Sektörler Arası İşbirliği ve Melez Örgüt Örneği: Önemsiyoruz
Sosyal girişim olarak doğup, yola dernek statüsüyle devam eden Önemsiyoruz'un Başkanı Gözde Şekercioğlu ile neden dernekleşmeyi tercih ettiklerini, sivil topluma dair gözlemlerini, sektörler arası çalışmanın sağladığı katkıları ve güçlüklerini konuştuk. Şirket kimliğiyle çeşitli konularda diğer STK’lara hizmet sağlayarak, derneğe kaynak yarattıklarını söyleyen Şekercioğlu, melez bir yapıda ve disiplinlerarası çalışmak durumunda kaldıklarını belirtiyor. Şekercioğlu ayrıca, Önemsiyoruz’un ceza infaz sistemine dair edindiği bilgi ve deneyimleri bu alanda çalışma yapmak isteyen sivil toplum örgütleri ve diğer kurumlarla paylaşmaya hazır olduğunu söylüyor.
Önemsiyoruz sosyal girişim olarak doğup büyüdü; yola Önemsiyoruz Derneği statüsüyle hem bir STK hem bir şirket olarak devam ediyor. Yakın zamanda bir kooperatif kurmayı da tasarlayan Önemsiyoruz, sektörler arası işbirliklerini hayata geçiren sosyal fayda odaklı melez (hibrid) kuruluşlardan biri…
Önemsiyoruz bir sosyal girişim ve bir dernek olarak neleri önemsiyor? Sosyal girişim olarak önemsediğiniz konular ile dernek olarak önemsediği konular farklı mı?
Önemsiyoruz için kadın ve çocuk odaklı organizasyonlar ile değerlerimiz kesişirse, toplum yararına üretmek önemli. Bizi harekete geçiren meseleler, ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçlara yönelik geliştirdiğimiz çözüm yöntemleri. Yola ilk çıktığımızda inisiyatif iken de, sosyal girişim veya dernek çatısı altında devam ederken de aynı inanmışlıkla üretmeye çalışıyoruz. Çatısı altında olduğumuz yapılar, nihai hedefimize yürüdüğümüz yolda yalnızca bizi farklı açılardan destekleyen birer araç.
Önemsiyoruz bir sosyal girişim olarak doğdu ve büyüdü; bu girişimle birlikte neden Önemsiyoruz Derneği’ni kurdunuz? Hem bir sosyal girişim hem bir STK olarak mı faaliyetlerinizi yürütüyorsunuz?
Dernek olmak, kamu kurumu ve bazı özel sektör kuruluşları için daha ikna edici bir tüzel yapı olabiliyor. Türkiye’de sosyal girişimler tüzel olarak tanınmadığı için ilgili kuluçka merkezleri bu alanda mevzuat çalışmalarına katılıyor ya da kamu kurumları ile işbirliği içinde yol alıyor. Biz de kendileri ile görüşlerimizi ve ihtiyaçlarımızı odak grup çalışmaları aracılığıyla paylaşıyoruz. Toplumda fayda yaratmak istediğiniz geleneksel yapı; dernek, vakıf ya da bazı durumlarda kooperatif olduğu için, biz hibrit ilerlemeyi gerekli gördük. Hem bir şirket, hem de derneğiz. İşbirliği yaptığımız kurumların talepleri değişkenlik gösteriyor, şirket derneğin devam etmesi için finansal katkı sağlıyor. Yakın gelecekte kurmak üzere bir de kooperatif yapısı üstüne çalışıyoruz.
Sosyal girişimin ve bir derneğin kurucusu olarak, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Misyonunuz nedir?
Mesleki olarak aldığım eğitim gereği kendime endüstriyel tasarımcı ve uzmanlığım sebebiyle de tasarım yöneticisi diyebilirim. Misyonum, insanları bir araya getirmek ve değerler etrafında kesişen topluluklar oluşturmak olabilir. Araç ne olursa olsun, inandığım bir şey varsa arkasından gitmeyi seven biriyim.
“Disiplinlerarası Çalışmak Zorundayız”
Türkiye’de sosyal girişimci olmayı nasıl tarif edersiniz? Sosyal girişim sizce bir “trend” mi? Yeni trend disiplinlerarası işler ve melez kurumsal yapılar olabilir mi?
Ağustos 2016’da Social Value UK, KUSIF ve Mikado işbirliği ile gerçekleşen Know Your Impact Bootcamp’te sosyal girişimci olduğumu öğrendim. Yola “sosyal girişimci olacağım” diye çıkmadım. “Sosyal girişimci” kavramı bana aslında en temelde ortak bir ifade alanı yaratma çabası gibi geliyor. Yani uzun cümleler yerine özet bilgi imkânı sunuyor, benim için ekonomik ve sosyal etki odaklı üretmek…
Ancak sosyal girişimci kavramının sosyal sorumluluk ile çok karıştırılması riski hala var. Trend olduğu ise bir gerçek; ancak bir yandan da problemler o kadar çok ki! Belki bir problem daha çözülür, bir kişi daha değişim yaratmaya ortak olabilir diye inancım var. Disiplinlerarası çalışmak zorundayız; umuyorum bu daha da ilgilenilen bir yöntem oluverir. Sosyal girişimler ile işbirliği yapan büyük, orta ya da küçük işletmelerin çalışma modelleri daha görünür olmadığı sürece, hibrit yapılar gerekli olacak.
Bir Kucak Oyuncak projesi ve Anne – Çocuk Gelişim Rehberliği Programı
Adalet Bakanlığı işbirliği ve onayı ile Ceza İnfaz Kurumlarına Yönelik Eğitici Eğitimi’ni gerçekleştirdiniz ve Anne – Çocuk Gelişim Rehberliği Programı hazırladınız. Süreç nasıl ilerledi? Bu süreç sonunda nasıl bir sosyal etki yarattınız? Eğitimler devam edecek mi?
Hikâye, ceza infaz kurumunda annesi ile yaşayan çocukların oyun oynama haklarına erişebilmeleri hedefiyle, tasarımı araç olarak kullandığımız Bir Kucak Oyuncak projesi ile başladı. Çocukların gelişimini destekleyecek bir oyun kiti tasarladık. Bir Kucak Oyuncak’ın saha çalışmaları sürerken, ceza infaz kurumunda yaşayan annelerin psikososyal iyi oluş hallerini desteklemenin çocuğun gelişimine olan katkısı bizim için önem kazandı. Bu hedefle geliştirdiğimiz Anne – Çocuk Gelişim Rehberliği Programı’nı (AÇGR) Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda pilot proje olarak gerçekleştirdik. Psikoloji, sanat ve tasarım alanından beslenen çeşitli araçları kullandığımız programda, öncelikle kadınların bireysel olarak güçlendiğini gözlemledik.
AÇGR Programı bize bu alandaki bir diğer ihtiyacı; faydalanıcı grubumuzla sürekli temas halinde olan ceza infaz kurumu çalışanlarının da desteklenmesi gerektiğini gösterdi. Bu hedefle geliştirdiğimiz Ceza İnfaz Kurumlarına Yönelik Eğitici Eğitimi’ni 26-27-28 Kasım 2019 tarihlerinde 12 ilde yer alan 14 ceza infaz kurumunda görev alan 107 kurum çalışanının katılımıyla gerçekleştirdik ve ardından Eğitici Eğitimi Raporu hazırladık. Projelerimizin hepsinde ruh sağlığı alanından uzmanlarımız gönüllü olarak destek verdi.
Çalışmalarımızın etki ölçümlemesi için her bir atölye çalışması özelinde gözlem formları kullandık ve bu ölçümlemelerin sonuçlarını raporlaştırarak kamuoyu ile paylaştık. 4,5 yıl süren bu yolculukta çok şey öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz.
Ceza infaz sistemine dair bilgi ve deneyimimiz çok kıymetli. Bu bilgi ve deneyimi alanda fark ettiğimiz farklı ihtiyaçlara yönelik sürdürülebilir çözümler gelişmeye kanalize etmeye devam edeceğiz. Bu alanda çalışma yapmak isteyen gruplar, dernekler, vakıflar ya da kamu kurumlarına bilgimizi açık kaynak olarak iletmeye ve süreci verimli hale getirmeye istekliyiz.
Salgın döneminde kadın mahkûmlar ile beraberlerindeki çocuklara ilişkin bir çalışma yürütecek misiniz? COVID-19’un söz konusu gruplar üzerinde yarattığı riske dair değerlendirmeniz nedir?
Olağan zamanda dahi hedef kitleye erişmek bizim için güç iken, COVID-19 ile beraber süreç kolaylaşmadı. Ancak tutukluluk süresi dolmuş, denetimli serbestlik ile çıkan kadınların istihdama katılması konusunda ve kendi içimizde dijital bir dayanışma ağı oluşturmak üzere emek veriyoruz. Bu kapsamda destek alabileceğimiz hibelere başvurmaya ve kurumsal işbirliği görüşmeleri yapmaya devam ediyoruz.
Yeni bir derneksiniz; sivil alanda nasıl bir strateji izleyeceksiniz? “ Sivil alanda daralma” olduğu tespitlerine katılır mısınız?
Dernek yapımız yeni oluşmasına rağmen, 4 yılı aşkın süredir sivil alanda, sosyal girişimcilik ekosisteminde güven ortaya koyacak şekilde emek veriyoruz. Hesap verebilir ve şeffaf olmak değerlerimizin en başında geliyor. Bugüne kadar birçok özel sektör temsilcisi ve sivil toplum kuruluşu ile işbirliği yaptık. Kendi risk grubumuza yönelik projelerimizi sürdürürken, aynı zamanda becerilerimiz ile çocuk ve gençlik alanına, kadın çalışmaları konusuna odaklanan diğer örgütlere destek veriyoruz. Bu da farklı alanlara dair içgörü kazanmamıza ve dayanışma alanları yaratmamıza fırsat veriyor. Birbirimizi besliyor, birbirimizden besleniyoruz.
Daralma her alanda var. Sivil alanda ise hibelere yönelik çalışma yönteminden bağımsız proje geliştirme alışkanlığı çok alışılagelmiş durumda. Bu konuda verdiğimizi ‘emek-saat’ karşılığının önemini biliyoruz, çünkü çok büyük finansal destek mekanizmasına sahip değiliz.
Sektörler arasında işbirlikleri yaparak faaliyetlerini yürüten bir yapı olarak, pandemi sizi kurumsal olarak nasıl etkiledi? İşbirlikleri ve projelerinizde aksama ve iptaller oldu mu?
Birçok örgüt gibi biz de finansal sürdürülebilirliğimizi sağlamakta zorlanıyoruz. Ek olarak, sosyal girişim tarafında tasarım, kampanya iletişimi, süreç yönetimi gibi konularda diğer sivil toplum örgütlerine hizmet sağlayarak dernek için kaynak yaratıyoruz.
Özel sektördeki bu duraklama ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin durdurulması, bizi bu işbirliği fırsatlarından alıkoydu. Yine de umutluyuz! Her koşula adapte olmak ve yapabildiklerimizi faydaya dönüştürmek konusunda motivasyonumuz yüksek. Zira bu süreçte evde kalma durumunun yeni iş alanlarına bakmamıza fırsat verdiğini söyleyebiliriz.
İsim Şehir Çocuk: Sosyal Sorumluluk Oyunu
Önemsiyoruz Derneği’nin hayata geçirmeyi planladığı projelerden bahseder misiniz?
Ceza infaz kurumlarında yaptığımız çalışmaların devam etmesi ve etki alanının genişlemesi için planlama ve yeni işbirlikleri yapıyoruz. Yerel belediye, yerel dernekler ve topluluklar ayrıca kamu kurumu için açık kaynak içeriklerimiz ile çalışmalarımızın bizden bağımsız yaygınlaşması için buradayız! Uygulayan biz olmak zorunda değiliz, bilgi herkesin kolay erişebileceği bir değer, ancak bu bilgiyi nasıl kullanmayı öneriyoruz, bunu anlatmak ve aktarmak isteriz.
Bunun dışında, Renkler Psikoeğitim ortaklığı ile başladığımız yeni bir proje var: İsim Şehir Çocuk. İsim Şehir Çocuk, kısıtlı imkân ve yaşam koşulu içindeki ailelerin, çocuklarının gelişimine dair danışmak istediği soruları cevaplayan bir sosyal sorumluluk oyunu. İsimsehircocuk Instagram hesabı üzerinden oynanan oyunda; aileler, postların altına 0-12 yaş aralığındaki çocukları ile ilgili sorularını yazıyor, oyuna dâhil olan uzmanlar ise yazılı veya görsel olarak hazırladıkları kaynaklarla, soruları yanıtlıyor. Psikoloji, PDR, özel eğitim, çocuk gelişimi ve egitim alanındaki uzmanların katılımına açık olan bu oyunun parçası olmak için @isimsehircocuk hesabının profilinde yer alan anketi doldurabilirler.
Yakın gelecekte platform kooperatifçiliğine bir örnek teşkil edeceğini umduğumuz bir yapı için çalışıyoruz. İlk yatırım için görüşme halindeyiz. Özellikle evde kalmak zorunda olan, herhangi bir güvencesi olmayan, ne istihdama ne eğitime katılamayan, özellikle kadınların ve kız çocuklarının becerilerini destekleyen, psikososyal güçlenmelerine imkân verecek bir yapı. Çok heyecanla bu konuda çalışıyoruz.
Özel sektör, sivil alan ve kamu ile işbirlikleri yapıyor ve ortak faaliyetler hayata geçiriyorsunuz. Deneyimlerinize dayanarak, üç sektörü eleştirel olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Her birinin ortak noktası, güven ile ilgili bağ kurmanın kolay olmadığı ve kısa sürmeyeceği. Bu da sermayesi zaman olan bizim gibi organizasyonlar için sabretmeyi ve dışarıdan gelecek herhangi bir pozitif ya da negatif yansımadan etkilenmeden devam etmeyi gerekli kılıyor. Her birisinin çalışma birimleri ve yöntemlerinin adları farklı olsa da, birçok konuda kesiştiklerini düşünüyorum. Birlikte çalışmayı sağladığımız sürece, birbirini tamamlayan ve faydalanıcısı için etki odaklı işler ortaya çıkaracağımıza inanıyorum.
Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
Çeşitli konularda gerçekleştirdiğimiz tüm canlı yayın kayıtlarımızı ve videolarımızı izlemek için Youtube kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin