Türkiye Sivil Toplum Gelişim Endeksi: Sonuçlar ve Öneriler- 5 (son)

Ağlar ve platformlar, sivil alanda organizasyonların etkileşim kurabileceği ortak yapılar sağlıyor. Ancak, mevcut durumda STK'ların ortak bir çatı altında bir araya gelemediği görülüyor. STK'ların %16'sı çeşitli ölçeklerdeki (yerel, ulusal, uluslararası) ağ ve platformlara üye olurken, bu yapıların etkinliğini beğenenlerin oranı %30 civarında kalıyor.

YADA Vakfı tarafından yürütülen “Türkiye Sivil Toplum Gelişim Endeksi” çalışmasının sonuçları, Türkiye’deki sivil toplumun mevcut durumu ve karşılaştığı zorlukları net bir şekilde ortaya koyuyor. STK’ların; kapasite, finansal kaynaklar, iletişim stratejileri, politika etkisi ve şeffaflık gibi temel alanlardaki performanslarına odaklanan bu çalışmayla, sivil toplumun karşılaştığı sınırlılıklar ve gelişim potansiyelleri analiz ediliyor. Bu bağlamda, ortaya çıkan bulgular ışığında bu yazı dizisinde yer alan öneriler, Türkiye’deki sivil toplumun daha etkili, çeşitli, şeffaf ve demokratik bir yapıya kavuşması için stratejik bir rehberlik sunmayı amaçlıyor.

“Türkiye Sivil Toplum Gelişim Endeksi” yazı dizisinin beşinci ve son yazısında ortaya çıkan endekslerden; “Proje” ile “İş Birliği” alt endekslerinin sonuçları ve bu sonuçlara yönelik önerileri ele alacağım.

“Gelişim endeksleri arasında proje endeksi 10,8 puan ile en düşük puanı alıyor.”

Proje Sonuçlar: STK’ların projelerini ve faaliyetlerini yönetirken uzman ve nitelikli kişilerin katkısı, başarılı ve etkili sonuçlar elde etmek açısından kritik bir faktör. STK’ların %53,2’si faaliyet planlaması ve uygulanmasında nitelikli veya uzman kişilerle çalıştığını ifade ediyor, bu da yaklaşık yarısının projelerinde uzmanlarla çalışmadığını gösteriyor. Ayrıca, STK’ların yalnızca %16,9’u son bir yıl içinde en az bir çalışanının proje eğitimi aldığını belirtiyor; %78’inde ise hiçbir çalışan bu süre içinde proje eğitimi almamış. Proje eğitimi alan çalışanı bulunan STK’ların yaklaşık %60’ı proje geliştirdiğini ve başvuruda bulunduğunu söylüyor. Ancak, bu projelerin kabul edilme oranı düşük. Kabul edilen projelerin oranı %25,3 iken, reddedilen projelerin oranı %45,2 ve henüz sonuçlanmayan başvuruların oranı %29,4. Araştırma sonucunda elde edilen alt endeks puanlarına göre, proje endeksi 10,8 puan ile en düşük puanı alıyor.

Proje Öneriler: Mevcut çalışanların proje hazırlama kapasitelerinin artırılması etkili proje hazırlama ve yönetme konusunda STK’ların izleyebileceği kuruluş stratejilerinden biri olmalı. Her ne kadar proje eğitimleri bazı STK’ların çokça karşısına çıksa da araştırma Türkiye geneli sivil toplumu ele aldığı için sonuçlar bu eğitimlerin yeterince erişilebilir olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla, proje eğitimi veren kurumların, proje eğitimlerine katılacak STK’lara yönelik yaptıkları çağrıları daha geniş kitlelere ulaştırması ve kapsayıcı olmaları gerekiyor.

Nitelikli uzmanlarla çalışma konusunda da benzer bir tablo var. Tüm Türkiye’yi ele aldığımızda, özellikle yerel sivil toplumun nitelikli uzmanlara erişimindeki sorunun da çözülmesine ihtiyaç var. Bu noktada STK’ların iş birliği yapabileceği uzmanların tematik uzmanlıklarının da yer aldığı erişilebilir bir platform kurulabilir. Bu platform bir STK tarafından kurulabileceği gibi sivil toplumla ilgilenen kamu kurumları tarafından da yürütülebilir.

STK’ların başvurdukları projelerin kabul edilme oranlarının bu kadar düşük olmasının bir sebebi STK’ların proje tasarlama becerilerinin düşük olmasıyken diğer bir sebebi de hibe/fon kaynaklarının çeşitliliğinin ve kaynakların az olması. Türkiye sivil toplumunun yaşadığı finansal zorluklarının aşılabilmesi için bu kaynakların artmasına, daha şeffaf bir şekilde dağıtılmasına ve daha kapsayıcı olmasına ihtiyaç var. Bununla birlikte, kabul edilmeyen projelere hibe/fon veren kurumların daha net bir şekilde geri bildirim vermesi de STK’ların proje tasarlama ve hazırlama kapasitesinin artmasına destek olabilir.

“Türkiye’de STK’lar ortak bir çatı altında buluşamıyor.”

İş Birliği Sonuçlar: Ağlar ve platformlar, sivil alanda organizasyonların etkileşim kurabileceği ortak yapılar sağlıyor. Ancak, mevcut durumda STK’ların ortak bir çatı altında bir araya gelemediği görülüyor. STK’ların %16’sı çeşitli ölçeklerdeki (yerel, ulusal, uluslararası) ağ ve platformlara üye olurken, bu yapıların etkinliğini beğenenlerin oranı %30 civarında kalıyor.

STK’ların uluslararası fon kuruluşları, uluslararası ve yabancı STK’lar, Cumhurbaşkanlığı birimleri ve diğer ağ/platformlarla kurdukları temas oranları da düşük. Araştırma sonuçlarına göre, STK’ların %61,3’ü yerel ve ulusal STK’larla, %88’i uluslararası ve yabancı STK’larla, %84,3’ü ağlar ve platformlarla, %77,6’sı bakanlıklarla, %91,2’si Cumhurbaşkanlığı birimleriyle, %68,1’i yerel merkezi kamu kurumlarıyla, %56,4’ü belediyelerle, %77,5’i üniversitelerle, %90,6’sı uluslararası fon kuruluşlarıyla ve %78,9’u özel sektörle hiçbir temas kurmadığını belirtiyor. Ayrıca, yapılan sınırlı iş birliğinin projelere veya çalışmalara dönüşme oranı da düşük. STK’ların yalnızca %27’si iş birlikleri sonucunda herhangi bir proje veya çalışma ortaya çıktığını ifade ediyor. Araştırma sonuçlarına göre, en düşük ikinci puanı 11,9 puanla iş birliği endeksi alıyor.

İş Birliği Öneriler: STK’ların öncülüğünde kurulan hali hazırda çeşitli ağlar ve platformlar var. Ancak Türkiye’de bu yapılar genelde yeterince çeşitliliği barındırmıyor ve kapsayıcı değil. Bir başka deyişle, bu tür ortak amaçlar için kurulan yapılar çoğunlukla benzer STK’lar arasında kuruluyor. Halbuki mesele ne olursa olsun, ağ/platformların, içerisinde yer alan sivil toplumun çalışma ölçeği ile tematik çeşitliği gözetilerek, farklı görüşlerin bir arada olduğu yapılar olması gerekiyor. Sivil toplum ancak bu şekilde farklılıkların bir aradalığıyla hareket ederse kararlara ve kanaatlere etki edebilir, kapsayıcı olabilir. Böylece yerel ve ulusal sivil toplum kurulan ağ ve platformlara daha etkin şekilde katılabilir. Bununla birlikte, ağlar ve platformların sürdürülebilmesi için de hem finansal hem yönetimsel anlamda zorluklar yaşanıyor. Bazı ağlar ve platformlar kısa bir süreliğine net bir meselenin çözümü için kurulup, mesele bir sonuca ulaştığında dağılabilir. Dolayısıyla her ağ veya platformun çok uzun süre devam etmesine de ihtiyaç olmayabilir. Bu tür yapılar kurulurken, mutlaka hedefler ve etki göstergeleri net bir şekilde tanımlanmalı.

Karar mekanizmalarıyla iş birliğinde ise; kamu idaresi ve sivil toplumun birbirlerine olan ve karar mekanizmalarını ve/veya uzmanlıklarına yönelik bilgilerindeki sınırların aşılması için kamunun var olan stratejisine sivil toplumla diyaloğu entegre etmesi, sivil toplumun da kamudaki muhatabını net bir şekilde tanıması gerekiyor. Ancak bu şekilde eşit, şeffaf ve erişilebilir ilişki ve iş birlikleri kurmak mümkün olabilir. Ayrıca katılım ve iş birliği süreçlerinde tüm yerelliklerin katılımı için bir mekanizmanın da gözetilmesi gerekiyor. Bununla birlikte, üniversitelerin de çoğulcu bir sivil toplum yapısıyla diyalog ve iş birliği geliştirmesi, kapılarını kapsayıcı bir şekilde sivil topluma açmasına ihtiyaç var. Aynı şekilde STK’lar da üniversiteleri önemli bir paydaş olarak görmeli ve ilgili konularda mutlaka iş birliklerini güçlendirmeye gayret etmeli.

Ceylan Özünel

Üyelik Tarihi: 30 Temmuz 2018
12 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör