”Yaşlılara Saygı Göstermenin Tam Zamanı”
Ege Geriatri Derneği Genel Sekreteri Mevlüt Ülgen, Koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında sokağa çıkma yasağı getirilen 65 yaş üstü bireylere yönelik davranışların ayrımcılığa dönüşmemesine dikkat çekerek, "Çevrenizdeki ve ailenizdeki yaşlılara saygı göstermenin tam zamanı" dedi.
Öncelikle #bizevdeyiz kampanyasıyla başlayalım…
Ege Geriatri Derneği ve Ege Tazelenme Üniversitesi olarak Corona Günlerinde Yalnızlığı Paylaşmanın Yolu: #Bizevdeyiz kampanyasını yürütüyoruz. Korona günlerinde hastalığa karşı önlem almayı, hem de yalnızlık ve can sıkıntısını toplumsal paylaşım ve dayanışmayla aşmayı hedefliyoruz. Diyabet, kalp damar hastalığı gibi kronik hastalıkları olan 65 yaş üstü bireylerde hastalığın daha ağır seyrettiği biliniyor. 65 yaş üstü bireyleri salgından korumak için sosyal kısıtlama önlemlerinin arttığı bu dönemde, 65 yaş üstü bireylere psikososyal destek sunmaya amaçlıyoruz. Onlara moral olarak iyi gelecek, bu süreci daha rahat geçirmelerine katkı sunacak destek ve dayanışmaya dikkat çekmek istiyoruz. Bu çerçevede özellikle 65 yaş ve üstü bireylerin evlerinde sevdikleriyle nasıl vakit geçirdiklerini #bizevdeyiz etiketiyle paylaşmalarını istiyoruz.
Instagram, Facebook ve Twitter’dan yapılacak paylaşımlar ile birbirimize misafir olmak istiyoruz. Evlerimizde sevdiklerimizle geçirdiğimiz anları daha güzel ve keyifli geçirmek, bu çerçevede yaptığımız özel bir keki, sohbetlerimizi videoya çekip sosyal medyada #bizevdeyiz etiketiyle paylaşmak sıkıntılı günlerde iyi gelecektir.
Kampanyamıza katılanlar birbirlerine moral vermek için videolar çektiler. Birbirimizin yalnızlığını azaltmaya, birbirimize destek olmaya başladık bile. Kampanyanın Türkiye çapında yayılmasını diliyoruz. Bu dönemde ileri yaşta olan bireyler ile 65 yaş üstü olup kronik hastalığın eşlik ettiği bireylere yönelik koruyucu ve önleyici bilgilendirmeler yapmak, paylaşımlar da bulunmak derneğimizin etkinlikleri arasındadır.
“Yaş Ayrımcılığına Dönüşmemesine Dikkat Çekiyoruz”
65 yaş üstü bireylere dönük yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
65 yaş üstü kişilerin evden çıkmaması yönünde yapılan uygulamalar daha çok onları korumak ve salgından olumsuz etkilenmelerini azaltmak amaçlıdır. Bu uygulama aslında tüm bireyler için geçerli ve gerekli bir uygulamadır. Biz de bunun için #bizevdeyiz kampanyasını başlattık. Çok önemli bir salgınla karşı karşıya olduğumuz gerçeği ile yüz yüzeyiz. Bu çerçevede Sağlık Bakanlığı’nın Koronavirüs’le mücadele eylem planı çerçevesinde başlattığı, “Koronavirüs alacağımız tedbirlerden daha güçlü değildir” kampanyasında belirtilen 14 kural ve 14 gün kuralına uymak toplumsal ve bireysel sorumluluğumuzdur. Yaşamsal görevimizdir diyoruz.
Bu dönemde alınan önlemlere en üst düzeyde uymak sağlığımız açısından oldukça önemlidir. Şu gerçeği unutmamamız gerekiyor; salgını kamu otoriteleri ve halk olarak birlikte mücadelemiz, toplumsal ve bireysel duyarlılığımız ve dayanışmamız durduracaktır. Toplumsal duyarlılığı artırmayı ve dayanışmayı öne çıkaran yaklaşım ve politikalarla salgını kontrol edebilir, salgına karşı mücadelede başarı kazanabiliriz. Elbette bu dönemde kamusal koruyucu önlemler ve sosyal politikalar da oldukça önemli. Risk altında olan bireylerin günlük ihtiyaçlarını karşılamalarına yönelik programlar, gıda, barınma, sağlık ve sosyal koruma gibi temel ihtiyaç ve hizmetlere ulaşım kolaylaştıran yaklaşım ve politikaları önemli görüyor ve vurguluyoruz.
Corona virüs salgını nedeniyle hayatını kaybeden kişilerin “hepsi yaşlı” vurgusunu ve sokağa çıkan 65 yaş üstü bireylerle ilgili yapılanları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu çok dikkatli olunması gereken bir durum. Yaşlıları ve kronik hastalığı olanları korumaya yönelik yaklaşımlara özel vurguya evet, ancak bu ayrımcılığa ve yanlış algılara neden olmayacak şekilde yapılmalı. Toplumda hastalığın yaşlılara özgü olduğu, sadece yaşlılar için ölümcül sonuçları olduğu gibi yanlış paylaşım ve söylemler mücadeleyi olumsuz etkiler. Yaş ayrımcılığı ve dışlamaya yol açar. Sanki hastalık yaşlılardan bulaşır gibi yanlış algıya neden olur. Evde kalan, sosyal ilişkilerin kısıtlanması önlemlerine uyan yaşlılarla fiziksel teması sınırlandırın, koruyucu önlemlere dikkat edin derken yaşlılara bulaşmayı engellemeye çalışıyoruz. Bir çok insan hastalığı fazla belirti vermeden ayakta geçirebiliyor. Belirti olmadan ve farkına varmadan virüs taşıyabiliyor. Onlardan da yaşlıları korumak için evde kalını daha çok vurguluyoruz. İleri yaş grubu daha fazla risk altında olduğu, özelikle diyabet, kalp damar hastalığı gibi kronik hastalıkları olan 65 yaş üstü bireylerde hastalığın daha ağır seyrettiği gerçeğini de unutmadan önlemler alınmalı, ancak söylem ve paylaşımlara dikkat etmeliyiz. Moral çöküntü ve karamsarlığa itecek yaklaşımlar ve ayrımcılıktan uzak durmalıyız diye düşünüyorum. Karamsar ve umudunu kaybetmiş, çöküntü yaşayan, yüksek kaygı ve korku yaşayan, kronik olarak panik halde olan bireylerle mücadele kazanılmaz. Bu kişilerin önlemlere uyumu da sıkıntılı olur. Sürekli salgın, hastalık ve yaşlılar ölüyor vurgusu dikkatli olunmazsa ölüm kaygısını artırır. Mücadeleye zarar verir. Toplumsal duyarlılığı, dayanışmayı ve morali öne çıkarabildiğimiz oranda bu mücadelede başarı kazanabiliriz. Virüse karşı en etkili yöntem olan bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, toplumsal yaşam için de geçerlidir. Toplumsal ve bireysel bağışıklık sistemimizi güçlendirmek, umudu ve morali diri tutmak virüsle mücadelede hayati öneme sahiptir.
“Mücadele Moral ve Motivasyonla Kazanılır”
Bu durumun “yaşçılık” (ageism) olarak tanımlanması konusunda sizin yorumunuz nedir?
Toplumda hastalığın yaşlılara özgü olduğu, sadece yaşlılar için ölümcül sonuçları olduğu gibi yanlış paylaşım ve söylemler mücadeleyi olumsuz etkiler. Yaş ayrımcılığı ve dışlamaya yol açar demiştim. Bu konuda kaygı verici haber ve sosyal medya paylaşımları görüyorum. Yaşlıları salgının yayıcısı ve taşıyıcı gibi gören yanlış eğilimler var. Bu tehlikeli bir durum. Unutmayalım herkes her yaşta ve dönemde virüs taşıyıcısı olabilir. Salgını yayma ve bulaştırma potansiyeli taşır. İleri yaştaki bireyler ve kronik hastalık eşlik eden yaşlı bireyler hastalığı daha ağır geçirebiliyor, daha fazla yaşamsal risk taşıyor. Bilimsel bilgi ve kanıta dayanmayan, sağlık otoriteleri tarafından açıklanmayan bilgiye, eksik ve yanlış bilgi ve dedikoduya itibar etmemek gerekiyor.
Bu dönemin en çok etkilenenleri arasında yer alan yaşlılara daha özenli davranmak, yaşlılara özgü alınan koruyucu önlemlerin yaş ayrımcılığına dönüşmemesine dikkat etmek yararlı olacaktır. Yaşlılarla dayanışma içinde olmak, istedikleri durumlarda destek sunmak büyük önem kazanmaktadır. Ailenizdeki ve çevremizdeki yaşlılara saygı göstermenin tam zamanıdır. Saygı sözle veya biçimsel davranışlarla olmaz. Onları, virüsün etkisinden korumak, beslenme ve sağlıklarıyla uğraşmak, psikolojilerini düzeltmek ve deneyimlerinden yararlanmak için onlarla kurallara uyarak sohbet etmek, günlük yaşamlarını kolaylaştırmak en güzel davranışlar olacaktır. Siz hasta görünmüyor olabilirsiniz, ama virüs taşıyıcısı olabilirsiniz, lütfen onlara yakın temasta bulunurken çok dikkatli olunuz; saygı ve sevgi başka türlü de gösterilebilir; bu dönemde sevdiklerimizden fiziksel olarak uzak durmak, gönül bağını güçlendirmek tam da bunun göstergelerindendir.
Medyanın ‘damgalama’ mevzusundaki etkileri sizce neler?
Böyle zamanlar insanların algı ve duyarlılıklarının arttığı, antenlerinin açık olduğu dönemlerdir. Haber kirliliği, kulaktan kulağa yayılan şehir efsaneleri ve komplo teorileri ise kaygıyı artırır, paniğe sürükler. Sosyal medya ve/veya televizyon programlarında salgın tehlikesine ilişkin haberlere fazlasıyla maruz kalmak kaygı ve panik durumunu artırabilir. Korku ve panik durumunda sağlıklı karar almak zorlaşır. Stres düzeyinin yükselmesi ve aşrı uyarılmıştık hali insan olarak bedensel, zihinsel sağlığımızı tehdit eder. Salgınla mücadeleyi zorlaştırır. Moral olarak çökmemize yol açar. Böyle zamanlarda güvenli ve yeterli düzeyde bilgi oldukça önemlidir. Kamu otoritelerinin topluma güven vermesi, güvenli ve sağlıklı bilgi paylaşımı yaşamsaldır. Kamu otoritelerinin güven vermeyen yaklaşımı belirsizlik ve flu alanı artırır. Toplumun salgınla mücadelesini zorlaştırır. Birlik ve dayanışma duygusunu zedeler. Bireylerin alınan önlemlere uymasını ve inanmasını olumsuz etkiler. Böyle dönemlerde kamu otoritesi, bilim insanları, sağlık meslek örgütleri ve bireyler olarak hepimize çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Bireyler olarak bu dönemde doğru kaynaklardan, yeterli düzeyde bilgilenmenin yeterli olduğu asıl olanın önlem alma ve morali iyi tutmak olduğu unutulmamalıdır. Fazla haber içeriği zihinsel ve duygusal yük yaratır. Karamsarlık ve umutsuzluk yaratır bu konuda dikkatli olunmalıdır.
Süreci daha az hasarla atlatmak için ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Koronavirüsle mücadele önlemleri içerisinde yer alan sosyal yalıtım ve mesafelendirme önlemleri virüsün etkilerinden kendimizi ve taşıyıcı olmamız durumunda başkalarını korumanın en etkili yoludur. Yaşamsal öneme sahip bu zorunlu önlemler günlük yaşam pratiğimizi köklü olarak değiştirmeye yol açmaktadır. Bizleri uyum sağlamamız ve alışmamız gereken bir çok yoksunluk ve kısıtlılık hali ile baş başa bırakmaktadır. Kısıtlılıklar ve yoksunluklar, alışılmış yaşam tarzının değişmesi, günlük rutinin bozulması insanlar için stres kaynağıdır. Gerginlik, huzursuzluk, öfke duygularına vesile olabilir. Korku, kaygı ve endişe düzeyinin yükselmesine, umutsuzluğa, moral çöküntüsüne yol açabilir. Bu dönemde mümkün olduğunca alışık olduğumuz günlük yaşam rutinimizi korumamız ve sürdürmemiz önem kazanmaktadır. Günlük yaşam rutininiz arasında yer alan uyku, duş alma, diş fırçalama, yemek öğünleri gibi rutinlerimizi aksatmadan yapmak olmalıdır. Günlük rutinimizde olan kişisel bakımımızı (tıraş, makyaj vb.) sürdürmek, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacaktır. Yaşam sevincimizi düşürecek dağınıklık veya boşvermişlikten uzak durmak moral ve motivasyonumuz sürdürmemiz açısından önemlidir. Evimizi sıklıkla havalandırmak; çok yorucu olmayan ve zorlamayan hafif egzersizler yapmak bu dönemde iyi gelecektir.
“Birbirimize Ve Kendimize İyi Bakma Zamanıdır”
Bu süreçte önlemlere en yüksek düzeyde uyarak, bedensel ve ruhsal sağlığımızı dikkat ederek kendimizi ve yakınlarımızı koruyabiliriz. Bu sürecin yıkımını azaltabilir, süreci kısaltabiliriz. Unutmayalım ki hayatta kalma güdümüz çok güçlü, insan olarak bizi güçlü kılan bir güdüdür. İnsanı güçlü kılan bir diğer önemli unsur ise ilişkidir, dayanışmadır, bedensel ve ruhsal temastır. Bu dönemde bedensel temas da sınırlılıklar olmasına karşın gönül temasını artırmak, dayanışmayı yükseltmek hepimize iyi gelecektir.
Sosyal ilişkilerin kısıtlanması, karantina önlemleri kendimize bir es verme, yaşamın karmaşası ve koşuşturması karşısında dur ben ne yapıyorum ve nereye gidiyorum diye düşünme ve yeniden değerlendirme, doğa, çevremiz ve kendimizle bütünleşme fırsatı da sunabilir. Bizim süreci değerlendirme biçimimiz oldukça önem kazanmaktadır. Sağlıklı ve dengeli beslenme, düzenli uyku, egzersiz , açık ve temiz havada, güneşten ve gün ışığından yararlanabileceğiniz yürüyüş yapmak, hareket etmek veya spor yapmak yararlı olacaktır. Sosyal ilişkilerimizi canlı tutmak, fiziksel olarak olmasa da sevdiğiniz insanlarla gönül bağları ile iletişim ve etkileşim içinde olmak psikolojik sağlamlığımızı artıracaktır. Aile üyeleriyle daha iyi ilişkiler geliştirmek, birbirimizi daha iyi tanımak ve zaman geçirmek için bir fırsata dönüşebilir. Aile içi yaratıcı ve üretici etkinlikler, oyunlar, söyleşiler, hem bağlarımızı güçlendirecek hem de bu zorlu süreyi daha rahat atlatmamızı sağlayacaktır. Yaşamımızda kendinize soluk alma alanları açmak, kitaplara, sporla, bahçe işleriyle, müzikle, el işleriyle, sanatın çeşitli alanlarıyla ilgilenin, böylece psikolojik sağlamlığınız ve direnciniz artmış olacaktır. Film izlemek, ev halkı ile türlü oyunlar oynamak, uzun süredir zaman ayıramadığınız hobilerinize vakit ayırmak, yoga ve meditasyon yapmak, kendinize dönmek, birbirinize dönmek, yani ailenizle, arkadaşlarınızla, komşularınızla daha çok konuşmak, paylaşmak ve dayanışmak böyle bir süreci atlatmanıza yardımcı olacaktır.
Bizi Takip Edin