Eziyet Yönetmeliğini Niçin Kabul Etmiyoruz?
Ülke çapında beş günlük iş bırakma grevi yapan aile hekimlerinden biri olarak, eylemin sebebini ve beklentilerimizi kaleme aldım.
Aile hekimleri olarak neden bu yönetmeliğe #EziyetYönetmeliği diyor ve kabul etmiyoruz?
Kasım 2024 itibariyle geçerli olan yeni aile hekimliği yönetmeliği öncellikle iş tanımı ve buna karşılık ücret belirlenmesi ile ilgili olarak oldukça muğlak, bilimsel verilerden uzak kriterler, maddeler içermekte ve bu neye göre belirleneceği muğlak olan kriterlere göre aile hekimlerinin sözleşmeleri feshedilebilecektir. Sadece bu temel usul nedenleri ile bile çalışma hakları ile ilgili Uluslararası hukuk normlarına, T.C. anayasasına ve iş kanununa aykırıdır, çalışanlar olarak özlük ve mali haklarımızda ciddi mağduriyetlere sebep olmaktadır. Yani anayasada korunan temel haklara ve iş kanununda belirtilen temel iş prensiplerine aykırı bir yönetmelik yayınlanmıştır. İş tanımı net belirlenmemiş, sözleşme fesihleri Sağlık Bakanlığının keyfi ve sürekli değiştirilebileceği belirtilmiş kriterlerine bağlanarak aile hekimleri ve hemşireleri temel iş güvencesinden mahrum bırakılmaktadır.
Yeni yönetmelikle ne gibi şartlar getirilmiştir?
Bu bilimsellikten uzak kriterlere bakacak olursak örneğin; aile hekimliğine kayıtlı hastaların ödeme katsayılarında aile hekimlerinin birebir sorumlu olmadıkları şartlara bağlanarak ciddi ücret kesintileri getirmiştir. 6 ay içinde gelmeyen hasta, bir yılda 7 defadan fazla hastane ve başka aile hekimi başvurusu gibi aile hekiminin kontrol alanı dışındaki kriterler. Başka hiçbir meslek grubunda böyle bir performans kriteri yoktur; okula gelmeyen öğrenciden öğretmene, camiye gelmeyen cemaatten imama, yeteri kadar suç işlenmiyor diye polisten maaş kesimi cezası ne kadar absürt ise bu da öyle ciddiyetten uzak keyfi bir cezalandırma, mobbingdir. Ayrıca bu kadar halka yönelik “sağlık hizmetini kullanma” teşvik politikası bakanlık tarafından yürütülürken insanların hastaneye gitmelerinin faturasını aile hekiminden çıkarmak büyük bir tutarsızlıktır.
Diğer bir ciddiyetsiz ve keyfi madde; 3500 üstü nüfusa olan hizmetin ücret ödemesinin kesilmesi. Bu nüfusun temel sağlık hizmetlerini nereden alacağı daha belirlenmemişken ki İstanbul için daha epey sayıda aile sağlığı merkezi boş işlemez durumda iken 3500 üzeri nüfusu birinci basamak sağlık hizmetleri için nereye gidecektir. Sağlık Bakanlığı laf cambazlıkları ile hasta sayısını 3500’e indirdim derken ödenen hasta sayısı kastedilmekte; 3500 üstü hastaların kaydı mevcut aile hekimlerinden düşürülmediği gibi yeni ek hasta kayıtları da hızla devam etmektedir. 3500 üstü ödemeden çıkarılan ilk hasta grubu da göçmen, sığınmacı hastalar olarak belirtmiştir. Bu hastalara göçmen sağlığı merkezleri bakacak derken her ilçede yeterli göçmen sağlığı merkezi olmadığını, bazı ilçelerde hiç olmadığını göz ardı etmektedir. En yoğun göçmen nüfusun olduğu Esenler için bile sadece bir -1- Göçmen sağlığı merkezi bulunmaktadır. Bu Göçmen Sağlığı merkezinin yetersiz kapasitesi ayrı bir sorun; böyle geniş büyük ilçelerde oraya ulaşmak ayrı bir sorun teşkil edecektir. En az bir vasıtayla gidilecek yerler olması birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinden en çok faydalanan gebe, bebek, çocuklu hasta grupları için sağlığa erişimi oldukça güçleştirecek hatta imkânsız, vazgeçilir hale getirecektir. Aile hekimliği koruyucu sağlık hizmetlerinin başında gelen aşılama, gebe bebek takipleri sık sık olan ve toplum sağlığı ana çocuk sağlığı için çok önemlidir. Aşı karşıtlığının bu kadar arttığı bir dönemde bir de aşıya, takibe ulaşımı zora sokacak bu uygulama başta göçmen, sığınmacı sağlığını, aslında tümden toplum sağlığını negatif etkileyecektir. Göçmen ve sığınmacılara karşı artan temel İnsan haklarına, onuruna aykırı uygulamalara bir de temel sağlık hakkına erişimleri engellemek de eklenmiştir.
Cezalandırma
Eziyet yönetmeliğinin başka bir maddesinde hastalarımıza muayeneleri sonrası gerekli durumlarda reçete ettiğimiz bazı ilaçların da “cezalandırma, ücret kesme” tehdidiyle sınırlandırılmasıdır. O yüzden “Reçeteme karışma” diyoruz. Temel tıp eğitimini almış hekimler olarak en temel ilaçlara dahi “maaştan keserim” gibi başta anayasa olmak üzere hiçbir hukuka uymayacak yaptırımlar getiren bir yönetmeliği aldığımız tıp eğitiminin ve meslek onurumuzun gereği olarak kabul etmemiz mümkün değil. Ülkemizde antibiyotik kullanımı gerçekten çok fazla ama bu yüksek oranda en az pay sahibi olan aile hekimleri; Hastane yoğun bakım, hastane acilleri en başta geliyor; burada da özel hastaneler öndeler ama buralara hiçbir denetleme ve yaptırım uygulanmıyor. Ayrıca bu ilaç kısıtlamaları ile aslında artık birçok ilacı SGK ödeme kapsamından çıkarmış olmakta ama bunu hastalara açıkça söylemeden biz aile hekimleri üzerinden yapılmakta, yine hasta ile hekim karşı karşıya getirilmektedir.
Rapor ve sağlıkta şiddet
Raporlar konusu zaten birinci basamakta Sağlıkta şiddetin en önemli nedenlerinden birisidir. Ehliyet, işe giriş gibi aslında ilgili oldukları yasalar ve yönetmeliklerde ayrıntılı sağlık şartları anlatılır. Bu şartlar için gerekli muayene ve tetkiklerin görme, işitme muayenesi gibi birçoğu ASM şartlarında olmadığı için ikinci basamak hastanelere sevk gerektiği durumlarda hastaların itirazları, bazı durumlarda da şiddet olayları vukuu bulmaktadır. Bu nedenlerle biz Aile hekimleri dernekleri, sendikaları olarak bu tür raporlar için yönetmeliklere uygun gerekli muayene imkanlarının olduğu merkezlerin kurulması ve tek merkezden bunların yürütülmesi idi. Bu şeklide hastaların da haklı olarak ikinci basamaklarda randevu bulamama endişeleri de ortadan kalkmış olacaktı, biz de kendi asli işimiz olan koruyucu sağlık hizmetlerini rahat gerçekleştirecektik. Bu taleplerimiz yapılmadığı gibi bir de bu tür raporların ücretli hale getirilmesi bir tek güvenlik görevlisinin olmadığı ASM’lerde bizim can güvenliğimizi ciddi anlamda tehlikeye atacaktır ki bu ücretli rapor açıklamasının ertesi günü Şişli’de bir ASM’de bir hasta ehliyet raporu ile ilgili sorun yaşadı diye sağlık çalışanlarına açık şiddet uygulamıştır. O yüzden bir kez daha yeniden diyoruz ki “Sağlıkta şiddet tamamen politiktir, bu bilimsellikten uzak, sahadan habersiz yürütülmeye çalışılan sağlık politikalarının beklenen açık bir sonucudur”.
Sağlık Bakanlığı’nın açıklaması
Sağlık Bakanlığının açıklamalarında “daha iyi bir aile hekimliği’ “aile hekimliğinin güçlendirilmesi” gibi iddiaları da inandırıcı bulamıyoruz. HYP adı altında bize yüklenen sekretarya angaryası ile aile hekimliğinin temel koruyucu hizmetler için hastalarına ayıracak 5 dakika bile vakit kalmayacaktır. Nitelikli koruyucu bir sağlık hizmeti için minimum 10-15 dakika bir hastaya vakit ayırmaktır. Ne yazık ki hastanelerde dayatılan 5 dakikada bir, iki hasta dayatması biz aile hekimlerine de yapılmıştır.
Alma Ata Bildirgesi’nde de ifade edildiği gibi birinci basamak sağlık hizmetlerinin tümüyle ücretsiz, bilimsel ve nitelikli biçimde kamu tarafından sunulduğu bir yapılanmayı destekliyor; birinci basamak hizmetlerinin yetkinleşmediği bir sağlık sisteminin sürdürülebilir olmayacağını, aksine ikinci ve üçüncü basamakta hizmet sunan sağlık sistemine yük olacağını söylemekteyiz. Aile hekimliklerinin etkin biçimde işleyebilmesi için öncelikle temel özlük hakları ve iş güvencelerinin sağlanması, koruyucu hekimlik dışındaki HYP sekreteryası, raporlar gibi angarya işlerden uzak hastalarına en az 10 dakika olacak şekilde zaman ayırabilmesi sağlanmalıdır.
Bizi Takip Edin