Mucize Doktor Otizm Farkındalığını Artıracak Mı?
Mucize Doktor dizisi ile Türk televizyonlarında bir ilke imza atıldı; dizinin başkarakteri Dr. Ali, otizm savant sendromuna sahip. Dizinin televizyonda halen çok az temsil hakkı bulan otizmli bireylere dair farkındalığın artması, özellikle eğitim hakları konusundaki sorunların gündeme taşınması için bir kamuoyu yaratıp yaratmayacağını otizm üzerine çalışan sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle görüştük.
Eylül ayında televizyonda yayınlanmaya başlayan Mucize Doktor dizisi, başkarakteri Otizm Savant sendromlu Dr. Ali ile ülkemizde başta eğitim ve bilinçlenme olmak üzere birçok sorunla mücadele ederek yaşamayı sürdüren otizm sendromlu bireyleri ve ailelerini –bir ölçüde- görünür kıldı. Dizinin yaratacağı etkileri Mucize Doktor’un danışmanlığını yürüten Tohum Otizm Vakfı ile TODEV, OGAD ve İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Başkanı Sedef Erken’den dinledik.
Sedef Erken: “Dr. Ali Karakterini Burada Yaşayan Otizmli Bir Birey İçin Hayal Etmek Bile Zor”
İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Başkanı Sedef Erken, Mucize Doktor’un ilk iki bölüm senaryosuna, özellikle başrol oyuncusuna danışmanlık desteği sunmuş. Erken, Mucize Doktor’la birlikte otizm farkındalığına dair bir ‘mucize’ beklemeyi doğru bulmuyor: “Bir dizinin toplumu çok uzun süredir ihmal edilmiş bir konuda eğitmesini beklemek hayalcilik olur. Üstelik ‘farkındalık’ kelimesinin tam da bu alanda bu kadar yıpratıldığı, anlam bozukluğuna uğradığı şu günlerde. Farkındalıktan ne anlıyoruz? Otizm kelimesini duymuş olmayı mı, sms gönderip bağış yapmayı mı, yoksa bir otizmli ile sosyal alanda bir arada olup onun dünyasına girmeyi mi? Bu sonuncuyu yaşamadan hiçbir şeyin farkında olmamız mümkün değil? Diziler ne yanlış bilgileri düzeltebilir ne de gerçek bir farkındalık yaşatabilir. Bu dizide olduğu gibi yüksek bir reytingi varsa olsa olsa konunun konuşulmasına, tartışmasına vesile olabilir ki bence bu bile başlangıç için yararlı olacaktır.”
Sedef Erken, dizinin senaryosuna ve başkarakterin yaratılmasında, yazılmış senaryo üzerinde okuma yapıp yorumlarını ileterek katkı sunmuş. Erken, yönetmen Yusuf Pirhasan ve başrol oyuncusu Taner Ölmez’in hassas yaklaşımlarını çok beğendiğini ifade ediyor: “Ben senaryonun oluşturulması ile ilgili bir çalışma yapmadım, yazılmış senaryolar bana gönderildi ve onlar üzerinde hatalı bilgiler olmasın diye kontrol etmem, yorum yapmam istendi. Bunu ilk 2 bölüm için yapabildik, devamı gelecek mi bilemiyorum. Bunun dışında yönetmenle ve başrol oyuncusu ile otizm üzerine bilgi paylaşımı için görüşmeler yaptık. Yönetmenin işini çok iyi yapması ve özellikle başrol oyuncusu Taner Ölmez’in konuyu çok hassas ve dikkatli ele alması bence ilk bölümün bu kadar iyi çıkartılmasında etkili oldu.”
“Sizce Dr. Ali ile birlikte otizmli bireylerin eğitimleriyle ilgili algılar da değişecek mi?” sorumuza Türkiye’deki otizmli bireylere sunulan eğitim olanaklarının kötülüğüne vurgu yapıp dizinin uyarlama olduğu için farklı bir gerçeklik sunduğunu, ülkemizde pek de inandırıcı durmadığını söylüyor: “Ülkemizde otizmli bir birey için hayal etmesi bile zor, biz hâlâ çocuklarımızı okullara sokmaya çalışıyoruz. Dizi uyarlama olduğu için ülkemiz açısından inandırıcılığı zorlayacak kadar ‘imkânsız’ görülüyor. Eğitim sisteminin kendi sorunlarının yanı sıra özel gereksinimli bireyler için kâğıt üstündeki yasaların bile hayata geçirilememesi söz konusu. En basitinden şöyle düşünelim, Milli Eğitim Bakanlığının denetiminde olan devlet ya da özel okullar hala çocuklarımızı okullara almamak için direniyor ve bu direnci kırmaya çalışan yine biz aileleriyiz. Yasalar bu görevi MEB’e vermişken bunu neden biz yapıyoruz? MEB kendi okullarını denetlemiyor mu, bunu görmüyor mu, bu sorunları çözmek için ne yapıyor? En büyük sorun bu bence, geri kalan her şey bunun altında toplanıyor.”
Otizmle ilgili farkındalık oluşturmak mücadelenizin bir ayağı, ama başka hayati gereklilikler de var. Sedef Erken’den hem otizm sendromlu bir çocuğun annesi, hem de İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Başkanı sıfatıyla değerlendirmesini istedik. Erken, asıl yoğunlaşmamız gereken kesimin aileler, dernekler ve çevremizdeki insanlar olduğunu söylüyor: “Açık söylemek gerekirse büyük bir mücadele ve yorgunlukla geçen 10 yılın sonunda sorunun devlet, toplum ya da eğitimcilerden ileri giderek biz ailelerde, derneklerde ve etrafımızdaki kişilerde olduğunu düşündüğüm bir aşamaya geldim. Yüzbinlerce otizmli bireyin aileleri, yakınları, eğitimcileri, sivil toplumu olarak milyonlarca insanız. Eğer bizler birlikte hareket edip çocuklarımızın önüne konulan bu duvarları yıkmayı beceremiyorsak belki de sorun duvarda değil bizim birbirimizle ilişkimizde ve hareket tarzımızdadır. Gençlere ve taze kan olarak sivil topluma kazandırabileceğim yeni isimlere alan açmak belki de yapabileceğimiz en iyi şeydir. Özel olarak da bizden sonrasına dair çalışmalara odaklandığımı söyleyebilirim, bakımevleri, habilitasyon, asistanlı yaşam ve sivil toplumun bu alanlardaki denetim yetkisini kazanması üzerine çalışıyoruz.”
Demet Uyar: “Otizmli Bireylerin ‘Bir Yere Gelemeyeceği’ Algısı Değişecektir”
Otizm Güçlü Aile Derneği (OGAD) Kurucusu Demet Uyar da Mucize Doktor’un toplumda otizme karşı bir sempatiği yaratacağını düşünüyor, yine de vurgulamak istediği bir nokta var: “Dizideki otizmli doktor karakteri toplumda otizme karşı bir sempati uyandıracaktır. Bununla birlikte savant sendromuna da sahip olması her otizmlinin üstün yeteneklere sahip olduğu gibi bir algıda yaratabilir. Oysa ki çoğu otizmli ciddi oranda öğrenme zorlukları da yaşamaktadır ve gelişim için yoğun eğitim almaya ihtiyaç duymaktadırlar.”
Kesin veriler olmamakla birlikte Türkiye’de toplamda yaklaşık 1 milyon 400 bin otizmli birey olduğunu ve otizmle yaşayan 5 milyon 550 bin civarı aile ferdi olduğunu tahmin ediliyor. Uyar’a otizmli bireylerin aileleri için yeterli destek ve bilgilendirme olup olmadığını sorduk.
Danışmanlık, psikolojik destek, maddi yardım, bilinçlendirme gibi desteklerin pek bulunmadığını söyleyen Uyar, dernek olarak yapabildikleri şeyler hakkında bilgi verdi: “Biz ailelere şimdiye kadar hiçbir derneğin uygulamadığı bire bir koçluk desteğini ücretsiz olarak sağladık. Bu projemize bu sene de devam edeceğiz. Ayrıca ailelere seminerler ve paylaşım toplantıları düzenliyoruz. Bunun yanı sıra sadece ailelerin ve ilgili uzmanların dahil olduğu Whatsapp grubumuzda bilgi ve tecrübe paylaşımı yapıyoruz.”
Verilere göre Türkiye’de 0-19 yaş arası otizmli sayısı tahmini 400 bin iken sadece 30 bini eğitim sistemi içinde yer alabiliyor. Dizideki başkarakter Ali ise okulu birincilikle bitirmiş bir doktor. “Dr. Ali ile birlikte otizmli bireylerin eğitimleriyle ilgili algılar da değişecek mi?” sorumuzu şöyle yanıtlıyor Uyar; “Otizmli bireylerin bir yere gelemeyeceği algısı değişecektir. Şu anki eğitim sistemimiz maalesef kapsayıcı değil. Otizmli bireyler kaynaştırma değil ayrıştırmaya tabi tutuluyor.”
Uyar, farkındalık düzeyinin artması, eğitim olanaklarının iyileşmesi ve diğer sorunların çözümlerine yönelik beklentilerini şu sözlerle ifade ediyor: “Otizmlilere meslek edindirme konusunda seviyelere uygun iş okullarının ve kurslarının artırılmasını bekliyoruz. Çeşitli becerilere sahip otizmlilerin iş hayatına kazandırılması için devletin STK’larla iş birliği yapması gerekmektedir. Otizmli bireyin işe adaptasyon sürecinde ücreti devlet tarafından karşılanacak olan gelişim koçları destek verebilir. Milli Eğitim Bakanlığı önderliğinde okullarda tipik gelişim gösteren öğrenciler gönüllülük esasıyla otizmli öğrencilerle okul içi ve dışında sosyal projelerle akran etkileşiminin arttırılması okul yönetimlerince teşvik edilmelidir. Ayrıca maddi kaynağı yetersiz olan STK’lara devlet ve belediyeler tarafından personel ve ofis imkanı sağlanmalıdır.”
Son olarak, sivil toplum kuruluşlarının destek alma konusundaki sıkıntılarına değinen Uyar, STK’ların önünün açılması gerektiğini belirtiyor: “Dernekler son yıllarda Türkiye’de yaşanan FETÖ gibi olaylar sonrasında devlet nezdinde negatif bir algıyla ve güvensizlikle karşılanmaktadır. Dernekler İl Müdürlüğü’nden yardım izni almak için hem geçen sene hem de bu sene tüm evraklarımızı hazırlayarak başvuru yapmamıza rağmen halen onay alamadık. Oysa biz yardıma muhtaç ailelere burs vermek istiyoruz. STK’ların daha faydalı olabilmesi için önlerinin açılması gerekmektedir.”
Aylin Sezgin: “Mucize Doktor Otizme Bir Eksiklik Değil, Farklılık Olarak Yaklaşıyor”
Tohum Otizm Vakfı, Mucize Doktor dizisinin danışmanlığını yürütüyor. Vakfın başkan yardımcısı Aylin Sezgin televizyonla, özellikle de dizilerle işbirliği yapmayı önemsediklerini söylüyor. Vakıf Mucize Doktor’dan önce Çukur dizisinde yapımcı ve kanalla başarılı bir birliktelik yürütmüş:
“GFK Türkiye ile yaptığımız Türkiye’deki Bireylerin Otizm Algısı ve Bilgi Düzeyi Araştırmasında “otizmi nereden duydunuz?” sorusu vardı ki yaklaşık yüzde 80 oranında “Televizyon” cevabını aldık ve bu cevap bizleri televizyona yönlendirdi, bu doğrultuda çalışmalara yoğunlaşmamıza sebep oldu. Televizyon programlarına çıkmanın yanı sıra izlenme oranları ve yoğun ilgi sebebiyle diziler, derdimizi daha geniş kitlelere anlatmak ve otizm farkındalığı yaratmak adına çok güçlü bir araçtı. Yüzümüzü dizilere döndük ve biliyorsunuz geçmiş dönemde Ay Yapım & Show TV & Tohum Otizm Vakfı iş birliği gerçekleşti. Çukur dizisi, otizm farkındalığı için dizi entegrasyonundan, sezon finalini Tohum Otizm Vakfı için düzenleyip geliri vakfa bağışlama kapsamında yürütülen bir iş birliğiydi. Hala da sağ olsunlar desteklerini alıyoruz, özellikle 2 Nisan’da Otizme Mavi Işık Yak diyerek otizm farkındalığına katkı sunuyorlar.
Sezgin, Mucize Doktor dizisinin ise başka bir eşik olduğunu söylüyor: “Başrol karakterinin otizmli olması bir ilk ve bu açıdan büyük önem taşıyor. Hep vurguladığımız bir gerçek var; erken tanı ve yoğun özel eğitimle otizmli bir birey yeniden doğabilir! Otizme bir eksiklik değil, farklılık olarak yaklaşan bu dizi eğitime kavuşan otizmli bireylerin neler başarabildiklerini yansıtıyor. Doğuştan gelen, yaşamın ilk üç yılında fark edilen gelişimsel bir farklılık olan otizm farkındalığını amaçlayan bu dizi, otizmli bireylerin toplumda yaşadıkları dışlanmayı da gözler önüne seriyor. Otizmli bireylere elinizi uzattığınızda, inandığınızda neler başarabileceklerini gözler önüne seren bir dizi diyebiliriz. Toplumda değişmesini arzuladığımız şey, otizmli bireylerin farkına varılmasını sağlamak pek tabii. Toplumumuzda otizm maalesef yeterince bilinmiyor. En büyük eksikliğimiz bu, çocuklarımızın fiziksel görünümlerinde farklılık olmadığı için hayatın içinde farkında olunmuyorlar. Ayrıca hem otizmli çocuğu olan ailelerin, hem de toplumun diğer bireylerinin otizmli bireyleri kabul edip, ötekileştirmediği bir toplum hayalimiz. Gerçek hayatta da yansımalarını göreceğimize dair umudumuz tam.”
Tohum Otizm Vakfı, Mayıs ayından bu yana dizinin danışmanlığını sürdürürken yönetmen Yusuf Pirhasan ve başrol oyuncusu Taner Ölmez ile sık sık bir araya gelmişler. “Dizinin yönetmeni Yusuf Pirhasan’ı ve yapım ekibini ağırlayıp otizme dair onları bilgilendirdiğimiz, akıllarındaki sorularını yanıtladığımız, Taner Ölmez’i gözlem için okulda ağırladığımız, senaryoları okuyup, bölümleri izleyip yorumlarımızı paylaştığımız bir süreçten bahsediyoruz. Yapım ekibi en az bizler kadar konuya hassasiyet gösteriyor ve çok titiz çalışıyor; aktardığımız tüm detayları incelikle diziye taşıyor diyebiliriz. Bu dizi izleyicinin otizm belirtilerini gözlemleyebileceği çok önemli bir fırsat ki Mucize Doktor bunu doğru örneklerle yapıyor diyebiliriz.”
Aylin Sezgin, dizinin her otizmlinin savant sendromlu olmadığını göstermek adına da faydalı bir çalışma olduğu kanısında: “Doktor Ali yani, Mucize Doktor karakterine hayat veren başrol oyuncusu savant bir otizmli. Savant olma durumunda üstün seviyede bellek, matematik hesaplama, sanat ve özellikle müzik becerileri görülebiliyor. 10 otizmli bireyden sadece 1’inde sıra dışı savant becerilerine rastlanıyor. Tüm otizmli çocuklarda savant olma durumu ve üstün beceriler olduğu bilgisi doğru bir bilgi değil. Özetlemek gerekirse Ali karakterinde var olan üstün becerileri, otizm spektrum bozukluğunda genelde gözlemlemiyoruz. Bu yüzden dizide savant sendromun özellikle vurgulanmasını çok önemsiyoruz, bu bilgilere hikâye içinde yer vermek bu ayrımı ortaya koymak için oldukça önemliydi ki yapım firması da bu yorumlarımızı dikkate alarak ilerliyor. Otizmle ilgili yanlış bir anlayış gelişmesini önleyici bu tutumun dizinin ilerleyen bölümlerinde de sergilenmesi için hem yapım ekibi hem Tohum Otizm Vakfı olarak bizler müthiş hassasiyet içerisindeyiz diyebiliriz.”
Sezgin, otizmli bireyler ve aileleri için düzenlenen eylem planı ve bu plandan bekledikleri hakkında detaylı bilgiler paylaşıyor: “Otizmli bireyler ve aileleri için çok önemli bir tarih var: Otizm Eylem Planının yayınlandığı 3 Aralık 2016. Plan kapsamında farkındalık çalışmaları ve kurumlar arası iş birliğinden, otizmli çocuklar için erken tanı, tedavi ve müdahale zinciri kurulmasına, ailelere yönelik hizmetlerin geliştirilmesinden, otizmli bireylere yönelik eğitsel değerlendirme, özel eğitim, destek eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin geliştirilmesine, istihdam süreçleri ve çalışma hayatına katılımlarından, sosyal hizmet, sosyal yardım ve toplumsal yaşama katılımları konusunda birçok alanda ilgili bakanlıkların üzerine düşenleri yerine getirmesini ve gerekli adımları atmasını bekliyoruz.”
Otizm bilinen tek tedavisinin erken tanı ve yoğun özel eğitim olduğunu vurgulayan Sezgin, bu noktada eğitime çok büyük görev düştüğünün altını çiziyor: “Eğitim özelinde beklediklerimiz oldukça kritik! Şu an devlet ayda 12 saatlik eğitimi karşılıyor, otizmli bir çocuk 12 saatte bir yere gelemez. Ayda 30-40 saat bu çocukların sürekli eğitim alması gerekiyor. Otizm Eylem Planı’nda Milli Eğitim Bakanlığına düşen görevler çerçevesinde: Otizmli bireylerin eğitime mümkün olduğunca erken başlamasını ve bu eğitimin bireysel özelliklere ve gereksinimlerine uygun olmasını; eğitim saatlerinin artırılmasını; eğitimde bilimsel dayanaklı tekniklere yer verilmesini ve eğitimin otizmli bireyin bireysel özelliklerine ve gereksinimlere uygun olmasını; otizmli bireyler için kaynaştırma destek hizmetlerinin tüm okullarda yaşama geçirilmesini ve uygun eğitim ortamlarının sağlanması konusunda düzenlemeler yapılmasını; otizmli bireylerin eğitimsel değerlendirilmeleri sınav düzenlemeleri ile eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasını ve tüm bunlara yönelik uygulamaların bir an önce hayata geçirilmesini bekliyoruz.”
Tohum Otizm Vakfı en merkezi uğraşını eğitim olarak tanımlıyor. Bu bağlamda Öğretmenlerin-uzmanların, otizm konusunda bilgi ve beceri düzeylerinde artış sağlanarak alanda çalışan öğretmenlerimizin kapasitelerini geliştirmek için Maltepe Üniversitesi ile iş birliği yapmışlar.
Sezgin, bu işbirliğine dair bilgiler veriyor: “Özel eğitim uygulama merkezleri, özel eğitim sınıfları ve kaynaştırmada öğrenim gören otizmli çocukların nitelikli özel eğitim hizmetlerine kavuşmalarını amaçladığımız “Otizmli Bireylerin Eğitimi Sertifika Programı” protokolünü imzaladık. Bu protokol çerçevesinde gerçekleşen eğitimler, mesleki gelişim etkinlikleri, konferanslar, araştırma ve yayınlar sayesinde Türkiye’nin otizm alanında akademik bilgi dağarcığını güçlendirmeyi; öğretmenlerin, uzmanların bilgi ve beceri düzeylerinde artış sağlamayı amaçladık.”
Vakfın eğitime dair bir başka projesi ise “Eğitimde Engelli Hakları: Okulda Birlikte, Hayatta Birlikte” adını taşıyor: “Yine eğitimi merkezine alan projemizden bahsetmek gerekirse… Engelli çocukların eğitim hakkından yararlanmaları ihtiyacından yola çıkarak engelli bireylerin yaşadığı ayrımcılıklara dikkat de çekebilmek amacıyla, Tohum Otizm Vakfı olarak İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (SEÇBİR) ile ortak olarak yürüttüğümüz Sabancı Vakfı tarafından desteklenen Eğitimde Engelli Hakları: Okulda Birlikte, Hayatta Birlikte projesini hayata geçirdik. Engelli bireyler uluslararası ve ulusal mevzuatta içerilse dahi eğitime katılımda pek çok sorunla karşılaşıyor malum. Öğretmenlerin bilgi ve becerilerindeki eksiklikler, velilerin olumsuz tutumları, engelli öğrencilere uygun fiziki eğitim ve öğrenme ortamının olmaması gibi sorunların yanı sıra normal gelişim gösteren çocukların engelli akranlarına yönelik tutum ve davranışları, engelli çocukları eğitimden uzaklaştırmaktadır. Bu proje ile öğretmenlerde, velilerde, idarecilerde ve öğrencilerde engellilik kavramına yönelik algı ve tutumların dönüştürülmesini, engellilik kavramının olağanlaştırılmasını, farklılıklara saygı kavramının geliştirilmesini ve okullarda kapsayıcı eğitim ilkelerinin yaygınlaştırılmasını hedeflemekteyiz. (Eğitimde “tüm öğrenenlerin içerilmesi” anlamına gelen kapsayıcı eğitim, eğitime erişimin önündeki engellerin belirlenmesini ve bu engellerin sistemi değiştirerek çözüleceği yaklaşımını benimser. Kapsayıcı eğitimde kilit rol öğretmendedir ve öğretmenin yaptığı sınıf içi uyarlamalarla sınıftaki tüm farklı öğrenciler eğitime dahil edilir.)”
Son olarak, Tohum Otizm Vakfı’nın çalışmalarının genel bir dökümünü sunan Aylin Sezgin, 2003’den bugüne yaptıkları tüm çalışmalar sonucunda 458.270 otizmli çocuk ve ailenin hayatına dokunabildiklerini ifade ediyor:
“Tohum Otizm Vakfı olarak; Tarama/tanılama, kaynaştırma/bütünleştirme, özel eğitimin güçlendirilmesi, eğitici eğitmenlerin/öğretmenlerin otizm konusunda mesleki kapasitelerinin artırılması, ailelerin ve bölge halkının otizm konusunda bilgi ve farkındalık düzeylerinde artış sağlanması, otizm konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarının kurumsal kapasitesini ve savunuculuğunu güçlendirmek gibi pek çok konuyu temeline alan 36 büyük ulusal ve uluslararası proje yürüttük, yürütmeye de devam ediyoruz. 1.969 sağlık personeline, 13.479 öğretmene eğitim verdik. Sağlık Bakanlığıyla yaptığımız projeler kapsamında 55.010 çocuğu otizm taramasından geçirdik. Rehberlik birimimizde 11.442 kişiye ücretsiz danışmanlık ve eğitsel değerlendirme yaptık. 31.247 kullanıcısı olan otizm eğitim portalını ve ilk Türkçe iOS/Android uygulamalarını geliştirdik ve ücretsiz kullanıma sunduk. Otizmli çocuklara eğitim veren 75 devlet okuluna öğretmen eğitimleri, müfredat ve materyal desteği sağladık.
Aile ve uzmanlar eğitici eğitimleri için verdiğimiz seminer ve eğitimlerin Türkiye çapında yaygınlaştırılabilmesi, yeni teknolojik uygulamaların geliştirilmesi için 2015 yılında Sürekli Eğitim Birimini kurduk ve yapılan eğitimlerle toplam 22.993 aile, eğitimci ve üniversite öğrencisine ulaştık. Ailelere, eğitmenlere ve alanda çalışan diğer uzmanlara yönelik hazırlanan 197.717 adet otizm eğitim kiti ve kitapçığı, Türkiye’nin tüm illerine ücretsiz gönderimini sağladık. Türkiye’de ilk kez otizmli gençler için iş ve yaşam müfredatını vakıf olarak geliştirdik ve Beylikdüzü Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi’nde uygulanmaya devam etmesini sağladık. Tüm bunlara ek olarak Özel Tohum Vakfı Özel Eğitim Okulunu ise otizmli çocukların hak ettikleri eğitime kavuşmaları için 2006 yılında örnek bir model okul kurduk.
Okulumuz ülkemize otizm konusunda uzmanlaşmış ve örnek olabilecek, dünyadaki gelişmeleri takip eden, bilimsel dayanaklı ve etkililiği ispat edilmiş bir sistem ile eğitim veren bir model kazandırmıştır. Okulumuz otizmli çocukların eğitiminin içerik ve uygulama açısından doğru bir örneğini Türkiye’ye getirmekle kalmamış aynı zamanda otizm konusunda etkili bir müfredatı da hizmete sunmuştur. Özel Tohum Vakfı Özel Eğitim Okulu Amerika’da otizmli çocuklara yaklaşık 50 yıldır eğitim veren; toplum temelli ve zengin içerikli müfredatı, bilimsel-dayanaklı veriye dayalı uygulamaları, bilimsel araştırmaları ve yaygınlaştırma kollarıyla tüm dünyada tanınan bir kurum olan Princeton Çocuk Gelişim Enstitüsü’nün (PCDI) yaygınlaştırma koludur ve bu kurumun ‘know-how’ı ile eğitim vermektedir. Aynı zamanda PCDI, Uygulamalı Davranış Analizine dayalı etkili eğitim yöntemlerini kullanan en iyi okul programları arasında May Institute ile birinciliği paylaşmaktadır. Okulumuzda bugüne kadar 2.184 otizmli çocuk eğitim almış, 1.014 çocuğa burs desteği sağlanmıştır.
2003’den bugüne yaptığımız tüm çalışmalar sonucunda ise 458.270 otizmli çocuk ve ailenin hayatına dokunabildik ve yaptığımız çalışmalarla daha çok kişiye ulaşabilmeyi hedefliyoruz.”
Arzu Gökçe: “Gerçekler iç acıtmaya devam ediyor”
TODEV Otizm Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Gökçe; öncelikle Doktor Ali karakterinin savant sendromlu olduğunu, bununda her 10 otizmliden 1’inde görülen bir durum olduğunu, bu seçimin de ‘gösterilen’le ilgili bilgi verdiğini anlatıyor: “Mucize Doktor dizisindeki Dr. Ali gibi ‘parçalı becerileri olan savantlar’ yaklaşık her 10 otizmliden 1’inde görülüyor. İyi piyano çalmak, plakaları ezberlemek gibi becerilere sahip oluyorlar, Ancak extraordinary savantların (dizideki gibi diyelim) oranı tüm dünyada 100 kişiye kadar düşüyor. Bu da farkındalık adına aslında neyi gösterdiğimizi daha iyi göstermektedir.”
Savant sendromu hakkında bilgiler vermeye devam eden Gökçe; “Savant sendromu, gelişimsel ya da zihinsel yetersizliklerin yanında çoğu insanda bulunmayan sıra dışı zihinsel becerileri olan kişileri tanımlamaktadır. Kişinin genel zeka düzeyi ortalamanın altında olmasına karşın bir ya da birden fazla alanda aşırı düzeyde bilgi sahibidir” diyor.
Toplumda ‘ajitasyon yapıyorlar’ demesinler diye ailelerinin kameradan uzak durduğu otizmlilerin olduğunu söyleyen Gökçe, yine de gelecekle ilgili iyimser: “İnanıyoruz ki bugün tanı alan otizmli bireyler ileriki yaşamında çok daha iyi yerlere gelecekler. Bir atasözü der ki; “Sabırla koruk, bir araya gelince baklava olur.”
Son olarak, TODEV adına konuşan Arzu Gökçe, Mucize Doktor’un farkındalık yaratmak adına bir ses getireceğini belirtiyor. Ekibi ve oyuncuları tebrik eden Gökçe; “Keşke her otizmli bir savant olarak doğabilseydi, ancak gerçekler çok iç acıtmaya devam ediyor” diyerek gerçeklerle dizinin ayrıldığı noktanın altını bir kez daha çiziyor.
Bizi Takip Edin