“Risklerin Azaltılması için Digital Çocuk Politikası Oluşturulmalı”

Dijital çağda çocuk olmak ve dijital alanda çocuk koruma politikasının gerekliliği üzerine konuştuğumuz Çocuk Pusulası sosyal girişimi kurucusu Makbule Kurt, dijital risklerin azaltılması için dijital çocuk politikası oluşturulmasının gereğine işaret ediyor.  

Dijital araçların yoğun olarak kullanıldığı günümüzde çocukların potansiyellerini ve dijital zekalarını geliştirmeleri için dijital araçlara erişim konusu ön plana çıkmaktadır. Türkiye’deki mevcut çocuk politikası bağlamında düşündüğümüzde dijital alanda çocukluğu nasıl değerlendiriyor ve tanımlıyorsunuz?

Dijital alanda çocuğu tanımlama ifadesi uzun zaman önce kendi içinde dönüşüme uğramış bir ifade olabilir. Çocuk-eğitim veya çocuk-oyun kavramını nasıl ayrıştırmıyor hatta çocuk kelimesi ile yan yana koyuyorsak çocuk ve dijital dünya da aynı oranda çocuğun hayatında düşünülmeli.

UNICEF’in  2018 ‘Çocukları Dijital Dünyada Koruma Yükümlülüğü’ raporu; her gün 175 binden fazla çocuğun ilk kez internetle tanıştığını, bunun her yarım saniyede yeni bir çocuk anlamına geldiğini belirtiyor. Bu ifade bizlere çocukların dijital katılımını özetliyor.

Çocuklar gerçek kimliklerden önce sanal kimliklere ve büyüdükçe sanal ortamda ayak izine sahip olabilmekte. Çocuklar dijital dünya ile doğar doğmaz tanıştığı bir noktaya gelmiş ve bu kavram çocukların hayatında onlarla beraber büyüyen ve gelişen bir süreç oluşturuyor. Dijital dünya giderek büyüyen bir vücut haline geliyor ve bünyesine her yaş grubundan çocuğu eklemeye devam ediyor. Bu hızlı değişim sadece çocukları değil toplumsal yaşamdan, eğitime, ekonomiden iletişime her şeyi fark edilir bir şekilde değiştirebiliyor.

Dijital teknoloji, çocukların potansiyellerini gerçekleştirmeleri için birçok imkân sağlamak ile birlikte çevrimiçi riskleri (sömürü, istismar vb.) de beraberinde getiriyor. Çocuk koruma politikası çerçevesinde çocukların dijital alanda zarar görmelerini engellemek için neler yapılmalı? Dijital alanda çocuk koruma politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dijital anlamda çocuk politikasına değinmeden önce ‘Çocuk Politikası’ kavramını gözden geçirmek gerekebilir. Çocuk Koruma Politikası, bir kurumun çocukları her türlü hak ihlalinden, ihmal ve istismardan korumak üzere uygun koruyucu ortamı sağlamaya yönelik sorumluluğudur.

Aynı zamanda çocuk koruma politikasını çocuk hakları sözleşmesi çerçevesinde değerlendirdiğimizde; sözleşmenin temel 4 kavramından ‘Çocuğun Korunması’nın başladığı noktadır. Korunan çocuk doğal olarak yaşama, gelişme, yüksek yarar kavramlarına da ulaşabilecektir. Çocuk adına eyleme geçen eğitim, gıda, sağlık vb. firmaların, kamu kurumlarının çocuğun korumasını temel alması kadar çocuğun dahil olduğu tüm dijital platformlarında çocuğun korunması politikasını benimseyerek yola çıkması gerekmekte. Çünkü dijital dünya çocuklara fayda alanları sunduğu kadar dijital tehlikeleri de beraberinde getirebiliyor, bu tehlikeler; çocukların gelişim dönemlerine uygun olmayan içerikler, iletişimin aile kontrolden çıkması ile yakın ve uzak çevreden gelebilecek cinsel sömürü ve istismar, siber zorbalık ve özel bilgilerin kötüye kullanımı olabileceği söylenebilir. Bununla beraber dijital dünyanın çocuğa yarattığı güncel risklerden biri de ailenin sosyal medya üzerinden çocuğu istismara açması. Ailelerin çocukların görüntü ve kimlikleri paylaşımı günden güne büyüyen bir risk haline geliyor. ‘Fenomen Annenin Sosyal Medya Üzerinden Çocuğa Şiddeti’ isimli araştırma çalışmamızda çıkan sonuçlara göre; annelerin, çocukların duygusal, genel, güçlü ve zayıf yanlarını çocuklarla ilgili temel özellikleri (endişeli durumlar, sessiz çocuk, özgüveni desteklenmeli, çok mutlu çünkü… çok mutsuz çünkü) paylaştığı tespit edilmişti. İstismarcı özelliklerini gözden geçirdiğimizde genellikle başlangıçta çocuğu tanıma, duygusal, güçlü ve zayıf yönlerini öğrenme çocukla geçecekleri bir sonraki adım için önemli. Bu özellikleri öğrenen istismarcı sonraki süreçte çocuğa daha fazla yaklaşacağı ve eyleme geçeceği zamanı kollar bu sebeple istismarcının takibinde olan hesaplardaki çocuklar tehlike altında olabilir. Çalışmada, çocuğun mahrem fotoğrafını paylaşan anne oranı %85,1’dir. Çocuğa uygun olmayan kıyafetlerle görüntü paylaşımı ise %81,8’dir. Dijital adam kaçırma yöntemi ile fotoğrafı çoğaltılan çocuk bir suç nesnesi haline gelebiliyor. Bu oranların çok yüksek oluşu konuda hemen dikkat çekmeye odaklanmak ve ilgili önlemlerin alınması için uyarıcı. Masumca paylaşılan bir fotoğrafın farklı ağlarda paylaşılması da ihtimaldir. Araştırmalara göre data kırıcı yapı profilleri, insanlar hakkında ve reklam veren bazı firmalar, spam göndericileri, kötü amaçlı yazılım dağıtıcıları istihdam ajansları ve ABD’de sadece çocukların dosyalarını toplayan kırıcılar var. Ailelerin paylaştığı bilgiler ile veri kırıcıları çocuklara dair mini profiller oluşturuyor. Sosyal medya hakkında ebeveynlerin daha dikkatli olması gerekir. Çocuğa ait bilgilerin paylaşılmasının çocuk açısından unutulma hakkını ihlal ettiği ve geçmiş görüntü ve yaşam şekli unutulmayan ve internet arşivlerinde ulaşılabilen çocuğun verilerinin gelecekte ne olacağının garantisi ve ön görüsü şu an net olmamakta. Anneler ebeveynlik yönünde olduğu gibi çocuklarını korumak için çocuğa ait gizliliğin ve özel yaşamın korunmasında da sorumluluk almalı ve sanal alan üzerinden bu sorumlulukta yine annenin görevi olarak görülüyor. Kimlik hırsızlığı, bu paylaşımlarla çocukların karşı karşıya kalabileceği risklerden bir diğeridir. Özellikle, paylaşımlarla birlikte çocuğun adının soyadının tam olarak verilmesi, doğum tarihi gibi bilgilerin tam olarak paylaşılması gibi durumlarda çocuklar, kimliklerinin çalınması durumu ile karşı karşıya kalabiliyor. Ayrıca paylaşımlarda konum etiketlenmesi, çocuğun gittiği kreş okul ya da kurs hakkında bilgilerin internet ortamında belirtilmesi, kötü amaçlı kişiler tarafından kaçırılma ya da benzer amaçlarla çocuğun istismar edilmesine sebep olabiliyor. Fenomen anneyi model alan takipçi annelerin aynı başlıklar altından çocuk ile ilgili paylaşım yapması risk grubuna giren çocuk sayısını arttırabiliyor.

Çocukları dijital dünyada korumak öncelikle ailenin ve devamında çocuk ile ilgili çalışma yapan tüm kamu ve özel kuruluşların görevidir. Çocukla çalışan firmaların dahi çocuk koruma politikasına hâkim olması ve istisnasız uygulaması risklerin azalmasında yardımcı olacaktır. Çocuğun olduğu platformlar ve çocuğu kapsayan tüm gruplar çocuğun korunmasında birincil noktada sorumludur.

“Dijital teknoloji hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olarak tanımlanmaktadır. Hayat standartlarımızın her düzeyini şekillendiren dijital teknoloji, çocukların hayatını ve geleceğini büyük çapta etkileyen bir kapasiteye sahiptir. Böyle büyük bir etkiye sahip alanı çocuklardan bağımsız olarak düşünmemek gerekmektedir. Dijital alanın fayda ve zararlarını da göz önünde bulundurarak çocuk yararına uygun bir elverişli dijital ortam yaratılması gerekmektedir.

UNICEF tarafından geliştirilen ve yaygınlaştırılan “çocuk dostu” kavramı ve politikası çocuk çalışmalarında önemli bir yer tutuyor. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızla yayılması ve yaygınlaşması ile çocukların dijital alandaki yeri de önemli görülüyor. Çocuk dostu kavramını bir tık daha ileri götürürsek dijital alanı çocuk dostu olarak kurgulamamız için nelerin yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Son yıllarda çocuk dostu kavramı pek çok ortamda konuşulmaya başlandı. Uzmanlar “çocuk dostu” denildiğinde; çocuğun varlığının kabul edildiği, temel ihtiyaçlarının anlaşıldığı ve karşılandığı, çevrenin çocuğa uygun bir hale getirildiği, eğitimde fırsat eşitliği sağlanarak ve yetenekleri doğrultusunda çocuğun yetişeceği bir dünya sağlandığı, demokratik, katılımcı bir yaklaşım anlaşılması gerektiğini vurguluyor. 

Dijital dünya sürecinde çocuk dostu kavram ihtiyaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Dijital Kimliğin Korunması

Çocuk dostu dijital dünya oluşumu öncelikle eyleme çocuğu ve çocuğun dijital kimliğini koruyarak başlayabilir. Risklerin fazla ve en önemlisi görünmez olduğu bu mecrada teknik sistem ve dijital platform içinde çocuğun korunmasının temel alınması ile beraber ailenin çocuğu bu noktada koruyabilmesi riskleri görebilmesi ve tanımlayabilmesi için bilinçlendirilmeye ihtiyacı olabilir. Dijital riskler farklı kullanıcılardan gelebileceği gibi aynı zamanda bu riskleri çocuk kendi ortamında da oluşturabilir.

Dijital Okuryazarlık Kavramı Ve Çocuk

Çocuğun dijital ortamda bilgi alışverişinin arttığı noktada dijital okuryazarlık eğitimi önemli bir noktaya gelmekte. Sağlıklı ve faydalı okuryazarlık istiyorsak, dijital ortamdan faydalanırken aynı zamanda dijital ortam için üretici ve dijital dünyayı olumlu etkileyecek bir gelecek hedeflememiz gerekiyor. Dijital ortam çocuğun araştırmasına, öğrenmesine, eğlenmesine, gelişmesine olanak sağlar nitelikte olmalı ve aynı zamanda düşünmesini ve medyayı geliştirmesi için de teşvik edici nitelikte olmalıdır. Çocuğun korunması yetişkin sorumluluğunda olsa da en etkili korunma çocuğun kendini koruması ile başlar. Çocuğun karşılaşabileceği riskler ve risklere kaşı alabileceği önlemler hakkında bilgilendirilmesi çok daha önemlidir. Bu sebeple çocuğun riski anlamlandırması ve kendini koruması için uygun bir ortam sağlanması gerekiyor. Sosyal yaşamda şikayet hakkını kullanmasına izin verdiğimiz çocuğun aynı zamanda sanal ortamda da bir şikayet alanı bulunması gerekmekte ki çocuk bu sayede riski engelleyebilmeli ve ihbar edebilmelidir.

Dijital Çocuk Politikası

Çocuğu kapsayan tüm dijital platformlar için ortak bir yönetmelik günümüz koşullarında zorunlu. Çocuğu konu alan firmalarda çocuk görseli üzerinde reklam yapılması medya etiğine bağlı olmalı. Söz konusu ürünün mevcut tanıtımdaki çocuğun yaş grubuna gelişimine ve eğitimine uygun olma şartı aranmalı. Çocukları ihmal ve istismara açacak görüntü ve kimlik bilgilerinin kullanılması yasaklanmalı. Sosyal yaşamda hassasiyet gösterilerden konulardan biri olan toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı dijital ortamda da korunabilmeli. Dijital kaynakların çocuğa hizmet ederken diğer yandan zarar vermemesi için hassas davranılmalı. Çocuğun unutulma hakkı ihlal edilmemeli ve ailelerin çocukları ile ilgili paylaşımlarının önüne geçilmeli. Çocukların özel hayatını korunması hakkı aile inisiyatifine bırakılmamalıdır. Kidfluencer kavramının yaygınlaşmasını önüne geçilerek çocuk sömürüsü ve dijital dünyada çocuk işçi olan çocukları hakları koruma altın alınmalı. Dijital eğitim uzakta eğitim kavramında tüm çocukların eşit haklara sahip olması sağlanmalı, eğitimde fırsat eşitliği kavramı dijital dünyada da korunmalı.

Dijital Kültür Oluşturma

Çocuklar kendi kültürlerinde doğar büyürler ve aile yapılarını aynalayarak sosyal hayata dahil olurlar. Bu noktada ailenin dijital dünya üzerindeki kültürü, tutumu, öğretisi ve biçimi olduğu gibi çocuğa yansıyabilmekte. Öncelikle ailenin doğru veya yanlış dijital medya kullanımı çocuğun da tercihini belirleyecektir. Dijital dünyayı araştırma, bilgi edinme, sosyal hayatını kolaylaştırma ve iletişim gibi olağan koşullarda ve olağan zaman diliminde kullanan bir aile yapısı ile dijital dünyayı zaman geçirme, kontrolsüz kullanma ve eğlence aracı olarak gören ailenin çocuğunun tutumları arasında belirgin farklar görülebilir. Çocukların dijital medyadan ne istediği, bizim nasıl kullandığımız ile doğrudan bağlantılıdır.

Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir? 

Özetle,

  • Medyanın çocuk üzerindeki olumsuz etkisini ve istismarı engellemek için aileleri bilinçlendirme çalışmalarının yapıldığı bir örgütlenmeye ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Çocukların dijital okuryazarlık ve dijital fırsatlara ulaştığından emin olmalı ve dijital riskleri en aza indirilmesi için dijital çocuk politikası ihtiyacı karşılanmalıdır. 
  • Çocukların firmalar ve aileler için bir nesne olarak görülmesine acil müdahale gereklidir. 
  • Çocukların uluslararası sözleşmelerde yer alan haklarla korunan bireyler olduğu unutulmamalı ve haklarının ihlali tespit edildiğinde her vatandaş ihbar yükümlülüğünü kullanmaktan kaçınmamalıdır. 
  • Çocuk hakları ilkeleri gözetilerek, çocuk hakları çalışmaları yapan sivil toplum örgütleri ve özellikle kamu kurumları, eğitim kurumları ve medyanın bu alanda farkındalıklarının artırılması da çok önemlidir. 
  • Konu ile ilgili multidisipliner anlamda çalışılmalıdır.