Çocuk psikoloğu olan Haim Ginot (1972) de bu konuya dikkat çekmiş ve gün boyunca uzun süre okulda kalmanın, okula karşı olumsuz tutumlar geliştirme nedeni olduğunu ve uzun okul saatlerinin dikkat sorunlarının kaynağını oluşturduğunu belirtmiştir ( Henniger 2009, Canning,2010 ).  Bu durum çocukların akademik başarılarını ve öğrenme kalitelerini etkilediği gibi, aile içindeki ilişkilerini de etkiliyor. Çocuklar artık daha az zamanlarını aile üyeleriyle geçiriyor. Özellikle ülkemizde erken yaşta başlayan ve uzun yıllar boyunca artarak devam eden sınav baskısı ve akademik başarıya yönelik yüksek beklentiler, uzun okul saatleri, okuldan sonra etüt saatleri vb. çocukları evde ve okulda oyundan uzaklaştıran toplumsal gerekçelerdir.

saklambac_780x517-w20bfqslzi

HIZLI – KAYGILI – GÜVENSİZ ÇOCUKLAR

David Elkind günümüz çocuklarını “hurried-worried child” olarak tanımlıyor.  Elkind bu tanımlamasında çocukların üstesinden gelemeyeceği yüksek beklentiler nedeniyle hızlı ama kaygılı, güvensiz çocuklar olduklarını belirtiyor ( Miller, Almond 2009).  Çocukların okul dışında evde ya da sokakta oynayacakları zaman da giderek azalıyor. Oyunun önemi,  okul ortamlarında (ders sırasında ve teneffüslerde) ve okul dışında oyundan daha fazla yararlanılması konusu, tüm dünyanın eğitim sorunları içinde aradığı bir cevap. Kültürlerin getirdiği farklılıklar oyun olanaklarını etkilese de “oyunun gücü” evrensel bir kabul görmektedir. Oyun bütün dünya çocuklarının kullanmayı bildiği evrensel bir dildir, oyun aynı zamanda çocukların, çocukluğun barış dilidir.

“OYUNA SAYGI, ÇOCUĞA VE ÇOCUKLUĞA SAYGIDIR.”

Çocuğun büyüme, gelişme ve öğrenme sürecinde oyundan daha etkin bir şekilde yararlanılabilmesi için “Oyun hakkı çerçevesinde oyun pedagojisi” kavramının eğitim sistemimiz içinde kabul görmesi öncelikli ve önemli bir konudur. Oyun, çocuk için bir hak, bir gereksinim, en etkili öğrenme yolu, gelişim fırsatı, dünyayı ve kendini keşfetme yoludur.  Gerek ülkemizde gerek ise tüm dünya da çocukların oyun oynama hakkı, kendilerinin neden olmadığı gerekçeler ve koşullar nedeniyle risk altındadır. Çocukların oyun hakkı yasalarla garanti altına alınmış olsa da uygulama düzeyinde, çocukların oyun haklarının korunmadığı anlaşılmaktadır.  Evde okulda ve genel olarak da toplumda, oyunun değeri konusunda hem fikir olduğumuzu eylemlerimizle kanıtlamak zorundayız.  Oyuna saygı, çocuğa ve çocukluğa saygıdır.

Prof. Dr. Belma Tuğrul Fatih Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Uluslararası Oyun Derneği (International Play Association – IPA) Türkiye temsilcisidir. 

Kaynaklar
Canning, N. (2010). Play and Practice in Early Years Foundation Stage, London: Sage Publication.
Henniger,L.M.(2009). Teaching Young Children an Introduction. New Jersey: Person  Education Inc.
Jarrlett, S.O ( 2013).  A Research-Based Case for Recess . US Play Coalition Value of Play. www.usplaycoalition.clemson.edu November 2013
Miller, E., Almond, J.( 2009). Crisis in the Kindergarten: Why Children Need to Play in School? College Park: Alliance For Childhood.
OECD Report. Günümüzde Eğitim 2013 OECD Görüşü. http://abdigm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2013_12/20024202_gnmzdeeitim2013oecdgr.pdf
Walker, T ( 2014). How Finland Keeps Kids Focused Through Free Play. http://www.theatlantic.com/education/archive/2014/06/how-finland-keeps-kids-focused/373544/
Wong, S.M ., Wang, Z., Cheng, D. (2011). A Play-Based Curriculum: Hong Kong Children’s Perception of Play And Non-Play. International Journal of Learning, 17(10), 165-180