CİSST: 2023 Seçimlerine Giderken Önerilerimiz
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği, bir basın açıklaması yayınlayarak, Türkiye’nin içinde bulunduğu seçim gündeminde hapishaneler ve mahpusların sorunlarının yeterince gündeme getirilmediğini ve seçime hazırlanan siyasi partilerin seçim bildirilerinde bu konuya yeterince yer vermediklerini gözlemlediklerini belirtti. CİSST bu ihtiyaçtan hareketle, son dönem hapishanelerde yaşanan sorunları da dikkate alarak 10 maddelik öneri belgesi hazırladı.
1. Günümüzde birçok ülkede hapsedilme yerine alternatif yöntemler aranırken ülkemizde hapsetmeye birincil öncelik verilmektedir. Türkiye’de mahpus sayıları 2006 yılına kadar 50 bin civarında seyretmiştir. Bu sayı sadece 70 ve 80 askeri darbeleri sonrasında 60-70 bin civarına ulaşmışken darbenden bir iki yıl sonra yeniden 50 bin civarına gerilemiştir. Bu durum 2006 yılından sonra değişmeye başlamıştır. 2006’da 70 bin olan mahpus sayısı hızla artmaya devam etmiş sadece altı yıl sonra 2013’de iki katına çıkıp 140 binlere dayanmıştır. Bir altı yıl sonra, 2019’da tekrar iki katına çıkıp 300 binlere dayanmıştır. 2023 yılında ise mahpus sayısı 350 bin sınırını da aşmış ve Türkiye’nin hapishaneleri son dönemde 2006 öncesine göre mahpus sayısını beş katına çıkarmıştır. Son açıklanan rakamlara göre; Türkiye’de, 291.592 kişi kapasiteli toplam 399 hapishanede 353.368 mahpus bulunmaktadır. Yani hapishanelerde toplam kapasitenin %21,18 fazlası mahpus tutulmaktadır. Bu durumla ilişkili olarak mahpusların insan onuruna uygun koşullarda barınma hakkının engellendiği ve beraberinde birçok temel hak ihlaline sebep olduğunu görülmektedir.
Hapishanelerdeki kalabalıklaşma sorunu kritik bir noktaya evirilmişken son zamanlarda kamuoyunda mahpuslara yönelik genel af yasası tartışmaları yürütülmektedir ancak bu tartışmalara ve çıkarılacak yasaya karşı çekincelerimiz bulunmaktadır. Bu noktada belirtmeliyiz ki genel af yasası, insan hakları standartlarında hazırlanmalı ve mahpuslar arasında suç ayrımı yapılmaksızın hazırlanmalıdır. Siyasi mahpusları kapsam dışı bırakan ve suç ayrımı gözetilerek oluşturulan dışlayıcı bir af yasası, genel af mantığına uymayacak ve infazda eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacaktır.
Eşitlik ilkesine aykırı olarak tasarlanan bir genel af yasası, ayrımcılık yasağı ihlali anlamına gelmektedir. Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı; Anayasa’nın 10’uncu maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesinde düzenlenmiş ve her mahpusun temel hakları arasındadır. ‘Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları’ mahpuslar arasında ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğum ya da diğer bir statü temelinde bir ayrımcılık yapılamayacağını belirtmektedir.
Ulusal mevzuat olan ‘5275 Sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “infazda temel ilke” başlıklı 2’nci maddesi de “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar, hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçler ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır.” demektedir.
Öncelikli olarak; mahpuslar arasında suç türüne göre ayrım yapmadan, siyasi mahpusları yasa kapsamı dışında bırakmadan, ayrımsız bir genel af talep etmekteyiz.
2. Öte yandan bilindiği üzere Türkiye’de ceza sorumluluk yaşı 12’dir. Çocuklar, 12 yaşından önce bir suça karıştıkları iddiasıyla adli sistemin içine dahil olurlarsa haklarında soruşturma ve kovuşturma yapılmaz ancak haklarında güvenlik tedbiri uygulanabilir.
Bir çocuk 12 yaşından itibaren “suça sürüklenen” sıfatıyla adli sisteme girdiğinde yargılamaya tabi tutulabilir ve hapis cezasına hükmedilebilir. Bunun anlamı; bir çocuğun 12 yaşından itibaren hapsedilmesine hukukun müsaade etmesidir. Adli sisteme giren bir çocuğun hapis cezasına tabi tutulması, onarıcı adalet sistemine hizmet eden bir uygulamadan çok uzaktadır. Çocuğun üstün yararı ilkesini benimseyen ve hayata geçiren hukuk sistemlerinde asgari cezalandırma yaşı, olabildiğince 18’e yaklaşmaktadır. Gelişmiş bir çocuk adalet sistemine sahip ülkeler aynı zamanda çocukların cezalandırılmasından ziyade onları suç ortamından uzaklaştıracak hukuksal süreçler ve alternatif mekanizmalar benimsemektedir.
Bu bağlamda;
-Bir çocuğun hapsedilmesinin başvurulacak son yöntem olması ve en kısa süreyle uygulanması gerektiğini,
-Mevcut infaz sisteminin kendisinin çocukların yaşama ve gelişme hakkının ihlal ettiğini,
-Birlemiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Türkiye’den asgari cezalandırma yaşında iyileştirme çalışmaları yapmasını güncel olarak beklediğini hatırlatarak;
Ceza adalet sisteminde asgari cezalandırma yaşının çocuğun üstün yararını gözetecek şekilde, iyi uygulama örneklerini de dikkate alarak yükseltilmesini talep etmekteyiz.
3. 29 Mart 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Ceza ve İnfaz Kurumlarının Yönetimi ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’in 74/G. maddesine göre; Adalet Bakanlığı’nca belirlenen kurumlarda, hükümlü ve tutuklular yakınlarıyla haftada 30 dakika görüntülü görüşme yapabilir. Bunun yanında “örgüt üyeliği” ve “çıkar amaçlı suç örgütü üyeliği” suçlamalarıyla hapishanede olanlar, görüntülü görüşme ve görüşme süresinin uzatılmasına ilişkin haktan sadece “cezaevindeki tutum, davranış, eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine katılma gibi durumları göz önünde bulundurularak İdare ve Gözlem Kurulunda yapılacak değerlendirme sonucuna göre” yararlanabilirler. Ağırlaştırılmış müebbet cezası alan mahpuslarsa bu haktan hiçbir koşul altında faydalanamazlar.
Bu noktada; hiçbir ayrım gözetmeksizin 30 dakikalık görüntülü görüşme hakkının tüm mahpusların kullanabileceği biçimde yeniden bir hak olarak tanımlanması talep etmekteyiz.
4. Modern ceza infazının temel ilkelerine aykırı bir biçimde mahpusların tecrit edilmesi ve insansızlaştırılması/yalnızlaştırılması üzerinden bir infaz biçimi yaratan gerek konumlandırıldıkları yerler gerek mimari planları ile doğrudan izolasyonu hedefleyen -veya hedeflemese de fiilen bu sonucu doğuran- S ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumları’nın inşasına hızla devam edilmektedir.
Mevcut S ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumu inşaatlarının durdurulması başta olmak üzere; kullanıma açılan S ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumları’nın, modern infaz hukuku ve ceza infaz mevzuatının açıkça yasakladığı, cezanın izolasyon temelli infazına neden olmalarından dolayı kapatılmaları ya da mimari olarak yeniden düzenlenmelerini talep etmekteyiz.
5. Hastalık nedeniyle hapis cezasının infazı için; Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından düzenlenen objektifliği tartışmalı ve bilimsel gerçeklikten uzak raporlar ya da Adalet Bakanlığı’nca belirlenen tam teşekkülü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenen raporlar için Adli Tıp Kurumu’nun onayını zorunlu kılmıştır.
Bu hususta;
-ATK tarafından hazırlanan tartışmalı ve bilimsellikten uzak raporlara bağlı kalınmadan üniversitelere bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinden alınan raporların infazın ertelenmesi için yeterli olmasını,
-Klinik kararlarla ilgili süreçlerin Mandela Kuralları’nda da öngörüldüğü gibi yeterli nitelikte, tam bir klinik bağımsızlıkla hareket eden uzmanlar heyetinin katılımına ve denetimine açık olmasını,
-Sübjektif değerlendirmelere sebep veren “toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen” ifadesinin kaldırılması talep etmekteyiz.
6. COVID-19 salgını döneminde alınan karantina önlemleri süreç içerisinde kalıcılaştırılmıştır. Mahpusların sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri durma noktasına gelmiştir.
COVID-19 sonrasında hapishanelerde uygulanan ve hiçbir yasal dayanağı olmayan tecrit ve izolasyon uygulamalarının kaldırılmasını talep ediyoruz.
7. 5275 sayılı İnfaz Kanun madde 62/3 fıkrasında yer alan ve kişilerin haber alma hakları konusunda muğlaklığa yol açan “Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran” kriterinin mahpusların haber alma hakkı önünde keyfi tutumlara yok açmaktadır.
5275 sayılı İnfaz Kanun madde 62/3 fıkrasında yer alan ve kişilerin haber alma hakları konusunda muğlaklığa yol açan “Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran” kriterinin ulusal ve uluslararası haklar göz önüne alınarak hak temelli bir yaklaşımla düzenlenmesini talep ediyoruz.
8. Düzenli ve çoklu tedaviye erişimin sadece R Tipi olan hapishanelerde mümkün olması, pandemi süreci boyunca da R Tipi olmayan hapishanelerdeki engelli ve hasta mahpusların sağlığa erişememesine neden oldu. COVID-19 süreci engelli ve hasta mahpusları izole eden R Tipi gibi hapishaneler yerine, bütün kurumların engellilere ve hastalara göre tasarlanması gerektiğinin neden önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Bu açıdan; bütün hapishanelerde, R Tipi olan hapishanelerdekine benzer bir ek bölüm kurulmasını talep etmekteyiz.
9. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infaz rejimine göre; mahpus hiçbir suretle kurum dışında çalıştırılamaz ve çalışmasına izin verilmez. Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusların büyük bir bölümü, ekonomik olarak zorlamakta ve sorun yaşamaktadır. Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusların çalışmasına izin verilmemesi anayasanın eşitlik ilkesi açısında da aykırılık içermektedir.
Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslar için çalışma hakkının eşitlik ilkesi kapsamında düzenlenmesini ve yaşanan hak ihlalinin giderilmesini talep etmekteyiz.
10. Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkındaki Yönetmeliğe göre; ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpusları, eşi, çocukları, torunları, torunlarının çocukları, annesi, babası, büyükannesi, büyükbabası, büyükannesi ve büyükbabasının anne ve babaları, kardeşleri ve vasisi dışında kimse ziyaret edemez. Bu durum mapuslar başta olmak üzere tek tek görüş yapılması gibi nedenlerden dolayı aileler için de oldukça zorlayıcıdır. Bunun yanında 15 günde bir sadece 10 dakikalık telefon görüş hakkı bulunan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslar, aileleriyle sağlıklı olarak iletişim kuramamaktadır.
Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslara, aileleriyle birlikte görüş yapabilme hakkının verilmesi ve telefon görüş haklarının artırılıp her hafta olmasını talep etmekteyiz.
Bizi Takip Edin