Torba Yasadaki ‘Avcılık’ Düzenlemesi Salgından Ders Alınmadığının Göstergesi
TBMM'de görüşmeleri devam eden torba yasa teklifine 'av turizmi' ile ilgili getirilen madde başta olmak üzere diğer düzenlemeler, salgın sürecinden hiç ders alınmadığını ortaya koyuyor.
AKP Aydın Milletvekili Metin Yavuz’un ilk imzacısı olduğu “Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” 24 Haziran’da Meclis Başkanlığı’na sunuldu ve aynı gün Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna havale edildi, teklif 30 Haziran’da komisyonda görüşüldü ve bu görüşmede bazı maddeler kabul edildi. Komisyonda kabul edilen 2 madde 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’na ilişkin bazı düzenlemeler içeriyor.
Kara Avcılığı Kanunu’nun 3. Maddesinde yapılacak değişiklikle, mevcut kanuna göre 21 kişiden oluşan Merkez Av Komisyonu üye sayısının 25’e çıkarılması öneriliyor. Kanun teklifi, Merkez Av Komisyonu’na çevre ve doğa gönüllüsü kuruluşlardan 3 temsilci, fen edebiyat fakültelerinin biyoloji bölümlerinden bir öğretim görevlisi olmak üzere 4 üyenin daha eklenmesini içeriyor. Mevcut durumda, her yıl toplanan ve yıl içinde avcılıkta öldürülecek hayvan sayısını, avlanması yasak olan hayvanları, avlanma sürelerini ve avlanma alanlarını belirleyen Merkez Av Komisyonunda avcı kuruluşlarını temsilen 9 özel avlak temsilcisi bulunurken, orman fakülteleri ve gönüllü kuruluşları temsilen sadece 1 üye bulunuyor. Hayvan hakları aktivistlerinin yegane amacı avcılığın tamamen yasaklanması olsa da bu değişiklik hayvanlar lehine kullanılabilir. Merkez Av Komisyonu, hala üveyik, elmabaş kuş türleri gibi nesli tükenmekte olan hayvanların avlanmasına izin veriyor bu yüzden avcılık ile ilgili en önemli kararları alan bu komisyonda hayvanların tarafında olan üye sayısının artması olumlu bir gelişme.
Komisyon görüşmesinin tutanakları incelendiğinde, Avcılık ve Yaban-Av Hayatı Koruma Konfederasyonu başkanı Ersin Düzyol’un bu maddede değişiklik yapılmaması için direndiğini görebilirsiniz. Kendisine söz verilen Düzyol, genel olarak hayvan hakları ve çevre hakları alanında çalışan STK’ların büyük handikap olduğunu söylüyor ve bu STK’ları her şeye karışmakla eleştiriyor. Düzyol, konuşmasına bu STK’ların dış güçlerden beslenen STK’lar olduğunu söyleyerek devam ediyor, STK’ların amacının “Türk insanını” silahsızlaştırmak olduğunu da ekliyor. Düzyol’un bu söylemlerinin boş suçlamalardan ibaret olduğu çok açık ancak belki tekrar söylemek gerekiyor. Yaşam hakkı savunucularının avcılık karşıtı olmalarının sebebi “dış güçler” değil, avcılığın kanlı bir insan hobisi olmasıdır.
“Özel İzinli Avcılık”!
Tarım Komisyonu görüşmelerinde, 4915 sayılı kanunun 9. maddesinin “Bilimsel yönden tabiata ve türlerine zararlı olan hayvanların bu Kanun gereğince görevliler veya avcılar tarafından avlanması ile avlanma izin ücreti ve avlanma ücreti alınmayacak diğer kişilere ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir.” şeklinde değiştirilmesine karar verildi. Aslında mevcut yasada ücret alınmayacak haller ile ilgili bir madde var, yasadaki bu maddenin yönetmelik ile düzenlenmesi isteniyor. Bu düzenleme ile diplomatik pasaport taşıyanlar, devlet misafirleri, zenginler yani nüfuz sahibi kişiler Türkiye’de avlanmak için para vermeyecekler. Komisyon aldığı bu karar ile hiçbir şeyden habersiz bir hayvanı öldürmek için yanıp tutuşan bu kişilere imtiyazlar verilmesini kabul etmiş oldu. Bu madde değişikliği “bazı hayvanların bilimsel yönden araştırılması, insana veya mala zarar verenlerin avlatılması, diplomatlar, uluslararası kuruluş temsilcileri veya Devlet misafirleri gibi üst düzey temsilcilere gerektiğinde ücretsiz av yaptırabilmesine yönelik düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.” denilerek gerekçelendiriliyor. Söz alan Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürü İsmail Üzmez, bilimsel yönden tabiata zararlı olan hayvanların, yerleşim yerlerine kadar gelip insanlara zarar veren yaban hayvanları olduğunu söylüyor. Şunu açıkça belirtmek gerekiyor ki hayvanlar insanların yerleşim alanlarını işgal etmiyor aksine insanlar hayvanlara yaşayacak yer bırakmıyor. Ekolojik yıkım getiren projelerle köşeye sıkıştırılan, yaşam alanları gasp edilen hayvanlar çoğu zaman yemek bulabilmek için şehirlerde çöp karıştırmak zorunda kalıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 yılında Kara Avcılığı Kanunu’na muhalefetten 5 bin 224 kişi hakkında işlem yapıldığını, 151 bin 995 adet avlanma izin kartı (pul) satıldığını, 2019 yılı için Türkiye’de kayıtlı avcı sayısının 288 bin 417 olduğunu açıkladı. Türkiye’de yaşayan avcılar tarafından tehdit edilen ve sayısı her gün gittikçe azalan yaban hayvanları birde” av turizmi” kapsamında ülke dışından gelen avcılar tarafından yok ediliyor. Eğer 9. maddede yapılan ve tarım komisyonunda kabul edilen bu değişiklik önerisi yasalaşırsa, ülke dışından gelen nüfuzlu avcılar çok daha rahat bir şekilde hayvan öldürebilecekler.
Av Lobisi Devrede
Hayvan hakları savunucuları, insanlık tarihindeki en büyük utanç kaynaklarından biri olan avcılığın yasaklanması için mücadele ediyor. Geçtiğimiz ekim ayında bir tavsiye raporu yayınlayan Hayvan Hakları Meclis Araştırma Komisyonu çalışmalarını sürdürürken avcıları da dinledi. Komisyonda görevli milletvekillerinin büyük çoğunluğu avcılık karşıtı bir tutuma sahipti ancak hayvan hakları aktivistleri yerine av ve silah lobisi baskın geldi ve raporda sadece kaçak avcılık ve avcılığın kontrol edilmesi ile ilgili tavsiyeler yer aldı.
Türkiye’de yaban hayatı ciddi tehlike altında bu nedenle avcılık tamamen yasaklanmalı ve yaban hayvanlarını öldüren, işkence eden kişiler TCK kapsamında ağır cezalar ile yargılanmalıdır. Bütün dünya olarak son aylarımızı hayvanlara olan davranışlarımızın sonuçları ile yüzleşerek geçirdik. Dünyadaki bütün salgınların 4’te 3’ünün sebebinin hayvan kullanımı olmasının bize bir şeyler anlatması gerekiyordu ancak maalesef hala davranışlarımızın sonuçlarını görmekten çok uzağız. Böyle giderse hayvanları ve doğayı sömürmenin sonuçlarını daha ağır bir şekilde ödeyeceğiz.
Bizi Takip Edin