‘Barışın sağlanması için STK’lardan taraf olmamaları beklenmeli’

  Newroz’un ardından çözüm sürecinde sivil toplum kuruluşlarının rolünü bu sefer de bölgede faaliyet gösteren Diyarbakır İş Kadınları Derneği’nin başkanı Reyhan Aktar ile konuştuk. Aktar, çatışan kesimlerin sivil toplum kuruluşlarını taraf olmaya zorladığına dikkat çekti. Aktar’a göre sivil toplum kuruluşlarının arabulucu ve ‘üçüncü göz’ olarak faaliyet göstermesi halinde süreç daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilirdi.   Sivil […]

 

Newroz’un ardından çözüm sürecinde sivil toplum kuruluşlarının rolünü bu sefer de bölgede faaliyet gösteren Diyarbakır İş Kadınları Derneği’nin başkanı Reyhan Aktar ile konuştuk. Aktar, çatışan kesimlerin sivil toplum kuruluşlarını taraf olmaya zorladığına dikkat çekti. Aktar’a göre sivil toplum kuruluşlarının arabulucu ve ‘üçüncü göz’ olarak faaliyet göstermesi halinde süreç daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilirdi.  

Sivil Sayfalar, ‘çözüm sürecini, eksikliklerini ve yeni sürecin imkânlarını’ sivil toplum kuruluşları (STK) ve temsilcileriyle konuşmaya devam ediyor. İstanbul Kürt Enstitüsü kurucularından Şefik Beyaz’ın ardından bu sefer de konuyu Diyarbakır İş Kadınları Derneği (DİKAD) başkanı Reyhan Aktar’la ele aldık. Aktar, içinden geçtiğimiz sürecin birçok reformlara gebe olduğunu işaret ederken, STK’ların cesur adımlar atması için kendilerini özgür, varoluşlarını güvence altında hissetmeleri gerektiğini belirtiyor. Aktar aynı zamanda STK’ların taraf olmaya zorlandıkları için etkin olamadıklarının da altını çiziyor.

Öncelikle iki gün önceki Newroz kutlamalarını soralım, Diyarbakır/Amed’de nasıl kutlandı Newroz? 

Beklenen ilginin üstünde bir ilgiyle kutlandığını düşünüyorum. Uzun zaman sonra Diyarbakır’da ilk defa bu kadar kalabalık bir kitle bir araya geldi. Geçmiş yıllarda Newroz’a katılan kamu çalışanlarının bu yıl katılmamaları, geçmiş yıllarda Newroz alanına ücretsiz ulaşım imkanının olmaması, her yıl dikkat çeken sanatçıların ve konukların olmaması, olağanüstü hal durumu, son yıllarda yaşadığımız güvenlik sorunları dikkate alınınca bu yılki katılımın geçen yıllara göre daha dikkate değer olduğunu düşünmekteyim.

-Newroz vesilesiyle çözüm sürecine dönüş hakkında ne düşünüyorsunuz?

Geçmiş yıllara göre kutlama alanındaki görsellerin farklılığı dikkat çekiciydi. Tarafların bu konuda uzlaştığı ve kitlelerini de ikna ettiği görülmekteydi. Newroz vesilesiyle uzlaşının her zaman mümkün olduğu, halkın da buna hazır olduğunu gösterdiğini düşünüyorum.

“YENİ BİR SİYASAL UZLAŞI SÜRECİ KAÇINILMAZ”

Çözüm sürecine dönüş mümkün mü? Önümüzdeki süreç ne gibi imkanlar barındırıyor?

Yeni bir sürecin çözüm süreci niteliğinde olmayacağı aşikâr ama yeni bir siyasal uzlaşı sürecine olan ihtiyaç da malum ve kaçınılmaz. Devlet 15 Temmuz’dan bu yana içerdeki derin yapılanmaları ile mücadele halinde. Devletin kendini koruma güdüsünün ortadan kalkması, bekası açısından kendini güvende hissetmesi halinde yeni bir uzlaşı masası oluşturacağına inanıyorum. Referandum öncesi mümkün değil bu. Referandum sonrasında çıkacak sonuç bu işin yönteminde önemli olacaktır.

“TARAF OLMANIZ BEKLENİYOR”

Sivil toplum kuruluşlarının çözüm sürecinde temel eksiklikleri neydi? Barışın egemen olması için nasıl bir tavır sergilemeleri gerekiyordu?

Burada sivil toplum kuruluşlarını eksik görmek haksızlık olur. Savaşan iki kesim arasında arabulucu olmak için savaşan kesimlerin sizleri kabul etmesi ve daha önemlisi uzlaşıya hazır olması gerekmekte. İçinden geçtiğimiz süreçte çatışan kesimlerin uzlaşı konusunda hiçbir istekleri olmadığı malum. Hatta bu durumda sizden arabulucu olmanızdan ziyade sizden tarafınızı belli etmenizi istemekteler. Bu da kendini bu süreçten korumak isteyen, taraf olmak istemeyen sivil toplum kuruluşlarını sessizliğe itmekte. Bunu doğal ve anlaşılır bulmak gerek. Birileri sizi dinlemek istemedikçe ne kadar ses verdiğinizin hiçbir önemi yok. Barışın egemen olmasında, tarafların barışa hazır olması birinci koşuldur.

“SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA ÜÇÜNCÜ GÖZ OLMA MİSYONU VERİLMELİYDİ”

-Sivil toplum kuruluşları ne yapsalardı süreç daha iyi yönetilebilirdi?

Çözüm sürecinde sivil toplum kuruluşlarına üçüncü göz olma misyonu yüklenmiş olsaydı, süreç sivil toplum kuruluşlarına açık işleseydi, belki sürecin sekteye uğradığı zaman diliminde etkili olabilirlerdi ama mevcut süreç için etkili olmalarını beklemek anlamlı gelmiyor bana. Sivil toplum kuruluşlarından bir şey beklemek için yeni bir sürece ve söz konusu sürece dahil edilmelerini sağlayacak zemine ihtiyaç var. O da kısa sürede görülmüyor.

Geçmişteki olumlu ve olumsuz tecrübelerden faydalanılarak sivil toplum kuruluşlarının olası yeni süreçte nasıl ve ne gibi katkıları olabilir?

Türkiye’nin bu konuda iyi bir deneyimi olduğu söylenemez. En iyi deneyimi bazı sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de bulunduğu Akil İnsanlar Heyeti’ydi. Sundukları raporların hali hazırda yeterince dikkate alınmadığını görüyoruz ama raporlama sürecine kadar yarattıkları atmosfer çok olumluydu. Birçok ülkenin sivil toplum kuruluşlarıyla beraber yürüttüğü önemli barış ve uzlaşı süreçleri var. Bunlar örnek alınabilir ve Türkiye’ye uyarlanabilir. Tabi sivil toplum kuruluşları da kendilerini özgür, varoluşlarını güvence altında görmeden cesur adımlar atamazlar ve fayda da sağlayamazlar.

Bölge halkının çözüm sürecine yaklaşımı nasıl ve şimdi nasıl? Bölge’de çözüm süreci inandırıcılığını koruyor mu?

Bölge halkı her zaman çözüm sürecinin tam destekçisi oldu. Süreci iyi yönetemeyen taraflara rağmen sürece olan inancından ve bağlılığından ödün vermedi.  Süreçlerin inandırıcılığını korumasından ziyade, süreçlerin elzem olması meselesi var. Kürtlerin hala bu ülkede çözülmemiş ve çözülmeyi bekleyen sorunları var ve bu sorunların çözümü için birçok yol var. Uzlaşı hangi yolla sağlanacaksa esas yol odur.

“İÇİNDEN GEÇTİĞİMİZ SÜREÇ YENİ REFORMLARA GEBE”

Siyasiler Newroz’dan ve bölge halkının Newroz’a katılımından ne gibi mesajlar çıkarmalı?

Cevabı siyasiler vermeli. Bu sorunun yanıtı siyasetçilerde.

-Önümüzdeki sürece dair düşünce ve temennileriniz …

Herkes gibi belirsiz bir bekleyiş içindeyim. Referandum sonrasının siyasal açıdan belirleyici bir süreç olacağını düşünüyorum. Temennim referandum sonrası 2019’a kadar yeni bir seçim süreciyle ülkenin yorulmaması. Çıkacak sonuç ne olursa olsun, içinden geçtiğimiz süreç ciddi reformlara gebe ve bir an önce yeni reformlarla ülkenin rahatlaması gerektiğini düşünüyorum.