Sansür Yasasına Karşı Tek Ses: ‘Kabul Etmeyeceğiz’
Hükümetin yalan ve yanlış bilginin yayılmasıyla mücadele amacı taşıdığını açıkladığı ‘Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’ ya da bilinen adıyla Dezenformasyon Yasası, ifade özgürlüğü ve gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılmasına sebep olacak muğlak alanlarıyla tepki görüyor. Basın örgütleri yaptıkları açıklamalarla tasarının geri çekilmesini isterken gazeteciler sosyal medya profillerini siyaha döndürerek yasayı protesto ediyorlar.
Yasa tasarısı gelen tepkilerin de etkisiyle yeni yargı döneminde görüşülmek üzere 1 Ekim’e ertelendi. Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, PEN Türkiye Yazarlar Birliği 2. Başkanı Halil İbrahim Özcan ve Disk Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren; yasa tasarısının basın ve ifade özgürlüğü üzerinde kuracağı baskının tehlikelerini anlattılar ve yasanın mutlaka geri çekilmesi için mücadelelerini sürdürdüklerini söylediler.
Tasarı yasalaşırsa basına yönelik sansürü ve otosansürü daha da derinleştirecektir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, teklif yasalaşırsa basın ve ifade özgürlüğünü bekleyen tehlikeleri şu sözlerle anlattı: “Seçime giderken TBMM’ye torba yasayla getirilen bu tasarı, 22 yasayı ilgilendirmektedir. Tasarı yasalaşırsa basına yönelik sansürü ve otosansürü daha da derinleştirecektir. Basınla birlikte toplumsal muhalefeti de susturup, korkutmayı hedeflemektedir. Yurttaşın habere erişimi engellenecektir. Tutuklu gazeteci sayısını artıracak, internet sitelerine, internet sağlayıcılarına ağır para cezaları getirilmesine yol açacaktır. İnternet sitelerine ceza verildiğinde o sitede çalışan gazetecilerin de basın kartı iptal edilecektir. MİT ile ilgili yapılan her haber tutuklanma nedeni olacaktır. Gazeteci haber kaynağını açıklamaya zorlanacaktır. Bu tasarının yürürlüğe girmesi halinde iktidarın hoşuna gitmeyen her haber için dezenformasyon denilerek ceza istenecektir. İnternete erişimin insan hakları içinde yer aldığı açıktır. Dezenformasyon maddesi ise seçime giderken haberin serbest dolaşımını engelleyecektir.”
’29. Madde Geri Çekilmelidir’
Yasa tasarısındaki 29. Madde; “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis” cezasıyla cezalandırılacağını ifade ediyor. Sibel Güneş, genel olarak yasa tasarısına ama özellikle de 29. Maddeye karşı olma sebeplerini şöyle sıralıyor: “1-Düzenlemenin TCK’nun Kamu Barışına karşı suçlar içinde düzenlenmesi ve Ortak Hüküm Başlığını taşıyan TCK 218 . madde de “bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır” hükmü akla hemen düşünce ve ifade özgürlüğü anlamında geçmiş yılları ve gazeteciler açısından uygulanan yaptırımları akla getirmektedir. 2-Suç tipinde gerçeğe aykırı bilgi kavramının uygulamada sorunlara yol açacağı tartışmasız göze çarpmaktadır. 3-Temel sorun gerçeğe aykırı bilginin, gerçeğe aykırı bilgi olduğuna kimin nasıl ve hangi yöntemle karar vereceğidir. Siyasi iktidarların gerçeğe aykırı bilgi dediği olgular gerçekten gerçeğe aykırı bilgi mi sayılacaktır? Yine yakın geçmişteki ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler nedeniyle düzenleme kuşkuyla karşılanmakta ve yapılacak düzenlemelerin sansür ve oto sansüre yol açacağı haklı olarak dile getirilmektedir. 4-Düzenleme Türk Ceza Kanunun Kamu Barışına Karşı Suçlar başlığını taşıyan Beşinci Bölüm kapsamında yapılmaktadır. Bu düzenlemenin yapılmasında amacın, yani bu suç ile korunan hukuki değerin kamu barışı olduğu ifade edilmektedir. Öncelikle Madde gerekçesinde düşünce ve ifade özgürlüğünün korunması bağlamında söylenenlerle uygulamanın örtüşmeyeceğine uygulamada şahit olacağız. Öyle ki 2004 yılında yasalaşan 5187 sayılı Basın Kanununun ilerici gerekçesini düşündüğümüzde gerekçe de yazılanların ülkemizde karşılığını bulmadığı da hatırlanmalıdır. 5-Bu düzenleme ile somut olayda tehlike neticesinin ne zaman gerçekleşmiş sayılacağı, yani gerçeğe aykırı bilginin kamu barışını bozduğunun diğer deyişle tehlikenin tespitinin nasıl ve kim/kimler tarafından yapılacağı her zaman tartışma konusu olacaktır. Ülkemizde yargının problemleri göz önüne alındığında bu maddenin kötüye ve amacı dışında kullanılacağı endişesi de haklıdır. Nitekim TCK 218. Madde de uygulamanın yani yargı problemlerinin hatalı uygulamalarının önüne geçmek için “Haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” açıklamasının kanuna yazılması gerekmiştir.
Özetle; somut olayda tehlike neticesinin ne zaman gerçekleşmiş sayılacağı, tehlikenin tespitinin nasıl yapılacağı belirsizliğini korumaktadır. Bu madde geri çekilmelidir.”
‘Demokrasinin Yeniden Yeşermesi için Mücadelemiz Sürecek’
Güneş, henüz yasa tasarısı daha ortaya çıkmamışken, Eylül 2021 yılında, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak konferans salonumuzda meslek örgütleri ile ortak toplantı yaptıklarını anlatıyor. O an henüz detayların bilmeseler de öngörüyle yasa tasarısına karşı çıktıklarını söyleyen Güneş, yasa tasarısına karşı verdikleri mücadelenin ayrıntılarını aktarıyor: “Taslak Meclis’e gelince açıklama yaptık, yine karşı çıktık. TBMM’de Adalet Komisyonu ve Dijital Mecralar Komisyonu’nu toplantılarına katıldık. İtirazlarımızı dile getirdik. Gazetecilik meslek örgütleri ile iki defa ortak basın açıklaması yaptık. Ankara’da ve İstanbul’da toplu basın açıklamaları oldu. Sosyal medyada kampanyalar düzenledik.”
Güneş son olarak yasa tasarısının 1 Ekim’e ertelenmesini umut verici bulmakla birlikte yeterli olmadığını; basının, toplumsal muhalefetin ve demokrasinin canlanması için mücadele vermeye devam edeceklerini söylüyor: ”Yasa teklifinin geri çekilerek 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılına ertelenmesi sevindirici ancak yeterli değildir. İtirazlarımız sürecek. 1 Ekim’de Meclis’e aynı şekilde getirilirse yine karşı çıkacağız. Yurttaşın haber alma hakkı için, gazetecilik yapabiliyor olmak için, demokrasinin bu ülkede yeniden yeşermesi için mücadelemiz sürecek.”
‘Dezenformasyonla Mücadele Değil Sansür Yasası’
PEN Türkiye İkinci Başkanı Halil İbrahim Özcan, yasa tasarısının amacının özgür basın üstündeki baskıyı iyice artırmaya ve düşünce ifade özgürlüğünü hedef almak olduğunu söylüyor. Bu yasadaki maddelerin anayasal hak olan temel hak ve özgürlüklerine el koymakla eşdeğer olduğunu ifade eden Özcan; “İnsanlar arasındaki serbestçe iletişim kurma ve konuşma özgürlüklerini de düşüncelerini söyleme ve ifade etme özgürlüklerini de yasaklıyor. Basının sürekli susturulmasıyla bir yere varılmayacağını biliyoruz. Saldırganlığını gittikçe de artıyor. İktidar korku iklimini canlı tutmak için dezenformasyon ile mücadele adı altında yine hedefine düşünce ve ifade özgürlüğünü koymuştur. Bu ne demektir? Bu yasa çıkarsa daha fazla sansür demek. Bu duyarlı yurttaşların zaten CİMER’e yaptığı var olan sansüre eklenen bu yasa eğer yasalaşırsa yeni bir baskı olacak” diyor.
PEN olarak bu konuda birkaç toplantı yaptıklarını aktaran Özcan; “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Basın Konseyi Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), DİSK Basın İş Sendikası Özcan, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan ile sürekli görüş alışverişi içindeyiz ve birlikte toplantılar yapıp bu yasaya neden karşı olduğumuzu dile getiriyoruz. Biz uluslararası PEN olarak bu yasaya niye karşı olduğumuzu, neden karşı olduğumuzu uluslararası platformda da anlatmaya çalışacağız” diyor.
‘Teklif Yasalaşırsa Basın ve İfade Özgürlüğü Tabuta Konulmuş Olacak’
Disk Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, teklifin yasalaşmasının zaten baskı altında olan gazeteciliğin iyice boğulması anlamına geleceğini söyleyerek başlıyor sözlerine. Eren; “Teklifin birçok yerine itirazımız var. Teklif yasalaşırsa zaten yok olma noktasındaki basın ve ifade özgürlüğü tabuta sokulmuş olacak. İktidar cephesi seçime tamamen kendisine biat etmiş bir medyayla gitmek istiyor. Bu tekifin amacı bu bizce… İktidarın şimdiye kadar yaptığı çoğu düzenlemede olduğu gibi bu teklifte de havuç da var, sopa da. Ama havuç olarak sunulan yani internet gazetecilerine basın kartı verilmesi gibi yeniliklerin de pratikte bir anlamı yok. Zaten basın kartlarını dağıtan İletişim Başkanlığı bu işi büyük bir keyfiyet ve partizanlıkla yürütüyor. Ayrıca internet sitelerinin Basın İlan Kurumu ile ilişkilendirilmesi de şimdiye kadar yaşadıklarımız nedeniyle endişe verici. Bu kurum da tarihinde olmadığı kadar partizan davranıyor, kendini mahkeme yerine koyuyor. İktidara biat etmemiş gazeteleri cezalandırıyor. BİK aracılığıyla internet siteleri de zapturapt altına alınmaya çalışılacak, kendi siteleri fonlanacak” diyerek yasanın olası sakıncalarını dile getiriyor.
‘Bu Yasa Otosansürün Yaygınlaşmasına Neden Olur’
Faruk Eren özellikle tepkileri toplayan 29. Madde ile ilgili görüşlerini soruyoruz. Eren; “Bu maddedeki muğlak ifadeler, ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ gibi ibareler sadece gazetecileri değil sosyal medya kullanıcılarını da tehdit ediyor. İktidarın rahatsız olduğu her haber ve paylaşım için dava açılabilir, haberciler ve sosyal medya kullanıcıları 3 yıla kadar hapisle yargılanabilir. Bu durum otosansürün daha da yaygınlaşmasına neden olacaktır.” sözleriyle yanıtlıyor sorumuzu.
Bizi Takip Edin