2050’de dünya nüfusunun %20’si 60 yaşın üstünde olacak
Yaşlanma gelişmiş ya da gelişmekte olan her ülkenin problemi. Yaşlılık projeksiyonları ülkelerin korkulu rüyası olmaya başladı. Birçok ülke için nüfusun yaşlanması ve yaşlı vatandaşları bekleyen koşullar, dengesi bozulan nüfus piramidinde çok az insanın iş hayatında kalması sebebiyle, bekleyen bir felaket olarak görülüyor. Yaşlanma gelişmiş ya da gelişmekte olan her ülkenin problemi. Yaşlılık projeksiyonları ülkelerin korkulu […]
Yaşlanma gelişmiş ya da gelişmekte olan her ülkenin problemi. Yaşlılık projeksiyonları ülkelerin korkulu rüyası olmaya başladı. Birçok ülke için nüfusun yaşlanması ve yaşlı vatandaşları bekleyen koşullar, dengesi bozulan nüfus piramidinde çok az insanın iş hayatında kalması sebebiyle, bekleyen bir felaket olarak görülüyor.
Yaşlanma gelişmiş ya da gelişmekte olan her ülkenin problemi. Yaşlılık projeksiyonları ülkelerin korkulu rüyası olmaya başladı. Çalışma yaşında olan az sayıda insan, giderek daha fazla insana göz kulak olmaya başlayacak (özellikle refah düzeyi yüksek olan ülkelerde) ve emeklilik yaşının yükseltilmesi gerekecek. Ancak bu tarz kasvetli tahminler yaşla birlikte gelen yüksek maliyetli hastalık varsayımına dayanarak yapılıyor. Eğer birbirini takip eden topluluklar kendilerinden bir önceki topluluğa göre daha sağlıklı yaşlanırsa ve sağlık bakım hizmetleri iyileşirse, yaşlanma krizinin de engelleneceği düşünülüyor.
Çoğu düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde yaşıyor olacak
Yaşlanan nüfusun uzun vadeli ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan müdahalelerin başarısını ölçmek ve hastalık ve ölüm oranını takip edebilmek için daha çok veriye ihtiyaç var. Umut verici bir başlangıç olarak, Küresel Yaş İzleme Endeksi Afrika’dan sadece yedi ülkenin dahil olabildiği 91 ülke için bir sıralama oluşturdu. 2050 yılında dünya nüfusunun %20’sinden fazlası 60 yaşın üzerinde olacak ve bunların %80’i düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde yaşıyor olacaklar.
91 ülkedeki yaşlı nüfusu iyilik ve sağlık durumları açısından sıralayan Küresel Yaş İzleme Endeksi’ne (2013) göre en iyi skor İsveç ve Norveç’te. Toplam skoru yüksek olan bazı ülkeler ise belli alanlardaki düşük skorlarla beklentileri karşılayamamış durumda. Amerika Birleşik Devletleri sağlık alanında 24. sırada yer alırken toplam skorda sekizinci sıraya yerleşiyor. Diğer taraftan Güney Kore (genel sıralamada 67.) sağlık alanında en iyi sekizinci ülke olurken gelir güvencesi alanında 90. sırayı alıyor.
Ömür beklentisi artıyor, sağlık masrafları yükseliyor
Ancak bu iyimser rota henüz garanti altına alınmış değil. Küresel Hastalık Yükü 2010 Çalışması’nda (Global Burden of Disease 2010 Study) 1990 – 2010 yılları arasındaki 20 yıllık süre içerisinde doğum sırasındaki genel yaşam beklentisi yaşlı erkekler için 4,7 yıl, kadınlar için ise 5,2 yıl artış gösterdi. Bir başka değerlendirmede Avrupa Birliği için doğum sırasındaki beklenen yaşam süresi 2009 yılına kadar geçen 4 yıl boyunca 1 yıllık artış gösterirken, sağlıklı yaşam beklentisi yaşı genel değerlendirmede aynı kaldı. İnsanların sağlıksız fakat uzun yaşamaları dolayısıyla genişleyen hastalık oranı sağlık masraflarını artırırken iyi olma halini ise olumsuz etkiliyor.
Sağlık programlarına ayrılan fon artmalı
Peki bu uyuşmazlık neden var? Önümüzdeki yıllarda obezite ve tütün kullanımının etkilerini bütün ülkeler hissedecek. Daha yoksul ülkelerde anne ve çocuk ölümleri ve bulaşıcı hastalıklar konusunda elde edilen başarı genel olarak sağ kalım alanında artarken, sağlık sistemlerinin uzun dönemde hazırlıksız olarak karşılaştığı hastalıkların yükü ise yön değiştirdi. Başarılı sağlık programlarına sağlanan fonların başka taraflara aktarılmaması ve yeni fonların garanti edilmesi gerekiyor. Varlıklı milletlerde yaşlı bireylerin uzun vadeli sosyal bakım hizmetlerine erişimleri yetersiz kalmakta. Bireylerin iyi olma halini geliştirmek için yapılan hizmet yatırımları kendi sağlık faydalarını da beraberinde getirebilir: bir amaca yönelmiş olmanın Alzheimer hastalığının şiddetini azaltması, diğer taraftan depresyon ve stresin koroner kalp hastalığı ve prematüre ölümlere bağlanması gibi.
Yaşlılar, genç hastalar kadar bakım hizmetinden faydalanamıyor
Yaşlanmak, yaşlı insanları iyi sağlık hizmetlerinden menediyor. Hastalıklar haksız bir şekilde yaşlanmanın doğal bir parçası olarak görülüyor, çoklu ölüm ve hastalık oranı sebebiyle tedaviler etkisiz sayılıyor ve yakında ölecekleri varsayımıyla yaşlı hastalardan elde edilen ekonomik veya sağlık kazanımları asgari tutuluyor. Dolayısıyla yaşlı hastalar klinik denemelere dahil edilmiyor ve genç hastaların gördüğü bakım standartlarıyla aynı düzeyde bir bakım hizmeti alamıyor. İkinci basamak ve ayakta tedavi için daha büyük yatırımlar gerektiği ve yaşlı hastaların iyi tasarlanmış klinik denemelere dahil edilmeleri ihtiyacı görülüyor. Sadece toplumun yaşlı bireylere neler verebileceğine değil, aynı zamanda yaşlı bireylerin topluma neler katabileceğine de odaklanmak gerekiyor.
Başarılı yaşlanmanın sağlayacağı olanaklar
Başarılı yaşlanmanın, tüm yaş gruplarının toplumun en kıdemli üyelerinin bakış açısından, bilgeliğinden ve bakış açısından yararlanmasına olanak sağlayacağı öngörülüyor.
Reaktif bir sağlık sistemindense proaktif bir sistemin planlanması gerekiyor. Önümüzdeki 40 yıl içerisinde, şu an Küresel Yaş İzleme Endeksinin alt yarısında bulunan Hindistan, Endonezya, Meksika ve Rusya’da yaşlı nüfusu iki katına çıkacak. Örneğin eğer Hindistan (sağlık sıralamasında 85.) yaşlanan nüfusuna evrensel sağlık hizmetini gerçekten sunmak, sağlığa atfedilmiş gayrisafi yurtiçi hasılasını artırmalı (mevcut oran yaklaşık %2). Yaşlanan nüfuslara iyi bir bakım sağlamak için, ev ziyaretlerini kolaylaştırmak adına mobil servislerin ve teknolojinin daha iyi kullanılması da dahil olmak üzere çeşitli hizmetlerin benimsenmesi gerekiyor.
Bizi Takip Edin