CEDAW İzlenimleri ve Uluslararası Sistemlere Alaylı Bir Giriş
Geçtiğimiz hafta, 13-15 Haziran arasında Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) 82. Oturumuna katıldım. Bu notları da orada öğrendiklerimi paylaşmak, özellikle savunuculuk adına bu alanların ne anlam ifade edebileceğine dair birlikte kafa yormak adına yazıyorum. Uluslararası ilişkiler alanında uzmanlığı olanlardan, eğer bir hatam varsa şimdiden özür diliyorum. Ancak benim gibi “alaylılara” bu meseleleri anlatmanın önemini kendi örneğimde gördüm. Sivil toplumdaki benim durumumda olan arkadaşlarla tecrübe paylaşımı yapmayı önemli buluyorum.
CEDAW Ne Tam Olarak?
CEDAW, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1979 yılında yürürlüğe konmuş, uzun ismi The Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women (Kadınlara Karşı Her türlü Ayrımcılığın Önlenmesi) olan sözleşme.
Birleşmiş Milletler’in yapısı da benim gibi “alaylılar” açısından oldukça karışık, oraya çok girmeyeceğim. Ancak şu kısım önemli; Birleşmiş Milletler’in insan hakları konusunda ülkeleri izlediği iki mekanizma var, (1) anlaşmaya dayalı, (2) tüzüğe dayalı. Tüzüğe dayalı kısımda UN kendi inisiyatifiyle üye ülkeleri İnsan Hakları Konseyi yoluyla izleyebiliyor. Diğerindeyse ülkeler bir anlaşmaya imzacı olarak kendileri izlenmek için aday oluyor. CEDAW da Türkiye’nin 1985’ten beri imzacısı olduğu anlaşmalardan biri.
CEDAW’a İmzacı Olmak Ne Demek?
CEDAW ve diğer sözleşmeler UN’in belirlediği zaman aralıklarında ülkelerin sözleşmelerin içeriklerine uygun olarak uygulamalar geliştirmesini ve bu uygulamalara yönelik rapor yazmasını zorunlu hale getiriyor. Buna “bağlayıcılık” da deniyor. Ancak buradaki bağlayıcılığın yaptırım karşılığı teknik olarak yok. Rapora yazmaya utanmak belki olabilir, ama o kısımda da devletlerin performanslarını es geçmemeli(!). Yani Türkiye de CEDAW imzacısı diğer tüm ülkeler gibi sözleşmelerdeki yükümlülükleri yerine getirmeye söz vermiş. Bunun için BM’nin belirlediği sıklıklarla periyodik raporlar yazıyor(3).
Ülkelerin raporlarda yazdıklarını yapıp yapmadığını CEDAW Komitesi takip ediyor. Her ülkenin bir özel raportörü var. Bu raportör komite üyeleri adına ülkeyi takip ediyor, ülkeye raporlara dair “sorulacak soruları”(4) toparlıyor. Her raportörle birlikte komite içerisinde bir görev gücü (task force) de oluşturuluyor ve bu kişiler raportöre bilgi toplama sürecinde destek oluyor. Yalnız burada belirtmekte fayda var; komite üyeleri bu işi gönüllü bir faaliyet olarak yapıyor. 4 yılda bir Birleşmiş Milletler’de bir seçim yapılıyor, ülkeler komiteye adaylarını gösteriyor. Yine sözleşmeye imzacı ülkeler bu adaylar içerisinden oylamayla komite üyelerini seçiyor. Ülkeler kendilerini denetleyecek kişileri kendileri seçiyor. Aslında komite üyelerinin devletle bu anlamda doğrudan ilişkili olmaması ideal olan. Ancak komite üyelerinin tamamıyla ilgili bu geçerli değil ne yazık ki. Neyse bu kısım daha uzayabilir tabi ama kısacası biraz kendi kendine oynamak da olsa temelde ülkeler birbirlerini takip edecekleri, izleyecekleri bir yapı kurmaya aday görünmek istemişler, burada da bizlere bir alan açılmış.
CEDAW 82. Oturumunda ve Benzer Oturumlarda Nasıl Bir Süreç İşliyor?
Malum ülke raporlarından ve raporlara dair sorulardan bahsettim. Bu yazışma süreci bir toplantıyla sonuca bağlanıyor ve bu sonuçlarla ilgili ülkenin bir sonraki rapor sürecine kadar gelişme kaydetmesi ve gelişmeleri bir sonraki raporuna yansıtması gerekiyor (yine bağlayıcılık).
Bir süredir pandemiden kaynaklı olarak online yapılan oturumlardan 82.’si ise bu kez yüz yüze gerçekleşti. Bir hafta içerisinde komite üyeleri yaklaşık 4-5 ülkeye dair tüm meseleleri bir kerede dinliyor. Katıldığımız toplantıda toplam 23 komite üyesi vardı. Bir haftalık zaman diliminde ise Portekiz, Türkiye, Azerbaycan ve Nambiya’nın oturumları gerçekleştirildi. Burada ideal olarak şöyle bir düzen izleniyor: 1: Ülkenin bağımsız insan hakları kurumları, ombudsman’ı dinleniyor (15 dk.), 2: Ülkenin gölge rapor sunmuş ve konuşmaya yapmaya başvurmuş STK temsilcileri dinleniyor(5) (10 dk.), 3: Devletle yapıcı diyalog (constructive dialogue) oturumları gerçekleşiyor (6 saat). Bir hafta içerisinde tüm ülkelere komite üyeleri böyle bir vakit ayırıyor.
STK’ların sürece katılımı zaman içerisinde STK’ların da talepleriyle artmış. Başta STK’lar hiç dinlenmezken artık 10 dakika ayrılıyormuş. Bizim katıldığımız oturumda da bir süredir gerçekleşen “özel öğle yemeği” oturumu gerçekleşti ve komite üyelerinden ilgili olanlar ülke STK’larıyla yemek yedi.
STK’ların komite üyeleriyle iletişime geçebildiği zamanlarda STK’lar ülkedeki “resmi olmayan”, saha faaliyetlerine dayalı bilgileri komite üyeleriyle paylaşıyor. Bu sayede komite üyeleri diyalog öncesinde devletin dışında bir sesi de duyabilmiş olabiliyor. Tabii idealde bunun bu kadar sürede olmaması, ülke ziyaretleri vs. ile desteklenmesi gerekiyor, biz de öyle düşündük ama bir BM temsilcisinin böyle bir ziyaret yapabilmesi için ülkenin temsilciye davet göndermesi gerekiyormuş. Ülke izlenmek istemediği sürece yakından izlenmiyor yani.
Şimdi Ne Olmuş Oldu?
Oturumdaki tartışmalarla ilgili KİH-YÇ (6), Kaos-GL (7) çok güzel haberler yayınladılar, o içeriklere ekleyebileceğim bir şey yok ama benim açımdan, özellikle bir süredir aktivizm ve sivil toplum içerisinde var olmaya çalışan biri açısından, dolaylı da olsa devlete “hesap sorabildiğim” nadir anlardan biriydi CEDAW. Hesap verilebilirlik, şeffaflık… Uluslararası mekanizmalar her zaman için işlevleri ve değişime yönelik güçleri tartışmalı mekanizmalar ama özellikle bu sıkışık zamanlarda alternatif bir alan olarak değerlendirmeye açık. Tüm STK’ların bu konularda gözünün açık olması önemli.
(1) Sözleşmenin tüm maddeleri için bkz: https://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/tr/content/122-kadnlara-kars-her-turlu-ayrmclgn-onlenmesi-sozlesmesi/ Oldukça kısa ve kompakt bir sözleşme, okumanızı tavsiye ederim. Ben de bu ziyaret vesilesiyle ancak üçüncü kez okumuş oldum. Sözleşme okumak cidden zor ve sıkıcı ama aktivizm için güzel bir kaynak.
(2) Daha detaylı bilgi için bkz.: https://www.ohchr.org/en/instruments-and-mechanisms
Burada CEDAW’la birlikte ülkelerin imzalayabileceği toplam 9 sözleşme var. Türkiye bunların 8’ini imzalamış, ben de bu vesileyle öğrendim. İmzacısı olduğu sözleşmeler: CEDAW, CRPD (Convention on the Rights of Persons with Disabilities (Engelli Hakları Sözleşmesi), 2007), CAT (Convention against Torture and Other Cruel, Inhuman or Degrading Treatment or Punishment (İşkenceye Karşı Sözleşme), 1988), CMW (International Convention on Migrant Workers (Göçmen İşçilere Dair Sözleşme), 1999), CRC (Convention on the Rights of Child (Çocuk Hakları Sözleşmesi), 1990), CESCR (International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights (Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme), 2000), CCPR (International Covenant on Civil and Political Rights (Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi, 2000), CERD (International Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination (Her Türlü Irk Ayrımcılığının Kaldırılmasına Yönelik Uluslararası Sözleşme), 1972 imza, yürürlüğe giriş 2002).
İmzasız tek sözleşme CED (Convention for the Protection of All Persons from Enforced Disappearance (Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme))
(3) Bu süre şimdilik 4 yıl, ama ne yazık ki 8 yıla çıkması konuşuluyor.
(4) Bu sene 8. periyodik Türkiye raporuna dair CEDAW’ın yönelttiği soruların tam listesi için buyurunuz: https://tbinternet.ohchr.org/_layouts/15/treatybodyexternal/Download.aspx?symbolno=CEDAW%2fC%2fTUR%2fQ%2f8&Lang=en
(5) Bizim de Ombudsman’ımız dinlendi. Bu pozisyonu da senelerin aktivisti olarak yeni google’ladığımı söylemek isterim. Sonra utancım görece geçti, pek bir işlevi olmuyormuş demek ki Türkiye’de.
(6) https://kadinininsanhaklari.org/bm-kadina-karsi-her-turlu-ayrimciligin-ortadan-kaldirilmasi-sozlesmesinin-cedaw-82-oturumunda-gerceklesen-turkiyenin-8inci-gozden-gecirilmesi-kadin-ve-lgbt/
(7) https://kaosgl.org/haber/bakan-yanik-tan-bm-de-lgbti-haklarina-iliskin-sorulara-cevapsiz-cinlamalar
Bizi Takip Edin