‘Türkiye’nin İnsan Hakları Karnesi Onlarca Yıl Geriye Gitti’
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch) 'Türkiye 2021 Olayları' başlıklı yıllık raporuna göre, 'otoriter ve merkezileşmiş cumhurbaşkanlığı hükümeti', siyasi muhalifleri hedef aldı; yargı bağımsızlığını baltaladı ve demokratik kurumların içini boşalttı. Rapor, 'Türkiye’nin insan hakları karnesinin onlarca yıl geriye gittiği' tespitini yapıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2021 Türkiye raporu, İfade, Örgütlenme Ve Toplanma Özgürlüğü, Kadın ve LGBT Haklarındaki Gerilemeler, İnsan Hakları Savunucuları, Polis Gözetiminde İşkence, Kötü Muamele ve Zorla Kaybetme Vakaları, Kürt İhtilafı ve Muhalefete Yönelik Baskılar, Mülteciler, Sığınmacılar ve Göçmenler ile Önemli Uluslararası Aktörler başlıklarından oluşuyor.
Raporda öne çıkan başlıklar şunlar:
İfade, Örgütlenme ve Toplanma Özgürlüğü
- Haber kuruluşlarının çoğu hükümetle yakın bağlantıları olan şirketlere ait olsa da, Türkiye’deki bağımsız medya esas olarak çevrim içi platformlar aracılığıyla faaliyet gösteriyor.
- Türkiye’nin son derece kısıtlayıcı Terörle Mücadele Yasası kapsamında bir suç teşkil ettiği düşünülen yazı ve haberler nedeniyle kovuşturmalara maruz kalıyor.
- Kasım ayında, Türkiye’nin en yüksek idare mahkemesi olan Danıştay, İçişleri Bakanlığı’nın Nisan ayında yayınladığı, vatandaşların ve gazetecilerin görev başındaki polis memurlarının video ve fotoğraflarını çekmelerini yasaklayan bir genelgenin yürütmesini, haber alma hakkını ve medya özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesiyle durdurdu.
- YouTube, Facebook ve Twitter gibi büyük sosyal medya platformları, Türkiye’de ofis kurmalarını gerektiren 2020 tarihli bir yasa değişikliğine uydular.
- Valilikler, Covid-19’u seçici bir şekilde bahane olarak kullanarak, öğrenciler, işçiler, siyasi muhalefet partileri ve kadın ile lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) insan hakları aktivistlerinin barışçıl protestolarını yasakladılar.
Kadın ve LGBT Haklarındaki Gerilemeler
- Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen ilk ülke oldu. Mart ayında yapılan bu hamle, uluslararası düzeyde yaygın bir şekilde eleştirildi ve kadın hakları savunucularının protestolarına sahne oldu. Söz konusu hamle, Türkiye’de toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele etme ve kadın haklarını geliştirme çabalarında büyük bir gerilemeye işaret ediyor.
- Hükümet yetkilileri sözleşmenin “eşcinselliği normalleştirdiği” gibi yanıltıcı bir iddia ile muhafazakar seçmenleri cezbetmeyi denediler ve sözleşmeden geri çekilmelerini bu şekilde haklı göstermeye çalıştılar.
- Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor ve kayıtlara geçen aile içi şiddet vakalarının sayıları hala yüksek.
- Hükümet, İstanbul’da her yıl düzenlenen LGBT Onur Yürüyüşü’nü art arda yedinci kez yasakladı. Polis protestocuları şiddet kullanarak dağıttı ve gözaltına aldı. Üst düzey hükümet yetkilileri, siyasi konuşmalarında birçok kez LGBT bireylere saldırdı ve onlara karşı ayrımcılığı teşvik etti.
İnsan Hakları Savunucuları
- Sivil toplumun önde gelen isimlerinden Osman Kavala’nın dört yıldır süren tutukluluğu ve davası, hükümeti eleştiren insan hakları grupları ve diğer sivil toplum örgütleri (STÖ’ler) üzerindeki muazzam baskının bir simgesiydi. Kavala, 2013 Gezi Parkı protestoları ve Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi gibiasılsız suçlamalarla yargılanıyor.
- Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yeterli delil olmadığı gerekçesiyle Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını hükmeden kararını hiçe saydı.
- Yetkililer, hak savunucuları üzerinde baskı oluşturmak ve onların toplanma özgürlüklerini ihlal etmek için terör ve hakaret suçlamalarını kullanmayı sürdürdü.
- Ocak ayında Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girdi. Her ne kadar Türkiye, yasanın terörizmin finansmanını ve silahlanmayı önlemeye yönelik bağlayıcı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uyum amacıyla çıkartılmış olduğunu iddia etse de, yasa aslen İçişleri Bakanlığı’nın STÖ’lerin meşru ve yasal faaliyetleri ile bunların üyelerinin örgütlenme özgürlüğünü hedef almasına olanak veren yetkilerini artırıyor.
Polis Gözetiminde İşkence, Kötü Muamele ve Zorla Kaybetme Vakaları
- Son beş yılda artan polis gözetiminde ve hapishanelerde işkence ve kötü muamele iddialarına yönelik açılan savcılık soruşturmalarında ilerleme kaydedildiğini gösteren emare oldukça az sayıdadır. Bu tür iddiaların çok azı güvenlik güçlerinin yargılanmasıyla sonuçlanıyor ve yaygın bir cezasızlık kültürü hüküm sürmeye devam ediyor.
- Anayasa Mahkemesi, Mayıs 2021 tarihinde verdiği iki kararında kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ve 2016 yılında yapılan ve o sırada savcılıkların takipsizlik kararı verdiği iki suç duyurusu hakkında yeni soruşturma açılmasına hükmetti.
- Kaçırma ve zorla kaybetme vakalarına ilişkin haberler gelmeye devam ettiği gibi, bu vakalar gerektiği şekilde soruşturulmuyor da.
- Türkiye makamları, Gülen hareketi destekçisi olduğu iddia edilen ve çoğu öğretmen olan kişilerin iadesini dünyanın dört bir yanındaki ülkelerden talep etmeyi sürdürdü. Türkiye’nin iade taleplerine uyan bazı ülkeler, yasal prosedürleri ve yargı denetimini devre dışı bırakarak, kaçırma, zorla kaybetme ve kişilerin yasa dışı nakli gibi suçlara ortak oldular.
Kürt İhtilafı ve Muhalefete Yönelik Baskılar
- Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar koalisyonu, 2018 genel seçimlerinde oyların yüzde 11,7’sini kazanan muhalefetteki Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) meşru siyasi faaliyetlerini kriminalize etmek için sürdürdüğü kampanyayı 2021’de daha da yoğunlaştırdı. Hükümet, HDP ile PKK arasında bir ayrım yapmayı reddediyor. HDP binalarına fiziksel saldırılar yapıldı. Bunlardan en dikkat çekeni Haziran ayında İzmir’deki HDP il binasına silahlı bir kişi tarafından yapılan saldırıydı. Parti üyesi Deniz Poyraz bu saldırıda vurularak öldürüldü.
- Başta belediye başkanları olmak üzere HDP’li çok sayıda eski siyasetçi, şiddet içermeyen meşru siyasi faaliyetleri, konuşmaları ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle terör suçlarından hükümlü veya tutuklu olarak hapiste bulunuyor.
- Haziran ayında Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’yi süresiz olarak kapatmak ve 451 siyasetçiyi ve parti yetkilisini 5 yıl süreyle siyasi faaliyetlerden men etmek talebiyle sunduğu iddianameyi kabul etti.
Mülteciler, Sığınmacılar ve Göçmenler
- Türkiye, geçici koruma statüsü verilen Suriye’den yaklaşık 3,7 milyon ve Türkiye yasalarına göre tam olarak mülteci olarak kabul edilemeyen Afganistan, Irak ve diğer Avrupa dışı ülkelerden gelen 400.000’den fazla sığınmacı ile dünyanın en fazla sayıda mültecisine ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
- Daha fazla sığınmacı ve göçmenin girişine karşı sınırlarını güvence altına alma politikasını sürdüren Türkiye, 2021’de İran ile doğu sınırı boyunca bir duvar inşa etmeyi sürdürdü ve sınırı geçmeye çalışırken yakalanan Afganistanlı ve diğer ülkelerden gelen sığınmacıları, sorgusuz sualsiz geri itti.
Önemli Uluslararası Aktörler
- Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile, göç gibi bazı sorun alanlarında karşılıklı çıkarlar sayesinde yumuşayan, sorunlu bir siyasi ilişkisi var. Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci hali hazırda durma noktasında. AB, mülteci ve göçmenlerin AB’ye girişine yönelik kısıtlamalar karşılığında Türkiye’ye mali destek sağlıyor. Avrupa Konseyi Haziran ayında Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve temel hakların durumu konusundaki endişelerini yineledi, ancak Türkiye ile ilişkilerinde insan haklarına öncelik vermedi.
- Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Birleşmiş Milletler (BM) Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, BM insan hakları özel raportörleri ve BM İnsan Hakları Ofisi, Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi nedeniyle eleştirdi.
- Türkiye Ekim ayında, Aralık 2015’te Paris’te kabul edilen iklim değişikliğine ilişkin uluslararası Paris Anlaşması’nı onayladı ve aynı zamanda 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı taahhüt etti. Dünyanın en çok sera gazı salan 20 ülkesinden biri olan Türkiye, tüm dünyada insan haklarını giderek artan bir şekilde etkileyen iklim krizine katkı yapıyor.
Tutuklanma ve vurulma riskine rağmen farklı ülkelerde sokaklara çıkanlar demokrasinin hala güçlü bir cazibesi olduğunu gösteriyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2022 Dünya Raporu’nda 100’den fazla ülkede insan haklarının mevcut durumu ele alınıyor. Örgütün Direktör Kenneth Roth tarafından kaleme alınan metinde otokrasinin yükselişte olduğuna dair yaygın kanının aksine, farklı ülkelerde pek çok kişinin tutuklanma ya da vurulma riskine rağmen sokaklara çıkmasının “demokrasinin güçlü cazibeye sahip olduğunu” gösterdiği tespiti yapılıyor.
Raporun Türkçe özetine buradan ulaşabilirsiniz.
HRW’nin insan haklarını küresel düzeyde ele alan 2022 yılı Dünya Raporu’nun İngilizcesine ise bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin