‘Dinozorlar Dönemindeki Belediyeler de Önlem Alsaydı Şimdi Dinozorlar Yaşayabilirdi’
Devletlerin aldıkları önlemler sayesinde pandaların neslinin artık tükenme riskinde olmadığını annesinden öğrenen dört yaşındaki Deniz’in, belediye hizmetlerinin nasıl olması gerektiğine dair bakış açısı sizce de biz yetişkinlere ve karar vericilere kılavuz olma özelliği taşımıyor mu?
Çocuklar dünya nüfusunun bir bölü üçünü oluşturuyor. Özel ihtiyaç sahibi en büyük grup olmalarına rağmen şehirler tasarlanırken yetişkinlerin(hangi yetişkinlerin olduğunu anlamak için ise pencereden sokağa yarım saat bakmak bile yeterli) konforu ve iyilik hali gözetiliyor. Dinozorlar gibi önlemler alınmadığında “tükenecek” bir grup olmasa da çocukları korumak için onların da hak sahibi bir birey olduklarını ve onların korumanın tek yolunun haklarını korumak olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Bu sene 20 Kasım Çocuk Hakları Günü’nde, çocukların sesini daha çok duyurabilmek için kişisel olarak ulaşabildiğim ve onay aldığım çocuklara şu soruları sordum:
“Kaç yaşındasın? Çocuk hakları sence nedir anlatır mısın? Sence en çok hangi hakkın ihlal ediliyor? Sence belediyeler ya da yetişkinler bunun için ne yapsın?”
Küçük yaştaki çocuklar için ise soruyu şöyle revize ettim: “Bir çocuk en çok ne yapmayı sever? Ne olunca yapamaz ya da yapması kısıtlanır? Büyükler çocukların iyi hissetmesi için ne yapmalı?”
Dört yaşından, on dört yaşına kadar 10 çocuktan aldığım geri bildirimler ise gayet çarpıcı. Gelin kulak verelim:
“Dört yaşındayım. Çocuklar en çok etkinlik yapmayı sever. Etkinlik yapmak için çocuğa kağıt, boya, yapıştırıcı falan almazsa ailesi; çocuk cezalandırılmış gibi hisseder. Etkinlik yapamayan çocuk mutsuz olur”
Deniz, 4
“Beş yaşındayım. En önemli hakkım oyun hakkım. Eğer oyun oynamama izin verilmezse bu hakkım olmaz. Yetişkinler oyuncağı olmayan çocuklara oyuncak vermeli ve daha çok park yapılmasını sağlamalı”
Umut, 5
“Dört yaşındayım. Büyükler çocuklar mutlu olsun diye çocukların resim yaptığı gibi onlara resim yapabilirler. Çocuklara çiçek alabilirler. Birlikte tatile gidebilirler. Şehirde çocukların yüzebileceği ve kumla oynayabileceği yerler olursa iyi olur, çocuklar mutlu olur.”
Mavi, 4
“Altı yaşındayım. En çok oyun oynamayı, film izlemeyi ve yüzmeyi seviyorum. Okula gitmeme hakkım olduğunu düşünüyorum. Çünkü okula gidince bunları yapamıyorum. Yetişkinlerin okula gitmeme hakkımı çiğnediğini düşünüyorum. Belediyeler bu hakkım için bir şey yapabilir mi bilmiyorum. Büyükler çocuklar iyi hissetsin diye paralarının yettiği şeyleri onlara alabilirler. Çocuklar için ellerinden geleni yapabilirler.”
Ege, 6
“Altı yaşındayım. Anneler çocukların brokoli yemesini isterse çocuklar üzülür. Çocuklar oyun oynamayı sever. Büyükler izin vermezse bunu yapamaz ve üzülür. Büyükler çocuklara ‘nasılsın, iyi misin’ diye sormalı.”
Can, 6
“10 yaşındayım. Çocuk haklarının bizim için var olduğunu söylüyorlar. Ama bana en yakın park evden 15 dakika uzakta ve oraya tek başıma gidemiyorum. Belediyelerin bu sorunu çözmesi gerek. Bir çocuk yeşiller içinde oynadığında mutlu olur.”
Ömer, 10
“9,5 yaşındayım. Nasıl trafik kuralları varsa yasalarda ve kırmızı ışıkta geçmememiz gerekiyorsa, çocuk hakları da öyle. Çocuk hakları da çocuklar için uyulması gereken yasalar gibi bir şey. Mesela binaların, evlerin çocuklar için yapılmaması bence çocuk hakları ihlali. Dünyanın sadece yetişkinlere göre yapılması ve kentlerin çocuklar için yapılmaması bir çocuk hakkı ihlali. Belediyeler çocuklar için parklar, onlara uygun mekanlar yapabilir. Mesela tuvalet, mutfak çocukların kullanımına uygun olabilir, boyları bize göre yapılabilir. Çocuklar da bir insan olduğu için eğer onlara sorarlarsa, çocuklarla konuşurlarsa haklarımızı kullanmamızda bize destek olabilirler.”
Batu, 9,5
“11 yaşındayım çocuk hakları bizim yaşamımızı savunan haklardır. En temel hakkımız yaşamak. Bu kanun Unicef ile bize verilmiştir. Benim bi abi kuzenim var. 18 yaşında bana zorla makarna suyu koyduruyor. Ben ona yemek yapmak zorunda değilim. Ben daha çocuğum ama aç olunca benden yemek istiyor. Büyükler ve belediyeler çocukları korusun onlara haklarını öğretsin.”
Derin, 11
“13 yaşındayım. Çocuk hakları en temel olarak yaşama, eğitim, eğlenme ve konuşma hakkıdır. En çok eğlenme ve oyun oynama hakkım ihlal ediliyor. Büyükler çocukları daha çok serbest bırakmalı. Niye her şeyi kontrol ediyorlar ki…”
Ozan, 13
“14 yaşındayım. Bence çocuk hakları din, dil, ırk fark etmeden her çocuğun doğduğu andan itibaren sahip olduğu haklardır. Eşitliği temsil eder. Benim en çok kendimi özgürce ifade etme hakkım yok sayılıyor. Çoğunluğun fikrinden farklı bir fikre sahip olduğum zaman, kendimi ifade etmekten çekiniyorum. Toplum, farklı fikirlere saygı duymadığı için, farklı düşünen çocuklara da müdahale ediyor”
İpek, 14
Aslında çocukların dile getirdiği hak ihlalleri Çocuk Hakları Sözleşmesinde geçen 12. Madde ve 31. Maddeyi bize tekrar hatırlatıyor.
Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 12:
1 -Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. 2- Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır. (Kaynak, www.unicef.org)
Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 31:
1 -Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar. 2 -Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkına saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zaman değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler. (Kaynak, www.unicef.org)
“Sen sus, çocuklar ne bilir”, “çocukça işler”, “çocukluk yapmak”, “çocuklar anlamaz” gibi kullanımların normalleştirildiği, çocuğu ve çocukluğu değersizleştiren bir toplum içinde yaşıyoruz. Bazen “ay ne tatlı şeysin” diyerek sevimlileştirdiğimiz bazen “yaramaz!” diye öfkelenerek çocuklara kulak vermeyi reddettiğimiz; ama çocukla kurduğumuz ilişkide çocuktan daha çok kendi ihtiyacımıza odaklandığımız tutumlar ile çocukları ciddiye almadığımız bir gerçek.
Yetişkinler olarak, hak ihlaline neden olmak yerine hakların hayata geçirilmesi için alan açıcı ve destekleyici olmayı tercih edebiliriz. Tercih diyorum çünkü bu, çocukların haklarını bilmesinden çok yetişkinlerin bu haklara saygı duymayı öğrenmesi ile ilgili. Çocuklara kulak vererek; yükümlülere bıkmadan hakları hatırlatarak, çocuk algımızı dönüştürerek, değişime kendimizden başlayarak çocuklar için daha iyi bir dünya yaratmak mümkün.
Çocukların bize hatırlattığı üzere, onlara “nasılsın?” diye sormayı unutmamakla başlayabiliriz belki değişime. Bazen yüzleşmek zor olsa da bu soruların cevapları hak temelli bir iletişim için kılavuzumuz olabilir. Belediyeler ise 4 yaşındaki bir çocuğun şehirde kumla oynama hayalini, parkları kanserojen olan kauçukla kaplamaya son vererek gerçekleştirebilirler. Çocukların “insan oldukları için” en temel hakkı olarak taleplerinin hayata geçmesi için takipçi olmak, çocuğun yararını çocukla birlikte düşünmek, onların gündemi ve ihtiyaçlarını ciddiye almak hem karar vericiler hem de yetişkinler olarak bizlerin görevi. Çocukların haklarını korumanın lütuf değil, sorumluluğumuz olduğunu hatırlatarak sözlerime son veriyorum.
Yazının hazırlanmasına katkı sağlayan, görüşlerini samimiyetle paylaşan ve yayınlanmasına izin veren 10 çocuğa; onların seslerinin ulaşmasını sağlayan ebeveynlerine teşekkür ederim. Çocukları sözlerinin yanındaki resimler kendilerini resmettikleri çizimler.
*Yazının kısa versiyonu Şişli Belediyesi Komşum Gazetesi Aralık 2021 sayısında yayınlanmıştır.
Bizi Takip Edin