‘Kayyum Yasasının’ Sivil Alana Getirdiği Riskler…
Kamuoyundaki tepkilere rağmen Meclis’te kabul edilen Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun’da yer alan derneklerle ilgili maddelerin sivil toplumda oluşturacağı riskleri STGM Genel Koordinatörü Tezcan Eralp Alpay, Kaos GL Hukuk Koordinatörü Kerem Dikmen ve MAZLUMDER Genel Sekreteri Kaya Kartal ile konuştuk.
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine Dair yasa, başlığındaki konudan ziyade ağırlıklı olarak 5253 Sayılı Dernekler Kanunu ve 2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu’nda değişiklikleri içeriyordu. Sivil toplumdan yükselen tüm itirazlara rağmen teklif, 26 Aralık tarihinde Meclis’te kabul edilerek yasalaştı ve 31 Aralık 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı. Yasanın uygulama süreciyle ilgili belirsizlikler sürerken, sivil toplumda denetimlerin arttığı da konuşuluyor.
Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) Genel Koordinatörü Tezcan Eralp Alpay, Kaos GL Hukuk Koordinatörü Kerem Dikmen, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Sekreteri Kaya Kartal yasanın sivil alana getireceği riskleri ve güncel süreci Sivil Sayfalar için değerlendirdiler.
Bu yasa “terörün finansmanı” ile ilgili suçların sınırları konusundaki halihazırdaki müphemliği dernek örgütlenmesi alanına ciddi bir “Demokles kılıcı” olarak taşımasıdır. Bunun ilk somut etkisi, bu suçlardan hüküm giymiş olanların, cezalarını çekmiş ya da affa uğramış olsalar dahi dernek yöneticisi olamayacak olmalarıyla yaşanacaktır.
Sivil Toplumun Karşı Karşıya Kaldığı Risk
Yasada dernekler açısından en sıkıntılı maddenin Dernekler Kanunu’na 30/A maddesi olarak eklenen, 15. Madde olduğuna işaret eden Kaya Kartal, söz konusu maddede yer alan ‘soruşturma’ ibaresinin ‘kovuşturma’ olarak değiştirildiğini ancak bu maddeyle derneği kapatmaya kadar varan bir sürecin açıldığını ifade ediyor. Hakkında kovuşturma açılan kişilerin görev yaptığı organlardan uzaklaştırılabileceğini belirten Kartal, “Maddede devamla bu tedbirin yeterli görülmemesi ve gecikmesinde sakınca bulunması durumunda İçişleri Bakanı’nın durumu mahkemeye taşımak şartıyla derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabileceği de düzenlenmiştir. Öncelikle buradaki geçicilik vurgusunun bizleri aldatmaması gerektiğini ifade etmek gerekir. Zira Türkiye yargı pratiğinde kovuşturmaların yıllara sari bir şekilde devam ettiği, özellikle gündemi meşgul eden meseleler söz konusu olduğunda İçişleri Bakanı kararlarına mahkemelerin direnebilme kabiliyetleri dikkate alındığında basit bir ithamın, ortada henüz kesin bir mahkeme kararı olmamasına rağmen masumiyet karinesine ve suçun şahsiliği ilkesine aykırı olarak bir derneğin yönetimine hatta varlığına müdahale anlamında bir sürecin önünü açacağı örneklerle karşılaşılabilecektir. Özetle yargılamaların uzunluğu ve niteliği, basit bir gizli tanık beyanı ile bile kişi ve kurumların rahatlıkla soruşturmalara dahil edilebildikleri dikkate alındığında sivil toplumun karşı karşıya bulunduğu risk anlaşılacaktır.” Diye konuştu.
Yasadaki ‘geçici’ ibaresinin göreceliğine katılan STGM Koordinatörü Tezcan Eralp Abay da, “Ülkemizde açılan bu gibi davaların yıllarca sürebildiği düşünüldüğünde “geçici” nitelikteki bu tedbirlerin uzun yıllar sürebilecektir. Bu noktada kamuoyunda belki de en çok tartışılan konulardan birine de değinmek gerekir, bu yasa ile derneklere kayyım atanması mümkün hale getirildi.” Dedi.
Yasanın iki açıdan sivil toplum için sorun oluşturacağını belirten Abay, “Birincisi, bu yasa değişikliği idarenin takdir yetkisini ölçüsüzce genişletti. İkinci önemli sorun, bu yasa “terörün finansmanı” ile ilgili suçların sınırları konusundaki halihazırdaki müphemliği dernek örgütlenmesi alanına ciddi bir “Demokles kılıcı” olarak taşımasıdır. Bunun ilk somut etkisi, bu suçlardan hüküm giymiş olanların, cezalarını çekmiş ya da affa uğramış olsalar dahi Dernek yöneticisi olamayacak olmalarıyla yaşanacaktır. Ama daha önemlisi, dernek organlarında görevli olanlar veya ilgili personel bu suçlara yönelik bir kovuşturma başlatılması halinde bu kişiler veya bu kişilerin görev yaptığı organların geçici olarak İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılabilecek. Hatta bunun yeterli olmaması halinde dernek geçici olarak faaliyetten alıkonabilecek. Bu tedbirlerin hepsinin adil yargılanma, savunma hakkı, masumiyet karinesi gibi temel evrensel normlar açısından problemli sonuçlar doğurması muhtemeldir.” Diye konuştu.
Artan Denetimler ve Oluşturduğu İş Yükü
Diğer önemli sorunun denetimler olduğunu belirten Abay, “Yasa denetimler için bir risk değerlendirmesi yapılacağını öngörüyor. Ancak bu risk değerlendirmesinin esaslarına ya da riski olarak değerlendirilenlerin bu karara karşı girişebilecekleri çarelere dair hiçbir düzenleme getirmiyor. Bu da risk değerlendirmesi konusunda idareye sınırlandırılmamış bir takdir yetkisi veriyor.” Dedi.
Kaos GL Hukuk Koordinatörü Kerem Dikmen de yasayla denetimlerle ilgili düzenlemelerin sorun oluşturan alan olduğu noktasına katılarak, denetimlerin artmasının ve bu denetimlerin İçişleri veya dernekler denetçisi tarafından değil farklı mesleklerden kişiler tarafından yapılmasının sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini zorlaştıracağını kaydediyor. Abay’a göre diğer bir sorun ise, yardım toplama kanununda yapılan değişiklik… Yeni yasa ile “Yurt içine ve yurt dışına yapılacak yardımlar”ın düzenlemesi için bir yönetmelik çıkarılması öngörüldüğünü belirten Abay, “Bu noktada şunun altını çizmek gerekir: Osmanlı’dan bugüne yardımlarla ilgili yapılan bütün düzenlemeler yardım “toplama” faaliyetini kapsarken, ilk kez “yardım yapma” faaliyeti de sınırlandırılmış oldu. “ dedi.
Yasa bırakın muhataplarının dinlenilmesini meclise sunulduktan çok kısa bir süre sonra kanunlaşarak yürürlüğe girmiştir.
Yasa Süreci ve Sonrası Kapsayıcılıktan Uzak
STK temsilcileri, İçişleri Bakanlığı’nın yasanın kabul edilmesinin ardından yayınladığı bilgi notunun tatmin edici olmadığı noktasında ortaklaşıyor. Toplumsal etkisi anlamında ciddi bir kitleyi ilgilendiren, yasanın hiçbir toplumsal tartışma yapılmadan, asıl muhatabı olan sivil toplum kuruluşlarıyla müzakere edilmeden Meclis’e getirilmesinin başlı başına bir sorun olduğunu vurgulayan Kaya Kartal, “Yasa yapım süreçlerine konunun muhataplarının dahil edilmesi, farklı gözlerin ve pratiklerin yasa tekliflerine dair çekincelerini dile getirilmesi ve bu çekincelerin dikkate alınması bu anlamda önemlidir. Bu yasa bırakın muhataplarının dinlenilmesini meclise sunulduktan çok kısa bir süre sonra kanunlaşarak yürürlüğe girmiştir.” Diyor. Tezcan Eralp Abay da bilgi notunun yasanın oluşturacağı sorunları aydınlatmaktan çok kanunun gerekçesinde yer alan önermeleri tekrarladığını belirterek, “Yurt dışına yapılacak yardımlara ilişkin bir sınırlandırma getirilmediği üzerinde durulurken, kanunun bir yönetmelikle düzenleneceği dışında başka hiçbir hüküm taşımadığı göz ardı ediliyor. Yönetmelik henüz yayınlanmadığına göre, bilgi notundaki bilgilerin bir dayanağı bulunmuyor. Öte yandan, kanun yurt içine yapılacak yardımların düzenleneceğini öngörmüşken bilgi notu bunu da görmezden geliyor. Dernekler Kanunu’nda yapılan değişiklere dair verilen bilgiler de getirilen yenilikleri ele almaktan ziyade, bunların gerekliliğini ispat etmeye yönelik kısmi bilgilerden oluşuyor.” Dedi.
Denetlenecek derneklerin ve denetim süreçlerinin hangi ölçütlere göre yapıldığının bilinememesinin sivil toplumda ciddi bir endişe yarattığını gözlemleyebiliyoruz.
Tehdit Tüm Derneklere Yönelik
Yasanın Türkiye’de faaliyet gösteren tüm dernekler için aynı sıkıntıları oluşturacağını kaydeden Kerem Dikmen, “Yasanın uygulamasında bir istisna hükmü yok. Türkiye’de tescilli 100 binin üzerinde dernek var, aslında hepsi aynı tehditle karşı karşıya. Yöre derneğinden okul mezunu derneğe kadar. STK’lar arası koordinasyon önemli, federasyon gibi üst kuruluşları çoğaltmak önemli.” Dedi. Kaya Kartal da bu süreçte derneklerin yasanın muhtemel etkileri konusunda değerlendirme yapması gerekliliğine işaret ederek, “Türkiye’de çok farklı alanlarda örgütlenmiş, aynı alanda olsa bile çok farklı usullerde çalışmalar yapan kuruluşlar bulunmaktadır. Başta bir şekilde yardım toplayan ve dağıtan kuruluşlar olmak üzere her kuruluşun gerekirse hukuki ve mali uzman desteği de alarak, çalışma şeklini ve faaliyetlerini masaya yatırıp yasanın muhtemel etkileri anlamında bir değerlendirme yapması gerektiği kanaatindeyim. Her STK’nın kendi özelinde dikkat etmesi gereken meseleler olacaktır. Özellikle yurtdışı yardım faaliyeti yürüten ya da yurt dışı kaynakları bulunan kuruluşların ekstra hassasiyet göstermesi gerekmektedir.” Dedi. Kamuoyunun kanun ve riskleri ile ilgili bilgilendirilmesinin önemine işaret eden Tezcan Eralp Abay, “Kanun idare için geniş bir takdir yetkisi alanı yaratmış olduğu için idarenin uygulamalarının izlenmesi ve raporlanması önem taşıyor. Öte yandan sivil toplum örgütlerinin şeffaflık ve hesap verebilirlikleri konusunda kendi iç hukuklarına dayanmaları gerektiğini hatırlamak yararlı olabilir. Derneklerde iç denetim esastır ve bu aslında yönetimlerin kamu idaresinden önce kendi üyelerine karşı sorumluluklarına işaret eder.” Dedi.
Denetimler Neyin Habercisi?
Sivil toplumda denetimlerin arttığıyla ilgili haberleri de değerlendiren Tezcan Eralp Abay, “Kanun yapılacak yardımları bir yönetmelikle düzenlemesini öngörüyor ve yönetmelik henüz yayınlanmadı. İçişleri Bakanlığı bu yönetmelik yayınlanana kadar geçen süre içinde, bildirimleri bir dilekçeyle kabul ediyor. Ancak bu da geçici bir tedbir elbette ve ne kadar yaygın olarak uygulandığını bilemiyoruz. Öte yandan devam edegelen denetim uygulamalarının çoğu da genel amaçlı denetimler olarak gerçekleştirildiğini biliyoruz. Ancak bu konuyla ilgili Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nden henüz bir açıklama yapılmadığı için daha kapsamlı bir değerlendirme yapamıyoruz. Denetlenecek derneklerin ve denetim süreçlerinin hangi ölçütlere göre yapıldığının bilinememesinin sivil toplumda ciddi bir endişe yarattığını gözlemleyebiliyoruz” dedi. Kerem Dikmen denetimlerin yasayla ilgili olup olmadığı noktasında biraz daha izlemek gerektiğini belirtirken, denetimlerin yoğunlaşmasının STK’lar asıl faaliyetlerini bırakıp, evrak yetiştirmek zorunda kalmalarıyla sonuçlandığını kaydediyor. Kaya Kartal, yasanın getirdiği yükümlülükler bağlamında çoğunlukla yardım toplama ve dağıtma faaliyeti yürüten kuruluşlardan çeşitli taleplerle karşılaştıklarını, yönetmeliklerle birlikte yasanın tesirinin sivil toplumda hızla artacağını ifade ediyor.
Bizi Takip Edin