Bir Yasa Her Şeyi Çözer Mi?: Sağlıkta Şiddet Yasası
Sağlık sektörünün genelinde, özel veya kamu hastanelerinin kendi bünyelerinde yaşadıkları problemler, hekimlerin tek başlarına bakmaları gereken hasta sayısının çok fazla olması, personel eksikliği ve hastanelerin fiziki şartlarının yetersizliği vb. sorunların hepsi bir sistem problemidir. Dolayısıyla şiddeti doğuran sürece odaklanmadan, sonuç üzerinden çözüm beklemek yetersiz olur.
Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sağlık çalışanlarının kendilerini hasta yakınlarından korumaya çalışarak acil kapısına siper oldukları görüntüleri hemen hemen herkes görmüştür. Buna benzer görüntüleri ilk kez görmüyoruz ve mevcut düzende de son olmayacak gibi görünüyor. “Sağlıkta Şiddet Yasası” olarak bilinen ve sağlık çalışanlarına karşı şiddete yönelik düzenlemeleri içeren hükümlerin yasalaşmasından bu yana beş aydan fazla bir süre geçti. Sağlıkta şiddet eylemlerinin son bulması amaçlanarak yapılan düzenlemeler sonrasında şiddet haberlerinde azalmanın yaşandığını söylemek pek mümkün değil. Bununla birlikte şiddet faillerinin tutuklandığını ve aldıkları ertelemesiz yüksek cezaların haberlerini de duymaya başladık. Bu ümit verici gelişmelerin yanında, bütünlükçü bir yaklaşım geliştirmeden tüm sorunu bir yasanın çözeceğini beklemek naif bir tutum olabilir.
Peki nedir bu Sağlıkta Şiddet Yasası? Yeni oluşturulan bir yasa değil. Türk Ceza Kanunu ve Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nda yapılan birtakım değişikliklerden oluşuyor. Temelde cezaların artırılması, faillere ertelemenin uygulanmaması, mağdura sağlık hizmeti vermekten kaçınabilme hakkı verilmesi gibi değişiklikleri içeriyor. Bu kapsamda kamu veya özel sağlık kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeline karşı işlenecek Türk Ceza Kanunu’nda yer alan hakaret, kasten yaralama, tehdit ve görevini yaptırmamak için direnme suçlarından verilecek cezalar yarı oranında artırılacak ve faillere hapis cezasının ertelenmesine ilişkin hükümler uygulanmayacak. Bununla birlikte ilgili sağlık kuruluşunda şiddet mağduru sağlık çalışanının verebileceği hizmeti gerçekleştirebilecek başka bir personel bulunması halinde hizmet onun tarafından gerçekleştirilecek. Bu doğrultuda görmüş olduğu şiddet sebebiyle hizmet vermek istemeyen veya veremeyecek durumda olan sağlık personeli veya yardımcı sağlık personeli için bu durum görevi ihmal sayılmayacak.
Şiddet Vakalarında Kamu-Özel Ayrımı Kalktı
Yasanın bir diğer önemli getirisi, kamu ve özel ayrımını şiddet vakası bağlamında ortadan kaldırmış olması. Yasayla beraber özel sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeli ve yardımcı sağlık personelinin görevleri sebebiyle kendilerine karşı işlenecek suçlarda kamu personeli sayılacak. Öte yandan düzenlemenin doğrudan Türk Ceza Kanunu’nda yapılmamış olmasının yarattığı sistematik karışıklık, özel veya kamu sağlık kuruluşlarında görevli yardımcı personel olarak nitelendirilen ambulans şoförü, güvenlik görevlisi gibi çalışanların kapsam dışında bırakılmış olması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının (HAGB) ceza miktarına göre hala bazı durumlarda uygulanabilir olması eleştirilebilir noktalar olarak karşımıza çıkıyor. Bu da şu anlama geliyor; fail ceza alsa bile failin kabulü ve hakimin takdiri ile bazı suçlar bakımında HAGB’ye hükmedilebilecek ve hapis yatmayacak.
Şiddetin Önlenmesi İçin Sistemsel Sorunlar da Giderilmeli
Yasa çıktığından bu yana beş aydan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen hala neredeyse her gün televizyonlarda, gazetelerde şiddet haberlerini duymaya devam ediyoruz. Bu durum akla şu soruyu getiriyor: “Yasal düzenlemeler yetersiz mi?” Yasa değişikliği ile birlikte mevcut mevzuata baktığımızda olumsuz taraflarına rağmen yasanın faili cezalandırmak bakımından yetersiz olduğunu söylemek yanlış olur. Öte yandan sağlık çalışanlarına şiddetin sebebi veya tek sebebini yasal düzenlemelerin yetersizliğine bağlamak ilgili kişi ve merciilerin sorumluluk almaktan kaçınmalarından başka bir anlama gelmiyor. Hekimlerin ve yardımcı sağlık personellerinin çok fazla sayıda hasta görmesi, ara eleman eksikliği, hastanelerin fiziki şartlarının yetersiz olması, hastaların yeterince ve zamanında doğru bilgiye ve yönlendirmeye ulaşamaması, hastanın hekimden ölçüsüz beklentisi ve buna sebep olan hekim algısı, hastane yönetimlerinin tutumu, ilgili kamu otoritelerinin yaklaşımı gibi birçok farklı faktörü sıralamak mümkün. Sağlık sektörünün genelinde, özel veya kamu hastanelerinin kendi bünyelerinde yaşadıkları problemler, hekimlerin tek başlarına bakmaları gereken hasta sayısının çok fazla olması, personel eksikliği ve hastanelerin fiziki şartlarının yetersizliği vb. sorunların hepsi bir sistem problemidir. Dolayısıyla şiddeti doğuran sürece odaklanmadan, sonuç üzerinden çözüm beklemek yetersiz olur. Yine de bu yasal düzenlemenin, bu süreci yeniden düşünmeye, tartışmaya açmaya ve diğer faktörlerle ilgili alınacak tedbirleri hayata geçirmeye dair önemli bir adım olduğu düşünülebilir. Sorunun taraflarıyla masaya oturup kalıcı bir çözüm haritası oluşturulması için bir başlangıç noktası olmasını umut ediyoruz.
Bizi Takip Edin