Mülteciler Medyada Ya ‘Kurban’ Ya ‘Düşman’
İltica ve Göç araştırmaları Merkezi’nin (İGAM) Prof. Dr. Ülkü Doğanay yönetiminde 18 aylık dönemde 1829 haber ve yazının incelenmesiyle hazırladığı “Ulusal ve Yerel Basında Mülteci ve Göç Haberleri” raporuna göre; mülteciler, medyada ya dramatikleştirilerek ‘kurban’ olarak ya da ‘düşman’laştırılarak temsil ediliyorlar.
İGAM’ın Gazeteciler Cemiyeti’yle birlikte Avrupa Birliği Türkiye delegasyonu fonuyla yürütülen “Mülteci Hakları için Medya ve Sivil Toplum İş Birliği Projesi”, Ulusal ve Yerel Basında Mülteci ve Göç Haberleri raporunun tanıtıldığı konferans ile sona erdi. Prof. Dr. Ülkü Doğanay koordinatörlüğünde hazırlanan “Ulusal ve Yerel Medyada Mülteci ve Göç Haberleri” raporu, 1 Haziran 2017-30 Kasım 2018 tarihleri arasında ulusal ve yerel basında yer alan mülteci ve göçmenlerle ilgili haberlerin niteliksel analizine dayanıyor. Araştırmada; ulusal basında, Hürriyet, Sabah, Sözcü, Posta, Habertürk, Milliyet ve Takvim gazeteleri, yerel basında ise Ankara, İstanbul, İzmir’in yanı sıra mültecilerin en yoğun olarak bulunduğu Gaziantep, Mersin, Adana ve Hatay’da yayınlanan gazeteler tirajları dikkate alınarak incelendi. Bu gazetelerin yanı sıra araştırma kapsamında 7 ulusal televizyon kanalında yayınlanan haberler de incelenmiş. 18 aylık dönemde iltica ve göç konularını ele alan toplam 1829 haber ve yazı tespit edildiği araştırmada, bu haber ve yazıların 673’ü (%36,8) yerel basında, 1156’sı (%63,2) ise ulusal basında yayınlandığı belirtiliyor.
İGAM Başkanı Metin Çorabatır, raporun bu konuda yapılan çalışmalardan farkının incelediği gazete ve TV haberlerinin sayısının çokluğu olduğunu belirterek, “ Raporun bir başka özelliği, rapora temel olan inceleme ve araştırmanın 18 ay gibi oldukça geniş bir zaman diliminde yayınlanan haberleri konu edinerek zaman içindeki medya tutumlarındaki değişimi de izleyebilme olasılığını bize vermesidir. Üçüncü olarak araştırma ve rapor ulusal ve yerel gazetelerle, ana TV kanallarını içererek genellemeler yapmamıza olanak sağlayacak bir örneklemeye dayanması bu çalışmayı farklı kılmaktadır. Son olarak, araştırma ve rapor, herhangi bir siyasi ve ideolojik tavırla yola çıkmamış, sadece uluslararası akademik kabul görmüş metodolojik yaklaşımlardan birkaçını seçme özgürlüğünü kullanmıştır.” şeklinde bilgi veriyor.
Gazetelerin mülteciler ve göçle ilgili konuları daha çok gündem/aktüalite sayfalarında ele almayı tercih ettikleri belirtilen rapora göre bu durum, Türkiye’de yaşayan 4 milyonun üzerindeki göçmen ve mülteci ile ilgili sorun ve konuların gazetelerin birinci sayfalarında yayınlanmaya değer bulunmadığı anlamına geliyor. Televizyonlar başta olmak üzere medyada ‘mülteci’ yerine ‘kaçak’ ya da ‘Suriyeli’ gibi tanımlamalar kullanıldığı vurgulanan raporda, Suriyeli olmayan göçmen ve mülteciler gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında neredeyse “görünmez” konumda oldukları vurgulanıyor.
“Dramatikleştikçe Haber Değeri Artıyor”
Hem gazetelerde hem de televizyon haberlerinde mülteci ve göçmenlerin dramatik olaylar ve trajediler söz konusu olduğunda daha fazla “haber değeri” kazandıklarının tespit edildiği belirtilen rapora göre, bu durum, özellikle televizyon haberlerinde mültecilerin ağırlıklı olarak şiddet, suç olaylarıyla, dramatik öykülerle ya da göç yollarındaki kaza ve ölümlerle yer bulmalarına yol açıyor. Gazete haberleri ve yazıların, mültecilerin uyumu ve entegrasyonu temalarına da öncelik tanıdığı ve bu konunun mültecilerin daha yoğun olduğu bölgelerdeki yerel basında daha geniş yer bulduğu vurgulanan raporda, uyumun karşılıklı kabulü gerektiren iki yönlü bir süreç olduğu dikkate alınmayıp, entegrasyonun daha çok tek yönlü olarak yürütülen eğitim çalışmalarına indirgendiğinin altı çiziliyor.
Habercilerin, mültecileri bilgi/haber kaynağı olarak görmediği, onların görüşlerini, sözlerini sayfalarına ve ekranlara taşımadığının vurgulandığı rapora göre, bu durum mültecilerin “sözünün” ve “tanıklığının” değersizleştirilmesine, ihtilaflı durumlarda mültecinin bakış açısının habere dâhil edilememesine ve linç, ayrımcılık, kötü muamele gibi durumlarda yalnızca çoğunluk aktörlerinin görüşlerinin gazete sayfalarına, televizyon ekranlara taşınarak olayın tek yönlü aktarılmasına; böylece ayrımcı yargıların yaygınlaştırılmasına yol açıyor. Raporda altı çizilen diğer bir konu da, dramatikleştirilen haber anlatıları içinde mültecilerin mağduriyetlerine değinilmekte, buna karşılık maruz kaldıkları hak ihlalleri ve bu ihlallerin giderilmesine ya da yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik hak taleplerinin gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında yer bulmuyor olması.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.
Bizi Takip Edin