Avrupa’da 20 Bin Mülteci Çocuk Kayıp
Resmi rakamlara göre Avrupa’da yaklaşık 20.000 mülteci çocuk kayıp durumda. Uzmanlar ise gerçeğin resmi makamların açıkladığı rakamların çok daha üstünde olduğunu ifade ediyor. En büyük endişe ise kayıp mülteci çocukların uluslararası suç örgütlerinin eline düşmüş olma ihtimali…
Özellikle 2015 yılında Kuzey Afrika ve Ortadoğu hattından Avrupa’ya doğru yönelen 2 milyonun üzerinde göçmen zorlu koşullar altında Almanya, Fransa ve Hollanda gibi hedef ülkelere ayak basmıştı. İnsanları göçe zorlayan sebeplerin başında şiddet, silahlı çatışma, zulüm, doğal afetler, iklim değişikliği nedeniyle oluşan tahribat, yoksulluk, eşitsizlik ve kişilerin daha iyi bir yaşam arayışı gelmekteydi. Göçmenlerin büyük birçoğu Avrupa ülkelerinde daha iyi eğitim alacağını ve daha iyi bir iş bulacağını düşünmekteydi. Fakat göçmen ailelerin bir kısmı kaçış esnasında ayrı düştü. Göçmen çocukların bir diğer kısmı ise yetişkin aile bireyleri olmadan göç etmek zorunda kaldı.
Günümüzde kayıp mülteci çocuklarla ilgili en büyük problemlerden biri 2018’den bu yanda verilerin kaygı verici bir şekilde kesilmiş olması… Avrupa Birliği otoriteleri 2016 yılında resmi olarak Avrupa’da 10.000 kayıp mülteci çocuğun bulunduğunu ifade etmekteydi. Ötesinde EUROPOL Kurmay Başkanı Brian Donald’ın verdiği bilgilere göre, bazı refakatiz mülteci çocukların cinsel şiddet kurbanı olduğu yönünde kanıtlar bulunmaktaydı.
Bugün ise Avrupa’da kayıp mülteci çocukların sayısının 50.000’in üstünde olduğu ifade ediliyor. Sivil toplum örgütleri ve milletvekilleri konuya ilişkin raporlar hazırlanmasına rağmen çocukların neden ve nasıl kaybolduğuna dair sorular halen yanıtlanmış değil.
Kayıp Mülteci Çocuklarla İlgili Türkiye’den Avrupa’ya Tepki
Avrupa’da kayıp mülteci çocuklarla ilgili Türkiye’deki birçok dernek ve kanaat önderi de çalışmalar yürütmekte. Bu kesimin en büyük endişesi Avrupa’daki refakatsiz mülteci çocukların zorla fuhuş, uyuşturucu kaçaklığı, emek sömürüsü, organ ticaretinde kullanılıyor olma ihtimali…
Türkiye’de mülteci hakları alanında çalışmalar yürüten derneklerden biri olan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD) çocuk mültecilerin büyük bir kısmının sığınma talebinden önce veya süreç devam ederken kaybolduğunu ifade ediyor. Derneğin Başkanı Avukat Abdullah Resul Demir’e göre, “Çocuk mültecilerin, taleplerinin olumsuz değerlendirilme ve nihayetinde de sınır dışı edilme korkusu nedeniyle başka ülkelere kaçmış olma ihtimali söz konusu…” Bu yönüyle çocuk mültecilerin “kayıp” olarak nitelendirilmelerinin temelinde de kendilerinden haber alınamaması yatıyor.
Demir’e göre Avrupa’daki refakatsiz çocukların kaybolma nedenleri arasında Avrupa ülkelerindeki yetersiz kabul koşulları, prosedürler, aksaklıklar, aile birleştirme sürecindeki neticesizlikler ve refakatsiz çocuklara atanan vasilerin verimsizlikleri yer alıyor.
Son 20 yılda mülteci sayısı %100 aratarak 79 milyona çıktığının altını çizen Demir, Birleşmiş Milletler Yüksek Komisyonu’nun yayınladığı son rapora göre Dünya üzerindeki mülteci sayısının yüzde 40’ının yani 32 milyonunun çocuklardan oluştuğunu ifade ediyor. Demir’e göre bu istatistiklere bakıldığında son 5 yılda Avrupa’ya göç etmek isteyen çocuklar 1 milyona ulaşırken refakatsizler 100 bini bulabiliyor.
Derneğin gönüllü avukatlarından Celil Akdoğmuş’a göre ise “Türkiye’deki vatandaşlar ve STK’lar, Avrupa’daki kayıp mülteci çocuklarla ilgili çabasında oldukça gayretli. Özellikle Milletvekili Serap Yaşar’ın bu alandaki mücadelesi dikkate değer konumda. Kendisinin 2 yıl süren saha çalışmaları, STK ziyaretleri, resmi kuruluşlarla görüşmeler sonrasında kaleme aldığı rapor Avrupa Konseyi Parlamenterler meclisi tarafından yayımlandı. Yaşar’ın çalışmalarını AB’nin temsil organı olan Avrupa Parlamentosu milletvekilleri de yakından takip ediyor.” Akdoğmuş ayrıca Mültecilerin Hukuki Statülerine Dair Cenevre Sözleşmesi’nin 3. Maddesi gereğince devletlerin çocuk mültecilerin de üstün yararını gözetmesi gerektiğini ifade ederken 22. madde uyarınca refakatsiz çocuk mültecileri de koruma, onlara yardım etme ve bu çocukların aileleri ile yeniden bir araya gelme noktasında iş birliği yapma yükümlülüğü bulunduğunun altını çiziyor. Akdoğmuş’a göre Avrupa’da otoritelerin şu somut adımların takip edilmesi gerekiyor:
- Kabul tesisleri korunaklı, insan onuruna yaraşır bir hayat için uygun şartları ihtiva eder olmalı,
- Kolluk kuvvetleri ve adli birimler arasındaki iş birliği arttırılmalı, Interpol, Schengen Bilgi Sistemi, Europol, Eurojust gibi kurumlar aracılığı ile bu iş birliği geliştirilmeli,
- Kayıp mülteci çocuklar İnterpol tarafından sarı bülten ile aranmalı ve Schengen bilgi sistemine dahil edilmeli,
- Belgesiz çocuk mülteciler ilk fırsatta belirleyici kişisel bilgileri ile kayıt altına alınmalı,
- Refakatsiz çocukların aileleri ile birleşmeleri adına bilgi paylaşımı yapılmalı.
Uluslararası Mülteci Derneği’nin gönüllü avukatlarından Esma Yurt’a göre ise Avrupa’nın öncelikli olarak insan kaçakçılarına karşı etkin yaptırımlarla tedbir alması gerekiyor. Yurt’a göre “Avrupa ülkeleri sınır kontrollerini artırmak yerine, yasa dışı suç şebekelerini çökertmek için insan onuru merkezli bir yaklaşımla çaba sarf etmek zorunda… Ayrıca Avrupa ülkelerinde savaş koşullarında yetim veyahut savaş mağduru çocuklar [bebek kurtarma operasyonu adıyla] yetimhanelerden ve kamplardan alınarak milli köklerinden koparılıyor. İnsani amaçla yapılıyor gibi gösteren evlat edinme programları misyonerlik aracıyla çocukları kök ve dinlerinden kopararak eğitime tabi tutuyor.
2014 yılında Almanya’ya ulaştığında 16 yaşında olan Mawlid, burada iki farklı şehirde kayıt altına alınmış. Açıklayıcı bilgilendirme ve yaş tespiti için tıbbi muayeneye tabi tutulduktan sonra ilk kabul merkezlerinde ve refakatsiz mülteciler için hazırlanan yurtlarda kalan Mawlid, bu sırada birçok gencin aile bireylerini aramak veya başka ülkelere gitmek için ortadan kaybolduğunu belirtiyor.
(İNSAMER, 2019)
Avrupa Birliği, üye ülkelerdeki kayıp mülteci çocukların bulunması ve aile birleşimi konusunda yeterince etkin değil. Her ne kadar Türkiye’deki otoriteler ve kamuoyu Avrupa’daki refakatsiz çocuklarla ilgili baskı yapsa da özellikle 2018’den sonra Avrupa’nın konuya ilişkin hassasiyetinde zayıflama görülüyor.
Kapak görseli: Laura Borràs
Bizi Takip Edin