Akdeniz Masum, Sorumlu Siyaset…
Libya ve Kanarya Adalarında Göç Sancısı
Libya açıklarındaki geçtiğimiz hafta yaşanan gemi felaketinde yüzden fazla kişi hayatını kaybetti. Son 6 yılda Akdeniz sularında tükenen hayat sayısı 19 bin 97 oldu. Afrika ve Orta Doğu ülkelerinden Avrupa’ya yönelen göç rotası Akdeniz ve Ege suları nedeniyle oldukça riskli olmasına rağmen kıtaya göç akışı devam ediyor. Göçün yeni rotası ise Avrupa sınırlarındaki Kanarya adaları… Göçün gerekçesini anlamaya çalışmak için Warsan Shire’ın şiirindeki şu satırları unutmamak gerekiyor: “Sular karadan daha güvenli olmadığı sürece kimse çocuklarını bir bota koymaz.”
Özellikle 2015 yılından sonra yoğunluklu olarak Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa’ya yönelen göç akışının temel nedenleri çatışma ve insan hakları ihlalleri oldu. Akdeniz ve Ege hattı üzerinden Avrupa’ya son 5 yılda 5 milyonun üstünde insan göç etti. Göçmenlerin büyük bir kısmının durak ülkesi Kuzey Afrika ülkeleri üzerinden İtalya, Ege üzerinden ise Yunanistan idi. Hedef ülke ise endüstri ve sanayi ülkesi Almanya oldu. Almanya son 5 yılda yaklaşık 3 milyonun üstünde göçmene ev sahipliği yaptı.
İtalya ve Yunanistan gibi ülkeler göç akışını yönetmekte oldukça başarısızdı. Nitekim söz konusu ülkeler temel sorumluluğu Avrupa Birliği’nin sırtına yüklemekteydi. Avrupa Birliği ise gelen göç akınlarını Birlik zirvelerinde defalarca tartıştı fakat alınan önlemler “Kale Avrupa” metaforunu derinleştirmekten öteye gidemedi. Örneğin Avrupa sınırlarına alınmayan 30 binin üzerinde göçmen Ege’deki adalarda sağlıksız koşullarda tutuldu. İtalya ise göçmen dolu gemilerini aylarca karasularında bekletti. Bir yandan Avrupa’ya göç 2015’ten günümüze Avrupa’nın katı tutumu ve koronavirüs krizi nedeniyle ters V tipi bir grafik izlerken, öte yandan Akdeniz’de ölümler devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta (11 Kasım 2020) Libya’nın batı kanadındaki al-Khums sahillerine 100’ün üzerinde göçmen bedeni vurdu. Görgü şahidi balıkçıklar denizdeki göçmenlerin şoka girdiğini ve dalgalar içinde batıp çıkarken gözden kaybolduklarını ifade etmekteydi. STK temsilcilerine göre insan kaçakçıları sonbahar ortasındaki sıcak hava koşullarından yararlanarak yüzlerce göçmeni küçük botlara yerleştirmeye çalışmaktaydı. Fakat yolculuk trajedi ile sonuçlandı. Hayatını kaybedenler arasında 6 aylık bir bebek de bulunmaktaydı. International Organization for Migration’dan Flavio Di Giacomo’a göre yalnızca 2020 yılında 10.300’den fazla göçmen denizde yakalanmış ve Libya’ya geri gönderilmişti. Medicins sans Frontiers (MSF) isimli sivil toplum kuruluşu Twittter hesabından “Avrupa Birliği izliyor mu?” başlıklı bir çağrı yayımladı. MSF’ye göre Avrupa Birliği ya arama kapasitesini artırmalı ya da sivil toplum kuruluşlarının hayat kurtarma kapasitesini artırmasına izin vermeliydi.
İtalyan yayın organı La Stampa’dan Vladimiro Zagrebelsky ise Libya sahillerinde yaşanan trajediye ilişkin, “Pandemi koşulları kayıtsızlığın bahanesi olmamalı” ifadesini kayda geçmekteydi. Zagrebelsky’ye göre “Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden insanlara dair ardı arkası kesilmez bilgiler yüzünden, İtalya ile Tunus ve Libya arasındaki denizde can verenler ne manşetlere düşüyor, ne de kimsede bir duyguya sebep oluyor artık. İspanya menşeli bir STK’nın gemisi tarafından kurtarılmış olsa da denizde geçirdiği zorlukları atlatamayıp hayatını kaybeden altı aylık bir bebek ancak insanlarda ufak da olsa bir duyguya sebep oluyor. Oysa ölüm ölümdür, büyüğü küçüğü olmaz. Akdeniz’de yaşanmaya devam eden trajedi, önlemlerin alınmasına ve en azından göçün boyutlarını azaltmak için yeniden dikkatleri üzerine çekmeye ihtiyacı var. Böylece insanlara yardım edenlere bir hareket alanı açmanın yanı sıra yaptıkları iş karşılığında onlara takdir ve destek gösterilebilir.”
Göç Rotası Kanarya Adaları’na Sıçradı
İnsan kaçakçılarını önlemek için etkin bir yargı mekanizmasının olmadığı Batı Afrika ülkelerinden göçmenler Avrupa’ya ulaşabilmek için yeni rotalar arıyor. Bir yandan Midilli’deki göçmenler ve Libya’daki akın için Avrupa çözüm aramaya çalışırken, öte yandan mülteci dramı Kanarya Adaları’na sıçramış durumda. Yılın başından bu yana İspanya’nın Kanarya Adaları’na 4.000’den fazla Afrikalı göçmen akın etti. Göçmenlerin birçoğu, Fas’tan ve Batı Sahra topraklarından kalkan teknelerle Sahel’deki kötüleşen güvenlik durumundan kaçmakta. İspanya anakarasına gelenler geçen yılın aynı dönemine göre yarı yarıya azalırken, Kanarya Adaları’na çıkışlar yaklaşık yedi kat artmış durumda. Ada yetkilileri ise kapasite sınırlarını aştıklarını ifade ediyor.
İspanya’ya bağlı olan Kanarya Adaları’nı Avrupa’nın bir sınırı olarak gören göçmenler zorlu koşullara rağmen adalara küçük teknelerle ulaşmaya çalışıyor. BBC’ye göre bu yıl başından itibaren toplam 16.700 Afrikalı göçmen Kanarya Adaları’na ulaşmış durumda. Bu rakam geçen yıla göre %1000 oranında artış göstermiş durumda. Batı Afrika ülkelerinden yalnızca 100 km uzaklıkta olan Kanarya Adaları’na ulaşan göçmenler otobüslerle başkent Las Palmas de Gran Canaria’daki bir göçmen kampına taşınıyor.
İspanya’dan El País gazetesine verdiği bilgiye göre, İspanya İçişleri Bakanlığı göçmenleri tahliye etme kararını nasıl alabileceğini araştırıyor. Bu bir yönüyle de İspanya’nın göçmenleri geri gönderme çalışmasını meşrulaştırma çabası… Geçen ay Avrupa’ya giden en az 140 göçmen, yaklaşık 200 kişiyi taşıyan bir teknenin Senegal açıklarında batması sonrasında boğulmuştu. Uluslararası Göç Örgütü (IOM), teknenin Mbour kasabasından ayrıldıktan kısa bir süre sonra alev aldığını ve alabora olduğunu söyledi. Söz konusu vakada teknenin kundaklanma ihtimalinin de göz önünde bulundurulmasını gerektiriyor.
İnsanlar Niçin Göçüyor?
Göç olgusunun merkezinde istikrarsız coğrafyalar yer alıyor. Özellikle savaş, kuraklık, siyasi kriz nedeniyle insanlar göç etmek zorunda kalıyor. Zorunlu göçmenlerin hangi rotayı izleyeceklerine ilişkin bir dizi faktör rol alsa da belirli bir varış noktası bulunmuyor. Göçünün yönünün Avrupa’ya evrilmesinin temel nedeni ise Avrupa ülkelerinin göçmenlere “koruma” sağlama ihtimali ve göçmenlerin Avrupa’daki akrabalarının varlığı… Göçmenlerin büyük çoğunluğu yolculuklarının farklı noktalarında sınırları geçmek için maalesef insan kaçakçılarını kullanıyor.
Mülteciler ve göçmenler Avrupa da dahil olmak üzere tüm yolculukları boyunca dayak, adam kaçırma, zorla çalıştırma ve keyfi gözaltı dahil olmak üzere kapsamlı şiddete maruz kalabiliyor. Bunun ötesinde açlık, şiddet veya boğulma yoluyla ölümlere de şahit olunuyor. Göçmenleri şiddet ve ölüm riski bulunan bu zorlu yola ikna eden şey kendileri için başka bir seçenek olduğuna inanmamak… Kaynak ülkelerde temelde ekonomik ve siyasi faktörler nedeniyle insanların artık hayatını sürdüremeyeceklerine ilişkin umutların tükenmesi insanların başka coğrafyalara doğru yol almasında neden oluyor. Bu yönüyle kendi coğrafyasında istikrarı ve refahı tesis edemeyen karar alıcılara büyük sorumluluk düşüyor.
Çatışmalar son yıllarda göçte rol oynayan temel faktör konumunda… Öyle ki 2019’da AB’de koruma statüsü alan 295.800 sığınmacının dörtte birinden fazlası, sırasıyla Afganistan ve Irak ile savaştan zarar gören Suriye’den geldi. Göçte rol oynayan ikinci temel faktör ise ekonomi… BM Çalışma Örgütü’ne göre 2017 yılında dünya çapında yaklaşık 164 milyon kişi iş bulabilmek umuduyla göç etmek zorunda kaldı.
Moises Rodrigues’in ifade ettiği üzere; hepimiz birer göçmendik fakat bazılarımız bunu unuttuk. Zorunlu göç bir insan hakkıdır.
Bizi Takip Edin