Mülteciler için Yaşamın Her Alanında “Elverişli Ortam” Hazırlanmalıdır!
İzmir'de Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed Saleh Ali, Türkiye’de mültecilerin entegrasyon ve sosyal uyum sürecinin güçlendirilmesi için yerel yönetimler, kamu kurumları, özel sektör, medya ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düştüğünü belirterek, “Mültecilerin bu ülkede misafir olarak değil kalıcı birer “birey” olarak yaşamlarını devam ettirme motivasyonlarına sahip olduğunu düşünüyoruz.” Dedi.
Türkiye’de Suriyeli mülteciler tarafından kurulan ilk öz örgütlenmelerden biri olarak İzmir’de Suriyeli Mülteciler Derneği’ni yakından tanıyabilir miyiz?
İzmir’de Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği, göç dalgasının ilk yıllarında 2013 yılında İzmir’de Suriyeli mültecilerin katılımları ile kurulmuştur. Biz öz örgütlenme olarak kendimizi tanımlamaktayız. Dernek, kuruluş tüzüğünde, ilke ve beyanlarında da ifade edildiği üzere, mültecilerin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi alanın her kademesinde eşit ve etkin olarak yer aldığı bir toplum oluşturmak hedefi çerçevesinde hak temelli yaklaşım ile çalışmaktadır. Derneğimiz kurulduğu günden itibaren yerel, ulusal ve uluslararası paydaşların katkısı ile özellikle Suriye’den gelen mülteciler ile doğrudan ilgilenmiş, mültecilerin kent yaşamında karşılaşmış oldukları sorunlara yönelik danışma, destek ve mültecilerin irtibat noktası olarak gönüllü hizmet vermiştir ve vermeye devam etmektedir. Özellikle, İzmir’de bulunan dernek merkezinde Suriyeli mülteci kadın ve çocuklar ile sosyal uyum programları yürütülmekte, çocuk ve kadınların toplumsal hayata katılım, istihdam olanaklarını geliştirmek, çocukların eğitime erişimlerini güçlendirmek, mültecilerin yerel ve ulusal düzeyde karar alma süreçlerine etkin katılımlarını güçlendirmek ve sosyal dahil etme modeli geliştirmek amacıyla çalışmalar gerçekleştirmektedir.
Dernek olarak faaliyetlerinizi hangi tematik alanlarda gerçekleştirmektesiniz?
Derneğimiz, genelde mülteciler özelde ise Suriyeli mülteci kadın ve çocuklar ile çalışmakta, kadınların toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirmekte ve onların mesleki eğitim yoluyla topluma kazandırılması için tematik çalışmalar gerçekleştirmektedir. Çocuklar ile eğitimin önündeki engelleri tespit ederek dil kursları, tamamlayıcı etkinlikler, sosyal ve kültürel uyum çalışmaları ile de mülteci çocukların temel haklara erişimlerini güçlendirici faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu çalışmaları İzmir’de Konak ilçesinde mülteci bireylerin yoğun olarak yaşadığı Basmane semtinde bulunan ve mülteci bireyler tarafından “mültecilerin evi” olarak ifade edilen dernek merkezimizde gerçekleştirmekteyiz. Mültecilerin sosyal uyumlarının mülteci kadın ve çocuklar ile değişebileceğine inandığımız için temelde hedef kitlemizi bu bireyler oluşturmaktadır. Derneğimiz, Suriyeli mülteciler ile birlikte hak temelli bir yaklaşım ile çalışmaktadır. Mevcut durum analizi, faaliyetler ve yapılacak çalışmalar mültecilerin katılımlarıyla belirlenmektedir. Spesifik olarak Suriyeli mülteci kadın ve çocuklar temel doğrudan yararlanıcı kesimdir. İzmir ilinde yaşayan ve temel haklara erişimleri yetersiz, risk altında olan mülteci kadınlar ile çocukların güçlendirilmesi amacıyla hedef kitlemizi bu kesim oluşturmaktadır. Mülteci kadınlar ile toplumsal ve ekonomik güçlendirme çalışmaları, mülteci çocuklar ile de eğitim ve sosyal uyum çalışmaları yürütülmektedir. Dernek olarak yerel ve ulusal düzeyde kurduğumuz paydaşlık ilişkileri ile uluslararası kurumların ayni ve nakdi yardımları çerçevesinde temel olarak Suriyeli mülteci çocuk ve kadınların güçlendirilmesi ile hak temelli faaliyetler gerçekleştirmekteyiz.
Pandemi, mültecileri hangi düzeyde ne derecede etkiledi? Bundan sonrasına yönelik düşünceleriniz nelerdir?
Küresel düzeyde büyük bir salgın ile karşı karşıya kalmaktayız. Pandemi ile birlikte bütün aktörlerin gündemleri ve ihtiyaçları değişmiş, yeni bir dünya düzenine doğru yol almaktayız. Mültecilerin de bu düzeyde çok yüksek derecede etkilendiklerini söyleyebiliriz.
Ne yazık ki diğer konularda da olduğu gibi eğitim, sağlık, istihdam, barınma, karar alma süreçlerine katılım gibi temel alanlarda temel haklara erişimlerinin sınırlı ve kısıtlı olması pandemi ile birlikte daha da gün yüzüne çıkmıştır. Var olan sorun alanları derinleşmiş, çok boyutlu bir hal almıştır.
Pandemi ile birlikte iş yerlerinin yüzde 80’i durduktan sonra Suriyeli mülteciler günlük yaşamaya çalışıyorlar. Haftalık ücretlerini alamadıkları için kira, elektrik, su faturası gibi birçok masrafları birikti. Hala işyerlerinin çoğu açılmadı. Suriyeli mülteciler çalışmaya başlayamadı. Su faturaları 4 ay ertelendi ancak şu an yüksek geldi. Mülteciler bu dönemde gıda maddeleri, çocuk bezi, süt, sağlık malzemesi, temizlik malzemesini temin edemiyor durumda. Kiralarımızı ödeyemedik. Bu süreçte hiçbir yerden yardım alamıyoruz. Sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi birer koli gıda dağıtımı yaptı ve de bazı dernekler küçük çaplı yardımlar dağıttı. Suriyeli mültecilerin bu süreçte desteklenmemesini önemli bir hak ihlali olarak değerlendiriyorum. Suriyeli mültecilerin pandemi sürecinde yaşadığı kayıpların giderilmesi gerekiyor. Pandemide neredeyse kimse mültecilerin yanında durmadı.
Mülteciler yalnız kaldı.
Pandemi, dezavantajlı grupları bire bir etkilemenin yanı sıra sivil toplum sektörünü de önemli derecede dönüşüme zorlamaktadır. Bu zorlamanın başında dijitalleşme çabaları gelmektedir. Burada mülteci alanında çalışan ve özellikle mültecilerin kurmuş oldukları öz örgütlenmelerinin dijitale uyum süreçlerini kolaylaştıracak ve sivil toplum odaklı kapasitelerinin pandemi ile birlikte belirginleşen ihtiyaçlara göre güçlendirmek için mekanizmaların ve çalışmaların ortaya koyulması gerekmektedir.
Yakın zamanda Heinrich Böll Stiftung desteği ile hayata geçireceğiniz “Tech4RefugeeWomen” projesi hakkında bilgi verir misiniz? Bu proje ile neyi amaçlamaktasınız ve hangi sorun alanına müdahale etmeyi planlamaktasınız?
Pandemi dayanışmasında yalnız bırakılan ve sivil toplum faaliyetlerinin ciddi bir şekilde kesintiye uğrama riski ile karşı karşıya kalan mülteci grupları özellikle mülteci kadınlar ile birlikte mevcut proje önerisi geliştirilmiştir. Pandemi ile birlikte birçok hak temelli örgütün çalışmaları durmuş ya da farklı bir şekil değiştirmiştir. Mülteci alanında çalışan kurumlar özellikle mültecilerin kendi kurmuş oldukları öz örgütlenmeler ne yazık ki bu süreçte olumsuz etkilenmiş varlıklarını devam ettirememe noktasına gelmiştir. COVID-19 dönemi öncesinde ‘nefret söylemi’ ile karşılaşan mülteciler, an itibariyle de sivil toplumun dayanışmasını kısmi olarak hissetmektedirler. Böylesi bir açmazı azaltmak, demokrasinin sürdürülebilirliği için toplumun her kesiminin katkı vermesini sağlamak için proje önerisi oluşturulmuştur. Hayata geçirmeyi düşündüğümüz projemizin kısa ve orta vadeli amaçları bulunmaktadır. Projenin birincil temel amacı; derneğin ve mülteci alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının farklı araçlar yoluyla kurumsal kapasitesini güçlendirerek COVID-19 döneminde ve sonrasında çalışma becerilerini artırmaktır. Projenin ikincil amacı ise, mültecilerin post corona döneminde ‘insan hakları’ alanında olası sorun alanlarını minimize etmeye dönüktür. Projenin hayata geçmesi halinde, ilk yılda beklenen etkileri temelde derneğin kapasite gelişmesini beklediğimiz alanlar – dijitalleşme, kaynak geliştirme, savunuculuk, gönüllülük gibi – için ilerleme kaydetmesini beklemekteyiz. Projenin kabul edilmesi halinde, ilk üç yılda sadece derneğin değil aynı zamanda çevrim içi dersler yoluyla mültecilik ve göç alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının gönüllülerinin ve profesyonelleri yukarıda bahsedilen alanlarda ve sürdürülebilirlik, toplumsal cinsiyet gibi alanlarda somut çıktılar üretmeye başlayacaklardır.
Tech4RefugeeWomen projesi kapsamında hangi faaliyetleri gerçekleştireceksiniz?
Proje kapsamında faaliyetlerin çoğunluğu dijital araçlar aracılığı ile gerçekleştirilecektir. Çalışma ile mülteci örgütleri ile mülteci kadınların dijital okuryazarlık kapasitelerinin de arttırılmasına katkıda bulunması sağlanması beklenmektedir. Genel olarak ifade etmek gerekirse proje kapsamında üç ana faaliyet gerçekleştirilecektir. Bu faaliyetlerden birincisi saha çalışması ve veri toplamadır. İzmir ve Ege Bölgesi’nde mültecilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde kadınlar özelinde COVID-19 döneminde insan hakları alanında yaşanan sorunlara yönelik olarak odak grup, anket ve birebir detaylı görüşmelerde açık uçlu sorular yoluyla gerçekleştirilerek ‘Mülteci Kadınların COVID-19 Döneminde İnsan Hakları Raporu 2020’ yayımlanacaktır. İkinci olarak dijital araçlar yolu ile on farklı tematik alanda kapasite geliştirme eğitimler 25 mülteci kadının katılımıyla gerçekleştirilecektir. Proje de yenilikçi bir yöntem olarak gördüğümüz bir diğer faaliyet ise online hackathon çalışmasıdır. Mülteci kadınlar ile kolaylaştırıcıların rehberliğinde sorunlara çözümler atölyesi gerçekleştirilecektir. Son faaliyet olarak ise hazırlanacak politika belgesinin yerel yönetimler başta olmak üzere kamu kurumlarına yönelik lobicilik ve savunuculuk faaliyetleri gerçekleştirilmesi sağlanacak, dijital savunuculuk yöntemi ile de kamuoyunda farkındalığın arttırılması sağlanacaktır. Projemiz 5 aylık süre içerisinde gerçekleştirilecektir.
Son olarak Türkiye’de mülteci politikalarının güçlendirilmesi için önerileriniz nelerdir?
Yerel yönetimler, kamu kurumları, özel sektör, medya ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. Öncelikli olarak mülteciler bu ülkede misafir olarak değil kalıcı birer “birey” olarak yaşamlarını devam ettirme motivasyonlarına sahiptir. Bu sebeple mülteciler için yaşamın her alanında “elverişli ortam” hazırlanmalıdır. Bu hazırlık süreci hak temelli insani kalkınma yaklaşımı çerçevesinde olmalı, mülteciler ile birlikte geliştirilmelidir.
Yerel yönetimler pandemi ile birlikte değişen ihtiyaçlara göre stratejik planlarını revize etmeli, eşitsizliklerin azaltılması noktasında mültecileri de kapsayan politikalar oluşturulmalıdır.
Ulusal göç politikasının hazırlanması hızlandırılmalı ve kapsayıcı bir yöntem ile harekete geçirilmelidir. Medyanın mültecilere yönelik önyargı ve ayrımcılık söylemleri yerine sosyal uyumu kolaylaştıracak ifadeler kullanmaları teşvik etmelidir. Mültecilerin insan haklarına saygı duyulup onurlu bir yaşam kurmalarına zemin hazırlanması, aidiyetine bakmaksızın zorla göç edenlerin mülteci olarak tanınmasına, geri göndermeme ilkesine mutlak uyulması, insan ticaretini engellenmesi ve bu suçlar için ağır yaptırımlar öngören yasal düzenlemeler yapılması, mültecilerin sosyal hayata adapte olmasının sağlanması, topluma entegre olmalarını sağlayarak vatandaş olabilmeleri için gerekli kolaylıkların sağlanması, mültecilere çalışma izni verilerek mesleki yeteneklerini geliştirmelerine imkân sağlanması, ayrıca kayıt dışı çalıştırılmalarının önlenmesi, kayıp nesil çocukların oluşmasını engelleyecek eğitim ve sağlık konusunda politikaların geliştirilmesi, ayrımcı ve nefret barındıran söylemlerle etkin mücadele edilmesi ilkeleri yerine getirilmelidir.
Bizi Takip Edin