Afet Günlerinde Dezavantajlı Gruplar: “Evdekal”mak için Ev Gerek
Koronavirüsle mücadelede "Evdekal" çağrıları artarken madalyonun diğer yüzünde kalan evsizler, mülteciler gibi dezavantajlı gruplar hastalıkla mücadele programlarında çok az yer bulabiliyor. Dezavantajlı grupların salgınla mücadelesi için çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları var. Bunlardan Çorbada Tuzun Olsun Derneği 26 Mart'ta evsizler ile ilgili çok önemli bir rapor yayınladı. Hayata Destek Derneği de mülteciler ve mevsimlik işçilerin sağlık koşullarının geç olmadan sağlanması için çalışmalarını sürdürüyor.
İstanbul’da yaklaşık 10 bin evsiz yaşıyor. 10 yıldır her akşam evsizlere çorba dağıtan ve evsizler için projeler geliştiren Çorbada Tuzun Olsun Derneği geçtiğimiz günlerde yayınladığı raporla Covid-19’la mücadele kapsamında evsizlerin yok sayıldığı vurgusunu yaptı. Biyolojik Afet: Covid-19 Salgınında Evsizlerin Durumu ve Evsizlere Yönelik Stratejik Planlama başlıklı raporda “Solunum güçlüğünün evsizler arasında göz ardı edilemeyecek oranlarda görülmesi ve yaşlıların ölüm riskinde olması göz önüne alındığında COVID-19 gibi bir şiddetli akut solunum sendromuna karşı en tehlike altında olan grupların başında yaşlı evsizler gelmektedir” deniliyor.
Derneğin önerileri ise şöyle:
-COVID-19 gibi bir biyolojik afet durumunda evsiz bireylerin korunması iki aşamada gerçekleşebilir. (2020 COVID-19 İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Esenyurt Örneği gibi) Evsizler için var olan mevcut barınma alanlarının karantina altına alınarak kalan evsiz populasyonun sağlığının korunması gerçekleştirmek ve barınma alanlarında kalmayan, sokakta yaşayan, evsizler için ayrı karantina alanları oluşturmak. İki aşama uygulandığında evsiz dezavantajlı grubu, toplumsal kriz planlaması kapsamına alınarak tüm toplumda sosyal izolasyon sağlanmış olacaktır.
-Sokaktaki bireyler de tıpkı yurtdışından seyahat ile gelenler gibi karantinaya alınmalı ve potansiyel hasta olarak değerlendirilmelidir. Karantinaya alınanlar kategorize edilmeli ve içlerinde bulundukları risk faktörlerine göre küçük gruplara ayrılmalıdır. Söz konusu küçük gruplar sadece izole edilmeyip kendi içlerinde risk gruplarına göre kategorize edilmeli ve sosyal izolasyona dahil edilmelidir. Bu sayede çok katmanlı bir sosyal izolasyon sağlanmış olur.
-Semptom gösteren evsiz bireylere maske verilmeli ve diğer evsiz bireylerden ayrı bir yerde barındırılması sağlanmalıdır. Evsiz bireylerin alanlara girişi öncesinde ilgili devlet kurumlarında yapılacak COVID-19 testi sonuçları pozitif çıkan bireyler daha kapsamlı sağlık hizmeti alacakları devlet kurumlarına yönlendirilmelidir. Evsiz bireylerin ilgili sağlık kurumlarına ve barındırılma alanlarına sevki ilgili kurumlarca karşılanmak zorundadır.
-Sokakta yaşamını sürdüren 18 yaş altı çocukların durumları ihbar edilerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafınca Emniyet Müdürlüğü tarafından çocukların mevcut durumlarını Sağlık Bakanlığı’na bildirerek eş zamanlı tespitinin yapılması sağlanmalıdır. Çocukların virüs salgınından mevcut sokak şartlarında korunamamaları ve taşıyıcı konumda olmaları nedeniyle çocuklar için özel karantina bölgeleri oluşturularak bu bölgeye alınmaları sağlanmalıdır.
-Sokakta yaşamını sürdüren birçok çocuğun yurt geçmişi bulunmaktadır. Yurtlardan kaçmaya müsait oldukları için karantina bölgesinin giriş ve çıkışlarının toplum sağlığının korunması adına denetim altına alınması gerekmektedir. Özellikle bu süreçte çocuklar ile iletişime geçecek polis memurları ve sağlık görevlilerinin oryantesi sağlanmalı, iletişim konusunda çocuklara ürkütmeden yaklaşılmalıdır. Yaşanan COVID-19 salgınını, karantina sürecini ve bu sürecin gerekliliği konusunu çocuğun yaşı ve mevcut psikolojisine uygun ve net bir dille aktarılmalıdır.
Çorbada Tuzun Olsun Derneği’nin hazırladığı ve kamuoyuna sunduğu raporun tamamına bu linkten erişebilirsiniz.
Hayata Destek Derneği: Evde Kalabilmek Özellikle Mülteciler, Mevsimlik Tarım İşçileri ve Sokakta Çalışanlar İçin Çok Zor
Dezavantajlı gruplar üzerine çalışan önemli derneklerden biri de Hayata Destek Derneği. Dernek çalışmalarını daha çok mülteciler ve mevsimlik tarım işçileri üzerinde yoğunlaştırıyor. Hayata Destek Koruma Program Yöneticisi Hatem Efe ile salgın günlerinde dezavantajlı gruplara yönelik neler yapılabileceği üzerine konuştuk.
Koronavirüsten korunmanın en temel yolu olarak açıklanan iki şey; evde kalmak ve kişisel hijyenimizi sağlamak. Mülteciler, mevsimlik işçiler ve evsizler için bu şartları sağlamak ne kadar mümkün?
Afet veya acil durumlarda, hali hazırda var olan kırılgan gruplar daha da savunmasız hale gelir. Özellikle temel hizmetlere erişimi ve ekonomik durumu yetersiz olan, kayıt dışı ekonominin bir parçası olan, hizmetlerden uzak alanlarda, kırsal bölgelerde yaşayan, bilgi kanallarına erişimi kısıtlı olan, okuryazarlığı düşük olan kişiler ve gruplar daha fazla etkilenir.
COVID-19 salgının toplumdaki her grup üzerinde farklı, orantısız etkileri olacağını öngörebiliriz. Türkiye’de 3.6 milyon Suriye’den gelen, 330 bin diğer ülkelerden gelen olmak üzere neredeyse 4 milyon mülteci ve sığınmacı yaşıyor. Bu nüfusun yarısını çocuklar oluşturuyor. Hem yerel toplum hem de mülteci toplumu arasında, mevsimlik tarım işçileri, evsizler, sokakta çalışan kişiler bulunuyor. Bu kişiler ve aileleri, normalde zor şartlar altında, barınma, sağlık ve hijyen koşullarının ideal olmadığı alanlarda hayatını idame ettirmeye çalışırken bugün COVID-19 salgını sebebiyle daha çok risk altında. Mültecilerin önemli bir bölümü kayıt dışı çalışıyor ve yevmiyeli günlük işlerle evlerini geçindiriyor. Hizmet sektörü ve diğer sektörlerdeki işyerleri hızla kapandı ve pek çok kişi işini kaybetti.
Evde kalabilmek özellikle mülteciler, mevsimlik tarım işçileri ve sokakta çalışanlar için çok zor çünkü hayat devam ediyor ve hayatta kalabilmek için de gelir elde etmek bir zorunluluk. Bu kişilerin, salgından korunmak ve salgını daha da yaymamak için önerildiği gibi evde kalabilmeleri ya da sağlanan bir barınma alanına sığınabilmeleri için bu süre boyunca sosyal yardım ve destek mekanizmalarına ulaşabilmeye ihtiyaçları var. Bu sosyal destek mekanizması sunulmazsa pek çok kişi mevsimlik tarım alanında ya da sokakta çalışmaya, kalmaya devam edecek. Nisan ayından itibaren gezici mevsimlik tarım işçileri yollara düşecek.
Salgınlar, tıpkı deprem, sel, savaş gibi afet kapsamına giriyor. Peki, afet hallerinde dezavantajlı gruplar için neler yapılmalı? Uygulanması gereken prosedür neleri kapsar? Gözlemleriniz ve edindiğiniz bilgiler neticesinde Türkiye’deki mülteciler başta olmak üzere barınma, beslenme ve sosyal şartlar konusunda dezavantajlı insanlara yönelik güncel durum hakkındaki görüşleriniz neler?
Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart’ta pandemi ilan edilen COVID-19 tüm dünyayı kısa sürede etkileyen bir afet durumu yarattı. Bu süreçte hem yerelde hem de uluslararası düzeyde sivil toplum, kamu, özel sektör, yani tüm paydaşların dayanışma içinde somut ve hızlı çözümler üretmesi çok kritik. COVID-19 salgını veya herhangi bir salgın ile mücadelede çalışma yaparken toplum içindeki tüm sosyal grupları, özellikle de daha az görünür ama acil durumlardan daha çok etkilenecek kırılgan grupları dahil etmek gerekiyor. O yüzden tüm çalışmalarımızın süreçlerini ‘içerici’ şekilde tasarlamalıyız.
Öncelikli olarak şu grupların ihtiyaçlarını ve durumlarını gözden geçirmek önemli: Kadın ve çocuklar, engeli olan bireyler, kronik rahatsızlığı veya başka sağlık sorunu olan bireyler, yaşlı bireyler, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakılmış bireyler, özgürlüğünden yoksun bireyler, azınlık gruplar, mülteciler, göçmenler ve mevsimlik tarım işçileri.
Mültecilerin pek çoğu yetersiz barınma koşullarında kalabalık aileler olarak yaşıyor, gelirleri kısıtlı ve genellikle günlük veya düzensiz işlerde çalışıyorlar. Ayrıca dil engeli sebebiyle bilgi kaynaklarına ve hizmetlere erişimleri zorlaşabiliyor. Şu an önemli bir kısmı dönmüş olmasına rağmen hala mülteciler, sığınmacılar ve göçmenler, Edirne’de Yunanistan sınırında bu soğuk havaya ve koşullara rağmen sınırı geçmeyi bekliyor. Her ne kadar konuyla ilgili Edirne Pazarkule’de alınan önlemler yüksek risk altındaki bu grup için acil ihtiyacı karşılamış olsa da hala orada bulunan mülteci ve göçmenlerin evlerine güven içinde dönmeleri ve evlerine vardıklarında gerekli önlemleri almaları konusunda desteklenmeleri COVID-19 virüsünün yaygınlaşma riskini azaltmakta büyük fayda sağlayacaktır. Mülteci ve göçmen nüfus içinde COVID-19 virüsüne yakalanacak yaşlı veya kronik rahatsızlığı olan kişiler daha da savunmasız durumda.
Mevsimlik tarım işçileri Nisan ayından itibaren hasat için Türkiye’nin farklı illerine göç edecek yetişkin ve çocukların paylaştığı tek bir çadırda 10-12 kişi barınacak. Elektrik, temiz su, tuvalet-banyo gibi en temel ihtiyaçlara erişimleri çok kısıtlı ve yetersiz olacak. Çocuklar eğitimini yarıda bırakıp tarlaya gidecek. Bir de Adana’da olduğu gibi tarım alanlarında yerleşik yaşayan mevsimlik tarım işçileri ve aileler var. Yılın 12 ayı aynı kötü koşullarda yaşıyorlar.
En temelinde yapılabileceklere dair bazı öneriler şunlar olabilir:
-Farklı kişi ve sosyal grupların ihtiyaçlarının karşılanması için bu gruplarla birlikte ihtiyaca göre planlama yapılması
-COVID-19 hakkında doğru ve koruyucu bilgilendirmenin herkese yapılması
-Sağlık durumu iyi olmayan ya da COVID-19 semptomları gösteren kişilerin hastaneye erişimi ve test yapılması
-İçinde bulunduğumuz olağandışı duruma adapte olmak ve baş etmek için ruh sağlığını koruyucu ve destekleyici hizmetler sunulması
-Kadın, yaşlı, çocuk, engelli, kronik hastalığı olan kişilerin özel ihtiyaçlarının karşılanması
-Çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet veya diğer türlü şiddet, istismar ve ihmalden koruyacak mekanizmalara erişim ve güvenliğin sağlanması
-Mülteciler için tüm temel hizmetlerin Arapça, Farsça ve diğer dillerde sağlanabilmesi
-Mevsimlik tarım alanlarında ihtiyaç tespiti yapılarak sağlık ve hijyen açısından gerekli önlemlerin alınması, sağlık taramalarının yapılması
-Mevsimlik tarım işçileri ve tarım aracılarıyla birlikte koruyucu ve önleyici tedbirlerin geliştirilmesi ve uygulanması
-Mevsimlik tarım alanlarında çocukların korunması için tedbirler alınması
-Evsizlere, mevsimlik tarım alanlarında yaşayanlara ve diğer kalabalık alanlarda bulunmak, çalışmak zorunda kalanlara hijyen malzemelerinin sağlanması
-Evsizler için kapalı spor salonları gibi barınma alanları oluşturulması, gerekli sağlık ve hijyen önlemlerinin alınması
-Evsizler için sağlıklı beslenme amacıyla gıda sağlanması
-Sokakta yaşayan ya da çalıştırılan çocuk tespit edilirse Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bildirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması (Alo 183 aranabilir.)
-Evsizler için Sağlık Bakanlığı ile işbirliği içinde mobil ekiplerin oluşturulması, sağlık ve koruma tedbirlerinin alınması
-Tüm çalışmaların yerelde sahiplenilmesi ve yerel uygulamaların kırsal bölgelere ulaşması
Dernek olarak misyonunuzu “Afetlerden etkilenmiş toplulukların temel hak ve ihtiyaçlarına erişimleri sağlamak” olarak açıklıyorsunuz. Salgın ne yazık ki tam da yeni ve acımasız bir mülteci krizinin patlak verdiği bugünlere denk geldi. Hayata Destek Derneği olarak çalışmalarınızı nasıl ilerletiyorsunuz? Hangi noktalara yoğunlaştınız? Devletin ilgili kurumları ve diğer STK’larla işbirlikleriniz var mı?
Hayata Destek Derneği olarak 8 ilde çalışmalarımızı yürütüyoruz: Adana, Mersin, İstanbul, Batman, Mardin, Diyarbakır, Hatay ve Urfa. Burada hem mültecilerin korunması ve geçim kaynaklarına erişimlerine yönelik hem de mevsimlik tarımda çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Şu an ofislerimizi evlerimize taşıdık ve uzaktan destek modeline geçtik. Uzaktan çalışma modeli pek çok faaliyetimizi sınırlasa da farklı yöntemler geliştirmeye devam ediyoruz. Sahada hizmet veren ekiplerimiz mobil telefon, internet ve danışma hatları üzerinden mültecilere ve yerel topluluk üyelerine ulaşıyor. COVID-19 ile ilgili yaptığımız ilk çalışma Türkçe ve Arapça olarak doğru bilgilendirmeyi sağlamak ve insanların sorularını yanıtlamak oldu. Bilgilendirici çalışmalarımız farklı konularda devam ediyor. Mesela bu süreç boyunca ruh sağlığımızı korumak için neler yapabiliriz, COVID-19’u çocuklarımıza nasıl anlatabiliriz gibi özel içerikler geliştirdik, buna devam ediyoruz ve herkesin erişebileceği şekilde yaygınlaştırıyoruz. Halihazırda destek verdiğimiz danışanlarımıza uzmanlarımız aracılığıyla uzaktan vaka yönetimi, hukuki danışmanlık, psikolojik destek gibi özelleşmiş destekleri vermeye devam ediyoruz, risk altına girebilecek ailelere ulaşıp takip sağlıyoruz. Türkçe kursları ve beceri geliştirme eğitimlerimize internet sınıfları üzerinden devam etmeye çalışıyoruz.
Önceliğimiz kişilerin COVID-19 hakkında bilgilendirilmesi, bu süreçte hizmetlere erişimlerinin sağlanması ve risk altına giren ailelere destek sağlamak. O yüzden Sağlık Bakanlığı’nı ve Dünya Sağlık Örgütü’nü yakından takip ediyoruz, resmi bilgi ve kararlara göre hareket ediyoruz. İnsani yardım kapsamında Birleşmiş Milletler tarafından koordine edilen çalışma gruplarını, bunun yanı sıra COVID-19’a dair küresel insani yardım platformlarındaki gelişmeleri, bilgilendirmeleri takip ediyoruz.
Mevsimlik tarımda çocuk işçiliği ile mücadele kapsamında mevsimlik tarım işçiliği ve COVID-19’dan korunmaya dair bir içerik üzerine çalışıyoruz. Haftaya sizinle paylaşabiliriz. Evsizlere dair Çorbada Tuzun Olsun Derneği’nin çok güzel çalışmaları var, bu konuda uzmanlaştıkları için onlarla iletişime geçmek önemli olur.
Bizi Takip Edin