Türkiye’de Kömür Madenciliği Araştırması…
“Kalkınma Talebiyle Temiz Çevre İsteği Arasında Çelişki Beliriyor”
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği tarafından Zonguldak’ta yapılan Türkiye’de Kömür Madenciliği araştırmasının bulgularını değerlendiren Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden araştırma görevlisi Bahattin Cizreli, “Şehrin iktisadi kalkınma talebiyle temiz çevre istenci arasında bir çelişki belirmektedir” diyor.
Derneğinizden söz eder misiniz?
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği 2018 yılının başında o dönem Çevre Mühendisleri Odası Başkanı olan Dr. Baran Bozoğlu başkanlığında Ankara’da kuruldu. Derneğimiz bünyesinde çevre mühendisliği, sosyoloji, hukuk gibi farklı uzmanlık alanlarında üyeler bulunmakta. Derneğin kuruluş amaçları iklim değişikliği ve çevre sorunları hakkında kamuoyunda farkındalık yaratmak, somut projeler aracılığıyla çevresel ve toplumsal problemleri tespit etmek ve bu problemlere uygulanabilir çözüm önerileri aramak. İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği geniş bir üye sayısına sahip olmak yerine alanında uzman kimselerle çözüm odaklı araştırmalar yapmayı amaçlıyor.
Almanya’da, iklime zararlı kömür enerjisinden en geç 2038 yılına kadar çıkmayı öngören yasa tasarısı Federal Meclis’te kabul edildi. Tasarıya göre kömürden enerji kazanımı, 2020 yılından itibaren adım adım azaltılacak ve en geç 2038’de tüm kömürlü termik santraller kapanmış olacak.
Türkiye’de böyle bir gündem var mı? Bu araştırmayı yapmaya neden gereksinim duydunuz?
Avrupa’da çevre mücadeleleri sonucunda kömür vb. fosil yakıtların dışında alternatif enerji ve ekonomi politikalarına yönelik ciddi tartışmalar, araştırmalar var. İngiltere, Avusturya ve Danimarka gibi gelişmiş ülkeler kömür vb. fosil yakıtları yakın gelecekte terk etmeye yönelik planlar yapıyor. Bu planlamanın amacı fosil yakıtlara dayanan mevcut durum dönüşümünün en az zararla atlatılması. Biz şu soruyu sorduk: Bu gündem Türkiye’de de oluşursa acaba hem ekonomik hem de kültürel olarak kömüre bağımlı yerleşim alanlarımız buna hazır mı? Kömür Ötesi Avrupa Hareketi için bir ufak çapta araştırma projesi hazırladık. Örnek şehir olarak Zonguldak’ı seçmiştik. Temel amacımız algıyı ölçmekti. Zonguldak’ta madencilik faaliyetleri ile kentin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatı arasında sıkı bir ilişki bulunuyor. Zaten Zonguldak’ta da 1990’dan bu yana kömür üretimi kademeli olarak düşmüştü. Bunun sebebi kömür çıkarma maliyetlerinin artması ve küresel rekabet nedeniyle ülkeye ucuz ithal kömür girmesiydi. Yani şehir bahsini ettiğimiz tartışmadan bağımsız biçimde son 30 yılda ciddi bir dönüşüm yaşıyordu.
Bizim araştırmada temel amacımız Zonguldak’a bir yol göstermek değildi. Böyle bir hedefe elbette yerel resmi otoriteler ve şehrin sivil toplum kuruluşları ulaşabilir. Biz alanımız gereği kömür madenciliğinin muhtemel tasfiyesi karşısında şehir kamuoyunun hazırlıklı olup olmadığını görmek, özetle bir tablo ortaya koymak istedik. Son kertede bazı analiz sonuçlarına ulaştık ve bunları raporda detaylandıracağız. Ama diyebilirim ki değerlendirme bağımsızlığı ilkesine sadık kaldık ve görüştüğümüz aktörlerin görüşlerini hem açıklamamızda belirttik hem de Ağustos sonunda kamuoyuyla paylaşacağımız rapora yansıtacağız.
Araştırmalarınız sonucunda Türkiye hem ekonomik hem de kültürel olarak buna ne kadar hazır peki?
Araştırmayı yürütenler olarak ben ve arkadaşım Alkan Üstün sosyoloji alanından. Türkiye’nin geneli hakkında size uzmanlığa dayalı bilgi sunamayabiliriz. Bu konuda çevre mühendisleri özellikle Baran Bey daha detaylı bilgiye sahiptir. Ama kendi araştırmamız süresince edindiğimiz bilgilere dayanarak Türkiye’nin bu meselede kafasının karışık olduğunu söyleyebilirim. Fosil yakıta dayalı her türden işleyim çevre kirliliğine sebep oluyor. Türkiye’de kömür en çok termik santrallerde, ev içi ısınmada ve demir-çelik sanayinde kullanılıyor. Termik santrallerin neden olduğu hava kirliliğinden tüm yerleşimciler şikayetçi ama termik santrallerin sağladığı istihdamdan da memnunlar. Sürdürülebilir kalkınma anlayışının hem özel sektör hem de devlet tarafından tam anlamıyla benimsenmesi gerekiyor ki toplum çevre-istihdam çelişkisinde kalmasın. Diğer bir kafa karışıklığı meselesi dışa bağımlılık ile ilgili. Gereken hammaddeyi ithal etmek hem daha kolay hem de daha ucuz. Kömürün yurt içinde daha uygun biçimde çıkartılması için mekanizasyon gerekiyor. Bunun için Türkiye Taş Kömürü Kurumu çabalıyor. Enerji Bakanlığı 2019 yılında milli kömür hedefini açıkladı. Ama diğer taraftan kömür ithalatı artıyor. Yani kömürden çıkış ülke için kolay gözükmüyor. Bu konuda bir strateji göremiyoruz.
Yaptığınız araştırma sonuçlarını bizimle paylaşır mısınız? Zonguldak araştırma sahası olarak belirlediğiniz bölgeydi, salgına rağmen nasıl yürüttünüz çalışmalarınızı?
Biz araştırmaya başladığımızda henüz COVİD-19 Türkiye’nin gündemindeki odak sorun değildi. Ocak ve Şubat aylarında Zonguldak hakkında ulaşabildiğimiz tüm rapor, makale ve tezleri okumaya çalıştık. Şubat ayının sonunda Zonguldak’a gittik ve orada 10 resmi kurum, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile görüştük. Sonrasında Ankara’da ve online 5 görüşme daha gerçekleştirdik. Daha fazlasını hedefliyorduk. Görüştüklerimiz arasında çok önemli isimler var. Yine de salgın olmasaydı daha iyi olurdu diyebilirim.
Görüşmelerde aktörlere şu soruları yönelttik:
- Zonguldak’ın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatının belirlenmesinde madenciliğin rolü geçmişte neydi?
- Günümüzde Zonguldak nasıl bir kent görünümündedir?
- Kenti gelecekte neler beklemektedir? Kömür dışı alternatif alanlar var mıdır?
Peki nasıl cevaplar aldınız? Şehir halkı ekonomik anlamda kömür madenciliğinin bitmesi ihtimaline nasıl bakıyor?
Zonguldaklıların geçmişe derin bir özlem duyduklarını ifade ederek başlayayım. Şehrin güçlü bir belleği ve bu bellek ile oluşan kimliği var. Bizlere sürekli olarak Zonguldak’ın pek çok alanda Türkiye’de ilk olduğu, Türkiye’nin kalkınma merkezi, deyim yerinde ise “Türkiye’nin Almanya’sı” olduğu söylendi. Özellikle Altmışlarda madencilik faaliyetiyle birlikte uygulanan sosyal devler politikaları şehre yüksek bir refah sağlamış. İyi çalışma koşulları madenciliği çekici bir meslek haline getirmiş. 1980’lerde işçi sayısı ve şehir nüfusu yüksek oranları görmüş. Zonguldaklılar geçmiş dönemlere özlem duymakta, Zonguldak’ın yeniden eski günlerine dönmesini istemektedir.
Ne var ki 1990 sonrası başka bir dünyaya adım atıldı ve şehir de bundan etkilendi. Şehir bugün eski ekonomik gücünden çok uzakta. Maden sektöründe çalışan sayısı kamu ve özel sektörler birlikte on bin civarındadır. 1990’lardan itibaren özelleştirmeler, rödovans sistemi, küresel çapta kömürün değerindeki düşüş ve ucuz ithal kömürün ülkeye girişi ile madencilik sektörü kan kaybetti. Bu durum artan işsizlik, ekonomik küçülme, dış göçü beraberinde getirdi. Ekonomideki daralma kentin sosyal hayatını da olumsuz yönde etkiledi. Şehir sakinleri eski günleri anarak bugün Zonguldak’a vefasızlık yapıldığını düşünüyor.
Zonguldaklı geleceğe baktığında ise umudu ve kaygıyı bir arada yaşıyor. Şehrin sakinleri bir taraftan eski güzel günlere dönmenin umudunu taşımakta ancak diğer taraftan hayalet şehir olmanın kaygısını dillendiriyor. Madencilik şehir sakinleri tarafından ulusal açıdan stratejik önemde görülmekte. Bundan vazgeçilmesini mümkün görmüyor. Madencilik dışında sanayi olanakları olarak taş, toprak ve seramik sektörü, Filyos Vadisi Projesi, madencilik yan ürünleri sanayisi ve lojistik üssü projesi öne çıktı. Tarım ve turizm konusunda şehirde iki farklı değerlendirme söz konusu. Tarımı bir imkân olarak değerlendiren Zonguldaklılar topraksız modern seracılık, mandacılık, deniz salyangozu yetiştiriciliği, kestane, çilek, ceviz yetiştiriciliği, bahçeciliğin geliştirilmesini önermekte. Tarımsal verimliliğin kent için yeterli olmadığını düşünenler ise üretimin arazi yapısı nedeniyle sınırlı olduğunu, dış göçler sebebiyle yeterli iş gücünün olmadığını ve iç pazara yönelik kısıtlı bir üretimin var olduğunu vurgulamıştı. Yine bir taraf turizmin bir kaynak olabileceğini düşünürken diğer taraf deniz turizmi için Zonguldak’ta sezonun kısa olduğunu, termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliği nedeniyle buraya kimsenin gelmeyeceğini düşünmekte. Genel olarak görüşmecilerin bunları aktardıklarını söyleyebiliriz.
Zonguldak’lıların bu görüşlerini siz nasıl değerlendirirsiniz?
Şunu da belirtmeliyim ki bizler bahsettiğim görüşmeler dışında 11 Temmuz 2020 tarihinde bir çalıştay düzenledik. Yine geniş bir katılımı hedefledik. Üniversiteden hocaların da katılımı oldu. Çalıştayda analizimize hazırlık yapabileceğimiz sorular sorduk. Tartışma açmak istedik. Sanırım bunu başardık o gün. İlk tespitimiz daha önce de vurguladığım gibi Zonguldaklının geçmişe duyduğu özlem oldu. Bunu değişen modernleşme paradigması çerçevesinde anlamaya çalıştık. 1990 öncesi doğumlu Zonguldak sakinleri altmışların sosyal refah devleti anlayışına dayalı modernleşme pratiğini ve bu pratikten miras kalan iktisadi ve kültürel kurumsallaşmayı tecrübe etmişler. Ancak 1990 sonrası esnek üretim ilişkileri ve tüketim kültürünün temel görüngüleri olduğu yeni bir modernleşme paradigması şehirde hakim olmaya başlamış ve şehrin eski sakinleri küreselleşme olarak da adlandırılan bu yeni paradigmayı benimsemiyorlar. Şehrin eski sakinleri kömür madenciliğini kent kimliğinin başat unsuru olarak görmek konusunda oldukça kararlı. Geçmiş dönemlerde iktisadi ve kültürel hayatın devlet tarafından planlanması, kentin devletten «talep eden» bir siyasal söyleme sahip olmasına neden olmuş. Geleceğe dair öngörülerini sorduğumuzda görüşmeciler, ekonomik ve kültürel hayatı canlandıracak esas öznenin merkezi otorite olduğunu söylemekte. Bu egemen söylem serbest piyasa anlayışına dayalı ekonomik ve kültürel önerilere şüpheyle yaklaşılmasına sebep oluyor.
Zonguldaklılar hem kömür madenciliği hem de termik santrallerin yarattığı istihdamı olumlu bulmakta ama diğer taraftan özellikle termik santrallerin neden olduğu hava kirliliği halk sağlığını olumsuz etkileniyor. Hava ve deniz kirliliği ekolojik olarak diğer canlıların da yaşam alanlarını tehdit ediyor. Bu bağlamda şehrin iktisadi kalkınma talebiyle temiz çevre istenci arasında bir çelişki beliriyor. Örneğin şehrin bir belediyesi baca filtresi olmayan termik santrallerin kapanmasını isterken bir başka belediyesi bu kapatmanın şehir halkına zarar vereceğini düşünmekte.
Zonguldaklıların kömür madenciliğine bakışını nasıl yorumlarsınız?
Günümüz kömür madenciliği Zonguldak nüfusunun ihtiyaçlarına cevap verebilecek kapasitede değil. Üstelik, maden üretim maliyetleri gittikçe artmakta ve küresel piyasa ile rekabet gün geçtikçe zorlaşıyor. Ancak Zonguldak için kömür madenciliği hem sahip olduğu rezervler hem de metal sanayisinin ihtiyaçları gereği stratejik bir ekonomik faaliyettir. Bunun yanı sıra Zonguldaklılar kömür üretim maliyetleri artsa da madenciliğin ürettiği toplumsal fayda gereği devlet destekli olarak devam etmesini talep ediyor. Madenciliğin lokomotif sektör olduğu bir ortamda, başta tarım ve hayvancılık olmak üzere turizm ve diğer sanayi alanlarına yatırım yapılması Zonguldaklılar tarafından talep ediliyor. Ama yine de Zonguldaklılar şehrin kalkınmasında içe dönük bir iktisadi perspektifi benimsiyor. Mevcut ulaşım olanakları, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 20 milyona yakın bir nüfusla Zonguldak’ın iletişim kurmasına imkan tanımakta. Dolayısıyla gerek tarım ve sanayi ürünleri için geniş bir pazar, gerekse turizm için gelişkin bir potansiyel barındırıyor. Söz konusu hinterlant ile bütünleşik iktisadi ve kültürel planların yapılması gerekiyor. Buna rağmen kent belleğine sadakat gösteren eski sakinler Zonguldak’ın merkezde olduğu içe dönük bir iktisadi perspektifi desteklemekteler.
Gerek mülakatlarda gerekse çalıştayda kimi Avrupa ülkelerinde kömür içermeyen enerji ve iktisat politikalarının uygulandığını katılımcılar ile paylaştık. Zonguldak hakkında alternatif bir geleceğe dair düşünsel bir hazırlığın olup olmadıklarını sorduk. Çok açık biçimde diyebiliriz ki Zonguldaklılar kömürün olmadığı bir gelecek planına hazırlıksız. Buna karşın her yıl düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvelerinde, neredeyse tüm dünya ülkelerinin onayladığı Paris İklim Antlaşmasında ve birçok finans kuruluşunun raporlarında fosil yakıttan çıkışa dair planlar yapılmakta. Yeni dönem kalkınma anlayışında köklü bir değişim olduğu görülüyor. Bu nedenlerle Zonguldak’ın ve Zonguldaklıların geleceği için bu duruma dair planların üretilmesi, bu sürece hazırlıklı olunması gerekiyor.
Bundan sonra ne yapacaksınız?
Dediğim gibi bu küçük çapta bir araştırma projesi. Bizim amacımız Zonguldak’ı tanımaktı. Yakın zamanda bu bulgu ve analiz notlarımızı detaylandırıp bir araştırma raporu hazırlamayı hedefliyoruz. İyi bir iş çıkarırsak bunu görüştüğümüz paydaşlarımızla ve kamuoyuyla paylaşacağız. Örneğin şehrin vekillerine sunabiliriz bu raporu. Belediyelere de göndeririz diye düşünüyoruz.
Biz çözüm önerileri sunabilecek düzeyde bir araştırma yürütmedik. Fakat bu yapılamaz değil. Daha geniş bir projede bu başarılabilir. Üstelik sadece çözüm önerilerini sunarak kalınmayabilir. Bazı pilot uygulamalar da düşünülebilir. Ama şunu 12 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleştirdiğimiz basın toplantısında da bunu ifade ettim. Zonguldaklıların şu an temel meselesi aktif çözüm önerilerine sahip olmamak değil. Harika programlar hazırlanabilir şehir için. Ama Zonguldak’ın bir dünya görüşü, kültür değişikliğine ihtiyacı var gibi. Geleceğin dünyasıyla bağ kurması için bu şart. Biz araştırma kapsamında yapacaklarımızı büyük oranda tamamladık. İlerleyen yıllarda neler yaparız ya da yapılabilir, şu anda bunlara cevap vermek mümkün değil.
Bizi Takip Edin