Döngüsel Ekonomi Yolculuğundan Girişimci Portreleri…
Yönetmen Emre Mineoğlu’nun Project Zoom kapsamında hazırladığı Etki Girişimcisinin Döngüsel Ekonomi Yolculuğu belgeseli, döngüsel ekonomi alanında faaliyet gösteren sosyal girişim ve inisiyatiflerin yanı sıra; çevresel sorunlara döngüsel çözümler bulan girişimcilerin hikayelerine odaklanıyor.
Projesinde Türkiye’deki Etki Girişimcilerinin Döngüsel Ekonomi yaklaşımlarını anlamak adına bir etki analizi de hazırlayan Emre Mineoğlu ile Türkiye Döngüsel Ekonomi Haftası kapsamında bugün gösterilecek belgeseli ve döngüsel ekonomi alanındaki mevcut durumu konuştuk.
Belgesel fikri nasıl ortaya çıktı, döngüsel ekonomi kavramına olan ilginizin sebebi neydi?
Aslında biraz daha geriye gidip ‘The Impact Stories’ isimli girişimimizden bahsetmek gerek bunun cevabını vermek için. Ben uluslararası belgeseller çeken bir yönetmenim. Son yıllarda Reuters, Bloomberg ve The Telegraph gibi haber sitelerinde yayınlanan belgesellerimde firmaların ‘Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne yönelik faaliyetlerini çok dikkat çekici buluyordum. Özellikle çevresel ve sosyal sorunlara çözümler üretmeye çalışan bu kurumların varlıkları daha derinlerde neler yaptıklarını anlama merakı uyandırmıştı. Çünkü insan ister istemez şunu soruyor, neden bir işletme kazancının bir bölümünü kendisiyle doğrudan ilintili olmayan bir sorunu çözmeye ayırıyor? O sırada başka kavramlarla tanıştım: ‘Etki Girişimi’ ve ‘Etki Yatırımı’. Bu girişimciler ve yatırımcılar doğrudan bir sosyal ya da çevresel sorunu çözmek için varlar. İş modelleri bu kısaca ve kazanç grafikleri geleneksel iş modellerinden oldukça farklı. Yatırımın geri dönüşü daha uzun sürüyor. Bir girişimci çabuk para kazanmak istemez mi? Bir insanın neden tüm zorluğuna rağmen etki girişimcisi olmak istediği çok ilgimi çekmeye başlamıştı ve bu hikayelerin aktarılmasının değerli olacağına karar vermiştim.
Ancak genel hikaye anlatıcılığında kullanılan metotları bir noktadan sonra yeterli bulmuyordum ve ne tesadüftür ki 6-7 yıl önce başka projelerde beraber çalışma fırsatı bulduğum arkadaşlarım da girişim ölçümlelerinin rakamlar içinde sıkışıp kaldığını ve bu girişimlerin yarattıkları etkilerinin hikayeleştirilemediğini fark etmişlerdi. Bu sayede biz de ‘The Impact Stories’ girişimini oluşturup hem analiz yapan, hem strateji geliştirebilen hem de tüm bunları anlamlı hikayelere dönüştürebilen bir yapı kurmayı hedefledik. Bu sayede de hem bu girişimlerin iletişim yeteneklerine destek olmak, hem kendi etkilerini daha sağlıklı anlamalarını sağlamak hem de çevresel ve sosyal sorunlara çözümler getirmeye çalışan diğer kişi ve kuruluşlara ilham olabilecek hikayeleri ulaştırmak için bir araya gelmiş olduk.
Project Zoom bu anlamda hedefinizi gerçekleştirme imkanı sunmuş oldu, hikayelere odaklanan bir destek olduğu için.
Evet. Tam bu oluşumun ilk adımlarını atmıştık ki ‘Project Zoom’ karşımıza çıktı. Özellikle çevre konularında akademik araştırmaları ve sektörel tecrübeleriyle bizimle beraber yürüyen aynı zamanda belgeselimizin de danışmanı Dr. Emrah Alkaya ve Microsoft bünyesinde Kamu ve Topluluk İlişkileri Program Yöneticisi Mehmet Can İrhan’la beraber ‘Project Zoom’a nasıl bir proje ile gitmek istediğimize karar vermeye çalışırken, iklim krizi ve çevre sorunları ön plana çıktı. Türkiye’de ve Dünya’da çok değerli girişimlerin varlığından haberdardık. Önümüze uzun bir liste koyup hikayemize kimleri dahil edebileceğimizi karar vermek için Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nden Ferda Ulutaş İşevi ve BEBKA (Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı)’dan Nalan Tepe Şençayır ile görüştük. Döngüsel ekonomi kavramının Türkiye’de yeni yeni konuşulmaya başlandığının farkındaydık ve daha sürdürülebilir bir gelecek için bu alanda yapılan çalışmaları paylaşmanın anlamlı olacağını düşündüğümüzden bu konu üzerinde yoğunlaşmaya karar verdik. Bu vesileyle bize yol gösteren, iyi döngüsel ekonomi örneklerini bizimle paylaşan Ferda ve Nalan hanıma bir kez daha teşekkür etmek isterim.
Ülkemizin gençleri Türkiye’nin ve Dünya’nın sosyal ve çevresel sorunlarının farkındalar ve bu sorunlara sızlanmak yerine çözümler üretmeye başlamışlar. Sayısı az gibi görünen ama etkisi ve kapsamı çok geniş olan işler yapıyorlar. Dolayısıyla bu çalışmanın bize öğretisi şu oldu: Sızlanarak sorunları çözemezsiniz. Daha çok üretmeli ve hayatın zorluklarına rağmen yürümeye devam etmelisiniz.
Döngüsel ekonomi konusunda Türkiye’deki mevcut durumu nasıl özetlersiniz?
Döngüsel Ekonomi, dünyada uzun yıllardır bilinen bir kavram olmasına karşılık Türkiye’de henüz oldukça yeni bir kavram. ‘Z jenerasyonu’ dünyanın bu sorunlarının içine doğdukları için yaşadığımızın krizin boyutlarının çok farkındalar ve tüketim seçimlerini ona göre yapıyorlar ancak Y ve özellikle X jenerasyonu için bu bilinç oturmuş değil. Hala eski alışkanlıklarını takip ediyorlar. Hem bir iş üretirken hem de bir ürün tüketirken. Ancak artık bazı kurumlar üzerine basa basa iklim krizi ve doğal afetler hakkında bilinçlendirme çalışmaları yaptıkça Döngüsel Ekonomi kavramının tabana doğru yayılmaya başladığını söylemek yanlış olmaz. Tabi ki daha çok uzun bir yol var izlenmesi gereken ancak istesek de istemesek de dış ticaret yapabilmek için Avrupa Birliğinin ‘Yeşil Anlaşma’ kurallarını uygulamaya başlamak zorunda olan kuruluşlar eski alışkanlıklarını terk etmeye başladılar bile. İşin umut veren yanı ise bu zorunlu terk ile başlayan süreç kişi ve kurumların bilinçlenmelerini ve neden oldukları çevresel etkileri anlamalarını sağlamış gibi görünüyor. Bu noktada az önce bahsettiğim bilinçlendirme çalışmalarını yapan kurumları vurgulamakta fayda var. ‘Öze Dönüş’ belgeselimiz dahilinde röportaj yaptığımız Döngüsel Ekonomi Platformu, UNDP Hedefler için İş Dünyası, D-Cube Döngüsel Ekonomi platformu ve yine proje uzmanımızın da görev aldığı GTE gibi kurumlar, bilinçlendirme, hızlandırma ve gerekli destekleri sağlamak konusunda canla başla çalışan çok değerli kurumlar. Dolayısıyla son yıllarda Türkiye’nin bu alanda önemli gelişmeler kaydettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Sivil toplumun bu konudaki çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soruya kendi sektörümün penceresinden cevap vermeye çalışayım ancak 5 yıldır yurt dışında yaşadığım için çok sağlıklı bir gözlem olmayabilir söyleyeceklerim. Sivil toplumcular, döngüsel ekonomi ve ilişkili konularda her zaman çok bilinçliydi gözlemime göre, öyle olmasalar sivil toplumcu olmazlardı zaten. Türkiye’de olduğum yıllarda çeşitli sivil toplum kuruluşlarına video prodüksiyon desteği verme şansım olmuştu. O alanda da ‘The Impact Stories’in kuruluş nedeni olan bir sorun gözlemliyordum. Çok motive harika insanlarla tanıştım hep ancak süreçlerin ve çıktıların orada da genelde sayılara sıkışıp kaldığını gözlemliyordum. Çok doğru ve anlamlı ölçümler yapılıyor ancak mesajların gereken yerlere ulaşamadığını, tabana yayılamadığını düşünüyordum. Son yıllarda eminim o alanlarda da gelişim kaydetmişlerdir ancak tavsiyem veri hikayeciliği kavramının üzerine biraz daha eğilmeleri. Hatta bu vesileyle açık bir çağrı da yapmış olayım, bizler kendi birikimlerimizi paylaşmak ve sivil toplumculardan da yeni şeyler öğrenmek adına her türlü etkinliğe ve iş birliğine açığız. Bildiklerimizi paylaşıp beraber büyüyebileceğimiz kocaman bir okyanus bu konu çünkü.
Projenin size etkileri, öğrettikleri neler oldu?
Eğer yurt dışında yaşıyorsanız ülkenizin sorunlarına dışarıdan bakabilmeye başlıyorsunuz bir süre sonra. Bir göçmen olduğunuz için de yaşadığınız ülkede de aslında dışarıdan birisi oluyorsunuz. Dolayısıyla sorunlara da güzelliklere de mesafeniz eşitleniyor. Belki özlemle karışık bir melankoli ile ülkenizin güzelliklerine biraz daha eşit oluyor olabilirsiniz, dürüst olayım. Ancak günün sonunda şunu fark ediyorsunuz, her ülkenin sorunları var. Elbette ki yoğunlukları, nitelikleri farklı ama bu çalışmayı yaparken şahit olduğumuz bir konu bize ülkemizin geleceğine daha ümitli bakabilmeyi öğretti. Ülkemizin gençleri Türkiye’nin ve Dünya’nın sosyal ve çevresel sorunlarının farkındalar ve bu sorunlara sızlanmak yerine çözümler üretmeye başlamışlar. Sayısı az gibi görünen ama etkisi ve kapsamı çok geniş olan işler yapıyorlar. Dolayısıyla bu çalışmanın bize öğretisi şu oldu: Sızlanarak sorunları çözemezsiniz. Daha çok üretmeli ve hayatın zorluklarına rağmen yürümeye devam etmelisiniz.
Bizi Takip Edin