“Kriz Anında Çözümün Bir Parçası Olduk”
Herkes için Ruh Sağlığı Derneği (RUSAG) kurucularından Aslı Macit, İzmir depreminin ardından Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinatörlüğünde yürüttükleri psikososyal destek programını değerlendirirken, “Dernek olarak kriz anında çözümün bir parçası olduğumuzu düşüyoruz. Umuyoruz ki bir daha böyle bir şey yaşanmasın” dedi.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhabalar, ben Aslı Macit. Psikoloğum ve 2 seneyi aşkın süre içerisinde psikolog olarak önce çocuklarla çalıştım. Şu anda iş hayatında ruh sağlığı çerçevesinde; çalışan ruh sağlığı ve özellikle de ruhsal ve zihinsel engelli statüsündeki kişilerin istihdamı üzerine çalışıyorum. Aynı zamanda Herkes İçin Ruh Sağlığı Derneği’nin kurucularından biriyim ve 2017 yılından beri yönetim kurulunda yer alıyorum. Dernek olarak yaptığımız faaliyetlerde gönüllü olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.
RUSAG hakkında bilgi verir misiniz?
Herkes İçin Ruh Sağlığı Derneği 2017 yılında ruh sağlığı alanında çalışan uzman ve bu alandaki öğrenciler tarafından kurulan bir dernek. Dernek dört meslek grubunu kapsıyor. Bunlar: Psikologlar, psikolojik danışmanlar, psikiyatrlar ve sosyal hizmet uzmanları. Bu meslek gruplarında yer alan veya bu alanlarda öğrenci olan kişiler derneğimize üye olabiliyor ve yönetim kurulunda görev alabiliyor. Yönetim kurulunda özellikle öğrencilerin bulunma şartı var. Bu bizim diğer derneklerden ayrılan en önemli yönlerimizden biri. Böylece güncel kalabildiğimizi düşünüyoruz. Şu anda yaklaşık 140 üyemiz var. Ayrıca derneğimize üye olmadan gönüllü olarak katkı sunmak isteyen herkes çalışmalarda yer alabiliyor. Dernek çalışmalarının tümünü gönüllülük, proje ve bağış kaynaklı yürütüyor. Ruh sağlığı çalışanları ve toplum yararına yapılan hiçbir çalışmadan ücret almıyoruz.
Dernek olarak hak temellilik ve toplum temellilik ilkeleri ile hareket ediyoruz ve kurulma amacımız bu ilkeler doğrultusunda iki ana başlıktan oluşuyor. Birincisi erişilebilir ruh sağlığı hizmetleri için projeler üretiyoruz ve bunun savunuculuğunu yapıyoruz. Ruh sağlığı hizmetlerinin bir insan hakkı olduğunu dile getiriyoruz. Ülkemizin şu an mevcut ruh sağlığı hizmetleri toplumundaki tüm bireylerin ihtiyaçlarına cevap verecek düzeyde değil ve özellikle dezavantajlı diyebileceğimiz; düşük gelir düzeyine sahip, ayrımcılığa maruz kalan veya bir sebepten dolayı imkanlardan mahrum kalan kişi ve gruplar ruh sağlığı hizmetlerine erişimde ciddi engellerle karşı karşıya. Bu engellerin ve kısıtlılıkların görülmesi ve önlenmesi için çalışmalar yapıyoruz. Ruh sağlığı hizmetlerinin istisnasız herkes için ulaşılabilir olmasını istiyoruz. İkinci olarak ise yine sahada çalışacak olan ruh sağlığı çalışanlarının mesleki yetkinliklerini geliştirmek için etkinlikler ve projeler üretiyoruz. Böylece yine topluma sunulan ruh sağlığı hizmetlerinin kalitesini artırmayı hedefliyoruz.
Yürüttüğünüz faaliyetler hakkında da bilgi verebilir misiniz?
Bu hedefler doğrultusunda bugüne kadar çalıştaylar, eğitimler, atölyeler ve projeler çerçevesinde birçok çalışma yaptık. Uluslararası işbirliklerimiz oldu. Projelerimizden biri Toplumun ruhsal bozukluklara ve bunlara karşı koruyucu yöntemlere yönelik yaptığımız bilgilendirme çalışmaları içeren “Koruyucu Ruh Sağlığı Projesi” isimli projemizdi. Projemiz İçişleri Bakanlığı Dernekler Daire Başkalığı şimdiki adı ile Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nden hibe desteği aldı. İzmir Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği işbirliği ile yürüttüğümüz bu projede; İzmir’deki 10 dezavantajlı mahallesinde bir psikolog/psikolojik danışman bir sosyal hizmet uzmanı ile ruh sağlığı ve koruyucu faktörler konusunda bilgilendirme yaptık. Projemizde 20 uzman 13 öğrenci gönüllü olarak yer aldı. Ayrıca özellikle çocuklu ailelerin katılımının arttırılması için seminerlerle paralel olarak çocuklarla dışavurumcu sanat etkinlikleri yaptık. Projede toplamda 599 kişiye ulaşıldı. Ayrıca STGM’nin Birlikte Kurumsal Hibe Destek Programı kapsamında 2 yıl boyunca destek aldık. Onu da yakın zamanda tamamladık.
Sığınmacıların yaşadığı sorunlar ve çözümler üzerine 11 davetli ile birlikte “Disiplinler Arası Bakış açısı İle Göç Çalıştayı” yaptık. Londra’da gerçekleştirilen 2. Ruh Sağlığı Kültür Değişimi Zirvesi’ne katıldık ve konuşmacı olarak yer aldık.
Ruh sağlığı uzman ve öğrencilerine yönelik ise kısa ve uzun süreli çalışmalar düzenledik. Özellikle COVİD-19 salgını ile yaşanan krizde toplum çok büyük zarar gördü ve ruh sağlığı çalışanlarının çalışma konuları içine çok yeni bir konu eklenmiş oldu. Ruh sağlığı çalışanları aniden yoksullaşan ve yaşam standartları kaybeden yoğun stres yaşayan daha fazla kişiyle karşılaşmaya başladı. Bu değişen ihtiyaçlara daha sağlıklı karşılık verebilmeleri için özellikle sivil toplumda dezavantajlı gruplarla çalışan 30 ruh sağlığı çalışanına Klinik Psikolog İbrahim Eke süpervizörlüğünde 8 haftalık süpervizyon çalışması yaptık. Bunlar dışında materyal geliştirme, dijital ve yüz yüze başka çalışmalarımız oldu.
Ayrıca dernek olarak 2 senedir çalışmalarımızı belirli temalar üzerinden yürütüyoruz. Her sene üye ve gönüllülerimizle yaptığımız seçim sonucunda o sene çalışmaya ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz bir tema belirliyoruz. Diğer çalışmalar sürüyorken tüm yıl bu tema üzerine çalışmaya devam ediyoruz. Geçen yılın temasını 29 Kasım 2019’da “Teknoloji ve Ruh Sağlığı” olarak belirlemiştik. Bir ay sonra dünyada COVİD-19 salgını ortaya çıktı. Hem hepimiz teknoloji ile hiç olmadığı kadar yakınlaştık hem de ruh sağlığı hizmetlerinde teknoloji üzerinden yeni bir dönem başladı. Dernek olarak temamızı araştırmak, çalışmak yerine yanı sıra yaşamış olduk aslında. COVİD-19 dönemine biz de uyum sağlayarak süpervizyonlarımızı, canlı yayınlarımızı, toplantılarımızı dijital olarak sürdürdük. Bu seneki temamız ise yine oylamalar sonucunda “Yoksulluk” olarak belirlendi. Yeni dönemde bu tema çevresinde faaliyetler gerçekleştireceğiz.
İzmir depremi sonrası devam eden travma sonrası destek çalışmalarınızdan söz edebilir misiniz?
Derneğimiz bünyesinde bulunan 5 aktif birimimiz var. Bunlardan biri de Travma ve Afet Çalışmaları Birimi. Bu birimler beraber bu güne kadar birçok eğitim ve toplantı gerçekleştirdik. İzmir depremi sonrasında da bu birikim bize yol gösterici oldu. Gönüllülerimizin bir kısmı birim üyerimizdendi. Depremden 2 gün sonra Travma Birim Koordinatörümüz yürütücülüğünde sahadaydık ve gözlemlerde bulunduk. Sahada olan ruh sağlığı çalışanlarına destek olduk. Örneğin küçük bir oryantasyon yaptık o an. Böyle kriz anlarında planlama ve psikolojik ilk yardım çalışmaları ilk yapılması gereken çalışmalardan. Bizler de hemen organize olduk ve depreme müdahale faaliyetlerinde yer almak isteyen kişileri belirledik. Online olarak gönüllü olan kişilere yönelik psikolojik ilk yardım ve oryantasyon çalışması yaptık. Sonrasında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından deprem faaliyetlerinin tek merkezden yönetilmesine ve planlanmasına karar verildi. Biz de gerekli izinler için yazışmalarımızı gerçekleştirdik ve ACSHB’nin koordinatörlüğündeki çalışmalara dahil olduk.
ACSHB kapsamında yürüttüğünüz çalışmadan söz eder misiniz?
ACSHB’nin koordinatörlüğünde çalışmaya başladıktan sonra 12 kişi tarafımıza bildirildi. Bu kişileri derneğimizde görev alan gönüllülerimize yönlendirdik. Yönlendirilen herkese bir gönüllü sağlandı. Böylece çalışmalarımıza başladık. Kısa süreli görüşmeye ihtiyacı olanlar oldu. Onların görüşmelerini tamamladık. Yeniden sosyal açıdan değerlendirilmesi gereken vakalar oldu. Onların bakanlığa yönlendirmesini yaptık. Hala devam eden 3 görüşme gönüllülerimiz tarafından sürdürülüyor. Tabii ki kriz çalışmalarında yalnızca görüşme yapmak yetmiyor. Görüşmeleri yürüten danışmanlarımızın karşılaşabileceği sorunları da çözmek için haftalık düzenli süpervizyon çalışmaları yürütüyoruz. Süpervizör olarak 2 adet gönüllü, bu alanda deneyimli uzmanımız var. Onlarla görüşmeleri sürdüren kişiler haftada bir online oturumlar gerçekleştiriyor. Böylece kriz danışmanlığı sürecini ilerletiyoruz. Yapılan görüşmeleri de periyodik olarak bakanlığa raporluyoruz.
Bu çalışmalarınıza katkı sunan profesyonellere ne şekilde ulaştınız, destek sunan kadronuz talebe cevap vermek için yeterli miydi, çalışmalarınızın sürdürülebilirliğini nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?
Psikoloji bilgisi bize hep şunu söyler kriz, kriz anında çözülmez önceden hazırlık yapmak gerekir. Tabi ki her ihtimale hazırlanmak mümkün değil ama önceki yaptığımız çalışmalar ve birikimler bize bu kriz anında yol gösterici oldu travma ve afet birimimizin planlaması ile duruma çabuk yanıt verebildik. Gönüllülerimize ulaşmakta sorun yaşamadık. Üye içi çağrı ile gönüllülerimize ulaştık ve ihtiyaca yanıt verip veremeyeceklerini değerlendirdik. Kişilerin yetkinliklerine göre de sivil toplum olmanın en güzel yanı olarak herkes bir işin ucunda tuttu. Kimisi sadece haberleşmeyi ve yazışmaları gerçekleştirdi kimi gönüllü saha gözlemlerinde yer aldı. Gönüllü profesyonellerimiz ise ruh sağlığı alanlarından mezun alanda çalışan ve akut müdahalede stabilizasyon yapabilecek yetkinlikte kişilerdi. Bu sayede oluşan ihtiyaca cevap veren bir yerde yer aldık. Dernek olarak bu kriz anında çözümün bir parçası olduğumuzu düşüyoruz. Umuyoruz ki bir daha böyle bir şey yaşanmasın. Ama bizler yine aynı sistemle Travma ve Afet çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Böylece olası bir durumda birilerine yardım ediyor olacağız.
Eklemek istedikleriniz..
Herkes İçin Ruh Sağlığı Derneği olarak aslında hala yeni bir dernek sayılırız. 3. yılımızı yeni bitirdik. Ama bu güne kadar tüm bu çalışmalarda gördük ki Türkiye çok büyük. Dokunulması, dinlenmesi bilgi aktarılması gereken çok insan var. Yalnızca kendi çevremize baktığımızda bir tür illüzyona kapılıyoruz. Hâlbuki bazı kişilere sadece doğru bilgiye ulaşamadıkları için zarar görüyorlar. Doğru zamanda yapılan küçük bir müdahale küçük bir paylaşım, “Sizin için ne yapabilirim?” cümlesi bile çok şeyi değiştirebiliyor.
Şunu da eklemek istiyorum. Ruhsal ihtiyaçların diğer ihtiyaçlardan bir farkı var. Fiziksel bir ihtiyaç olduğunda kişi harekete geçebiliyor. Hemen çare arıyor. Bir yerlere gidiyor sıkıntısını paylaşabiliyor. Ancak ruhsal destek ihtiyacı maalesef arttıkça kişinin yardım arama mekanizmaları da git gide zarar görüyor. Kişiler çaresiz ve yalnız kalıyor. O bakımdan hem ruh sağlığı çalışanları hem devlet politika yapıcıları yalnız ve ihtiyaç sahibi kişilere ulaşmak için ekstra çaba göstermeli. Ulaşılabilir merkezler kurulmalı, genel tarama çalışmaları yapılmalı. Bu hizmetler yaygınlaştırılmalı. Bizim ülke olarak sessizce fark edilmeyi bekleyen kişilere ulaşabiliyor olmamız lazım. Biz de hem gönüllülerimize hem de topluma yönelik yaptığımız çalışmalarımızı kuruluşumuzdaki hedefler doğrultusunda sürdürmeye devam edeceğiz. Toplumdaki herkesin eşit şekilde ruh sağlığı hizmetlerin faydalanması için çaba gösteren tarafta olacağız.
Bizi Takip Edin