“Pandemide İş Sağlığı ve Güvenliğinde Psikososyal Risklerin Önemi Arttı”
“Psikososyal Riskler Raporu-Mevcut Durum Analizi ve Öneriler” başlıklı kapsamlı bir rapor hazırlayan N_HumaN Danışmanlık’tan Psikolog Nevin Küçük, pandeminin iş sağlığı ve güvenliği alanında psikososyal riskleri arttırdığını belirterek, bu risklerden haberdar bir İş Sağlığı ve Güvenliği Birimi (İSGB) kurulmasının önemini vurguluyor.
N_Human Danışmanlık, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki psikososyal risklere yönelik araştırma ve politika önerileri hazırlayarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na sunuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) “İş Yerinde Stres” kitabını da Türkçe’ye çeviren N_HumaN Danışmanlık’tan Nevin Küçük ile “Psikososyal Riskler Raporu – Mevcut Durum Analizi ve Öneriler” başlıklı raporun bulgularını ve pandeminin psikososyal risklere etkilerini konuştuk.
Psikososyal risk ne demek? Bunun ölçülmesi kurumlara nasıl bir fayda sağlar?
Psikososyal riskler, psikoloji, sağlık ve güvenlik standartlarının en önemli parçası. Hem işle ilgili hem de işin yapılış koşullarıyla ilgili; aslında birçok dinamikten etkilenen, temelde kişinin iyi oluşuna ve üretkenliğine etkisini ölçen bir sistem. İş sağlığı ve güvenliğinin ayrılmaz bir parçası.
Psikososyal riskler, hem işin içeriği açısından (çalışma ortamı, iş yükü, çalışma programı) ve işin bağlamı (organizasyon kültürü ve iş yaşam dengesi gibi) açısından tüm konularda, potansiyel risklerin hesaplanıp, sonra bu risklerin önlemlerini alıp bu riskleri nasıl ele alacağımız bir sistemler bütünü. Dünyada bu konuda farklı ülkelerin çeşitli uygulamaları var; biz Türkiye’de bu konuda kamunun hazırladığı standart olmadığı için, kendi geliştirdiğimiz ölçme araçları kullanıyoruz.
Psikosoysal risklerin içinde, işyerinde herhangi bir şiddet türü de var. Psikolojik veya fiziksel şiddetin olması ya da bunu hissetmek de psikososyal risklere girer; yani kişinin yaptığı işi ve iyi olma halini etkileyen her faktörü bütün olarak içerir. Bütün bu verileri araştırıp, analiz eden envanterlere ulaşırız; yani kişinin yaptığı işi, örgüte bağlılığına dair risk analizi çıkar. Bunun sonucunda acil olarak yürütülmesi gereken konular görülmüş olur ve riskleri yönetmek için hareket geçilmesini sağlar. Bu aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma amaçları arasında “insana yakışır iş, hem sürdürülebilir istihdam ve sürdürülebilir kalkınmaya destek vermek için istihdamı da sürdürülebilir sağlık açısından ele alınması gerekiyor.
Psikososyal risk ölçümünde illaki bir sorun olması gerekmiyor; olası sorunları kaldırmak için de yapılabilir. Kurumlar için psikososyal risklerin ölçülmesinin 2 önemli çıktısı var: 1-üretkenlik ve verimliğe etki edecek insana bağlı faktörlerin iyi hesaplanmasını ve 2-kişinin işinde iyi olma haline katkı sağlamak için işletmemelerin nasıl bir rol oynaması, nasıl önlem alması gerektiğini, bir işyerinde problemin nasıl çözüleceğine dair rehber sunuyor. Sonrasında risk yönetimi aşaması var.
Dünyada birçok sistem ve örnek var. Türkiye’de bu alanda mevzuat ve uygulama olmadığından biz, kendi araştırma ve çalışmalarımızla bize özgü bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz. Bu rapor da konuyla ilgili çalışmalarımızın bir ürünü: dünyada ve Türkiye’de psikososysal riskler konusunda mevzuat ve uygulamaları inceledik; bu alanda neler yapılabileceğine ve dünyadan iyi örneklere yer verdik.
Avrupa’da işe bağlı depresyonun maliyeti, yani verimliliğe ve ekonomiye direkt etkisi 617 milyar avro.
Türkiye’de bu konuda mevzuat neden yok?
Öncelikle Türkiye’de ruh sağlığı yasası yok. Psikososyal risklerin oturtulması için, belli bir aşamaya gelinmesi gerekiyor. Bu konuda Çalışma Bakanlığı ile birlikte çalışıyoruz. Pandemi süreci, bu konunun ön plana çıkmasına katkı sağladı.
Pandemi psikososyal risklerin öneminin fark edilmesini mi sağladı?
1980’lerden beri psikososyal riskler konusunda yoğun bir çalışma var. Pandemi, dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de çalışan güvenliği, sağlığı ve iyi olma halinin boyutunu değiştirdi. Pandemiyle beraber, bu konuda bir şeyler yapmak artık zorunluluk haline geldi. Psikososyal riskler, sağlık ve güvenlik sistemlerinin ayrılmaz parçası ve pandeminin neden olduğu çalışma koşullarında konunun öneminin daha net şekilde ortaya çıktığını bir süreçteyiz. Biz bir özel sektör kuruluşuyuz ancak sosyal fayda için de çalışıyoruz. Kamu, özel sektör ve STK’larla ile hep birlikte bu alanda çalışmalar yürütülmesi ve multidisipliner çalışmalar yapılması gerekiyor.
Eskiden psikolojik sorunların işi nasıl etkilediğine bakılırdı. Şimdi ise işin insanların psikolojisine, genel sağlığına ve ruh sağlığına etkisine bakıyoruz.
Türkiye’de psikososyal riskler konusunda özel sektörün yaklaşımı nasıl?
Biz bu konunun danışmanlığını yapıyoruz. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası var ama psikososyal riskler ile ilgili bir zorunluluk yok. Özel sektörün psikososyal risk analizi yapmasını zorunlu kılan hükümler olmamasına karşın hem özel sektörde hem de uluslararası tabanlı STK’lardan bu konuya önem veren kurumlarla birlikte çalışıyoruz. Yani, bu konuda mevzuat ve politikalar kamu tarafından belirlenmediği halde bu süreci sahiplenen kurumlar var. Psikososyal risklerin çalışanın iyi olma hali, işyerinde üretkenliği ve verimliği bozan durumları kapsıyor, bu konudaki düzenlemelerin ekonomiye etkisi muazzam. Avrupa’da işe bağlı depresyonun maliyeti, yani verimliliğe ve ekonomiye direkt etkisi 617 milyar avro.
İşe bağlı oluşabilecek sorunların engellenmesi için de psikososyal riskler çok önemli.
Bu noktada şunu vurgulamak gerekir; eskiden psikolojik sorunların işi nasıl etkilediğine bakılırdı. Şimdi ise işin insanların psikolojisine, genel sağlığına ve ruh sağlığına etkisine bakıyoruz. Temelde bakış açısı değişimi var. Pandemi sürecinde çalışanın iyilik hali konusunda risk analizlerinin hepsinin çehresi değiştirdi. Pandemi aslında bütün bunları daha hızlı geliştirmemiz gerektiğini gösterdi; bu konularda politika geliştirmeliyiz çünkü belirsizlik muazzam. Şimdi bütün bunları yapabilmenin tam zamanı.
Sivil toplumla da çalışıyor musunuz? Psikososyal riskler konusunda STK’ların yaklaşımına dair ne söylersiniz?
Türkiye’de uluslararası tabanlı çalışan STK’lar bu konunun öneminin farkındalar. Özellikle profesyonel ekipleri olan, istihdama katkı sağlayan, STK’ların bu konuda farkındalıkları yüksek. Kadın örgütleri özellikle istihdam alanında çalışan kadın örgütlerinin daha çok ilgi gösterdiklerini görüyoruz. Hem sivil inisiyatifler hem hak temelli ve toplum temelli çalışan STK’lar için çalışanların psikososyal riskleri ve psikolojik sağlığını ele almaları çok önemli.
“Psikososyal Riskler Kurumlara Külfet Yaratmaz”
Türkiye’de genç işsizlik yüksek ve pandemide daha da arttı, bu koşullarda psikososyal risklerin önemine dair farkındalık nasıl artar?
Bu başlıktan korkmamak gerekiyor. Personel yönetiminde, çalışanların SGK’larını ödemek, maaşını zamanında ve tam yatırmak bir kişinin üretkenliği için yetmiyor. İnsan bundan çok daha fazlası. Pandemide çalışma hayatında koşulları çok değiştirdi. Çalışanların kendini güvende iyi hissetmesi çok önemli. Fiziksel ve zihinsel sağlık sorunu yaşamamaları çok önemli. Tıpkı fiziksel sağlık gereklileri gibi psikososyal risklerin de öneminin fark edilmesi gerekiyor. Psikososyal riskler, terapi odası konuları değildir. Psikosoyal riskler iş hayatının, iş güvenliğinin alt başlığıdır; kurumlara külfet yaratmaz. İşverenlerin bu konuda önyargılarını ortadan kaldırmak gerekir.
Bunun gerekliliğini rakamlarla göstermek önemli. Psikososyal risklerin ekonomik etkilerine ve verilere yer vermek gerekiyor. Kanıt temelli, bol araştırmaya yer vererek, bir sistem dahilinde, bilimsel tabanla süreci yürütmek gerekiyor. Bu çalışmalar, ekonomik külfet olarak görüyorlar. Pandemiden olumsuz etkilenilen bir ortamda, karar alıcıların teşvik programları uygulanmasını çok önemsiyoruz.
“Psikososyal Riskler Mevcut Durum Analizi ve Öneriler” Raporu
Raporun ilk bölümünde psikolojik sağlık, psikolojik güvenlik, psikososyal riskler kavramları açıklanıyor ve bu kavramların İş Sağlığı ve Güvenliği’ndeki yerine odaklanılıyor. İkinci bölümde psikososyal risklerin önemi, psikososyal risklerin belirlenmesinin faydaları, istatistikler, yöntem ve metodoloji, 3. bölümde Türkiye’de ve dünyada genel durum; 4. ve son bölümde ise mevzuat ve uygulamalar çerçevesinde öneriler yer alıyor.
Raporda temel olarak öne çıkan tespit ve bulgular şunlar:
- Psikososyal risklerin sebep olduğu işe bağlı stresin çalışanların sağlığı, iyi oluşu, verim ve performansı üzerinde negatif bir etkisi olduğuna dair kanıtlar giderek artmakta;
- İş yerinde psikososyal risklerden haberdar bir İş Sağlığı ve Güvenliği Birimi (İSGB) kurulması önem arz arzediyor.
- Psikososyal risklerin yönetiminin İSG yönetim sistemlerine entegrasyonu için çalışmalar yapılmalı;
- Türkiye’ye özgü ulusal boyutta bir araştırma için gerekli çalışmalar yapılmalı, bölgesel ve kurumsal araştırmalar desteklenmeli;
- Psikososyal riskler konusunda çalışan uzmanlar ile İSG profesyonellerinden oluşan özel sektör, kamu, sivil toplum ve akademi iş birliğinde İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürlüğü çatısı altında bir psikososyal riskler çalışma grubu oluşturulmalı ve bu çalışma grubu ile mevzuat eksikliklerinin hızla giderilmesi konusunda çalışmalar yapılmalı
- Birçok ülkenin psikososyal riskler konusunda değerlendirme metotları ve uygulama modelleri mevcut: bu modeller temelde aynı mantığa sahip olsa da ülkenin sosyal, ekonomik, hukuksal ve iş dünyası yapısına göre farklılıklar gösteriyor. Bu kapsamda Türkiye’nin de kendi modelini geliştirmesi önemli;
- Psikososyal risk ölçüm süreci dinamik bir süreç; bu sebeple periyodik eylem planları yapılması ve sonuçları değerlendirildikten sonra tekrar risklerin gözden geçirilmesi gerekli.
- Psikososyal risklerin değerlendirme ve yönetimi sürecinin işverenler için maliyeti düşünüldüğünde bu uygulamaların işveren ve iş yerleri gözünde gereken değeri bulabilmesi için bazı devlet teşviklerine ve düzenlemelere ihtiyaç duyulacak.
- Psikososyal riskler ve risk yönetimi hem iş kazaları öncesinde hem kazalardan sonra olmak üzere iki ayrı risk değerlendirme ve yönetimi uygulaması geliştirilmeli…
Raporun tümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin