‘Ortada Bir Tasarruf Yok, Sadece Çocukların Uykusu Çalınıyor’
Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ; “Eğer bir karar 46,5 milyon elektrik abonelerinin yüzde 87’sinin aynı işi konfor içerisinde, iş sağlığı ve güvenliği şartlarında yapmasına engel oluyorsa bunun adı tasarruf değildir. Zaten ortada bir tasarruf yok, olan çocukların uykusuna oluyor” diyor.
Kalıcı yaz saati uygulaması (resmi adıyla ileri saat uygulaması) gerek elektrik harcamalarına anlamlı bir tasarruf katkısı sağlamadığı gerekse de güne ‘gün aydınlanmadan’ başlamak zorunda kalınması nedeniyle eleştiriliyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ise Kasım ayında yaptığı açıklamada, 2016 yılında geçilen kalıcı yaz saati uygulamasıyla 5 yılda elektrikte 6,82 milyar kilovatsaat, parasal karşılık olaraksa 6 milyar TL tasarruf edildiğini duyurdu.
Elektrik Mühendisleri Odası hem bu kararın uygulanmasına hem de bu kararla enerji tasarrufu sağlandığı açıklamalarına karşı çıkıyor. EMO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ’ın eleştirilerini yönelttiği ilk nokta; Bakanlığın yaz saati uygulamasının gerekliliği ve bu sürede edinildiği iddia edilen tasarruflarla ilgili kamuoyuna herhangi bir belge sunmaması, süreci şeffaf yürütmemesiyle ilgili: “Sayın Bakanın tasarruf açıklamaları üzerine biz de doğal olarak bir belge görmek istiyoruz. 2016 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla ileri saat uygulaması kalıcı hale getirildi. Böylelikle GMT+3, yani 45 derece doğu boylamı, Iğdır’ın doğusundan geçen saat dilimi, Türkiye’nin kalıcı saat dilimi haline geldi. 1925 yılında kabul edilen 697 sayılı Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanun’dan beri Türkiye GMT+2 yani 30 derece İzmit doğu boylamını kullanıyordu. Hem demografik hem ekonomik olarak en optimum noktası o yıl seçilmiş ve 2016’ya dek böyle gelinmişti. Basından öğrendiğimize göre bu karar, Enerji Bakanlığı İTÜ’ye bir rapor hazırlatmış ve bu rapora dayanarak karar kalıcılaştırılmış. 2017 yılında vatandaşların yaptığı itiraz Danıştay’da nihai olarak karara bağlanmış ve usul yönünden, esasa girmeden Bakanlar Kurulu’na “kanunla yapılan bir düzenlemeyi değiştirme yetkisi yoktur” denilmiş ve yürütmeyi durdurmuş. Bakanlığın kararını iptal etmiş aslında. Bunun üzerine 2018 yılına gelindiğinde iş Cumhurbaşkanlığı kararıyla kalıcı hale getirilmiş.”
‘Kararın Dayandırıldığı İTÜ Raporunu Hiç Görmedik’
Özdağ, basından öğrendiklerine göre Bakanlığın bu kararı İstanbul Teknik Üniversitesi’nin raporuna dayandırdığını ancak Oda olarak bu raporu görmediklerini söylüyor. Özdağ; “Bu rapordan basına sızanlardan anladığımız kadarıyla Türkiye’nin GMT+3 zaman diliminde sabitlenmesiyle yılık olarak yüzde 3,5 civarında bir elektrik enerjisi tasarrufu sağlanacağı, bu tasarrufun kış aylarında yüzde yedileri bulacağı söyleniyor. Aradan beş yıl geçtikten sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın “6,8 milyar kw/saat elektrik enerjisi tasarruf ettik, bunun da parasal karşılığı altı milyar dolardır” açıklaması oldu. Kararın alındığı zamanda olduğu gibi 5 yıllık tablo için de ulaşabileceğimiz herhangi bir belge yok. İnternetten gördüğümüz kadarıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile İTÜ arasında bir protokol imzalanmış. Demek ki Bakanlık, devlete ait bir üniversite ile protokol imzalıyor. Ve maalesef biz bu kamunun iki kurumu arasında hazırlanan raporları göremiyoruz. Ortada akademik bir çalışma var, bu çalışma bedelsiz mi yapıldı, nasıl yapıldı, bilmiyoruz. Bu rapora dahi ulaşamıyor olmamız büyük bir şeffaflık sorunu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.”
‘Tasarruf Edildiği Söylenen 6 Milyar TL’ya Hangi Hesaplamayla Ulaşıldı?’
EMO Yönetim Kurulu Üyesi Özdağ, Bakanlığın açıkladığı beş yıllık tasarruf bedeli olan 6 milyar TL’nin de hangi yöntemle hesaplanmış olabileceğini anlamadıklarını söylüyor: “6 milyar TL tasarruf edildiği iddia ediliyor. Elektrik faturasındaki enerji bedeli 47,43 kuruş. 6,8 milyar kilowatt saati bu bedelle çarpınca 3-3,5 milyar TL’ye ulaşıyoruz. 6 milyar TL nasıl bulundu? Demek ki bakan 6,8 milyar kw/saatin üzerine dağıtım bedeli, vergi gibi kalemleri de eklemiş. Bu noktada da sanayi, tarımsal sulama gibi yerlerin dağıtım bedelleri de farklı. Bu tasarruf miktarına hangi enerji bedeli üzerinden hesaplanarak ulaşıldı? Mesela hesaplarken TRT katkı payını da ekledi mi? Hiçbir şey bilmiyoruz. Bakanın söylediğinin doğruluğunu kabul edelim. Peki, 6,8 milyar kw/saat elektrik enerjisi 2016’dan bu yana tükettiğimiz elektrik enerjisi içerisinde oransal olarak neyi kapsamaktadır? Bu rakamları da kamusal bir kaynak üzerinden, resmi raporlar üzerinden konuşmak durumundayız. Biz ölçtük biçtik, toplam tükettiğimiz elektriğe oranladığımızda binde beş bile değil. Örneğin 2020 yılında üretilen elektriğin miktarı 305 milyar kw/saat.”
‘Bizim Hesaplamalarımıza Göre Bu Tasarruf Soru İşaretiyle Karşılanmalıdır’
Özdağ, Oda olarak tüm hesaplamaları devletin resmi raporlarına dayandırarak yaptıklarını, resmi açıklamalardaki tutarlarla Bakanın tasarruf tutarı arasında çelişkiler olduğunu ifade ediyor: “Biz Devletin resmi kurumlarından alınan raporlar üzerinden iddiamızı sunuyoruz. 2017 yılında Enerji İşleri Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı saatlik enerji raporları üzerinden, o dönem EMO’nun yaptığı hesaplamalarda net sonuçlar var. 2016 kasımında tüketilen elektrik, 2015 kasım ayına göre yüzde 6,53 artmış. Aynı şekilde diğer kış aylarındaki tüketim de artmış. O yüzden biz de bu araştırmalarımıza göre diyoruz ki; 7 milyar kw/saat fazladan tüketim var. Rakamlar bize bunu söylüyor. Bu koşullarla 2017’de EMO olarak bir basın açıklaması yaptık. 2017’den bu yana bu açıklamaya bir tekzip gelmedi. Bize göre tasarruf soru işareti taşıyor.”
‘Elektrik Abonelerinin Yüzde 87’si, Elektrik Tüketiminin Yüzde 90’ı Olumsuz Etkileniyor’
Özdağ, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafi koordinatlar üzerinden yaptıkları incelemede, ileri saat uygulamasının kalıcılaşmasının ülkedeki elektrik tüketiminin yüzde 90’ına zarar verdiğini gördüklerini açıklıyor: “Türkiye’nin orta noktası Ordu/Fatsa-Gaziantep/Oğuzeli çizgisinden geçen, 37,5 doğu boylamı. Iğdır’ın İran sınırıyla Kapıkule arasında tam 76 dakika fark var. Ülkenin ortasını, 37,5 dereceyi referans alalım ve buradan doğuya ve batıya doğru bir analiz yapalım. Bunu da yine enerji piyasası düzenleme kurulunun 2020 yılı Elektrik Enerjisi Sektör Raporu üzerinden konuşalım. Bu rapor diyor ki; Türkiye’de 45,5 milyon elektrik abonesi var. Bu abonelerin yüzde 13’ü Fatsa/Oğuzeli çizgisinin doğusunda, yüzde 87’si o çizginin batısında. Yine aynı raporda verilen elektrik tüketimi dağılımına bakalım. Elektrik tüketiminin yüzde 9,8’i Fatsa/Oğuzeli çizgisinin doğusunda, yüzde 90’ı batısında. Dolayısıyla beş aylık kış dönemindeki ileri saat uygulaması, bize göre elektrik abonelerinin yüzde 87’sini, elektrik tüketiminin de yüzde 90’ını olumsuz etkiliyor.”
‘Beş Yılda Elektrik Dışında Kalan Enerji Harcamaları Hakkında da Bilgilendirilmeliyiz’
Özdağ’ın vurguladığı noktalardan biri de enerji tasarrufu adı altında sadece elektrik enerjisinin konuşulması. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın sadece elektrik enerjisinden sorumlu olmadığını ifade eden Özdağ, beş yılda maden, doğalgaz gibi diğer enerji kaynaklarındaki durumun da duyurulması gerektiğini belirtiyor: “Bakanlık sadece elektrikten değil, bu ülkenin birincil enerji kaynakları ve madenlerinden de sorumlu. Beş yılda 6 milyar TL elektrik enerjisi tasarrufu yaptık deniyorsa şunun da cevabını isterim; Beş yılda, özellikle 37,5 derece doğu boylamının batısında kalan nüfusun yüzde 87’si için beş aylık kış dönemindeki tüketilen doğalgaz miktarındaki artış ve azalış hakkında da bilgi verir misiniz? Beş aylık kış döneminde ithal kömür yerli kömür istatistiklerini verebilir misiniz? Bunları tamamlayıcı bilgi olarak vermelisiniz. Enerji tasarrufu denince sadece elektrik enerjsine bakamam ki. Emisyon ve sera gazı salınımlarına da bakmak durumundayız ayrıca.”
‘Tasarruf Diye Gösterilen Tüketimdeki Düşüş, Ekonomik Krizle de İlgili’
Enerji tüketiminde iddia edildiği gibi bir düşüş, tasarruf varsa da bunun gerekçelerine tam olarak vakıf olunamayacağını söyleyen Özdağ, ekonomik krizle birlikte üretim kalemlerinde düşüşler olması ve halkın da maddi darboğaz içinde yaşamasının, azalan enerji tüketimin sebepleri arasında sayılması gerektiğini vurguluyor: “Türkiye 2018 yılında çok şiddetli bir ekonomik krize girdi. O yıl Türkiye’nin elektrik enerjisi tüketimi 2017 yılına göre yaklaşık yüzde iki düşmüş. Elektrik enerjisi tüketiminin yüzde beş artıyor olması, ekonominin büyüdüğü anlamına gelir. Yılda beş büyümenin altı küçülme olmasa da yerinde saymak anlamına gelir. 2019 yılında elektrik enerjisi tüketimi 2018’e göre binde üç düşüyor. 2020 yılında 2019’a göre binde 0,5 artıyor. 2018, 2019, 2020… Türkiye’nin elektrik enerjisi tüketimi son üç yıldır düz çizgide, bir artış yok zaten. Bize tasarruf miktarı söylenirken ekonomik kriz, yoksullaşma, Covid etkisi gibi şeyler hesaba katılıyor mu, belirsiz. Yani bir vatandaş olarak ben tasarruf olsun diye evimdeki kombiyi kapatıp battaniye altına mı oturdum, elektrikli aletleri kullanmaktan imtina mı ettim, bunları ölçemiyoruz. Bu bağlantıyı kurmadan açıklanan tasarruf miktarlarını analiz etmek mümkün değil. Ekonomideki krizle birlikte gelen tüketimdeki bu düşüş tasarruf diye mi söyleniyor?”
‘Sanayicinin Avrupa’nın En Büyük Borsalarıyla Ortak Mesai Süreleri Kısaldı’
Özdağ, ileri saate geçişte gösterilen sebeplerden biri olan Avrupa yerine Uzak Doğu ve Asya ülkeleriyle ekonomik ilişkilerimizi artıracağız sözünün de lafta kaldığını söylüyor: “2016 yılında Türkiye’nin Çin’le ve Avrupa ile olan ticaret hacmi verilmiş. ‘Çin’le, Japonya’yla, Rusya’yla ticaret hacmimizi artıracağız’ denilmiş. Aradan geçen beş yıla bakıyoruz, hala bizim birincil ticaret odağımız Avrupa. Bu gerçeğe rağmen Londra, Paris, Berlin gibi dünyanın sayılı borsalarıyla aramızdaki saat farkını açmışsın. Sanayicinin, ihracatçının ortak mesai saati sürecini kısaltmışsın. Bunun yıkıcı etkilerine de bakılmalı.”
Özdağ, tasarrufun konfor ve işgücünde kayıp olmadan yapılmasının anlam taşıdığını ifade ederken şu an yapılanın tasarruftan çok çocukların uykusunu çalmak olduğunu söylüyor: “Net bir tanım için tasarrufun ne anlama geldiğine bakıyorum; Vikipedi sayfasında; ‘Enerji tasarrufu, bir enerji hizmetinin daha az kullanılarak enerji tüketimini azaltma çabasıdır’ diyor. Türkiye Elektrik İletim A.Ş’nin sayfasında ‘Konforumuzda ve iş gücümüzde herhangi bir azalma olmadan, enerjisi verimli kullanmak, israf etmemektir’ yazıyor. Eğer bir karar 46,5 milyon elektrik abonelerinin yüzde 87’sinin aynı işi konfor şartlarında, can ve mal güvenliği, iş sağlığı ve güvenliği şartlarında yapmasına engel oluyorsanız bunun adı tasarruf değildir. İnsanların can güvenliğine, doğasına aykırı olarak yapılmaya çalışılan şey tasarruf değildir, bunun adı karartma, dolayısıyla Elektrik Mühendisleri Odası’nın mühendis gözüyle söyleyeceği bir şey yok. Tasarrufun tanımına uyan bir işlem yok ortada. Bize göre ortada bir tasarruf yok, sadece çocukların uykusu çalınıyor. Çocukların uykusundan çalınarak yapılan şaibeli bir tasarruf iddiası ve bu iddiadan da elektrik üretim şirketleri ve özelleştirilen dağıtım şirketlerine kaynak aktarımı var.”
‘Sokak Lambalarından Olsa Olsa Birkaç Yüz Bin TL Tasarruf Sağlanır’
EMO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ son olarak sokak lambalarıyla ilgili alınan kısıtlama kararlarıyla ilgili görüşlerini dile getiriyor. 28 Kasım’da açıklanan karala sokak lambalarının normal prosedürden 15 dakika geç yanıp 30 dakika erken söndürüleceği duyurulmuştu. Özdağ, bu kararı eleştiriyor ve bu yolla elde edilecek tasarrufun miktarını sorguluyor: “Türkiye’de bir milyona yakın sokak lambası var. Sadece kış aylarını değil, tüm yılı ele alalım; 365 gün boyunca genel aydınlatmanın faturalandırılan elektrikteki karşılığı EPDK’nın 2020 yılı raporuna göre yüzde 2,18. Sokak lambaları kaynaklı bütün elektrik tüketimi bu kadar. Sokak lambalarından yapılacak tasarruf birkaç yüz bin TL olabilir ancak. Madem bu kadar tasarrufa ihtiyaç var, neden gitmediğimiz hastanelere, geçmediğimiz köprülere alım garantili projeler üretiyoruz? Saray haline gelen bakanlık binalarındaki bu tüketim neden?”
Bizi Takip Edin