Tarımda Dijital Dönüşüm: Projeler Kadar Tüketici Tercihleri de Önemli
Türkiye’de dijital tarım projeleri üzerine konuştuğumuz Sabancı Üniversitesi öğretim görevlisi Zeynep Delen Nircan, fiziksel dünya ile dijital dünyanın gittikçe birbirine girdiğini vurgularken, ''Bu sürecin ne gibi yenilikler getireceğini bilmiyoruz ama iyi bir gelecek için yaratıcı fikirler kadar iyi etüd edilmiş, sebep ve olası sonuçları etraflıca düşünülmüş projeler ve kitlelerin yapacağı aklı başında tüketim tercihleri de bir o kadar önemli.'' diyor.
Merhaba sizi tanıyabilir miyiz?
2001 Boğaziçi Kimya Bölümü mezunuyum, 2007’de University of Massachusetts Amherst’te doktoramı tamamladım. Ancak, daha sonra yüksek eğitimin önemli kurumlarından biri olan Amherst College’da öğretim üyeliği yaparken eğitim ve demokrasiye dair farkındalığa erişebildim. 2009 yılında eğitimde bir alternatif oluşturma planıyla Türkiye’ye döndüm. Boğaziçi Üniversitesi ve 2018 yılından beri Sabancı Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ders vermeye, böylece akademik dünyanın içinde kalmaya ve bilimsel literatüre erişebilmeye devam ediyorum. Ancak klasik akademisyenlerin genelde takip etmek zorunda kaldıkları yolun dışına çıkıp önce sahayı ve insanları tanıyıp ve dinleyebildim. 2011-2018 arası Ege’de Atölye çatısı altında organize ettiğimiz zeytin temalı atölyelerde sadece kimya değil sosyal bilimler, mühendislik, sanat dahil tüm disiplinlerden, kültürlerden ve bakış açılarından insanlar bir araya geldi. Bu süreçte zeytin alanında en önemli ihtiyacın toplumsal bilinçlenme olduğunu fark ettim. Ekipten üç kimyacı işi daha da ilerletip dünyayı gezdik ve zeytin hakkında tüm öğrendiklerimizi kendi bakış açımızdan bir kitaba dönüştürdük. İngiliz Kraliyet Kimya Derneği tarafından 2017’de yayımlanan bu kitabın Türk okuyucuya uyarladığım Türkçesi de 2020 başında İş Bankası Kültür Yayınlarından çıktı. Zeytinlikten Sofraya Zeytinyağının Hikayesi isimli bu kitaba şu linkten ulaşabilirsiniz. Şunu belirtmeliyim ki bütün bu uğraş içerisinde en çok kendim öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Öğrencilerimize her zaman söylüyoruz, bilgi yazmadan öğrenilmiyor. Bu nedenle ben de Sarkaç dergisine yazı yazmaya devam ediyorum. Sivil Sayfalar’la buluşmamız da Dijital dönüşüm hakkında Bilim Akademisinin Sarkaç dergisine yazdığım şu yazı sayesinde oldu.
Dijital dönüşüm ne demek?
Türkiye’de teknolojiyi bol bol kullanıyoruz ama bu kullanımın altında sağlam bir temel bilim altyapısı olduğunu söylemek zor. Kişisel fikrim bunun bir sebebinin temel bilimlerde kullanılan dillerin günlük hayatta kullanılandan çok farklı olması. Bilim, esasında yüzyıllardır süregelen bir tartışma demek. Bu konuda çok güzel bir anlatım için şu linkteki kitabı tavsiye ederim. Bu tartışmaya katılabilmek için önce tartışanların konuştuğu dili öğrenmek gerekiyor. Tartışmanın yönü ve dili sabit değil, tartışanların bakış açıları, ilgilendikleri konular, kültürleri ve anadilleriyle birlikte ve zamanla değişiyor. Temel bilimlerde güçlü olmayan toplumlar genelde bu tartışmada pasif kalıyorlar, çünkü enerji ve zamanın büyük bir kısmı yabancı terimleri kendi yaşam koşullarında anlamlandırılmaya harcanıyor. Örneğin günlük hayatta alışık olduğumuz dijital kelimesi Batı medeniyetinin günlük hayatta kendini bildi bileli kullandığı “digit” kelimesinden geliyor. Digit, Latincede işaret parmağı, ya da parmak, İngilizce ve Fransızca’da 0’dan 9’a kadar tam sayı anlamına geliyor. Ortalama bir Avrupalı, dijital kelimesiyle ilk kez karşılaştığında belki de bebekken öğrendiği bir kavramı (sayıları) düşünüyor. Halbuki bu kelime bana sanırım onlu yaşlarda tanıştığım Casio saatleri çağrıştırıyor. Kavramı, saatten ayırıp tarımla özdeşleştirmek ve akıcı olarak kullanabilmeye başlamak ekstra bir çaba gerektiriyor. Bilimsel dil böyle örneklerle dolu. Dolayısıyla TÜBA’nın Bilim Terimleri sözlüğünü, bilimsel terimleri Türkçe’de yaygın kullanılan dille ilişkilendirerek bu handikapı özellikle öğrenciler için azaltmaya yönelik değerli bir çaba olarak görüyorum.
Dijitalleştirme ya da TÜBA’nın önerdiği gibi “sayısallaştırma” beş duyularımızla algıladığımız dünyayı sayılara (1 ve 0 gibi) dönüştürmek anlamına geliyor. Bilgisayarlarımız da (computer) bu sayılarla işlem yapabilmemizi (compute) sağlıyor. Dört işlemi keşfetmenin, atalarımız için altışarlı dizilmiş 4 sıra eşeği saymayı nasıl kolaylaştırdığını düşünün. Dijitalleşme de bunun gibi, keşfettiğimiz yeni bir araç. Bu araçla neler yapacağımız, ortaya çıkaracağımız yeni teknolojilerin nerelere evrileceğini zamanla göreceğiz.
Tarımda teknolojinin kullanılmasındaki asıl amaç nedir?
En sık duyduğum gönülden iyi dilek, herhalde sağlıklı uzun bir ömürdür. Tarımda teknolojinin kullanılmasındaki asıl amaç da bence bu: Daha sağlıklı ve uzun bir ömür için iyi beslenmek zorundayız. Dünyada yaşayan neredeyse 8 milyar insan var, herkesin iyi beslenebilmesi için bol miktarda, kaliteli gıda gerekiyor. Endüstriyel tarımın da amacı buydu. Bu çabanın sürdürülebilir olması gerektiği konusu ise nedense aklımıza yeni dank etti. Nesiller boyu uzun ve sağlıklı bir ömür istiyorsak, yaşamımızı mümkün kılan doğayı çok iyi tanımalı onunla birlikte çalışabilmeliyiz. Toprağın, ürünün veya kendi bedenlerimizi iyi tanımalı, ihtiyaçları tam anlamıyla tespit edebilmeli, eksiği el yordamıyla değil adeta hassas tartıyla ölçerek tam dozunda, doğru yerden doğru yere aktarabilmeliyiz. Bunu nasıl yaparız? Aklımızı kullanarak yaparsak akıllı tarım yapmış oluruz. Yani hiçbir çözümün mutlak doğru olmadığını, hata ve eksiklerin çıkacağını bilerek; yapıcı eleştiriyi (kritik düşünceyi) elden bırakmayarak ve her daim çıkan sorunları çözmek için gerekli araştırma ve yaratıcılığı teşvik ve takdir ederek. Bu cümleyle bilimsel yöntemi de tarif etmiş olduk.
Akıllı tarım derken ne anlamalıyız?
Bilim Tarihinin babası George Sarton’un tarihin ilk bilim insanı dediği filozof Thales, MÖ 500’lü yıllarda Milet’te yaşayan çok dikkatli bir adam. Büyük matematikçi Thales herhalde yıllar süren doğa gözlemlerini sayılara dökerek not almıştır. Akıllı bir adam olduğuna şüphe yok, bir seferinde ertesi sezonun bölgenin bir numaralı tarım ürünü zeytin için çok bereketli olacağını öngörüyor, şimdiki Didim çevresi ve yakın Yunan adalarındaki tüm zeytinyağı işliklerini aylar öncesinden ucuz fiyattan tutuyor. Hasat dönemi geldiğinde ürün gerçekten de öyle bol oluyor ki herkes işliklere yığılıyor. Parayla işi olmayan filozofların isteseler zengin olabileceğini, Thales böylece herkese gösteriyor. Akıllı tarım denince benim aklıma bu hikaye geliyor.
Tarım 4.0. Nedir? Tarıma ne gibi yenilikler getirecek?
1700’lü yıllarda başlayan 1. Endüstri devrimi su ve buhar sayesinde ortaya çeşitli işler yapabilen makineler çıktı. Onu izleyen 2. Endüstri devrimiyle beraber işin içine elektrik girdi, kolay enerji kitlesel üretimi mümkün kıldı. 3. Endüstri devrimi ise elektronik ve bilgi işlemi getirdi, işler otomatikleşti. Şu anda yaşadığımız 4. Endüstri devrimi dünyanın seyrini yine kökünden değiştiriyor. Bu devrimin tarımla ilgili kısmına Tarım 4.0 deniyor. Fiziksel dünyada algıladığımız hemen her şey sayılara dönüştürülüp, işlenebilir hale geliyor. Böylece fiziksel dünya ile dijital dünya gittikçe birbirine giriyor. Bu sürecin ne gibi yenilikler getireceğini bilmiyoruz ama iyi bir gelecek için yaratıcı fikirler kadar iyi etüd edilmiş, sebep ve olası sonuçları etraflıca düşünülmüş projeler ve kitlelerin yapacağı aklı başında tüketim tercihleri de bir o kadar önemli.
Sayısız bilim insanı, irili ufaklı şirketler, örgütler ve özellikle girişimciler tarımda yeni teknolojiler, ara yüzler geliştirmeye, var olan teknolojileri farklı şekillerde denemeye ve iyileştirmeye çalışıyorlar. Nasıl değerlendirirsiniz?
Akıllı tarım için bugün kullanılan teknolojiler, gelecekte kullanılacakların ilkel prototipleri. Şu an itibariyle dünyada ve Türkiye’de kullanılan birçok yeni teknoloji var. Örneğin tarladaki toprağa ait verileri düzenli olarak toplayan sensörler, uydulardan veya uçaklardan çeşitli dalga boylarında görüntü toplayabilen kameralar, bu verileri işleyip hastalık, nem, hasat zamanı tespiti yapabilen ve çiftçiye uygun uyarı veya bilgi oluşturan algoritmalar, bunları çiftçiye tablet, cep telefonu gibi aletleri üzerinden ulaştıran akıllı platformlar, veri güvenliğini sağlayan sistemler, ürünün tüketiciye çabuk ve firarsız ulaşmasını sağlayan e-ticaret platformları gibi. Kök Project, Türkiye’de tarım ekosistemini hakkında iki bölümlük bir rapor yayımladı. Birinci raporda,Türkiye’de tarım alanında faaliyet gösteren devlet kurumları, sivil toplum, kooperatifler vb var. İkinci raporda ise aşağıdaki görselde gördüğünüz gibi düzinelerce özel şirket var, bunların yarısından çoğu start-up. E-ticaret, akıllı/hassas tarım, gelişmiş malzemeler, biyoteknoloji, finansman, danışmanlık, yatırım alanları girişimciler için cazip konular.
Türkiye’de tarım ve gıda sektöründe üreticilerden politikacılara dijital dönüşüme bakış nasıl?
Türkiye’de dijital tarım projeleri uygulanmaya başladı ve dönüşümün hızla yayılacağını tahmin etmek zor değil. 2020’yi Tarımda Dijitalleşme Yılı ilan eden Tarım ve Orman Bakanlığı uydu verilerini coğrafi bilgi sistemlerine entegre ederek tüm ülkedeki tarım parsellerini belirlemiş durumda. Her bölgedeki toprak tipleri, ekilen ürünler, hayvan doğumları ve ölümleri gibi bilgiler bu haritalara işleniyor. 2019 yılında açılan e-çiftçi portalı sayesinde üreticiler, işletmelerine ait kayıtlı tüm bilgilere cep telefonlarından erişebiliyorlar ve işlem yapabiliyorlar. Yine bakanlık tarafından oluşturulan Dijital Tarım Pazarınında (DİTAP) gittikçe daha yaygın bir şekilde üretici ve tüketicileri online platfomlarda buluşturması hedefleniyor.
Bu konuda sohbet ettiğim zeytinyağı üreticileri arasında ise dijitalleşme henüz gücü olanların denediği bir lüks olarak algılanıyor diyebilirim. Kırsal kesimde çalışanların alışkanlıklarını kolay kolay bırakmamaları, ekipmanların pahalı olması ve bunların güvenliğini sağlamanın zorluğu gibi bir takım kaygılar öne çıkıyor. Bir de elbette veri güvenliği konusu var. Kişisel özgürlükler tehlikeye girecek mi ve/ya milli stratejik bilgiler korunabilecek mi?
Avrupa komisyonu, Türkiye dahil Avrupa geneline dijitalleşme için muazzam bir maddi kaynak akıtıyor. Bu kaynağın bir kısmı bu tür kaygıları giderecek yeni teknoloji geliştirmek için ama önemli bir kısmı da var olan teknoloji, bilgi ve deneyimleri paylaşıp yaygınlaştırabilecek networkler oluşturmak için.
Gerçekten bu kadar teknolojik gelişmeye ihtiyaç var mıdır? Neden?
Bu kadar teknolojik gelişmeye ihtiyaç var mı sorusu oldukça derin felsefi ve etik tartışmaları beraberinde getiriyor. Bu yazıyı okuduğunuz cep telefonuna ihtiyaç var mı? Tartışılır. Ama dünyada 5 milyarın üzerinde insan, elinden düşüremediğine göre “gerek yoktu, keşke olmasaydı” demenin de bir manası yok. Teknolojik gelişme illa ki olacak bu gelişmenin ne yönde olacağı, bunları yaratan ve kullanan bizlerin toplu tercihlerine bağlı.
Tarımda dijitalleşme yapma ihtiyacı neden bu kadar önemlidir?
Teknolojinin ardında temel bilim olduğunu onun da ardında merak olduğunu unutmamak gerek. Temel bilimin lokomotifi olan merak olmasa medeniyet diye bir şeyden söz edemezdik. Canlıların evrimi gibi yaşam tarzımız da evrimleşiyor. Bu değişimin bazen hızından, bazen beklenmedik sonuçlarından şikayetçi oluyoruz ama zaman sadece tek yönde ilerliyor, geri dönüş veya duraklama söz konusu değil. Her birimizin işlerin şu noktadan ileri nasıl gideceği konusunda yapabileceğimiz zerre kadar da olsa bir etki var. O da yeni fikirlerimiz, beğendiğimiz fikirlere katkımız ve en önemlisi bilinçli olarak yapacağımız tüketim tercihlerimiz. Maalesef bilinçlenmek bir iki yazı okumakla hemen olmuyor, evrensel eğitime erişim, erişilebilir ve güvenilir bilgi kaynakları, güvenlik, özgürlük, sağlık ve hatta boş zaman lazım. Bunları sağlayabilmek için işini severek ve iyi yapan insanlardan oluşan ekipler kurabilmek, kültürel ya da disipliner farklılıkları aşıp sağlıklı iletişim kurabilmek, hep birlikte iyi hissederek çalışabilmek gerekiyor diye düşünüyorum. Sivil toplumu, bu esneklikte platformlar oluşturabildiği için çok değerli buluyorum. Emek veren herkese selam ve teşekkürlerimi iletiyorum.
Bizi Takip Edin