Adalet Kavramı ve Adalet Arayışının Hayatımızdaki Yerini Hatırlatan Program: Adalet Atlası
Anadolu Kültür tarafından hazırlanan Adalet Atlası podcast serisi, dinden müziğe, yapay zekadan sinemaya gibi farklı konuların adaletle kesişimine odaklanırken, adaletin hukukla sınırlı olmadığını ve adaletin kaynağının siyasiler değil bizler olduğunu hatırlatıyor. Programı danışmanlarla birlikte hazırlayan ve sunan Gökşin Uğur ve Hazal Özvarış, kitleselleşen adaletsizlikler karşısında kötümser olmak yerine adalet arayış sürecinin kendisine odaklanmayı ve adaleti en baştan düşünmeyi öneriyor.
Adalet Atlası, insanlık tarihi kadar eski olan adalet arayışının hayatımızın her alanına nüfuz ettiğini gösteren ve “adaleti en baştan düşünmeye ihtiyaç duyanlara ulaşmayı” hedefleyen bir program. Aynı zamanda hukukla ilintili görünen adalet problemlerinin dahi temel kaynaklarının hukukta yatmadığını ve adaletin hukukla sınırlı bir mevzu olmadığını fark etmemizi sağlamayı amaçlıyor. Adalet beklentisinin hayatlarımızda çok içkin bir rol oynadığını, her disiplinin bu kavramla ilgili farklı dertleri olduğunu hatırlatan programın her bölümü, spesifik bir konuda tartıştığı sorular ve kaynakçası ile ders içeriği niteliğinde. Programı danışman ekiple birlikte hazırlayan ve sunan Gökşin Uğur ve Hazal Özvarış ile konuştuk.
Adalet Kavramı: Doğru Yaşam Kıstası İşlevi Gören Bir Tartı
“Adalet” kavramı sizin için ifade ediyor?
Hazal: Adaletin anlamı benim için bu podcast serisi sürecinde değişti aslında. Öncesinde ona dair bir inançla geleceğimi inşa etmek istemeyeceğim bir kavramdı. Özellikle Türkiye gibi otoriter ülkelerde hayal kırıklığı yaratmaya müsait, dahası insanların telaffuz edince ne kastettiğini bilemediğiniz bir mefhum olarak kodluyordum. Ama Adalet Atlası podcast serisinin içeriğini belirlemek için Gökşin’le hazırlanırken adalet beklentisinin hayatlarımızda çok içkin bir rol oynadığını, her disiplinin bu kavramla ilgili farklı dertleri olduğunu fark ettik. Bu yüzden projede de ‘adaleti en baştan düşünme’ fikrini benimsedik ve bu kavramı bildiğimizi varsaymadan yola çıktık.
Adalet, çok muğlak bir kavram. Kendini zıddından, adaletsizlikler üzerinden var ediyor. Adalet, bir tür tartı; doğru yaşam kıstası işlevi görüyor.
Tragedyaları konu alan “Hukuk adaletin neresine denk düşer?” başlıklı ilk bölümümüzde adalet arayışının tatmin edilmediği durumların nasıl tarihsel bir birikim yarattığını veya “Adalet duygusu” başlıklı ikinci bölümde adaletin bireysel katmanda nörolojik bir karşılığının da olduğunu gördük. 11. bölümümüzün yayınlandığı bugün, adalet, her alandan insanın iş yaparken zihninde bir yankısı olan ve kendi parametreleriyle iyi kötü hesaplaştığı bir kavrammış gibi geliyor. Bir tür tartı, doğru yaşam kıstası işlevi görüyor. Biz de Adalet Atlası’nda bu kıstasın nasıl işlediğini, ne tür mekanizmalarla bastırılmaya çalışıldığını göstermeye çalışıyoruz.
Gökşin: Hazal’ın dediği gibi adalet kavramı çok muğlak bir kavram aslında. Kendini zıddından, adaletsizlikler üzerinden var ediyor. Adaletin ne ifade ettiğini tarif etmek o yüzden de güç çünkü haksızlık, adaletsizlik vuku buldu mu oradaki adaletsizliğin nasıl giderilebileceği, benzer adaletsizliklerin tekerrür etmemesi için nelerin yapılması gerektiği, bunlara ilişkin adımlar atarken hangi kavramları çağırmamız gerektiği sürekli üzerine düşünmeyi ve birbirimizi dinlemeyi gerektiriyor. Bireysel ilişkilerden toplum düzenine, insanların birbiriyle ve çevresiyle ilişkilendiği her aşamada ister istemez karşımıza çıkan, çoğu kez tek başına yetersiz kalan ve kesin cevaplara kaçmamızı zorlaştıran bir kavram olarak görüyorum adaleti.
Programı neden podcast olarak kurguladınız? Podcast, içeriği daha özgür belirleme ve sansürden uzak bir alan mı sunuyor?
Gökşin: Yola çıkarken aslında öncelikli hedefimiz adalet kavramı etrafında ele alabileceğimiz meseleler üzerine farklı sorularla yeniden düşünmeyi sağlamaktı. Bunu da farklı disiplinleri bir araya getirerek yapabileceğimizi düşünmüştük. Podcast formatını seçerken motivasyonlarımızın başında üreteceğimiz içeriğe erişimi arttırmak ve kalıcı bir içerik sunabilme imkânı geliyordu. Her ne kadar podcast Türkiye’de henüz çok yaygın olmasa da dünyada olduğu gibi Türkiye’de de podcast tüketimindeki artışı görüyorduk. İnternete erişimi olan herkesin kolaylıkla erişebileceği, alışkanlığın gittikçe arttığı bir platformda bulunmak bizi ilk cezbeden oldu yani.
Şu an için podcast medyumunun içeriği daha özgür belirleme imkânı sunduğu söylenebilir fakat Türkiye’de maalesef devletin her türlü içerik üretimini kısıtlamak ve ifade özgürlüğünü baskılamak adına kapsama alanını genişletmeye çalıştığına da hep birlikte şahit oluyoruz. Son dönemde çıkarılan çevrimiçi platformları denetlemeye ve sivil toplumu baskılamaya yönelik kanunlar bunun en açık örnekleri.
15 bölümlük bir podcast programı, adaletin çok çeşitli alanlarda temsili yanında bugünü daha iyi kavramak için bir Adalet Atlası çıkarmayı mı vaat ediyor? Bu 15 bölümle dinleyiciye ne sunmayı vaat ediyorsunuz?
Hazal: Bizi henüz dinlememiş okuyucular için şunu not düşelim, podcast serisinde şöyle bir şey yapıyoruz: Farklı disiplinlerden 2 veya 3 konukla bir çıkış noktası belirleyip o noktanın adaletle kesişimlerinin neler olduğunu tespit etmeye çalışıyoruz. İslam’dan müziğe, yapay zekadan sinemaya çeşitlenen bu bölümlerden her biri için çalışmaya başladığımızda hep konuyu 30-40 dakikada nasıl toparlayacağımızın derdine düşüyoruz. Günün sonunda pek çok açıyı dışarıda bırakmak zorunda kalıyoruz. Bu yüzden de aslında yaptıklarımızla “Adaletin bir atlasını çıkarmayı vaat ediyoruz” diyemeyiz gibi geliyor. Zira her kuytuya girebilmemiz pek mümkün değil. Ama Adalet Atlası ismiyle ve ürettiğimiz içerikle daha çok adaletin geniş kapsamına ve her alanda bunun sorumluluğunun üstümüzde olduğuna işaret etmeyi deniyoruz.
“Adalet, Hukukla Sınırlı Bir Mevzu Değil”
Akademik danışma kurulunun desteği ile hazırlarken, güncel hak ihlallerinden yol çıkarken, içeriği neden hukuk ile sınırlandırmadınız? Hukuk, adalet arayışı ve tecellisinde günümüzde nerede duruyor sizce?
Gökşin: İçeriği hukukla sınırlandırmak, sürdürmek istediğimiz adalet tartışmaları için son derece kısıtlayıcı olurdu. Zira hukuka dair gözüken adalet problemlerinin dahi temel kaynaklarının hukukta yatmadığını görebiliyoruz. Ama daha önemlisi ele aldığımız çerçevede adalet, hukukla sınırlı bir mevzu değil.
Hukuk, tüm defolarına rağmen adaletin tecellisi için üzerinde toplumsal mutabakat sağladığımız en medeni ve ikna edici yöntem olma ayrıcalığını elinde tutuyor.
Hazal: Bunu yansıtabilmek için içeriği hazırlamamızda bize esastan katkı veren olan 6 kişilik Danışma Kurulu’muzun sadece hukukçulardan oluşmasını istemedik. Sinema alanından Umut Tümay Arslan ve Senem Aytaç, edebiyat alanından Mehmet Fatih Uslu’nun Danışma Kurulu’nda olması içeriğimizi zenginleştirdi. Ama hukuk alanı da tek boyutlu veya sabit değil. Hukuk, tüm defolarına rağmen adaletin tecellisi için üzerinde toplumsal mutabakat sağladığımız en medeni ve ikna edici yöntem olma ayrıcalığını elinde tutuyor. Türkiye’de hukuk kurumları rüştlerini hâlâ ispat edememiş, hatta adaletin aksi istikametinde yol alıyor olsalar da bu geçerli. Bu kurumların başarısızlığını hesaba katarak ama onun ötesine de geçerek hukuku ve imkânlarını düşünmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bu perspektifi de bize Danışma Kurulu’muzda Kasım Akbaş devlet kuramı ve insan haklarına ilgisiyle, Ceren Akçabay Nazi hukuku ve feminist hukuk metodolojisine dair bilgisiyle ve Ozan Erözden nörobilime merakıyla sağlıyor.
Adalet Arayışının Kazanımlarına Odaklanmak
Adalet arayışı insanlık tarihi kadar eski; Adalet Atlası, insanlığın adalet arayışının çeşitli alanlarda yansımalarını içeren bir program diyebilir miyiz? Sanat, güncel yargılamalar…
Gökşin: Dediğiniz gibi, belki fark etmiyoruz bile bazen ama adalete dair arayışlar, eylemler ve tartışmalar aslında hayatımızın her alanına tezahür ediyor. Bu kimi zaman maruz kaldıklarımızla, kimi zaman kendi eylemediklerimizle, kimi zaman ürettiklerimiz ve tükettiklerimizle ortaya çıkıyor. Adalet Atlası biraz da bunu fark etmemizi sağlamak istiyor.
Adalet ile ilgili kavramların tarihini ve bugünü beraber ele aldığımızda, Türkiye’de bugünlerde adalet kavramı ve arayışının en çok hangi konu ve kavramlar üzerinden yoğunlaştığını düşünürsünüz?
Hazal: Türkiye’deki adaletsizlikler akut halde devam ettiği için adalet fikrini yanına çağıran çok kavram ve konu var. Cezasızlık yıllardır liste başı gidiyor, onun yanında haksız tutukluluklar var. Zaman aşımı gibi daha az popüler ama kurcalanmayı bekleyen kavramlar veya feminist hareketin yükselişiyle tanıştığımız ve hukukun sınırlarına işaret eden ifşa var. Seçilmiş belediye yönetimlerini yerinden etmek için kullanılan, yakında pek çok dernek ve sivil toplum kuruluşunu sıfırlamak için de kullanılacak kayyum mekanizması da adalet kavramının merkezinde durduğu konulardan. İfade özgürlüğüne sistematik müdahalelerin olduğu sanat ve medya da adaletsizliğin yoğunlaşma alanları arasında köşeleri tutuyor. Adalet Atlası’nda bu konuların her birine layığıyla girmeye yetişemesek de olabildiğince farklı açılardan hepsine ucundan değinmeyi umut ediyoruz.
Gökşin: Özellikle ilk sezonumuz olması sebebiyle belli kavramlara yoğunlaşmaktan ziyade ele aldığımız kavramları ve Türkiye’deki akut meseleler arasında değinebildiklerimizi mümkün olduğunca çoklaştırmaya çalıştık. Bu anlamda Adalet Atlası’nın bir farklılığının da belirli bir konuya odaklamadan kavramsal açıdan zengin bir skala sunması olduğunu düşünüyorum.
Devlet tahakkümünden kaynaklı adaletsizliklerden sanatçıların üretim süreçlerine, bireysel eylemlerimizden kolektif sessizliklere birçok meseleyi çoğu kez tarihselliğini de göz önünde bulundurarak siyasi, toplumsal, bireysel ya da sanatsal açılarıyla ele almaya çalışıyor bölümler. Her bölümün yoğunlaştığı dinamik de bu anlamda farklı oluyor. Bu sebeple süreç içinde iletişime geçtiğimiz ya da geri bildirim aldığımız herkesle, başka hangi kavramlara ve konulara değinebileceğimize dair fikir alışverişinde bulunmaya devam ediyoruz.
Adalet kavramını günümüz koşullarında dünyada ve Türkiye’de nasıl ifade edersiniz? Adaleti aramak, küresel eşitsizliklerin ve pandeminin getirdiği koşullarda daha zor olabilir mi? Pandemi ve adalet konulu bir bölüm yapacak mısınız?
Hazal: İçeriğin çatısını çıkardığımız zaman diliminde dinlediğimiz, izlediğimiz her ürün pandemiye dairdi. Biz de bir nebze havadarlık aradığımızdan pandemiyi tema olarak almadık. Ama bölümlerde elbette değindik. İlk sorunuz için kestirme bir yanıtımız yok. Ama adaletsizliklerin kitleselleşmesine illaki karamsar bakmamıza da gerek yok.
Adaletin kaynağı olarak mevki sahibi siyasiler veya onların hükmüyle çalışan kurum çalışanları değil, yüz yüze bakan bizler olduğunu görüyoruz. Adaleti en baştan düşünmek elimizdeki en iyi çözümlerden biri olabilir.
“Hafızayla tanıklık” başlıklı bölümümüzde örneğin 1915 Ermeni Soykırımı’nı hem alt edilenlerin hem faillerin bugüne nasıl taşıdığını konuşmuştuk. Adaletsizliklerin her cephede zamana yayılarak artmasının, bu eylemlere maruz kalan insanları nasıl yan yana getirdiği, birlikte bir dil kurmaya başladıkları ve sonucunda bu grupların nasıl güçlendiği sohbetin ana hattına dönüştü. Konuklardan, baskının sembolü heykellerin bu karşı hafızaların birlikteliğiyle yıkıldığını dinledik. O yüzden koşulların zorlaşmasının adalet arayışını zorlaştıracağını düşünmektense, bu arayışı böyle bir süreçte kimlerle, nasıl yapacağımızı/yaptığımızı görmek daha heyecan verici geliyor. Böyle bakınca adaletin kaynağı olarak mevki sahibi siyasiler veya onların hükmüyle çalışan kurum çalışanları değil, yüz yüze bakan bizler olduğunu görüyoruz. Pandemi dolayısıyla bu yüz yüze bakmalar azaldı belki ama iletişimimiz kesilmedi. Erkeklerin cinsel saldırı ve tacizlerini ifşalar tam da böyle bir ortamda çoğaldı. Bu yüzden de adaleti en baştan düşünmek elimizdeki en iyi çözümlerden biri olabilir.
Bizi Takip Edin