“Asfalyalar Atmasın”, Elektrik Fabrikasının Satılmaması Konusunda Kararlı
İzmir’in tarihi elektrik fabrikasının özelleştirilmesine karşı çıkmak için oluşturulan “Asfalyalar Atmasın Platformu şehrin belleğinde önemli bir yeri bulunan binanın; kültürel faaliyetlerin yapıldığı bir kamusal alan olmasında ısrarlı… Platformun kurucularından Avukat Senih Özay, Ayşen Tekşen ve Tanzer Kantık; çalışmalarını Sivil Sayfalar’a anlatırken; “İzmir’in tarihi simgelerine saygılı herkesi birlikte olmaya davet ediyoruz. Açtığımız yürütmeyi durdurma davasının takipçisi ve hatta müdahili olmaya çağırıyoruz. Yıkılan sadece binalar değil, bir şehrin tarihi ve belleğidir.” çağrısında bulunuyor.
İzmir’in Alsancak ilçesindeki tarihi elektrik fabrikasının 11 dönümlük arazisiyle yeniden satışa çıkarılması; tepkiyle karşılandı. “Asfalyalar Atmasın” Platformu adı altında bir araya gelen İzmirliler; 91 yıllık tarihi bina ve arazisinin satışa çıkarılmaması için yürütmeyi durdurma davası açtı. Uluslararası kampanya platformu change.org üzerinde ‘Tarihi Elektrik Fabrikası Satılmasın’ çağrısıyla bir imza kampanyası başlatan Asfalyalar Atmasın Platformu’nun gündeminde konunun yargıda çözülmemesi halinde; bina ve arsasının sivil toplum desteğiyle satın alınarak; İzmir’in kent belleğinin korunduğu bir mekana dönüştürülmesi de yer alıyor. 8 Şubat tarihinde platformun çağrısıyla İzmir Mimarlar Odası’nda yapılan toplantıda; tarihi elektrik binasının satılmasının önüne geçmek için yapılması gerekenler konuşuldu. Avukat Senih Özay ve Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İbrahim Alparslan’ın konuşmacı olduğu toplantıda; katılımcıların da önerisiyle; tarihi binanın satışının engellenmesi için bir yandan hukuki süreçlerin takip edilmesi; bunun önüne geçilememesi durumunda da Asfalyalar Atmasın Platformu olarak binaya talip olma konusu gündeme getirildi. Bu konuda yerel yönetimlerden destek bekleyen platformun kurucularından Avukat Senih Özay, Ayşen Tekşen ve Tanzer Kantık ile; platformun kuruluşunu, çalışmalarını ve tarihi binanın şehrin belleğindeki yerini konuştuk.
Tarihi elektrik fabrikası 1928 yılında ilk olarak sokak aydınlatmaları için elektrik üretmeye başlıyor. Belçikalı bir firma tarafından yaptırıldığını biliyoruz. 1943 yılında satın alınarak kamulaştırılıyor. 8 Ocak 1998 tarihli bir karar ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilleniyor. Bu tapu kaydına yansıdığı halde son iki yıldır satışa çıkarılması gündeme geldi. Senih Bey bu süreci takip eden konuyla ilgili yargıya da başvuran biri olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Senih Özay: 98 yılındaki karara rağmen, Burhan Özfatura ‘sit kaldırılsın’ diye dava açtı ve kaybetti. Birinci fotoğraf bu. İkinci fotoğraf; fabrikanın yanındaki mezbelelik gibi görünen boşluk: şirketlerden devredile devredile, Ankara Hava Gazı A.Ş. şirketine verilince, Özelleştirme İdaresi yönetim kurulları tarafından ihaleye sokulmuş. Biz bunu bir stajyer avukatın ihale ilanının altında gördük. Paniğe girdik, hiçbir bilgimiz yoktu çünkü. Durumu araştırınca İzmir İdare Mahkemesi’ne dava açtık. Mahkeme davaya Danıştay’ın bakacağına hükmetti. Danıştay hemşehri hukukuna göre dava açmamızı kabul etti. İhaleyle ilgili ‘o mezbelelik alanı anca özel sektör düzeltir, kamu bunu halledemez’ diye konuşuluyordu. Sonra ihale iptal edildi. Danıştay; ‘ihaleye sonradan iptal gerekçesi olarak bir kişi başvurdu da ondan iptal ettik’ dediler. Biz de başvurduk hala da cevap bekliyoruz. Kim o? O bir kişi kim? ‘İhaleyi o istedi diye iptal ettiğiniz kişi kim?’ Böyle bir yıl geçti tekrar ihaleye çıkma kararı alındı. Biz avukatlar olarak Danıştay’a tekrar dava açtık, eski davayı hatırlattık. Hukuki yol Türkiye’de çok tıkanık. Hukuk yoluyla bunu kurtaramayabiliriz diye bir yandan da İzmirliler olarak bir çıkış hareketi kurduk. Çünkü gerçekten sivil itaatsizliklerle, geniş koalisyonlar, zincirler kurarak İzmir’de iş yapmak mümkün. Bunu daha önce de denedik.
İzmir’de kent bilinci çok yüksek; bu konuda müthiş bir hassasiyet var. Kentin ve belleğinin korunması için çalışan çok sayıda oluşum var. Ve bu oluşumlar bir araya gelip birlikte iş yapabiliyor.
“Asfalyalar Atmasın” böyle ortaya çıktı. İzmirliler sigorta yerine ‘asfalya’yı kullanır. Bu isim kimin aklına geldi? İronik, keyifli ve bir o kadar çarpıcı bir başlıkla bir platform kuruldu. Platform kimlerden oluşuyor?
Ayşen Tekşen: Bu ilk bir araya gelişimiz değil. İlk olarak Kültür Park’a büyük bir kompleks kurulacağı zaman bir araya geldik; ‘Kültür parka dokunma’ grubunu kurduk. Orada 10.000 imzaya ulaştık ve çok fazla direniş gösterdik ve başarılı olduk. Sonra aynı grup İZFAŞ binasının Tınaztepe’ye tahsisi için bir araya geldi. Kazanıldı diyemeyiz ama taşınma durduruldu. Bir başka grup var onlar Körfez geçişi için bir araya gelmişti. Senih o grupta. Hukuk yoluyla sonuç alamayınca bu işe görül verenler olarak bir araya gelip ilk toplantıyı yaptık. Orada katılımcıların birinden çıktı bu fikir. Kim olduğunu şu an hatırlamıyorum. Bu bir vefasızlık olabilir ama hatırlamıyorum. İzmir’de kent bilinci çok yüksek, müthiş bir hassasiyet var. Kentin ve belleğinin korunması için çalışan çok sayıda oluşum var. Ve bu oluşumlar bir araya gelip birlikte iş yapabiliyor. Halk da konuyla ilgili bir örgüte mutlaka başvuruyor yani. Facebook bunu çok kolaylaştıran bir yol oldu. Dolayısıyla tam anlamıyla sivil bir oluşum ama bir liste çıkması lazım, örgütler de var. Mimarlar Odası çok duyarlı bu konuda başından beri çalışmalar yürütüyor.
Konak Belediyesi ve Büyükşehir’in binayla ilgili talepleri var; yerel yönetimler bu konuda müdahil olabilir mi sizce?
Ayşen Tekşen: En azından bir yerinden dahil olmak zorundalar diyoruz. Çünkü o toplantıda şu karar da alındı. ‘Kamu mülkiyetinde, kamu kullanımı olarak kalsın.’ Yani bunu da biz yapamayız, özel sektör zaten yapmayacak. Bunu yapacak olan belediyelerdir. Ama biz şunu da yapmıyoruz. ‘Efendim belediye şunu da yapsın’ demiyoruz. ‘Biz buradayız, belediye arkamızda olsun.’ diyoruz. İzmir halkı olarak gerekirse, maddi katkıyı da yapar. Yani bu kampanyanın farklılığı bu. Bir belediye başkanı gelsin bizimle alsın orayı; sonra desin ki ‘söz verdiniz nerede para?’ Biz buluruz, uğraşırız, sokaklardan toplarız, her şeyi yaparız. Konak ilçesinin nüfusu 380 bin. Adam başı 10 lira diye biz kampanyayı başlattık, teminatını bulabildik. O arada Mimarlar Odası’nın restorasyon, tadilat, proje gibi mimari işlerde desteği olacaktır. Yani İzmir halkı olarak orayı ayağa kaldırabilir. O zaman daha örgütlü bir girişim kurarız, hem de harekete geçiririz ama yeter ki bina önce belediyeler tarafından sahiplenilsin. Sonraki süreçte orayı kamusal alan olarak işletmeye devam edelim gibi bir tavrımız var. Müze, çocuklar için etkinliklerin yapılacağı bir alan, sinema dünyası için mekan vs kültürel hayata katkı yapılan bir yer olsun istiyoruz.
Ama bunun için önce ihale sürecinin geride bırakılması lazım değil mi?
Senih Özay: Önce hukuki yoldan bir adım atıp ihalenin durdurulmasını sağlamak istiyoruz. Çünkü çok kısa bir süre var. İhaleyi durdurabilirsek hukuksal açıdan buranın ne şekilde, hangi yoldan, hangi yöntemle, kim tarafından ve nasıl daha iyi hale getirilebileceğine dair bir zaman kazanmış oluruz aslında. Biraz da amacımız o. Önceliğimiz ihalenin durdurulması ve buna dair zaman kazanmak, mekanizmaları oluşturma ve örgütlenmeyi biraz daha genişletme ve tabana yaymak…
İhale 16 Nisan’da yapılacak sizi bu konuda biraz umutsuz gördüm Senih Bey?
Senih Özay: Yargıçların Türkiye’de çok gerilere düştüğünü görüyorum, düşünüyorum. O nedenle yargıçlar bu konuda atak yapamayabilirler. ‘Devletin Alsancak’taki araziye gökdelen yapmak istiyorsa bir bildiği var.’ deyip izin verebilirler. Ama İzmirlilerden bir çıkış, bir hareket bekliyorum.
Ayşen Tekşen: Benim eklemek istediğim iki nokta var. Hava Gazı Fabrikası orada duruyor. Kamu yararına bir kurul yapıldı. İzmirliler ne kadar değerli bir şeye sahip olduklarının farkında olmayabilir ama konserler izleniyor yani bu her şeyi açıklıyor. O da birinin oteli olabilirdi, rezidansı olabilirdi ve kimsenin bir şansı olmayabilirdi. Bir de ben ısrarla bunu her zaman vurguluyorum. İzmir, İstanbul gibi değil. İzmir’in sanıldığı kadar tarihi binası yok. Yanmış bir kent burası. Bir Kemeraltı’nda tarihi bina diyebileceğiniz binalar duruyor. Onun dışında İzmir’de hiçbir şehirde olmadığı kadar bir fakirlik var; kentin belleği yangınla silinip gittiği için. Kentli o belleğe karşı çok hassas; çünkü kaybettiği şeyin ne olduğunu biliyor. Vaktiyle Kordon’da 8 katlı apartmanları konuşuyorduk. Şimdi 8 katlı apartmanları savunur olduk: ‘yeter ki gökdelenler gelmesin’ diye. Yani tek binanın bile tescilden çıkmasına tahammül etmemesi gerekir İzmirlinin. Çünkü zaten çok az binası var. Bunu da bir lütfetsinler de bıraksınlar.
“İzmir’in sanıldığı kadar tarihi binası yok. Yanmış bir kent burası. İzmir’de hiçbir şehirde olmadığı kadar bir fakirlik var; kentin belleği yangınla birlikte silinip gittiği için… Kentli o belleğe karşı çok hassas; çünkü kaybettiği şeyin ne olduğunu biliyor.”
Bunun arkası yavaş yavaş Levanten binalarla devam edecek gibi gözüküyor. Yıkılmaya müsaade edilerek tescilden çıkarılan Levanten binaları da var…
Kordon’da biliyorsunuz Haluk Abi’nin son, tek bir yalısı kalmıştı orada. O da çıktı tescilden o da apartman yapılıyor şimdi. Yani bu gidiş gidiş değil. Böyle mutlu olamaz şehirli. Başkanların bunu bilmesi lazım. Geçmişe uzanan bir şeyin yoksa bu bir bina olabilir, bir türkü olabilir, bir şarkı olabilir, bir koku, bir çiçek olabilir. Şu an İstanbul’da olan da bu. Her yerde olan bu. Deli göç alıyor şehir ama gelenin o şehrin tarihiyle ilintisi yok. Ve bu mutsuz bir insan tipi yaratıyor. Kent sosyologların, psikologların çok çalışması lazım. Şurada 5 binayı da bıraksınlar bize. Emel Hoca söylemişti; ‘bellek mekana bağlıdır yani mekanı yok ettiğiniz zaman bir şekilde belleği de yok ediyorsunuz’
Bu tarihi elektrik fabrikasının binası ve arazisi yaklaşık 11 dönüm. Onun dışında bir 12-13 dönüm daha var.
Tanzer Kantık: Evet. Orası İş Bankası’na ait. Neden daireyi genişletelim dedim çünkü arkada yine tarihi belleğe dayalı bir Alsancak stadı var. Alsancak stadı şu an yeniden yapılıyor. Biraz ilerde Sümerbank fabrikası var, arkada Ege Mahallesi var. Orası kentsel dönüşüme tabii. Orada da enteresan bir şey var. 5 defa ihaleye çıkıldı orada kimse talip değil. Yani bu şunu gösteriyor: kentsel dönüşüme tabii olduğunuz zaman orayı oralılara vermek durumundasınız.
Çok ciddi bir alandan söz ediyoruz.
Ayşen Tekşen: Evet. Tabii yanından tramvay da geçmeye başladı. Ulaşım anlamında da avantajlı pozisyonda. Şu anda biraz iştah kabartan ve fokuslanan bir alan olması çok doğal. Ama biz de böyle olmasın, Türkiye’de birçok şeyin başına gelen buna gelmesin diyoruz.
Platformun ve girişimin çok farklı bir anlamı var sivil toplum açısından. Yani şunu söylüyorsunuz: ‘önce durdurmak istiyoruz, durduramadığımız takdirde de insanların katılımıyla birlikte ‘Biz İzmirliler burayı satın almak istiyoruz’ Bu çok büyük bir iddia ve belki de sivil toplum hareketinde ezber bozacak kadar çok önemli bir şey. Sivil toplum hareketinde de yeni bir sayfa açacağını düşünüyorum. Nasıl olacak? Yani İzmirli nasıl satın alacak?
Senih Özay: Mesela Baro mahkemelerine gidiyor görüşüyoruz, Mimar Odası Başkanı ile görüşüyoruz, şehir plancılarıyla görüyoruz, inşaat mühendisleri. Şimdi bu örgütler, insanlar el ele verirse o birden büyüyor. Yeter ki çıra yapıyoruz şu anda. Ortak akıl falan ezber bir şey ama inanılmaz bir şey. Bizim aramızda herkes var. Yani biz şunu da amaçlıyoruz: bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama şartnameyi almak için bile bir hukuki zemin gerekiyor. Ama Baro Başkanı tamam bir yol bulacağız dediği zaman o yol bulunuyor. Ama bizim gönlümüzde yatanı sorarsanız.
Evet. İhaleye nasıl girilecek?
Ayşen Tekşen: Belediye girsin, biz ona destek verelim.
Ya girmezse?
Ayşen Tekşen: Onlar da bedelini öderler. Kültür parkın bedeli çok ağır oldu. Herkes için.
Diyelim ki belediye almadı ama İzmirli bir şekilde geniş bir zemin oluşturdu platform aracılığıyla nasıl alınabilir?
Senih Özay: Gayrimenkul yatırım ortaklığı yahut vakıf. Bir arkadaşımız çok güzel çalışıyor bununla ilgili. Bu kavram üzerinden burası iş adamlarına bırakılmadan ihalenin iptalinin sonrası güzel şeyler yapmaya yol açabilir diye çalışmalar yürütüyor. Bakın ben avukat olduğum halde ben bile bundan şey bekliyorum yani. Bu borçlar hukukuna mı has, şirketler hukukuna has bir kavram mı… Benim de aklımdan o geçiyordu. Çok ortaklı bir şirket olursa nasıl sindirilecek, nasıl ikna olacak insanlar
Yani 100 bin kişiyi ikna etmek gerekecek mesela. 100 bin kişiyi bir araya getirdiniz, ikna ettiniz. Bu güvenilirlik nasıl sürecek?
Senih Özay: Hisse satışı olmama kararı, sadece miras olarak yani bir sürü önlemler düşünüyorlar. Değerleri olan bir yatırım menkulü ortaklığı. Tercihimiz değil ama öyle görünüyor ki öyle şeylerle son karşılaşacağız. İlk değil son olacak gibi de gözükmüyor. İleriye yönelik projelerde bizi kurtaracak böyle bir şey olabilir.
Hedefte rant olmaktan kurtarmak için gayrimenkul ortaklığı gibi girişimler de söz konusu o zaman?
Tanzer Kantık: Ve kamunun elinde, kamu yararına kalmasını sağlamak.
Peki, Türkiye’de ya da yurt dışında bu şekilde halkın satın aldığı, alma girişimi olan bir yer oldu mu?
Tanzer Kantık: Türkiye de duymadım. Ama yurt dışında hem bu şekilde satın almalar var hem de orada gönüllülük müessesi daha gelişmiş durumda. Konuyla alakalı değil ama New York’taki ağaçların sayımının yapıldığı 2012 yılında başlayan bir proje var ‘Count tree’ diye. 2 bin 500 vatandaş çalışıyor. Yani New York’taki parklar hariç: tüm sokaklardaki ağaçların fotoğraflandırılması, cinslerinin, yaşlarının, boyutlarının kaydedilmesi ve haritalandırılmasında 2 bin 500 kişi halk gönüllüsü bu işe girişebiliyor.
Son olarak ne söylemek istersiniz, bir çağrınız olur mu ?
Mimarlar Odası, Asfalyalar Atmasın Platformu, şehir bölge planlamacıları, avukatlar ve duyarlı vatandaşlarla bu meseleyi takip etmeye devam ediyoruz. İzmir’in tarihi simgelerine saygılı herkesi birlikte olmaya davet ediyoruz. Açtığımız yürütmeyi durdurma davasının takipçisi ve hatta müdahili olmaya çağırıyoruz. Yıkılan sadece binalar değil, bir şehrin tarihi ve belleğidir. Sosyal medyadan Asfalyalar Atmasın Platformu’nu takip edebilirler. Yapılacak etkinliklere, eylemlere katılmaya davet ediyoruz herkesi…
Platformun Facebook grubuna buradan ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin