Bursa’da 20 Yıldır Süren Cargill Davasıyla İlgili İhlal Kararı
Bursa Barosu öncülüğünde, sivil toplum örgütlerince 20 yıldır sürdürülen Cargill Davası’nda son kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) verdi.
Mahkeme, Bursa’nın Orhangazi ilçesinde, Cargill şirketine nişasta fabrikası kurmasının ardından verilen hukuk mücadelesiyle ilgili bazı başvurucuların şikayetini haklı buldu. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkıyla ilgili 6’ncı maddesinin ihlal edildiğine karar verdi.
Bursa Barosu Başkanı Avukat Gürkan Altun’un Cargill ile ilgili AİHM kararını açıkladığı basın toplantısına davanın başvurucuları Bursa Barosu önceki başkanlarından avukatlar Ali Arabacı, Yahya Şimşek ile Asude Şenol, TMMOB İKK önceki sekreteri Mustafa Özçelik, Bursa Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Avukat Eralp Atabek, komisyon üyesi Avukat Erol Çiçek, AİHM davası vekili Avukat Şaban Cankat Taşkın, Bursa önceki milletvekillerinden Ali Rahmi Beyreli ve Cargill davasına müdahil olan akademik meslek odalarının temsilcileri katıldı.
‘Birinci sınıf tarım arazi imara açıldı’
Baro başkanı Altun, Bursa Barosu’nun tarihi boyunca en çetin mücadeleyi ‘Cargill Davası’nda verdiğini belirterek, “Bu davada hiçbir zaman Amerikan şirketi davalı olmamıştır. 1997 yılında başlayıp 20 yıl süren hukuk mücadelesinin tek muhatabı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin valiliği, bakanlığı, başbakanlığıdır.
Birinci sınıf tarım arazisini hukuksuz bir şekilde Cargill için imara açan idare, henüz inşaat aşamasındayken verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarını uygulamamış, tesisin bitirilip faaliyete geçmesine göz yummuştur. Sonrasında verilen iptal kararları da adeta görmezlikten gelinmiş, aleyhte kararları bertaraf etmek için yeni idari kararlar alınmış, bunlar da yetmemiş, yönetmelikler çıkarılmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi de sadece bir şirketin çıkarı doğrultusunda çalıştırılıp özel yasalar çıkarılmıştır.
Dile kolay, 20 yıllık bir mücadele sonunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan ve başvurucu meslektaşlarımızın haklı bulunduğu karar, sevincimiz değil, utancımızdır. Hukukun üstünlüğünü savunan biz avukatlar, ülkemizin, adalete erişim, bağımsız ve adil yargılama, evrensel hukukun gereklerini yerine getirme konularında birinci sırada olmasını isteriz elbette. Yargı kararlarına uyulmamış olmasından ötürü, ülkemizi uluslararası bir mahkemede mahkum ettirmeyi elbette istemeyiz” dedi.
Cargill Davası 1998 – 2018
Olayın geçmişi ve dava süreci hakkında bilgi veren Altun, şöyle konuştu:
“Bursa’nın Orhangazi ilçesinde, Cargill şirketine nişasta fabrikası kurması için verilen izinler üzerine, bunların iptali için dava süreci 1998’de başlamıştır. Bu davalar; plan değişiklikleri, emisyon ve deşarj izinlerinin iptaline ilişkindi. Hükümet, bu yöntemle sonuç alamayınca, tesisin kurulmak istendiği yeri özel endüstri bölgesi ilan etmiş, fakat bu da Danıştay’ca iptal edilmiştir.
Bunun üzerine Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda değişiklik yapılarak tarım arazisi olan alan sanayi alanına çevrilmiştir. Bu değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından Meclis’e iadesi üzerine ikinci defa yasa değişikliği yapılmıştır. Bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş; yasanın kişiye özel çıkarıldığının belgelenmesine rağmen mahkeme başvuruyu reddetmiştir. Sürecin tümünde Anayasa’ya göre millete ait egemenlik yetkisinin yargı kısmını ‘Türk Milleti’ adına kullanan mahkemelerin, çeşitli kararları uygulanmayarak; yargı kararlarının etkisiz hale getirilmesi için plan ve yönetmelik değişiklikleri ve son kertede iki defa yasa değişikliği yapılarak, Türk Milletinin egemenlik hakkına hükümetler ve idare organları tarafından müdahale edilerek; anayasanın kurucu ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. Halen devam eden, bu yargı sürecinden sonuç alınamaması üzerine, 2005 yılında AİHM’e AİHS’in adil yargılanma hakkı (Madde:6), yaşam hakkı (Madde:2), aile ve özel yaşam hakkı (Madde:8) ve etkili başvuru ve haklarının ihlali nedeniyle başvuru yapılma zorunluluğu doğmuş ve yapılmıştır.
Yaklaşık 13 yıl sonra AİHM bu başvuru nedeniyle sözleşmenin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. AİHM, kararında dönemin Başbakanı, Bayındırlık ve İskan Bakanı ve Gemlik Belediye Başkanının, mahkeme kararlarının uygulanması konusunda sorumlu olmalarına rağmen idare mahkemesi kararlarını uygulamadıklarını tespit etmiş ve kararı uygulamayan yetkililer hakkında açılan tazminat davasıyla ilgili olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği kararlara 3’er kez atıf yaparak bu durumu özellikle vurgulamıştır. Atıf yapılan kararlarda idare mahkemesi kararlarını uygulama imkanına sahip yetkililerin bunun gereğini yerine getirmedikleri ve bu nedenle yargı kararlarının uygulanmamasından doğan zararlardan İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’inci maddesi uyarınca şahsen sorumlu oldukları tespiti yapılmıştı.
Bu bağlamda AİHM, hukukun üstünlüğünün temel unsurlarından birinin hukuki kesinlik ilkesi olduğunu ve herhangi bir anlaşmazlıkla ilgili nihai bir yargı kararının sorgulanmaması gerektiğini yinelemiştir. Yasa değişikliği, henüz uygulanmamış birçok nihai (kesin) yargı kararının etkisiz hale getirilmesini mümkün kılmıştır. Sonuç olarak mahkeme, bir dizi nihai ve uygulanabilir yargı kararını uygulamak için gerekli tedbirlerin almaktan yıllardır kaçınan ulusal makamların, başvuranları etkili yargı korumasından mahrum bıraktığını tespit etmiştir. Dolayısıyla, 6’ncı madde olan adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.”
Kaynak: Yeşil Gazete
Bizi Takip Edin