İnfodemilab: Yanlış Bilgiyle Mücadelede Başlangıç Noktası
Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden medya ve iletişim antropoloğu Doç. Dr. Suncem Koçer ile COVID-19 salgıyla birlikte sık karşılaşmaya başladığımız kavramlardan infodemiyi ve infodeminin toplumsal dinamiklerini yakından incelemek amacıyla hayata geçirilen İnfodemilab projesini konuştuk. COVID-19 süresince en çok yaygınlaşan içeriklerin doğru bilgileri yanlış bilgilerle bir arada barındıran karma içerikler olduğunu söyleyen Koçer, kullanıcıların paylaştıkları bu içerikleri kimlerle, hangi platformlardan, ne amaçlarla paylaştıklarını kendi perspektiflerinden anlamanın yanlış bilgiyle mücadelede başlangıç noktası olması gerektiğini, İnfodemilab'in de buradan yola çıktığını belirtiyor.
COVID-19 salgını dönemiyle birlikte sık karşılaşmaya başladığımız nosyonlardan biri olan infodemi nedir?
Dünya Sağlık Örgütü Şubat ayında yayınladığı bir raporda yeni koronavirüs salgınına yanlış bilgi salgınının da (infodemic) eşlik ettiğini ifade etmişti. İnfodemi kavramı ilk kez bu şekilde karşımıza çıktı. Yanlış bilginin sosyal medya platformları üzerinden ve mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla yayılımı virüsün yayılım şekliyle paralellik gösteriyor. Mezenformasyonun günümüzün internet ortamlarında çok hızlı bir biçimde yayıldığını biliyoruz. Yanlış bilgi en çok da insan sağlığı ile ilgili olduğunda tehlike oluşturuyor. Doğru olmayan bilgilerin internette ya da diğer mecralarda yayılması, sadece bireylerin bu içerikler üzerinden tutum ve davranışlarını belirlemesi yüzünden değil, doğru ve bilimsel bilgilerin bu vesileyle görünürlüğünün azalması nedeniyle de kamu sağlığını tehdit ediyor.
COVID-19 bağlamında viral yayılım analojisi ile “pandemi” sözcüğünden türeyen infodemi kavramı çok gerçek ve yakıcı bir soruna işaret ediyor.
Koronavirüsü salgını sürecinde infodeminin bu kadar yaygınlaşmasının sebepleri nelerdir?
2016 yılı itibariyle ‘sahte haber’, yanlış bilgi, mezenformasyon gibi kavramların küresel olarak popülerleştiğine tanık olduk. Ama bunlar elbette yeni olgular değil. Öncelikle, doğal afetler, salgın hastalıklar, siyasi çalkantılar ve terör olayları gibi kamuoyu açısından kriz ve belirsizlik yaratan durumlarda yanlış bilgi sorununun yoğunlaştığını biliyoruz. Fakat 21. yüzyılın en büyük sağlık krizi olan COVID-19 salgını bağlamında karşımıza çıkan yanlış bilgi sorununun başlı başına özgün tarafları var. İnfodemi ifadesi de bu özgün yöne, mezenformasyonun viral yayılımına ve bunun kamu sağlığı açısından oluşturduğu tehdide işaret ediyor. Koronavirüs salgını küresel bir kriz olarak çok katmanlı bir belirsizlik ortamı yarattı.
Bu belirsizlik ortamı komplo anlatılarının üremesini ve mezenformasyonun viral yayılımını kolaylaştırdı.
İnsanlar el altındaki bazı söylemler üzerinden bu belirsizlikle baş etmeye çalıştılar. Mesela Türk geninin üstünlüğü ve virüsten etkilenmeyeceği söylemi gibi. Ya da dünyayı yöneten ailelerin çıkarları doğrultusunda virüsün laboratuvar ortamında üretildiği komplo teorileri gibi. Bunlar belirsizlikle baş ederken bir yandan gündelik kaygıyı ekarte etmeye diğer yandan hali hazırda bireylerin var olan anlam dünyasını onamaya yarıyor ve hayatın akışını bozmadan kriz ortamında var olabilme dürtüsünden yeşeriyor. Hastalığın tedavisi ve korunma yöntemleri konulu yanlış bilgiler de neredeyse hayatta kalma mekanizması gibi tutunulan anlatılar oldu. Diğer yandan, politikacılar, yöneticiler kendi iktidar savaşları çerçevesinde yanlış bilgi yayılımının dinamosu olabiliyor. Amerika, Brezilya gibi pek çok ülkede bunun örneklerini görüyoruz.
İnfodeminin toplumsal dinamiklerini anlayabilmek için 2020 yılının Temmuz ayı itibariyle yürütücülüğünü yaptığınız İnfodemilab projesi fikri nasıl ortaya çıktı ve bu proje kapsamında hangi faaliyetler yürütülecek?
İnfodemi küresel bir sorun. Fakat infodemiyi ya da genel anlamda mezenformasyonu içi boş küresel bir kategori olarak görmek yerine yanlış bilginin yerele has sebeplerini, mekanizmalarını ve süreçlerini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Ben antropoloğum. Esas olarak yanlış bilginin toplumsal, politik, tarihsel bağlamlar içinde bireyler tarafından nasıl anlamlandırıldığını ve bu anlam kurgularının bireylerin hayatında oynadığı rolü ve işlevleri anlamakla ilgileniyorum. Türkiye’de mezenformasyonun sosyal medyada yayılımı ile ilgili bir süredir çalışıyorum. 2019 yılı Mart ayında yerel seçimler esnasında sosyal medyada yanlış bilgi konulu bir araştırma yürütmüştük.
Sosyal medya ve mezenformasyon üzerine son zamanlarda çeşitlenen akademik literatüre baktığımızda araştırmaların sıklıkla odaklandığı konuların yanlış bilgi yayılımının mekanizmaları olduğunu görüyoruz.
Mesela algoritmalar ve platformların rolünü analiz eden çalışmalar ya da botlar ve trollerin yanlış bilgi yayılımındaki rolüne odaklanan çalışmalar karşımıza çıkıyor. Bu çalışmalar yanlış bilgi sorununu farklı açılardan ele alıyor ve elbette çok önemliler. Fakat olağan sosyal medya kullanıcılarının rolünü, internet içeriklerinin onlar için anlamını irdeleyen daha fazla çalışmaya ihtiyaç var. Sosyal medyada yanlış bilgi yayılımının esas aktörü troller ya da botlar mı? Sıradan sosyal medya kullanıcıları olan bireylerin rolüne nasıl odaklanabiliriz? Yanlış bilgiyi analiz ederken, kullanıcıların yanlış bilgiyle temasları, bu temasları şekillendiren anlam dünyaları, ve bu anlam dünyalarından üreyen pratikleri anlamamız gerekiyor.
Gerek sosyal medya kullanımı ve bilgi ve haber tüketimi süreçleri gerekse salgın hastalıklara, korunma ve tedavi yöntemlerine atfedilen anlamlar ancak toplumsal bağlamlarında anlamlıdır. Öyleyse, COVID-19’a dair içerikleri değerlendirme ve yayma eylemlerinin Türkiyeli medya kullanıcıları açısından belirleyenleri nelerdir? Bu belirleyenler ortak noktalar içerse de başka ulusal bağlamlarda benzer süreçleri yaşayan kullanıcılar için aynı olmayacaktır. COVID-19 salgınında Türkiye’de bu belirleyenler birbiriyle nasıl etkileşmekte, kullanıcıların bilgi işleme ve karar verme mekanizmalarını nasıl şekillendirmektedir? Kullanıcılar bilginin doğru veya yanlışlığına nasıl karar vermektedirler? Bu kararı verdikten sonra nasıl bir davranış sergilemekte ve davranışlarına hangi anlamları atfetmektedirler? Sosyal medya kullanıcıları yanlış bilgiyi çoğu zaman yanlış olduğunun farkında olmadan dolaşıma sokuyor.
Araştırmalar, COVID-19 süresince en çok yaygınlaşan içeriklerin doğru bilgileri yanlış bilgilerle bir arada barındıran karma içerikler olduğunu tespit etmekte.
O halde yanlış ya da doğru oluşundan bağımsız olarak COVID-19 salgını sırasında hangi tip içeriklerin daha fazla paylaşıma girdiğini, kullanıcıların paylaştıkları bu içerikleri kimlerle, hangi platformlardan, ne amaçlarla paylaştıklarını kendi perspektiflerinden anlamak yanlış bilgiyle mücadelede başlangıç noktası olmalı. İnfodemilab buradan yola çıkıyor.
Yürütücülüğünü üstlendiğiniz İnfodemilab projesinde ekibinizde kimler var? Proje kapsamında hedefleriniz nelerdir?
İnfodemilab projesi, Tübitak 1001 “Covid-19 ve Toplum: Salgının Sosyal, Beşeri ve Ekonomik Etkileri, Sorunlar ve Çözümler” çağrısı kapsamında desteklendi. Araştırmanın yürütüldüğü kurum, öğretim üyesi olduğum Kadir Has Üniversitesi. Ekipte yüksek lisans öğrencileri olan bursiyerlerimiz var ve Üniversitemizin AR-GE ofisi de projenin her adımında yanımızda. Araştırmanın anket ve medya günlükleri aşamalarını yürütmek için profesyonel bir araştırma şirketinden destek alıyoruz.
İnfodemilab projesinde araştırmanızı hangi tekniklerle yürüteceksiniz?
Nitel ve nicel tekniklerin bir arada kullanıldığı karma bir yöntemsel alet çantamız var. Karma araştırma yöntemi, anket, derinlemesine görüşme, medya günlükleri ve katılımcı gözlem gibi farklı tekniklerle olguların daha bütünsel bir çerçevede görülmesini ve tek yönteme dayalı sınırlılıkların aşılmasını kolaylaştırıyor. Şu anda anket çalışmamızla birlikte katılımcı gözlem çalışmamız devam ediyor. Sonrasında sosyal medya kullanıcılarının bir hafta boyunca etkileşimlerini not edecekleri günlük çalışması ve bu etkileşimleri derinlemesine anlamaya gayret edeceğimiz mülakatlar olacak. Araştırmanın detaylarını ve güncel bilgileri web sitemizden ve İnfodemilab sosyal medya hesaplarımızdan paylaşıyoruz.
Sivil toplumun pandemi sürecindeki çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Salgına hepimiz hazırlıksız yakalandık. Sivil toplum çalışmaları da kökten etkilendi elbette. Mesafe tedbirleriyle yüz yüze toplantıların yapılamıyor olması, daha da önemlisi bireyle kamusallık arasında ilişki kurma rolünün pandemi bağlamında dönüşme zorunluluğu sivil toplum kuruluşlarınca yapılan çalışmaları zorlayan faktörler. Fakat çok katmanlı bu derin krizi en yoğun hisseden kesimlere ulaşmada sivil toplumun etkin rolü tartışılmaz. Diğer yandan, çevrimiçi buluşmalar ve etkinliklerle yeni örgütlenme mekanizmalarının ortaya çıktığını biliyoruz. Bu mekanizmaları verimli bir şekilde kullanmak, buradan oluşacak yolları zorlamak önemli.
Sivil toplum kuruluşları İnfodemilab projesi kapsamında nasıl bir rol oynayabilir ve infodemi ile mücadele kapsamında neler yapmalı?
İnfodemilab sağlık konulu yanlış bilginin yayılımında medya kullanıcılarının rolünü toplumsal bağlamları içerisinde anlamlandırmayı hedefleyen bir araştırma projesi. Fakat akademik çıktılar tek hedefimiz değil. Projenin çok önemsediğimiz bir ayağı da resmi kurumlardan, medyaya, kullanıcılardan, sosyal medya platformlarına ve sivil toplum kuruluşlarına farklı aktör ve kesimlere yönelik önleyici faaliyet önerileri geliştirmek. Bağlamsal, derinlikli ve kullanıcıların anlam dünyalarını merkeze alarak oluşturacağımız veri seti üzerinden bu faaliyet önerilerini geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.
Koranavirüsü salgının görüldüğü bu dönemde medya infodemi ile mücadelede nasıl bir sınav verdi? Gazetecilere bu proje kapsamında bir çağrınız var mı?
Türkiye’de medya pek çok yapısal sorunla örülü bir ekosistem. Bugüne has sorunların tarihsel kökleri derinlerde. Böyle bir ekosistemde hali hazırda var olan handikapların, en temelde medya, siyaset, sermaye sarmalının pandemi esnasında ortadan kalkmasını beklemiyoruz elbette. Mezenformasyon sadece sosyal medyanın meselesi değil. Türkiye’de birincil haber alma kaynağı hala televizyon. Geleneksel mecralar gündemi kurmaya devam ediyor bir yerde. Hem geleneksel medyanın hem internet mecralarının medya, siyaset, sermaye sarmalında habercilik açısından bir mengenede olduğu, gazeteciliğin bu mengenede içinin boşaldığı, alternatif alanların ve pratiklerin türlü şekillerde görünmez kılınmaya çalışıldığı bir dönem bu. Ben bir haber tüketicisi olarak habercilerden pandemiden en çok etkilenen ve kendilerine ses açılmayan, siyasetçilerin, medyanın, kamuoyunun gündemine gelmeyen kesimler ve hikayelere gazetecilik prensipleri çerçevesinde odaklanmalarını isterim. Çünkü bana göre, koronavirüsün sınıf, ırk, cinsiyet tanımadığı söylemi pandemi döneminin en yakıcı mezenformatif içeriklerinden birisi.
Bizi Takip Edin