Toplum Sivil Ölümlere Duyarsız
Uluslararası Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, toplumun sivil ölümlere karşı duyarsızlığının had safhada olduğunu belirterek, “Yalnızca toplumun değil aynı zamanda toplumun motorize gücü dediğimiz sivil toplum örgütlerinin duyarsızlığı da had safhadadır. Ölen kişi üyeleri veya kendilerine yakın biriyse sahip çıkılıyor. Bu da bizim gibi politik yönü olmayan polis mağduru ailelerin kanına dokunuyor” diye konuştu. […]
Uluslararası Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, toplumun sivil ölümlere karşı duyarsızlığının had safhada olduğunu belirterek, “Yalnızca toplumun değil aynı zamanda toplumun motorize gücü dediğimiz sivil toplum örgütlerinin duyarsızlığı da had safhadadır. Ölen kişi üyeleri veya kendilerine yakın biriyse sahip çıkılıyor. Bu da bizim gibi politik yönü olmayan polis mağduru ailelerin kanına dokunuyor” diye konuştu.
İzmir’de 25 Kasım 2007’de arkadaşlarıyla doğum günü kutlamasından dönerken, polis ekiplerinin ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle açılan ateş sonucu yaşamını yitiren 20 yaşındaki Baran Tursun adına ailesinin kurduğu Uluslararası Baran Tursun Vakfı, kurumsal şiddete maruz kalanlara rehabilitasyon ve adaptasyon hizmetlerinin yanı sıra hukuksal destek sunuyor. Sivil ölümleri hakkında raporlama ve konuyu kamuoyuna ulaştırma çalışmaları da yürüten Vakfın Kurucu Başkanı Mehmet Tursun bu cinayetlerin toplum tarafından olağan sayılmasından yakınıyor.
Sivil Sayfalara’a konuşan Tursun,son birkaç yılda, 76’sı kadın, 65’i çocuk, 208’inin de yetişkin erkek olmak üzere toplam 349 kişinin yaşam hakkının devlet görevlileri tarafından ihlal edildiğini belirtirken, “Haziran 2007 seçimlerinden önce bir torba yasayla yasallaşan İç Güvenlik Yasası’yla polisin öngörüsü veya soyut kavramlara dayalı makul şüphe sonucu sivil ölümleri arttı. Devletin bekası uğruna, bireylerin hak ve özgürlüklerini askıya alan kanunlardan birisi olan Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun (PVSK) uluslararası standartlar göz önüne alınmaksızın düzenlenmesi sonucunda, birkaç yıl içerisinde aralarında bebeklerin, çocukların ve yetişkinlerin de olduğu 349 kişinin ölümünden polis sorumlu tutularak yargılanmış, sembolik veya “erteli cezalara” çarptırılmıştır. Öldürme olaylarına karışan polislerin çoğu görevlerine halen devam etmektedirler. Failin polis olduğu bu neviden davalarda, yargı açıkça taraf olmuştur. Yargının bu tarafgir müsamahası sonucunda, ülkemizde polisin öldürme gücü artmış, hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği kadar yükselmiş ve seri cinayetler haline dönüşmesi teşvik edilmiştir”dedi.
“Hakime de sembolik bir ceza vermek düşüyor”
Toplumun sivil ölümlere karşı duyarsızlığının had safhada olduğunu belirten Mehmet Tursun, “Yalnızca toplumun değil, aynı zamanda toplumun motorize gücü dediğimiz sivil toplum örgütlerinin duyarsızlığı da had safhadadır. Ölen kişi o sivil toplum kuruluşlarının üyesi ve kendisinden ise sahip çıkılıyor, Bu da bizim gibi politik yönü olmayan polis mağduru ailelerin kanına dokunuyor” diye konuştu. Polis kurşunu ölümleri davalarının çoğunun sembolik veya ertelemeli cezalarla sonuçlandığının altını çizen Tursun, “Cinayetin işlendiği gün, valinin, kaymakamın veya hükümet üyelerinin demeçleri ışığında hazırlanan “cezasızlık” dosyası hakimin önüne gittiğinde, o hakime de sembolik bir ceza vermek düşüyor” dedi.
Bizi Takip Edin