Çocuklardan: Gençlerle Röportaj
Mart ayında Türkiye’nin birçok ilinden çocukların katılımı ile başlayan Çocuklar’dan sayfası yazarlarının lisede okuyan iki genç üyesi var: Ahmet ve Şeref. Gençliği geçip gidecek bir ara dönem olarak değerlendirip gençlere kulak vermediğimiz sürece, Ahmet’in de Şeref’in de söyledikleri gelip geçici talepler olarak kalmayacak. Hayatı anlamlandırmaya en gönül verdiğimiz bu dönemi yok saymadığımızda artık buna halimiz kalmadığı zaman hayat bizi bırakmayacak.
Merhaba Ahmet. Bize kendini tanıtır mısın? Nasıl birisin, gününü nasıl geçirirsin, nelerden hoşlanırsın?
Selamlar yoğun bir sınav haftasından çıktım, artık daha iyiyim. Ben Ahmet 16 yaşındayım 10. Sınıf öğrencisiyim, gün içinde genel olarak kitap okur, arkadaşlarımla sohbet ederim. Bunların yanında BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda projeler geliştirmek amacıyla araştırmalar yapıyorum. Son olarak ben bir girişimciyim günün kalan süresini girişimime ve gönüllü olduğum STK’lara ayırıyorum.
Seninle ilk karşılaşmamızda bana iklim aktivisti olduğunu söylemiştin. Sana öncelikle aktivizm ne demek onu sormak istiyorum. Sence aktivizm nedir, aktivist diye kime denir? Aktivist insanlar ne yaparlar, neden yaparlar?
Aktivizm bana göre, bireylerin (özellikle gençlerin) değiştirilmesini istediği konularda hükümetlerin fiziksel adımlar atması için yaptığı eylem çağrısıdır. Sadece iklim değil, eğitim aktivistleri, LGBTİ+ hakları aktivistleri gibi bunları sıralayabiliriz. Asıl önemli olan konuysa bu eylemi yaparken bireyin ne kadar düşüncesini değiştirebileceğimizdir. Biz gençler, değişimi yaratacaklarız, bu nedenle ne kadar fazla bireyi ikna edersek değişime o kadar yaklaşmış oluruz.
Peki herkes aktivist olabilir mi sence? Aktivist olmak için sana göre bir şart var mı?
Aktivist olmak için bir şart olduğunu düşünmüyorum, bence önemli olan bireyin içindeki “Değişim Yaratma” isteğidir.
Senin örnek aldığın aktivistler ya da sana ilham olan aktivizm örnekleri var mı? Aktivist olmak isteyenlere neler önerirsin?
Açık söylemek gerekirse örnek aldığım bir aktivist yok. Aktivist olmak isteyenlere önerim değişimin parçası olmaktan korkmayın, düşüncelerinizi özgürce konuşabileceğinizi ve aktarabileceğinizi unutmayın. Çevrenizden gelebilecek olumsuz cümlelere hazır olun. Ve asla pes etmeyin
Peki aktivizm şiddeti savunur mu yoksa şiddetin karşısında mıdır? Bir iklim aktivisti olarak çevre, doğa, hayvan haklarını temel alarak, insanların iklim üzerindeki olumsuz etkilerini gözlemlediğinde bununla mücadele etmek için neler yapıyorsun?
Aktivizm “şiddet” içermez, hükümetlerin aldıkları kararlara karşı bir eylemdir. İklim aktivizmine ilk başladığım zamanlarda, tüm insan, hayvan, LGBTİ+, kadın, çocuk hakları ile ilgisi olacağını düşünmezdim. Hayvan sömürüsü ve hayvan hakları için ilk yaptığım şey vegan olmak olmuştu. Doğa hakları için plastik kullanımı en aza indirdim. Karbon 0 hedefi doğrultusunda yürüyebileceğim her yere yürüdüm bunun dışında kişisel araç kullanmadım. Toplu taşıma (genel olarak metro) ile seyahat ettim. Bireylerin, iklim üzerinde olan etkilerini gördükçe aslında kendi sonumuzu getirdiğimizi fark ettim.
BMGK (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) yayınladığı bir video ile bu olaya harika bir bakış açısı katmış, iklim krizi ile bağlantılı olan bu videoda bir dinozor şu ifadeleri kullanıyor: “İklim felaketine doğru gidiyorsunuz, buna rağmen hükümetler halkın parasından her yıl milyonlarca doları fosil yakıtları desteklemek için harcıyor. Biz dinozorların dev meteorları desteklemek için her yıl milyonlarca dolar harcadığımızı düşününün. Sizin yaptığınız tam da bu!” (Buradan izleyebilirsiniz.)
Ben de bu sebeple kendi geleceğimi kurtarmak istiyorum, bu alanda yaptığım(ız) çalışmalara devam ederek değişimin bir parçası olmak istiyorum. Bu nedenle bizler projelerimizi geliştirerek, İklim grevlerine devam ederek, hükümetlerin bu konuda karar almasını sağlamak istiyoruz.
Şeref sen de hoş geldin. Sen de bize kendini tanıtır mısın? 15 yaşındaki bir insanın hayatı bu aralar nelerle meşgul? Sen neler yapmayı seversin, kendini nasıl tanımlarsın?
Hoş bulduk, ben Şeref on beş yaşındayım. Karabük’te yaşıyorum. Öğrenciyim, resim çizmeyi çok severim. Arkadaş canlısı ama az arkadaşı olan birisiyim. Arkadaşlarıma göre yeri geldiğinde konuşan, sessiz; anneme göre mütevazı, bence komik ve şaka yapmaya bayılan birisiyim.
On beş yaşındaki bir gencin meşgul olduğu şeyler kişiden kişiye tabi ki değişir ama neredeyse bütün yaşıtlarım ben de dahil hocalardan ve sınavlarından çekiyoruz. Şimdi çoğu kişi der ki çalışsaydın sen de, falan filan ama öyle olmuyor işte… Anne babalar bu konu üzerine “diğer çocuklar nasıl yüksek not alıyorlar peki?” derler. Ama hocalar cidden (üzerinde) az durduğu konudan iki üç soru soruyor. Hatta bakın direkt şöyle oluyor:
Hoca: “Evet yeni konumuz … Bu konuda uzun kalmayacağım çok da önemli bir şey yok zaten”
İşte aynen böyle oluyor. İki ders falan sonra öğretmen diğer konuya geçiyor. Yani bence yaşıtlarımın çoğu okul ile meşgul. Bazı arkadaşlarımın sevgilileri var. Bir de onlarla uğraşıyorlar. Tabi her kız aynı değil ama arkadaşlarımın bütün sevgileri aynı; sürekli ayrılıp barışıyorlar. Olan arkadaşlarıma oluyor üzülüyorlar. Belki kız da üzülüyordur bilmiyorum ama iki gün sonra da başka bir sevgili de yapmazsın yani!
Seninle tanışmamızda sana “yetişkinlerin seni en çok ne konuda duymasını isterdin” diye sormuştum. Saygı ile ilgili çok önemli şeyler söylemiştin. Tekrar yineler misin? Annen, baban, öğretmenlerin ya da çevrendeki yetişkinlerin en çok hangi konuda seni anlamadığını düşünüyorsun?
Allah’a şükürler olsun ki ailemde çok büyük bir “saygı” sorunu olmuyor. Ama en çok yaşadığım sorun evde bir büyük varsa aynı odada yatamazmışız. Hayır, yani kendi evimde de yatmazsam başka bir yerde hayatta yatamam ki. Okuldan gelmiştim, işte üstümü değiştirdim. Ağır kitaplardan dolayı belim ağrımıştı. Biraz uzanayım dedim. Uzandım, telefonumdan bir şeylere bakıyordum. Sonra annem, ‘hoş geldin’ diyerek mutfaktan salona geldi ve sanki (kötü) bir şey yapmışım gibi kafası yanı göstererek toparlanmamı istedi. ‘Niye’ diye sordum. Yani babam da başka bir odada ama yine de toparlanmamı istedi. Ben de yatma pozisyonundan normal oturma pozisyonuna geçtim. Başka bir gün bu sefer ailedeki herkese selam verip odama geçtim. Yine üstümü çıkardım, ödevimi yaptım ve yatağıma uzandım. Biraz uzun kalmışım odamda. Bu sefer de annem gelip, ‘bir şey mi oldu, okulda canını sıkan bir olay mı oldu’, diyor. Ben de direkt, ‘yok bir şey’, diyerek konuyu kapattım çünkü eğer anlatsaydım bu “uzanma” konusunu ona kötü bir şey demişim hisseder, açıklama yapardı. Böyle anlatınca annem çok kötü biriymiş gibi oldu ama ne olursa olsun annemi çok seviyorum o ayrı bir konu.
Sence yetişkinler ve gençler arasındaki bu iletişim kopukluğunun ya da uçurumun sebebi ne?
Bu kopukluğun bir konu üzerinde olduğunu düşünmüyorum. Bence bir sürü konu üzerine büyükler gençleri, gençlerde büyükleri anlamıyor. Mesela büyüklerin gençleri anlamadığı bir konu şu telefonlar. Yani büyükler telefonsuz büyüdükleri için bizim bazı davranışlarımız onlara batıyor. Mesela geçende dayımlara gittik. Herkes oturuyor, konuşuyorlar. Ben de telefon oynuyorum. Dayım dedi ki “Şeref herkes burada konuşuyor, sen de konuş, bırak şu telefonu”. Ben de “tamam bırakayım dayı ama ne konuşacağız? Siz benim anlamadığım bir şeylerden bahsediyorsunuz. Ayrıca sizin benimle konuşacağınız konu az. Okul hayat nasıl gidiyor, notların kaç falan diyeceksiniz yani” dedim. Bu büyükler nasılsa aynı şekilde küçüklerin de öyle yetişmesini istiyorlar ve bence bu kopukluk büyüklerin geçmişe çok takılmalarına ve bağlı kama istekleri yüzünden olabilir.
Peki, sence saygı ne demek? Sen sana ne yapıldığında saygı duyulmuş hissedersin? Sen birine saygı duyduğunu nasıl gösterirsin?
Günümüzde saygı bence çok yanlış anlaşılıyor. Mesela bir genç kız, açık giyiniyor diye dışarda radar gibi bekleyen teyzelerin, ninelerin diline düşüyor. Teyzeler, nineler “a giydiği şeye bak, yok yok bunlarda ne görgü, ne saygı kalmış” diyor. Ne yani kız şimdi eski kıyafetleri giyince saygılı mı olacak? Bence şu anda bize “saygısız” diyen kişiler de saygı kelimesinin anlamını bilmiyor. Eminim ki saygı bir kıyafet ile ölçülemez. Saygı manasına baktığımızda “başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu” olarak geçiyor. Biz ise bu duyguyu bacak bacak üstüne atmamak veya yanında (evde) büyük varken yatmamak gibi şeylerle bütünleştirmişiz. Bence saygı, insana duyduğun önemi göstermektir. Mesela, saygı duyduğumuz birisi geldiğinde ayağa kalkarız. Bence bu çok güzel bir hareket. Bunun gibi kimseyi yormayan ya da kimseyi rahatsız etmeyen basit davranışlarla saygı anlatılmalıdır.
Buradan yetişkinlere bir mesajın var mı?
Var. Lütfen yargılamadan önce sadece dinleyin. Yani, dinliyorum deyip karşındaki konuşmaya başlayınca siz de savunmaya geçmeyin. Bu gençlerin sadece dinlenmeye ihtiyaçları var. Bir olay olduğunda önce o konuşsun, ilk onun konuşmasına izin verin. Sadece dinleyin ama dediklerini anlayarak önem vererek… Sonra bu sefer siz konuşun o sizi dinlesin. Sadece dinleyin, gerçekten buna ihtiyacımız var.
Röportaj ve çizim: Ceren Suntekin.
Bizi Takip Edin