‘Başka Bir Gezegen Yok’
Instagram hesabından az atıklı, sürdürülebilir ve plastiksiz yaşam üzerine önerilerde bulunan Nil Ormanlı Balpınar ile özellikle gençlerin doğal varlıkların korunması, doğa dostu tüketim alışkanlıkları, atık yönetimi gibi konularda farkındalık geliştirmeleri ve “sıfır atık” yaklaşımını tanımaları konularını konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba öncelikle. Ben Nil Ormanlı Balpınar. 1990, İstanbul doğumluyum. Aslında bir yayınevinde editör olarak çalışıyorum ama Nil Kıyısı isimli Instagram hesabımda az atıklı, sürdürülebilir ve plastiksiz yaşam üzerine önerilerde bulunuyorum.
‘Başka Bir Gezegen Yok’ adlı bir kitap yayınladınız, sosyal medyada aktifsiniz, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Benim için yeni bir şeyler öğrenmek çok önemli, “doğru” bilginin peşinden gitmeye çok önem veriyorum. Ama bunu kıymetli kılan bilgiyi başkalarıyla paylaşmak. Hesabımı da bu yüzden açmıştım zaten, kitap da yine bu fikir temelinde doğdu. O yüzden edindiğim bilgileri başkalarına aktarmak, onlardan yeni bir şeyler öğrenmek, bunları biriktirmek ve birlikte çoğaltmak çok önemli. Kendimde de bu misyonu görüyorum.
Siz çevre bilincini nasıl edindiniz? Bu farkındalık seviyesine nasıl ulaştınız? Çocuklara ve gençlere sizin deneyimleriniz çerçevesinde sizce nasıl bir eğitim verilmeli?
İki senedir ekolojik bir yaşam sürüyorum, doğaya olan etkimi olabildiğince azaltmaya çalışıyorum. Ondan önce de doğayla bir bağım olduğunu hissediyordum ama hayat tarzı olarak benimsememiştim. Muslukları açık bırakmayalım, odadan çıkarken ışıkları kapatalım, gereksiz plastik kullanmayalım, tadındaydı. Gerçek farkındalığım ise bir file çanta edinmemle başladı. Doğaya zarar veren ürünlerin alternatifleri olduğu görünce daha fazla araştırmaya, kendi atıklarımı ve alışkanlıklarımı incelemeye başladım ve yavaş yavaş bu değişimleri hayatıma uyarladım.
Çocuklar ve gençler gezegenimizin geleceği için çok önemli. Hem bizim yaptıklarımız (olumlu ve/veya olumsuz) hem de onlara aktardıklarımız geleceğimizi belirleyecek. O yüzden ekoloji temelli bir eğitim ne kadar erken başlarsa o kadar iyi. Okullarda birtakım çalışmalar var fakat bence acilen müfredata da eklenmeli ve ders olarak okutulmalı. Her zaman dediğim gibi, bu hayat tarzını benimsememiz gerekiyor ve birtakım şeyler zorunlu olmadan önce kendimizi alıştırmalı ve gündelik yaşantımızı ona göre yeniden düzenlemeliyiz.
Plastiksiz, az atıklı ve sürdürülebilir bir yaşama doğru bir hayat için, bireyler ve STK’lar ne yapmalı? Türkiye’de STK’ları sürdürülebilir bir yaşama katkıları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle “Bir kişiden ne olacak ki…” bakış açısından kurtulmalıyız, bu en önemli adım bence. Bir kişi, bir başka kişiyi etkiler; o da bir başka kişiyi – böylece talepler çoğalır, buna göre adımlar atılmaya başlar. Kendimizi küçümsememeliyiz, biz birey olarak çok değerliyiz, isteklerimiz de öyle. Önce işe kendimizden başlamalı, daha sonra konuyla ilgili STK’ları, dernekleri, kolektifleri ve diğer oluşumları araştırıp onlarla birlikte çalışmalıyız.
Türkiye’de birbirinden güzel işler yapan bir sürü oluşum var. Daha güzel işler yapabilmeleri için onlara gönüllü olarak destek vermeli, biraz da biz elimizi taşın altına sokmalıyız.
Kitabınızdaki en önemli tavsiyelerinizden biri, “Bir gecede kimse değişemez, bunun bilincinde olup hareket edin. Acele etmek yerine benimseyin”. Bu bilince ulaşmanın ve yavaş yavaş hayatımızı değiştirmenin aşamalarını bize özetler misiniz? Nasıl bir yol izlenmeli?
Çünkü bu bir moda değil, gelip geçici bir şey değil. Bu yüzden eğer acele edip farkındalığımızı tam olarak oluşturmadan bu işe kalkarsak bir süre sonra yaptığımız her eylem bize zor gelmeye başlar, üşeniriz ve bırakırız. Bu her konuda böyle. O yüzden bebek adımlarıyla ilerlemek çok önemli. Atmamız gereken ilk adım, alışkanlıklarımızın ve hayat tarzımızın farkına varmak olmalı. Bir hafta boyunca çöp kovanızı inceleyebilirsiniz mesela. Hangi tarz atıklarınız daha fazla? Beslenme alışkanlıklarınız nasıl? Arabanız var mı, hangi ulaşım aracını tercih ediyorsunuz? Evinizde kaç tane elektronik alet var? Alışverişinizi nereden yapıyorsunuz? Yılda kaç tane kıyafet alıyorsunuz?
Bu soruları kendimize sorarak başlamalı ve yanıtlara göre doğa dostu alternatifler ve çözümler bulmaya çalışmalıyız. Ama dediğim gibi, bir anda hepsine birden yetişmeye çalışırsanız yorulursunuz. Zamana yayın, benimseyin ve bu hayat tarzını sevin 🙂
Size göre kuşaklar arasında çevre bilinci açısından bir fark var mı? Son günlerin trend tabiri ile Z kuşağı ekolojk konularda daha bilinçli olabilir mi?
Gözlemlerime göre Z kuşağını ikna etmek, anne babalarımızı ikna etmekten daha kolay. 🙂 Çünkü ebeveynlerimiz zamanında zaten bizim şu an istediğimiz, ulaşmaya çalıştığımız yaşam tarzını sürmüşler. Daha sonra her şeyin “kolayına” alışınca nedense geçmişlerini unutmuşlar ve şimdi de geriye dönüşte zorlanıyorlar. Annemi çamaşır suyundan vazgeçirene kadar neler çektim, bir bilseniz 🙂
En temel seviyede bu konularda bilgi ve farkındalık seviyesine sahip olmayan birine ne önerirsiniz? Neyi bilmeli? Bu öğrendiği bilgi ile hareket geçmesini nasıl sağlamalı?
Öncelikle doğada vakit geçirmesini öneririm. Doğayı tanımasını, sesini dinlemesini, o muhteşem döngüyü fark etmesini öneririm. Gidip bakalım, doğanın içinde çöp diye bir şey var mı? Çöp, insan icadıdır. Ama doğada her şey, bir diğer şeye hizmet eder. O yüzden muhteşem döngü diyorum işte, her şey birbirini mükemmel bir şekilde tamamlıyor. Bunun anlamak insanda büyük bir farkındalık yaratıyor bence. Doğayı tanımadan ona yardım edemeyiz.
Bu arada doğadan kastım illa ormanlar, denizler değil. Bunu anlatırken aklıma Yuva Derneği’nin Ekolojik Okur Yazarlık Eğitimi’nde yaptığımız bir etkinlik geldi: Dışarı Çık! Gruplar halinde dışarı çıkıp etraftaki canlıları gözlemledik. Hangi ağaç, kuş, böcek, çiçek türleri var? Arı var mı, varsa hangi çiçeklere konuyor? Bunları not edip aralarında bağlantılar kurmaya çalıştık.
Normalde evden dışarı çıktığımızda varacağımız yere odaklanır, etrafımızdaki diğer canlıların farkında olmadan yürüyüp gideriz. Ama aslında biz fark etmesek de etrafımızda bir sürü canlı ve bir ekosistem var. Her ne kadar şu an her yer beton yığını olsa da doğa kendini bir şekilde buluyor. Evinizin önündeki o küçük yeşillik de doğa, sabah duyduğunuz martı sesleri de. Sabah uyanınca balkona çıkın ve sakince etrafı dinleyin, kaç farklı kuş cıvıltısı duyuyorsunuz? Ayırt edebiliyor musunuz? Görünce korktuğumuz ve öldürmeye çalıştığımız örümceğin bile orada olmasının bir sebebi var.
Bunlar hep insanda farkındalık yaratan şeyler. O yüzden bir parçası olmak istediğimiz şeyi iyice tanımalı ve kulak vermeliyiz. Gerisi geliyor zaten.
Bizi Takip Edin