BBC 2020 100 Kadın Listesi’nde Türkiye’de Yaşayan Uygur Yazar-Öğretmen:
Muyesser Abdul’ehed (Hendan)
BBC 2020 100 Kadın Listesinde Gülsüm Kav’ın yanında Türkiye’de yaşayan bir Uygur kadın da yer alıyordu: 'Hendan' takma adıyla tanınan Muyesser Abdul'ehed. Pekin Üniversitesi’nde tıp eğitimi alırken şair ve denemeci olarak adını duyuran Hendan , 2013’te Türkiye'ye taşınmasından bu yana Uygur dilini yaşatmak için gönüllü olarak eğitim vermeyi ve kitap yazmayı sürdürüyor. Muyesser Abdul'ehed, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı etnik ve kültürel soykırıma karşı sanatı bir aktivizm aracı olarak kullanmaya ve Uygur halkının zulme karşı direncini dile getirme mücadelesini sürdürmeye kararlı.
Muyesser Abdul’ehed, nam-ı diğer “Hendan Hilal”, BBC’nin 2020 yılı 100 Kadın Listesi’nde yer alan ve Türkiye’de sürgünde yaşayan Uygur bir kadın yazar-öğretmen-aktivist. Kurduğu Ayhan Eğitim ve Çin’in Uygur bölgesinde tutuklama kamplarında yaşanan olayları konu alan ilk romanı Kheyr-khosh, quyash (Elveda Güneşe) ile biliniyor. BBC’nin sayfasında, kurduğu Ayhan Eğitim kurumu ile İstanbul’da yaşayan Muyesser Abdul’ehed’in “Çocuklar her zaman bir milletin umududur. Bu umudu gerçeğe dönüştürecek olan eğitimdir.” sözlerine yer veriliyor. Hendan Hiyal’in yayınları diğer Uygur sanatçılar gibi uluslararası sanat çevrelerinde biliniyor ve Uygurların maruz kaldıkları hak ihlallerinin duyurulmasına katkı sağlıyor. Sosyal medya hesaplarında küresel düzeyde Uygurların maruz kaldıkları hak ihlallerine ve soykırıma dikkat çekmek için ağırlıklı olarak İngilizce paylaşımlarda bulunuyor. Muyesser Abdul’ehed, röportaj sorularımıza yazılı olarak yanıt verebilecek kadar Türkçe’ye hakim.
Kendinizi nasıl ifade ediyorsunuz? Yazar, şair, öğretmen, aktivist?
Ben iki çocuk kitabı ve bir roman yayınladım; yıllardır şiir yazıyorum ama kendimi “yazar” ve “şair” olarak tanımlamak için daha erken olduğunu düşünüyorum. Ben öğretmenim. Uygur çocuklara Uygur dilini ve kültürünü öğretmeye, bu hususta çeşitli çalışmalar yapmaya çabalıyorum. Çoğunlukla öğretmenlik ve yayın işleriyle meşgul olduğumdan, kendimi düşüncemdeki gerçek bir “aktivist” gibi hissetmiyorum.
Doğu Türkistan’da ve başka ülkelerde değişim ve farklılıklar yaratmak için savaşan milyonlarca Uygur kadın var.
Geçen hafta açıklanan BBC 2020 100 Kadın Listesinde yer alıyorsunuz: bu listede Türkiye’de yaşayan bir Uygur kadın olarak yer almak sizin için ne ifade ediyor? Bu listede yer almanızı sağlayan faaliyetlerinizi bize anlatır mısınız?
BBC 2020 100 Kadın listesi, değişime öncülük eden ve fark yaratanları öne çıkarıyor. Günümüzde Doğu Türkistan’da ve başka ülkelerde değişim ve farklılıklar yaratmak için savaşan milyonlarca Uygur kadın var. Ben onların hepsinin bu listeden yer almayı hak edeceğini ve onların temsilcisi olarak seçildiğimi düşünüyorum.
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) yok etmeye çalıştığı dilimizi ve kültürümüzü korumanın bizim görevimiz olduğuna yürekten inanıyorum. Bunun için şöhret sahibi olmayı beklemedim ama BBC 2020 100 Kadın listesinde yer alarak çalışmamızın önemli olarak kabul edilmesine sevindim.
Ben aslında yıllardır yapmamız gereken şeyi yapıyorum. 2015 yılında Doğu Türkistan’daki kız öğrencilere burs imkânı sağlamak için bir vakıf kurmaya karar verdim. Ardından o yılın Aralık ayında birkaç dil öğretmeniyle birlikte online dil okulu olan Ayhan Eğitim ve eğitim ücretinin bir kısmını kullanarak Ayhan Fonu’nu başlattık. Aralık 2016’de altı kız öğrenciye yıllık burs vermeye başladık. 2017 yılına kadar, binden fazla öğrenciye altı farklı dilde sekiz grup online dil kursu verdik. 2017 yılından sonra ise malum sebeplerden dolayı, Ayhan Fonu diasporadaki Uygur öğrencilere İngilizce kursları vererek faaliyetlerine devam ediyor.
2017 yılının Ekim ayında İstanbul’da Uygur çocukları için gönüllü olarak ana dil dersi vermeye başladım. Kasım 2018’de ise Ayhan Uygur Dil Okulu kuruldu. Ayhan Fonu o zamandan beri Uygur dili ve edebiyatını korumak için kullanılıyor. Koronavirüs salgınının ardından dünyanın farklı yerlerindeki Uygur çocuklarına Uygur Dili ve Edebiyatı eğitimi vermek için Online Uygur Dil Okulu’nu başlatmaya karar verdik. Kurslar ücretsiz, tüm masraflar Ayhan Fonu tarafından karşılanıyor.
İstanbul’da yaşıyorsunuz ve Uygur dilinde eğitim veren Ayhan Eğitim’i kurdunuz; ne amaçlıyorsunuz?
Bir dil ve kültürün dünyadan silinmesi çok büyük bir kayıptır. Çocuklar bir milletin umududur ve eğer onlar bu milletin dilini, kültürünü öğrenmezse, soykırıma gerek kalmaz. Bu millet kendiliğinden silinip gider. Bizden öncekiler Çin Kültür Devrimi’nde bu riski yaşadılar; yine de ellerinden geleni yapıp mirasımızı korudular ve bize kültürümüzü ulaştırdılar. Şimdi bu görevi bizim üstlenmemiz gerekiyor. Çin Komünist Partisi’nin yok etmek istediği her şeyimize sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Ayhan Eğitim’i kurmadaki amacım da bu mirası çocuklara ulaştırmak.
Çalışmalarınızı Ayhan Eğitim yayınları ve Ayhan Dil Okulu üzerinden mi yürütüyorsunuz?
Ayhan Eğitim Yayınları, Uygur dili ve edebiyat dersi çerçevesinde hazırladığım “32 Harf’ın Mevsimi” ve “Kendi Rengimiz” aldı yayınlar, 2019 yılında Siyer ve Ewlad Yayınevi tarafından veliler ve ana dil öğretmenleri için birer kılavuz niteliği taşıması için yayınlandı.
2019’da baş editör olarak “Tötqulaq” (Dörtkulak/Dört Yapraklı Gonca) adlı bir çocuk dergisi üzerinde çalışmaya başladım. Şu an itibariyle, Ewlad Yayınevi tarafından altı sayı yayınlandı. Yayınlanan tüm bu eserlerin gelirinin tamamı Ayhan Fonu’na aktarılıyor.
“Ayhan” Uygur eğitiminin yakın tarihine katkıda bulunan figürlerden biri. Ayhan Ana, 1933-1934 yıllarında Doğu Türkistan’daki Gulja şehri Kazancı mahallesinde yetimler için bir okul inşa etti. Halk okula “Ayhan Ana Okulu” adını verdi. Sonra o zamandaki diktatör hükümet tarafından zindana atılıp işkenceye maruz kaldı ve serbest bırakıldıktan sonra hastalıktan vefat etti. Ben “Ayhan” adını kullanarak bu fedakâr annenin adını yaşatmak istedim.
Çin’e Dönmek, Hapse Atılmak ve İşkenceye Maruz Kalmak Demek!
2013 yılında Türkiye’ye kendi isteğinizle mi taşındınız? Kendinizi sürgünde yaşayan biri olarak görüyor musunuz?
2013 yılında ailemle beraber Türkiye’ye taşınmaya karar verdik ve o tarihten bu yana Türkiye’de yaşıyoruz. Kendimi sürgünde yaşayan biri görüyorum çünkü senelerdir geride kalan akrabalarımızla iletişime geçemiyoruz. Teyzemin vefatını birkaç ay sonra dolaylı yollardan öğrendim, teyit edemedim. Ülkeme dönmek demek, benim ve tüm diasporadaki Uygurlar için hapse atılmak ve işkenceye maruz kalmak anlamına geliyor. Bu nedenle, biz sürgün hayatı yaşıyoruz.
Doğu Türkistan’da Çin’in uyguladığı politikaları siz nasıl tanımlıyorsunuz? Çin’de ne yaşanıyor? Çin’de Uygur, Kazak ve diğer Müslümanlara karşı uygulanan insan hakları ihlallerinden dünya ve Türkiye yeterince haberdar mı?
Çin, Doğu Türkistan’da etnik ve kültürel soykırım uyguluyor. Bizi, inancımız, dilimiz ve kültürümüzden tamamen koparıp, kendilerine benzeyen bir toplum haline getirmeye çalışıyor. Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere tüm dini kitaplar, Uygurca kitap ve eserler yakılıp yok edilmekte, birkaç milyondan fazla Uygur, Kazak ve başka müslümanlar “beyin yıkama, kalpleri temizleme, yanlışları çıkarıp, doğruları yerleştirme” amacındaki toplama kamplarına hapsediliyor.
Bazı kaynaklara göre Doğu Türkistan “açık hapishane” olarak tanımlanıyor. Bunlardan dünyanın haberi var. 7 Ekim 2020 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda okunan çağrı mektubunda, Çin hükümetinin ağır insan hakları ihlalleri işlediği, Doğu Türkistan’a derhal BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve bağımsız gözlemcilerin gönderilmesi gerektiği vurgulandı. Diasporadaki Uygurlar olarak biz Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz için gerekli tedbirlerin tez zamanda alınmasını ve bu soykırıma son verilmesini bekliyoruz.
Uygur Halkının Zulme Karşı Direncinin Sesi Olmak
Türkiye’de Uygurlar’ın durumu hakkında ne söylersiniz? Sosyal, siyasi ve ekonomik haklara ulaşma konusunda sorunları neler?
Türkiye’deki Uygurların çoğu son birkaç yılda Çin zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığındı. Aralarında tüm varlıklarını Çin’de bırakanlar da var. Aileleriyle bağları koparıldıktan sonra, Türkiye’de acılarını taşıyarak kendi mesleklerini yapmaya ve yaşamaya devam ediyorlar.
Tabii ki ülkesinde yaşama hakkı olmayan başka göçmenler gibi Uygurlar’ın da pek çok sorunları var. Ancak Türkiye elinden geleni yapıyor. Ben, soydaşlarımızın bize gösterdiği ilgi ve desteğe teşekkür ediyorum.
Sosyal medya yayınlarınızı Türkçe yapmayı ve İngilizce- Uygurca yanında Türkçe edebi metin yayınlamayı düşünür müsünüz?
Evet, düşünüyorum. Bunun Türk kardeşlerimize sesimizi duyurmada ve bizi daha yakından tanımasına katkı sağlayacağına inanıyorum. Türkçe edebi metin yayınlamayı da düşünüyorum. İlk olarak Uygurca yayınlanan “Hoşçakal, Güneş” adlı romanımın Türkçesiyle başlamak istiyorum.
Kayıtsız kalınan seslerin sesi olmak, halkımın özgürlüğe olan inancını, zulme karşı direncini dile getirmek; çaresiz biri olarak değil çabalayan mücâdeleci biri olarak yaşamak isterim.
Tıp eğitimi alırken şiire ve edebiyata nasıl ve neden yöneldiniz? Sanatı bir aktivizm aracı olarak kullandığınızı düşünür müsünüz?
Annem Uygur Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu ve öğretmendi. Onun etkisinden olabilir, ben küçüklüğümden beri şiir ve edebiyatı çok seviyordum. Tıp okurken Uygurca internet forumlarına üye olup, şiirlerimi ve makalelerimi koymaya başladım. Ünlü bir forumda gazetecilik yaptım. O zamanlar sırf sevdiğim için bunu yapıyordum. Şimdi ise sanatın bir aktivizm aracı olabileceğine inanıyorum. Kayıtsız kalınan seslerin sesi olmak, halkımın özgürlüğe olan inancını, zulme karşı direncini dile getirmek; çaresiz biri olarak değil çabalayan mücâdeleci biri olarak yaşamak isterim.
Mazluma Destek Olma Görevi ve Dayanışma Zorunluluğu
İstanbul’da yaşayan bir Uygur kadın olarak genel olarak Türkiye’de ve dünyada toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda değerlendirmeniz nedir? Kadınların eşit ve etkili şekilde rol üstlendiği bir dünya hayaliniz var mı? Kadın dayanışmasına inanır mısınız?
Kadın ve erkeklerin eşit hak, imkân ve olanaklara sahip olması aslında çok doğal karşılanmalı. Lakin gerek Türkiye’de gerek dünyada 21. yüzyılda yaşanmaması gereken birçok olaylar arasında kadınların şiddet kurbanı olarak ölmesi, sakat kalması önemli sorunlar arasında yer alıyor. Kadınlar eşit imkânlara sahip olmak bir yana, “normal insan” olarak yaşama hakkına bile sahip olamıyor. Savaştan en çok zarar gören kadınlar, Doğu Türkistan’da kendi rızası olmadan Çinlilerle evlenmeye mecbur kalan kadınlar gibi gerçek hikâyeler yaşanıyorken toplumsal cinsiyet eşitliğine daha çok uzak olduğumuzu düşünüyorum.
Kadınların eşit ve etkili şekilde rol üstlendiği bir dünya hayalim elbette var; elimden ne gelirse böyle bir dünya kurmak için katkıda bulunmak isterim. Bu konuda her bireyin çabası çok önemli ve toplumsal değişime sebep olabilir. Şahit olduğumuz şiddete, baskıya rağmen her insanın buna tepki göstermek ve mazluma destek olma görevi olduğunu düşünüyorum. Sadece kadın dayanışması değil insan dayanışmasının zorunlu olduğunu düşünüyorum.
Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
BBC 100 Kadın 2020 listesindeki yerimi, zindanlarda özgürlük beklemekte olan tüm Uygur kadınlarına adıyorum. Bu yolda bana destek veren, yalnız bırakmayan herkese sonsuz minnettarlığımı sunarım.
Bizi Takip Edin