‘Çocuklar ve Aileleri için Öz Düzenleme’
Çocuk Pusulası Platformu'nun çocuklarla etkin iletişim ve pozitif disiplin aracı ve süreç yönetimi ile ilgili hazırladığı ‘Çocuklar ve Aileleri için Öz Düzenleme’ rehberini Platformun Genel Koordinatörü Makbule Kurt ile konuştuk. Kurt, amaçlarının çocuk haklarının çocukların katılımıyla birlikte güçlendirilmesine katkı sağlamak olduğunu söylüyor.
Çocuk Pusulası Platformu’nun neler yapar amacı nedir? Faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Çocuk Pusulası Platformu’nun amacı, çocuk haklarının çocukların katılımıyla birlikte güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır. Çocuk Pusulası, çocuk hakları temelinde bütün çocukların ayrım gözetilmeksizin yaşama ve gelişme haklarını güvence altına alan Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’de geliştirilmesini hedeflemekte. Çocuk Pusulası Platformu olarak çocuk hakları temelli çevrimiçi yayınlar, çocuğun her türlü ihmal ve istismardan korunmasına yönelik aile ve öğretmen bilgilendirme eğitimleri, erken çocukluk ve ikinci çocukluk döneminde çocuğun güçlenmesi ve kendini koruması amacıyla hazırlanmış eğitim modülünün çocuk gruplara ulaşması ile sahada aktif ve çevrimiçi araçlarla farkındalık çalışmaları yürütürken farklı sivil toplum örgütleri ile iletişim içerisinde olmaya özen göstererek çocuk ihmal ve istismar üzerinde bilimsel yayın, ulusal ve uluslararası kongrelerde sözel ve poster bildiri ile yer alarak çocuğun korunması adına akademik çalışmalar yürütüldü. “Çocuk Hakları Çocukken Öğrenilir” projesi kapsamında hazırladığımız eğitim modülüyle dönemsel olarak çocuklar ile faaliyetler gerçekleştirmekteyiz.
Çocuklar ve aileler için ‘Öz Düzenleme Rehberi’ hazırladınız. Bu çalışma ihtiyacı nasıl ve neden doğdu?
Pandemi dönemi başlangıç süresi içinde dijital ortam üzerinden farklı canlı yayın, aile ve çocuk görüşmeleri gerçekleştirildi. Çocuk çalışmaları online atölye yöntemi ile ilerledi, aileler ile pandemi süreci, süreç yönetimi ve çocukların ihtiyaçları üzerine görüşmeler yapıldı. Uzmanlar ile yapılan canlı yayınlar ve canlı yayın gündeminde takipçiler tarafından doğrultulan sorular incelendiğinde; ailelerin evde kalma sürecinde çocuklarla iletişimde zorlandığı, pozitif disiplin araçlarını kullanmakta desteğe ihtiyacı olduğu saptandı. Bunun temel sebebi ise çocukların bakım ve sorumluluklarının doğduktan kısa bir süre sonra bakım veren kişilere veya kurumlara devredilmesi olarak yorumlanabilir. Yoğun tempo içinde aile çocukla kısıtlı zaman geçirmiştir. Bununla beraber çocukla gün içinde belli saatlerde beraber olan ebeveynler çocuklara ait sorumlulukları kendileri gerçekleştirmişler. Bu durumun kronikleşmesi ile beraber çocuk sadece ihtiyaçları karşılanan bir birey haline gelmiştir.
Çocuğun kendine dair eylemlere ve fikirlere katılım hakkı tamamen ihlal edilmiştir. Bu durumun yarattığı olumsuz etki pandemi döneminde evde uzun zaman dilimlerinde fark edilmiştir. Çocuklar kendi adına yapılan tüm eylemlerde katılımdan bir adım daha uzaklaşmıştır. Bu durum çocuklarda sorumluluk alma bilincini olumsuz etkilerken, motivasyon algısını zedelemiş, çocukların sadece uyaran ve dış disiplin ile hareket eden bireyler haline gelmesine sebep olmuştur. Çocuğun sorumluluk almaması pandemi sürecinde evde çalışan, sağlık endişesi taşıyan, maddi manevi yönden kaygılı aileleri daha da zorlamış ve süreci yönetmekte zorlanan ailelerde aile içi şiddet ve çocuğa şiddet vakalarında artış gözlenmiştir. Bu sebeple çocuğun aile içinde sorumluluk alabilmesi, kendi düzenlemesini yapabilmesi ve ailenin bu noktada çocuğa yol gösterebilmek ve çocuğun kendi ile karar ve eylemlerine katılımını desteklemek için bu kılavuza ihtiyaç doğmuştur. Çünkü çocuğa ait sorumlukların yetişkinler tarafından gerçekleştirilmesi kısa vadede çocuğa fayda gibi görünse de uzun vadede çocuğa zarar vermekte ve çocuğa ‘sen yapamazsın ben yaparım’ mesajı ile yetersizlik hissi yüklememize sebep olmaktadır.
Özellikle Covid-19 döneminde çocuklar durumdan nasıl etkilendiler? Neler yaşadılar?
Çocuklar, hareket kapasitelerinin düşmesi, okul ve sosyal iletişimden uzaklaşmaları, oyun alanlarının daralması, süreci somutlaştıramadıkları ve rutinlerinin bozulması ile kaygı uyandıran bir sürecin içinde kalmışlardır. Sürecin belirsizliği, eğitim standardının bozulması, rahatlama alanlarının azalması çocuklar açısından anlamlandırılamayan ve çocukları olumsuz etkileyen bir durum oluşturmuştur. Gündemin, medya organlarında ve aile iletişiminde Covid-19 olması çocuğun gündemini de belirlemiştir. Süreçte sağlık ve ekonomiye odaklanmış çocuğun da süreci gözlemlediği gerçeği gözden kaçırılmış, çocukla ilgili kararlar aile tarafından alınmıştır. Çocuk sadece sürecin içinde bir nesneye dönüşmüştür. Belirsizlik çocukta zihinsel bir karmaşa yaratırken kaygı oluşturmuştur. Pandemi sürecinde gözden kaçırdığımız bu noktalar ile ilgili pandemi hala sürerken, sürecin çocuklar için anlaşılır hale getirilmesi gerekmektedir. Bu zaman diliminde süreci doğru ve sağlıklı yönetimi için çocuk dostu tutum ve çocuk dostu iletişim gerekliliği oldukça önemli hale gelmiştir. Çocuk odaklı bir dil kullanmamız sürecin doğru yönetimi için önemlidir.
Çocukların dijital alanda korunması ile ilgili çalışmalarınız var. Pandemi sürecinde çocukların dijital katılımları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Çocuklar için aşırı medya kullanımı tehlikeleri beraberinde getirirken doğru yönetilen ve çocuğun dijital katılımcı olduğu süreçte uygun biçimde kullanımının sağlaması öğrenme ve gelişime olumlu etki yapabilmektedir. Doğru kullanılan dijital araçlar çocuğun dengeli deneyimleri için fırsattır. Bu sebeple çocuklara, aktif kullanım bu esnada bilinçli kullanım, faydalı kullanımlar hakkında bilgi verilmelidir. Olumlu kullanım ile ilgili aile model oluşturmalı, dijital ortam içinde doğru kullanıma yönlendirilmelidir. Bu esnada kullandığımız dil olumlu ve yapıcı olmalıdır. Ebeveynlerin dijital cihazların güvenli ve verimli kullanımıyla ilgili bilinçlenmeleri, teknolojinin faydalı taraflarından istifade edip riskli ve zararlı taraflarının farkında olmaları konusunda çocuklarına rehberlik etmeleri ve önlem almaları gibi meseleler, günümüz ebeveynlerinin sorumlulukları arasına girmiş ve sağlıklı nesillerin yetiştirilebilmesi adına elzem hale gelmiştir. Yasaklar yerine sağlıklı teknoloji alışkanlıklarını desteklemek gerekmektedir. Çocukları araştırma, bilgiye ulaşma, ürün oluşturma ile ilgili becerilerini destekleyerek olumlu yönlendirmeler yaparken aynı zamanda çocukların boş zamanlarını değerlendirme, dinlenme haklarını kullanırken bu zamanı nasıl geçirecekleri konusunda özel tercihlerine saygı gösterilmelidir. Aşırı dijital araç kullanımı noktasında uyarıcı olmak yerine yol gösterici olmak faydalı olacak. Çocukları dijital alandan uzak tutmak bir seçenek değildir. Önemli olan çocukta dijital kültür oluşması için ortam sağlamak ve olumlu yönde model olmaktır. Ailenin dijital araç kullanımı çocuğun medya kullanımı için belirleyicidir. Çocuklar medya kullanımını taklit eder. Her alanda olduğu gibi bu noktada da dijital kültür ailenin dijital kültür bilinci ile doğru orantılı olmaktadır. Ailelerin medya kontrolü değil medya danışmanlığı yapması gerekmektedir. Bu süreç içinde tüm sivil toplum örgütleri ve çocuk çalışmaları yapan kurum ve kuruluşlara çocukları koruma ve ailelere destek alanında önemli görevler düşmektedir.
Ailelerin çevrimiçi ortamda görüntü paylaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dijital dünyanın çocuğa yarattığı güncel risklerden biri de ailenin sosyal medya üzerinden çocuğu istismara açması. Ailelerin çocukların görüntü ve kimlikleri paylaşımı günden güne büyüyen bir risk haline geliyor. ‘Fenomen Annenin Sosyal Medya Üzerinden Çocuğa Şiddeti’ isimli araştırma çalışmamızda çıkan sonuçlara göre; annelerin, çocukların duygusal, genel, güçlü ve zayıf yanlarını çocuklarla ilgili temel özellikleri (endişeli durumlar, sessiz çocuk, özgüveni desteklenmeli, çok mutlu çünkü… çok mutsuz çünkü…) paylaştığı tespit edilmişti. İstismarcı özelliklerini gözden geçirdiğimizde genellikle başlangıçta çocuğu tanıma, duygusal, güçlü ve zayıf yönlerini öğrenme, çocukla geçecekleri bir sonraki adım için önemli. Bu özellikleri öğrenen istismarcı sonraki süreçte çocuğa daha fazla yaklaşacağı ve eyleme geçeceği zamanı kollar, bu sebeple istismarcının takibinde olan hesaplardaki çocuklar tehlike altında olabilir. Çalışmada, çocuğun mahrem fotoğrafını paylaşan anne oranı %85,1’dir. Çocuğa uygun olmayan kıyafetlerle görüntü paylaşımı ise %81,8’dir. Dijital adam kaçırma yöntemi ile fotoğrafı çoğaltılan çocuk bir suç nesnesi haline gelebiliyor. Bu oranların çok yüksek oluşu konuda hemen dikkat çekmeye odaklanmak ve ilgili önlemlerin alınması için uyarıcı. Masumca paylaşılan bir fotoğrafın farklı ağlarda paylaşılması da ihtimaldir. Araştırmalara göre daha kırıcı yapı profilleri, insanlar hakkında ve reklam veren bazı firmalar, spam göndericileri, kötü amaçlı yazılım dağıtıcıları istihdam ajansları ve ABD’de sadece çocukların dosyalarını toplayan kırıcılar var. Ailelerin paylaştığı bilgiler ile veri kırıcıları çocuklara dair mini profiller oluşturuyor. Sosyal medya hakkında ebeveynlerin daha dikkatli olması gerekir. Çocuğa ait bilgilerin paylaşılmasının çocuk açısından unutulma hakkını ihlal ettiği ve geçmiş görüntü ve yaşam şekli unutulmayan ve internet arşivlerinde ulaşılabilen çocuğun verilerinin gelecekte ne olacağının garantisi ve ön görüsü şu an net olmamakta. Anneler ebeveynlik yönünde olduğu gibi çocuklarını korumak için çocuğa ait gizliliğin ve özel yaşamın korunmasında da sorumluluk almalı ve sanal alan üzerinden bu sorumlulukta yine annenin görevi olarak görülüyor. Kimlik hırsızlığı, bu paylaşımlarla çocukların karşı karşıya kalabileceği risklerden bir diğeridir. Özellikle, paylaşımlarla birlikte çocuğun adının soyadının tam olarak verilmesi, doğum tarihi gibi bilgilerin tam olarak paylaşılması gibi durumlarda çocuklar, kimliklerinin çalınması durumu ile karşı karşıya kalabiliyor. Ayrıca paylaşımlarda konum etiketlenmesi, çocuğun gittiği kreş okul ya da kurs hakkında bilgilerin internet ortamında belirtilmesi, kötü amaçlı kişiler tarafından kaçırılma ya da benzer amaçlarla çocuğun istismar edilmesine sebep olabiliyor. Fenomen anneyi model alan takipçi annelerin aynı başlıklar altından çocuk ile ilgili paylaşım yapması risk grubuna giren çocuk sayısını arttırabiliyor. Dijital risklerin farkında olun. Çocuğunuzun dijital ortamda huzursuz ve kaygılı olduğu zamanları hissederseniz mutlaka gözlemde kalın. Risk durumunda önceliğiniz çocuğu rahatlatmak ve risk faktörüne engel olmaktır. Bu gibi durumlarda; şiddet, öfke, suçlama davranışları çocuğa yardım sağlamanızı engelleyebilir.
Bizi Takip Edin