Fransa’nın ‘Irk’ Kelimesini Anayasadan Kaldırma Hamlesi Tehlikeli
The Washington Post'tan Rokhaya Diallo Fransa anayasasından çıkarılan 'ırk' kelimesi üzerine yazdı.
Fransa’da ırk yoktur.
Fransızlar yalnızca tek bir ırk olduğuna inanmak üzere yetiştirilirler: İnsan ırkı. Irk biyolojik bir kavram olarak düşünülür, bu yüzden söz edilmesi insanlar arasında hiyerarşiler olduğunu öne sürmek anlamına gelir.
Bu sebeptendir ki Fransız anayasasındaki “ırk” kelimesi on yıldan fazla bir süredir tartışmalara konu olmuştur. İlk maddesi şöyle: “Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir Cumhuriyet olacaktır. Menşe, ırk ya da din ayrımı yapılmadan, yasa önünde bütün vatandaşların eşitliğini sağlayacaktır.” 2012’de cumhurbaşkanlığı seçimi adaylığı sırasında François Hollande, anayasadan “ırk” kelimesini çıkarma sözü verdi. Onun bakış açısına göre ırk yoktur ve bu nedenle herhangi bir resmi metinde sözü geçmemelidir.
Birkaç gün önce, anayasanın gözden geçirilmesi üzerine çalışan bir milletvekilleri komisyonu oybirliğiyle Fransa cumhuriyetinin kurucu metninden bu kelimeyi çıkarmayı kararlaştırdı. Perşembe günü, değişiklik Ulusal Meclis tarafından oybirliğiyle kabul edildi. Şimdi Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisine bağlı bir Ulusal Meclis milletvekili olan eski başbakan Manuel Valls “Anayasa’dan ırk kelimesinin kaldırılması için oy vermekten gurur duyduğunu” söyledi.
Bu tartışma 20 yıl önce gerçekleşmiş olsaydı, böyle bir değişikliği muhtemelen destekliyor olurdum. Fransız bir genç kadın olarak, ırk kelimesi beni dehşete düşürürdü. Bu kelimeyi kabul etmemek için iyi sebeplerim vardı. Bana göre nüfusunu ırk ile kategorize edecek bir rejimin tek örneği Nazi Almanya’sı ve işbirliği sırasında onların ırkçı önlemlerinin Fransız yasalarına çevrilmesiydi. Bu tarihi olaylar göz önüne alındığında kamusal alanda ırk kelimesini silmek, ırkçılığı önlemek adına makul bir çözüm gibi göründü.
Fakat daha sonra Fransa’da ırkçılık karşıtı çalışmalara katılmaya başladım. Sosyal bilimler üzerine çalıştıkça ırkı sadece biyolojik bir farklılık değil, sosyal etkiler üreten bir sosyal yapı olarak düşünmeye başladım. Elbette, siyahlar, Araplar, beyazlar, Asyalılar, Romanlar – hepimiz insan ırkına aitiz. Ancak tarih, köleleştirilmiş ve sömürgeleştirilmiş topluluklardan gelenlerin yaşamları üzerinde hâlâ etkisi olan ırksal kategoriler meydana getirmiştir. Bugün siyah olmak, yüzyıllar önce icat edilmiş siyahi insan tasvirini miras almak anlamına geliyor. Bu eski statünün şu anda herhangi bir yasal dayanağı yok, ancak sonuçları her gün etkisini sürdürüyor.
Fransa kendisini, insanlığı ırksal gerginliklerden koruması beklenen bir evrensel ve renk körü felsefenin destekçisi olarak görüyor.
Ancak aydınlanma çağını başlatan ülkenin içinde bulunduğu gerçeklik, iddia edilen idealden farklı. Fransa Avrupa’nın en büyük Müslüman, siyah ve Yahudi nüfusuna sahip. Bununla birlikte, ulusal nüfus sayımında etnik istatistiklere sahip değiliz; fakat yasalar, araştırmacıların ve istatistikçilerin araştırma amacıyla ve kişi bilgilerinin gizlenmesi şartıyla söz konusu verileri toplamasına izin veriyor.
Defender of the Rights örgütünün yaptığı bir araştırmaya göre, genç Fransız siyahların ve Arapların kimliklerinin polis tarafından kontrol edilme sıklığının, nüfusun diğer gruplarına oranla 20 kat daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
Fransa’da göze çarpan önemli bölgesel uyuşmazlıklar mevcut. Birçoğu beyaz olmayan denizaşırı Fransız yurttaşları için bu durum hayli zorlayıcı. Örneğin, Karayipler’de nüfusun çoğunun siyah olduğu bir Fransız adası olan Guadeloupe’da, genç erkeklerin yüzde 57’si işsizdir. Göçmen kökenli kişilerin yaşadığı bazı bölgelerde, işsizlik yüzde 50 gibi yüksek bir orana varmaktadır. Fransa’nın ulusal eşitlik ajansına göre, yoksul nüfusun büyük bölümünü oluşturan, çoğunlukla beyaz olmayanlar ırkların yaşadığı banliyölerde veya kenar mahallelerdeki genç nüfus için işsizlik oranının ulusal ortalamanın 2 buçuk katı olduğu görülmektedir. Tahminlere göre, Fransa’da nüfusun yaklaşık yüzde 10’u Müslüman olmasına rağmen mahkûmların yüzde 60’ı Müslüman.
Irkçılık Fransa’da yapısal bir şekilde ele alınmamıştır. Ve bunun nedeni ırkın somut bir şey olarak ele alınmamasıdır. Bir ülkede ırk kurgusal bir kategori olarak bile ele alınmıyorsa o ülke ırkçılıkla ciddi bir şekilde nasıl savaşabilir? Irk yoksa da ırkçılar var ve kategorilerin var olduğu inancıyla hareket ediyorlar. Bu yüzden kelimeyi ortadan kaldırmak, bir sihirbazlık numarası gibi ırkçılığı aniden yok etmeyecektir.
Irk kelimesini tabu ilan etmek, ırkçılıktan etkilenen insanların hayatlarında hiçbir şeyi değiştirmez. Üstelik ırkçılığın sonuçlarını incelemek isteyen akademisyenleri ve aktivistleri güçlü bir araçtan mahrum bırakacak. Ve bu kelimeyi kullanmaya cüret edenlerin suçlu bulunmasına yol açabilir; bir kimseyi ırka göre sınıflandırma girişiminde bulunmak dava edilmek için yeterli olabilir. Irkın varlığını inkâr etmek, ırk ayrımcılığı gerçeğini reddetmek anlamına gelir.
Anayasal çerçevenin hükümet tarafından belirlenen politikalar üzerinde derin bir etkisi vardır. Ve apaçık sorunlarını görmezden gelen bir ülkeden daha tehlikeli bir şey yoktur. Fransa dünyanın geri kalanından uzakta fantastik bir diyar değil. Irklar var ve her gün hayatlarımıza etki ediyor.
Kaynak: washingtonpost
Bizi Takip Edin