“Gökkuşağı Yasağı Bir İfade Özgürlüğü İhlali”
Kaos GL Hukuk Koordinatörü Avukat Kerem Dikmen ile Ticaret Bakanlığı’nın online satış yapan sitelere LGBTİ+ ve gökkuşağı temalı ürünlere +18 ibaresi koyma zorunluluğunu konuştuk. Dikmen; “Karar bir sansür, çünkü gökkuşağı bayrağı LGBTİ+ hareket açısından kendini ifade etmenin sembolik bir aracı, bu araca getirilen kısıtlama aslında aynı zamanda bir ifade özgürlüğü ihlali” diyor.
Bugünlerde yeniden gündeme gelen karar, esasen 2015 yılında yürürlüğe giren Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’yle başladı. 10 Kasım’da yapılan toplantıda ise e-ticaret sitelerinde satılan LGBT ve gökkuşağı temalı ürünler şikayet edildi ve cezai yaptırıma gidilmesi kararlaştırıldı.
“Gökkuşağı”nın bir tartışma, kutuplaşma malzemesi olması yeni değil. Bu yılın mart ayında başlayan karantina döneminde çocuklar, gökkuşağı çizimiyle “evde kal” yazdıkları kağıtları pencerelere yapıştırıp bir tür dayanışma örneği gösteriyorlardı. O dönemde de kimi kesimler, gökkuşağı çizimine tepki göstermişti. Merdivenlerin gökkuşağı renklerine boyanması gibi uygulamalar da zaman zaman aynı tepkileri gördü. Son olarak, Ticaret Bakanlığı’nın aldığı kararla birlikte, bir doğa olayı olan gökkuşağının temsilinde +18 uyarısına yer verilmesi gibi tartışmalı bir durum ortaya çıktı. Ticaret Bakanlığı’nın kararını ve bunun hukuksal boyutunu Kaos GL Hukuk Koordinatörü Avukat Kerem Dikmen ile konuştuk.
Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? LGBTİ+ görünürlüğü ve temsiline karşı son yıllarda nasıl bir yaklaşım izleniyor?
Evet, gündemimizdeki bu kararın dayanağının Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile o kanuna dayanılarak 2015’te yayımlanan yönetmelik olduğunu görüyoruz. Kararın dikkat çeken birkaç boyutu var. İlk boyut LGBTİ+ varoluşunu kriminalize ederek onu yok sayma, hayattan dışlama motivasyonuna sahip oluşu. LGBTİ+’lara yönelen nefret ve şiddeti kendi alanında yeniden üreten ve bu şekilde LGBTİ+ var oluşunu kendi alanında kriminalize ederek ceza hukuku açısından ona bir kabahat anlamı yükleyen boyut. Biliyorsunuz Ceza Kanunu’nun önceki versiyonu kabahat ve cürümleri bir arada kapsardı. Özel yasalarda kabahatlere ilişkin hükümler gene bulunurdu ama ceza kanununun da kabahat bölümü vardı. Kabahat dediğimiz fiil veya eylemsizliklere idari para cezaları veriliyor günümüzde, bu da böyle bir karar aslında. Diğer boyut elbette insan hakları boyutu. Yasaların uygulanmasında eşitlik anayasal bir yükümlülük, Türkiye Cumhuriyetinin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle de ayrımcılık yasaklanmış, öte yandan kişilerin özel hayatlarına saygı gösterilmesini isteme hakkı var. Bu karar, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası yükümlülüklerine aykırı. Ancak Türkiye’de anayasanın sınırlı da olsa güvence alanları o kadar tahrip edilmiş ve uygulayıcıların onu yok sayması o kadar sıradan ki, kimsenin “Ya şu Anayasada ne yazıyor, şu insan hakları metinlerinde ne yazıyor demek” aklına bile gelmemiş belli ki. Son olarak karar kendini dayandırdığı normlara da aykırı. Gökkuşağı temasının ve ürün tanıtımında geçen ifadelerin çocukların gelişimini olumsuz etkilediği, davranışlarını bozmayı amaçladığı öne sürülüyor. Öne sürülen bu argümanın gerçeğe aykırılığı ve değersizliği bir yana, bilimsel bir karşılığı da yok.
Öncelikle LGBTİ+ için gökkuşağının sembolik anlamını sormak isterim. Sonra da gökkuşağı gibi aslında insanın içini açacak, rengarenk bir doğa olayının uzak durulması, yasaklanması gereken bir simgeye indirgenmeye çalışılmasını nasıl okuyorsunuz?
Gökkuşağı temasının LGBTİ+ hareket içinde kullanımı 1970’lerin sonuna dayanıyor ve San Fransisco’da, 1978 yılında yapılan yürüyüşte kullanılıyor. Bu ilk kullanım, kendisi de bir drag queer olan Gilbert Baker’a dayanır ve onun da Harvey Milk tarafından teşvik edildiğini biliyoruz. Yaygınlaşması içinse biraz daha zamana ihtiyaç var. New York polisinin Stone Wall Inn isimli barda yaptığı şiddet eylemlerine karşı 1969 yılında yapılan protestolar, küresel hafızada önemli bir yerde, bunun 25. Yılında yapılan anmada ise yaklaşık 1.5 km’lik gökkuşağı bayrağının kullanılmasının ardından sembolün yaygınlaştığını biliyoruz. Renkler hem LGBTİ+ hareketin çeşitliliğini, hem de hayattaki şifa, sağlık, cinsellik, gün ışığı, doğa, huzur, sanatı temsil eder. Gökkuşağı bir yandan da yenilenmeyi temsil ediyor ve müthiş bir doğa olayı, tek renkten ibaret sandığımız gökyüzünün aslında ne kadar çok rengi içinde barındırdığını da ifade ediyor. Bu yasaklama hali, yurttaşlar arasındaki farklılığı, çeşitliliği yok sayan ve onları tek bir organizma olarak gören hükmetme halinin, LGBTİ+’ların varoluşundan duyduğu nefretin dile gelmiş hali.
Hukuksal açıdan değerlendirdiğinizde hem e-ticaret siteleri hem de tüketici hakları açısından bu karar, nasıl bir yerde duruyor? Sorunları neler?
Kararın kendini dayandırdığı ana mevzuat Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun. Kanunun amacı “kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek” olarak ifade edilmiş madde metninde. Görüleceği üzere verilen kararla kanunun amacı arasında bir ilişki yok. Karar bir sansür, çünkü gökkuşağı bayrağı LGBTİ+ hareket açısından kendini ifade etmenin sembolik bir aracı, bu araca getirilen kısıtlama aslında aynı zamanda bir ifade özgürlüğü ihlali. Öte yandan satışa arz edilen mal ve hizmetler üzerinde getirdiği kısıtlama ile başka ihlal alanlarını da yaratıyor. Öyle tahmin ediyorum ki kurul, yönetmelikteki “ahlak”, “çocukların ahlakı” gibi ifadelere dayanarak kararı almış ancak bu maddelerin daha çok cinsel oyuncakların satışı için kullanılan reklamlar için uygulandığını biliyoruz. Kurulun bu kararı bir yandan da LGBTİ+’ları yalnızca cinsel performans açısından kavradığını gösteriyor. Peki ahlak nedir? Hukuken denetlenmeye elverişli, yasal veya anayasal bir tanımı var mıdır, neye göre saptanır ve kişilerin var oluşunu sembolize eden her şey bu gerekçe ile kısıtlanabilir mi? Tabii ki burada uygulayıcının kendi perspektifine göre bir yorum yaparak homofobik, transfobik nefretine hukuki bir kılıf yaratmaya çalıştığını görüyoruz.
Bir hukukçu olarak, bir insan hakları eylemcisi olarak merak ettiğim konu ise şu; karar veren kurulda Barolar Birliği olmak üzere Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği’nin de temsilcileri var. Basına yansıyan haberlerde kurulun kararı oy birliği ile aldığı ifade edildi. Bu tartışmanın kurulda nasıl yapıldığını gerçekten merak ediyorum.
Bizi Takip Edin