Türkiye Sivil Toplum Gelişim Endeksi: Sonuçlar ve Öneriler-4
STK'ların yerel yönetimler, kamu kurumları ve diğer yerel ve ulusal otoriteler tarafından hazırlanan politikalara etki düzeyini %32 oranında "etkisiz" olarak değerlendiriyor. Etkili olduğunu söyleyenlerin oranı ise %29 olarak kaydediliyor. Tüm bunlarla birlikte, STK’ların politikalarda değişiklik yaratma gücü de sınırlı kalıyor.
YADA Vakfı tarafından yürütülen “Türkiye Sivil Toplum Gelişim Endeksi” araştırma çalışması temelde hem Türkiye’de sivil toplumun farklı eksenlerdeki kapasitelerini değerlendirmek hem de ileriki çalışmalara zemin oluşturacak bir modeli, sivil toplum alanının, karar alıcıların ve bu alanda akademik veya akademik olmayan çalışmalar yürüten araştırmacıların kullanımına sunmayı amaçlıyor.
“Türkiye Sivil Toplum Gelişim Endeksi” yazı dizisinin bu dördüncü yazısında ortaya çıkan endekslerden; “Etki” ile “Sürdürülebilirlik” alt endekslerinin sonuçları ve bu sonuçlara yönelik önerileri ele alacağım.
“Türkiye’de STK’ların politikalara etki etme düzeyi %32.”
Etki Sonuçlar: STK’ların toplumsal etkilerini değerlendirmek için kamu kararlarına etki, diğer STK’lar üzerindeki etki ve hedef grupları üzerindeki etkileri önemli ipuçları sunuyor. Geçtiğimiz 3 yıl boyunca yapılan değerlendirmeler sonucunda STK’lar etkilerinin büyük oranda sabit kaldığını belirtiyorlar ve istenen düzeyde etki sağlayamadıklarını ifade ediyorlar. Kamu kararları üzerinde artan etkisini görenlerin oranı %13,1, diğer STK’lar üzerinde artan etkisini görenlerin oranı %21, hedef grupları üzerinde artan etkisini görenlerin oranı %24,7 olarak oluyor. Ancak, STK’ların yerel yönetimler, kamu kurumları ve diğer yerel ve ulusal otoriteler tarafından hazırlanan politikalara etki düzeyini %32 oranında “etkisiz” olarak değerlendiriyor. Etkili olduğunu söyleyenlerin oranı ise %29 olarak kaydediliyor. Tüm bunlarla birlikte, STK’ların politikalarda değişiklik yaratma gücü de sınırlı kalıyor. Katılımcıların sadece %26’sı yerel politikalarda değişiklik olduğunu, %12,1’i ulusal politikalarda değişiklik olduğunu belirtiyor. STK’ların kendi değerlendirmelerine göre, etki endeksi 56,1 ile dördüncü sırada yer alıyor.
Etki Öneriler: Sivil toplumun kararlar ve kanaatler üzerindeki etkisinin sınırlı olması tek başına STK’ların başarısı veya başarısızlığı olarak değerlendirilemez. Sivil Toplum Gelişim Endeksi çalışmasında ele alınan endekslerin sonuçlarında görüldüğü üzere, STK’ların sınırlı kaynaklarla çalışması, iletişim araçlarının çeşitliliğinin az olması, beceri ve yeterliliklerinin yetersiz olması gibi birçok çıktı aslında etki gücünün sınırlı olmasının sebepleri arasında. Sivil toplum tüm bu konularda kendini geliştirme çabasına girdiğinde, etki gücünün artması için karar vericilerin de önemli adımlar atması gerekiyor. Örneğin; karar vericilerin, politika hazırlarken sivil toplumu ve önerilerini kapsayıcı bir şekilde dikkate alması gerekiyor. Bununla ilgili prosedürlerin şeffaf olmasına, farklı politik yaklaşımlara sahip olma ve farklı yerellerde faaliyet gösterme gibi özelliklerin de gözetilmesine ihtiyaç var. Bu önerilere paralel; meclis komisyonu çalışmalarının ve meclis çalışmalarının sivil topluma açık hale getirilmesi, tüm bakanlıkların ve yerel yönetimlerin sivil toplumla ilişkiler departmanlarının açılması da elzem konular arasında sıralanabilir. Tüm bunları yaparken de sivil toplum katılımı konusunda yerellik faktörünün göz önüne alınması ve STK’ların kamu idaresi tarafından çağırıldığı toplantılarda sadece görüş alınmaması, geri bildirim de yapılması da bir o kadar önemli. Bunlara ek olarak, STK’ların kanaatler üzerinde etkisinin artması için medyanın bağımsızlığının ve kitlesel medya araçlarının sivil topluma eşit bir şekilde yer vermesinin de önünün açılması gerekiyor.
“Türkiye’de STK’ların %32’si hiçbir çalışmasının ya da projesinin etkisini ölçmüyor.”
Sürdürülebilirlik Sonuçlar: Sürdürülebilirlik, bir organizasyonun uzun vadede faaliyetlerini devam ettirebilme, değişen koşullara uyum sağlama ve risklerle başa çıkabilme yeteneği olarak tanımlanıyor. Ayrıca, yapılan çalışmaların etkilerinin izlenmesi ve elde edilen sonuçlara göre geliştirilmesi, sürdürülebilirlik açısından kritik bir öneme sahip. Ancak, STK’ların %32’si hiçbir çalışmasının ya da projesinin etkisini ölçmüyor.
Finansal güç de bir organizasyonun sürdürülebilirliğini sağlamada kritik faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Fonlar ve destekler STK’lar için önemli finansman kaynakları olsa da, bu kaynakların sürekliliği olmaması finansal kırılganlığa yol açıyor. STK’ların %31’i kendi iç kaynaklarıyla 3 yıldan fazla süre finansal olarak kendilerini sürdürebilir görürken, %46’sının finansal sürdürülebilirlik öngörüleri 1 yılı geçmiyor. Mali kaynak çeşitliliği ve strateji ile risk raporlama verilerine bakıldığında, STK’ların sürdürülebilirliklerinin risk altında olduğu görülüyor. STK’ların yalnızca %13’ünün mali kaynakları çeşitli ve mevcut kaynaklardan birinin kaybı, zaten kırılgan olan finansal gücü daha da zayıflatabilir. Buna karşılık, STK’ların %42’si sürekli mali kaynaklara sahip. Bu verilere dayanarak, STK’ların mali kaynak çeşitliliği sınırlı olsa da sürekli bir mali yapıya sahip oldukları anlaşılıyor. Çalışmanın sonuçları, sürdürülebilirlik endeksinin 38,5 puanda kaldığını gösteriyor.
Sürdürülebilirlik Öneriler: Öncelikle, STK’lar, faaliyetlerinin etkisini izlemeli ve ölçmeli. Bunun için mutlaka STK’lar izleme mekanizmaları geliştirerek, bunu sürekli olarak yapmalı. Hatta kamu idaresi tarafından yapılan uzmanlıktan oldukça uzak denetimler, yalnızca finansal olmaktan çıkıp, sivil toplumun etkisini de izleyip ölçebilecek bir hale getirilmeli. Bununla birlikte, toplumsal destek ve katılım da STK’ların sürdürülebilirliği için oldukça önemli. Şeffaflık, iletişim stratejileri ve paydaşlarla etkileşim bu anlamda gelişime açık alanlar arasında görülmeli.
STK’ların, sürdürülebilirliklerini artırmak için stratejik planlamaya odaklanmalarına da ihtiyaç var. Uzun vadeli hedefler belirleme, risk analizi yapma ve değişen koşullara uyum sağlama konularında güçlü stratejiler geliştirmek sivil toplum için oldukça kritik. Ayrıca, STK’lar, iç kapasitelerini güçlendirerek yönetim becerilerini, finansal yönetimi ve organizasyonel etkinliğini de artırabilirler. Ücretsiz eğitim programları ve danışmanlık hizmetleri bu konuda destek sağlayabilir.
STK’ların sürdürülebilir iş modelleri oluşturmasına olan ihtiyaç çokça konuşuluyor ancak bu öneriyi burada da yinelemekte fayda var. Her ne kadar kısıtlı insan kaynağıyla çalışıyor da olsalar, STK’lar mutlaka iktisadi işletmeleri üzerinden gelir getiren projeler üretmeli. Böylece hem bağışlara hem de fon kaynaklarına olan bağımlılıkları azaltılmalı. Bu noktada, kamu idaresi de STK’ların iktisadi işletmelerinin daha esnek bir şekilde sürdürülebilmesi için mevzuatı yeniden gözden geçirmeli.
Bizi Takip Edin