Dayanışma Sandıkları, Sokak ve Sivil İtaatsizlik

Bana kalırsa ilk adım sandıklar etrafında kurulan sözü yapı bozumuna uğratmak olmalı. Pazar günü açılacak sandıklar her ne kadar bir sokak enerjisini sönümleme jesti olarak başlamış olsa da sokağın direnişini ardına alarak önemli bir sembolik hareket olma potansiyeline sahip.
19 Mart 2025 günü gerçekleşen postmodern darbe Türkiye için kritik dönüm noktalarından biri oldu. Şu an yaşadıklarımız, şimdiye kadar Türkiye’de bir şeyleri değiştirmek uğruna adım atmış, emek vermiş insanlar için bir deja vu hissi yaratıyor. Ama bu sefer çok farklı bir direnişi tecrübe ediyoruz. Vakit şu an yaşananları geçmişle karşılaştırıp ortamı boomer’lamadan, Z kuşağı direnişçilerin bize öğrettiklerini dinleme vakti.
Bu direniş, her zamankinden daha güçlü bir şekilde bir sokağa çağrı direnişi. Muhalefetin özneleri, konu doğrudan kendileriyle ilgili olmasına rağmen çekingen adımlar atmaya niyet ettiği an gençlerin öfkesiyle burun buruna geliyor. Unutmayalım ki burada barikata yüklenen bu gençler AKP yönetiminden başkasını görmedi, muhalefet görmedi, krizler, felaketler ve yolsuzluk, hukuksuzluk gördü. Ve kaybedecek hiçbir şeyi yok.
Buradan hepimizin öğreneceği çok şey var. Biz 30+’lar biraz bekleyelim, görelim, şimdi ayıp olur diye diye koltuklarında yer yapan liderlere öfkemizi içimize gömdük. Halbuki dilimizdeki, zihnimizdeki bu zincirleri kırıp, gerçekten yanlış gittiğini düşündüğümüz şeyleri söylesek belki gençlerin kaybedecek bir şeyleri olabilecekti. Gezinin orta yaş krizindeki gazileri var olan kurumsal yapıların barikatlarını zorlayarak yeni yapılar kurmak, doğrudan liderliğe soyunmak ve var olan enerjiyi doğru şekilde yönlendirmek için daha ne bekliyor?
Bana kalırsa ilk adım sandıklar etrafında kurulan sözü yapı bozumuna uğratmak olmalı. Pazar günü açılacak sandıklar her ne kadar bir sokak enerjisini sönümleme jesti olarak başlamış olsa da sokağın direnişini ardına alarak önemli bir sembolik hareket olma potansiyeline sahip. Artık mesele bir CHP meselesi değil. Mesele, seçimle bir yere gelmenin gün geçtikçe anlamsızlaştığı bir Türkiye’de yaşamak istemediğini söylemek. Bu ihtimali görene kadar sokakta nöbette olmak, ama bir yandan da sandığın da bir ihtimal olabileceği, Türkiye’de yaşayan herkesin çözümün bir parçası olacağı bir formülü talep etmek.
Sevgili orta yaşlı aktivist, sivil toplumcu dostlarım. Biliyorum, sokaklarda direnmeyi eskisi kadar kaldıramayan bedenlerimiz var belki. Ama zihnimiz, öfkemiz tüm hafızamızın birikimiyle diri. Buradaki enerjiyi, abilik ablalık yapmadan Z kuşağıyla birlikte demokratik Türkiye’nin kalıcı kurumlarına dökmeyi becerebilir miyiz, ne dersiniz?
Bizi Takip Edin